FELAKETLER VE ZİHNİYET


     Ekonomiden eğitime her alanda egemen güç haline gelen bu zihniyet sağlıklı ve bilimsel düşünmediği için kentler sadece çirkinleşmedi, depremden sele her felakete açık hale de geldi.
    Ülkeye egemen olan bu kasaba zihniyeti milyonluk kentleri, dünya ölçeğinde metropolleri bir yaşam alanı değil bir ölüm adasına dönüştürdü. 
     Bu adadan kurtulmak ya da bu adayı bir güzel yaşam merkezine dönüştürmek zor değil aslında. Yapılması gereken şey akla ve bilime iman etmek; sanata, edebiyata, estetiğe hayatımızda bir yer açmak. 
    Bu ülkenin insanları, bizi mahkum ettiğiniz bu çirkin kentlerde ölüm korkusuyla yaşamayı hak etmiyor. Dünyanın yaşanılası kentlerini bu coğrafyada kurmak, bu kentlerde mutlu insanlar görmek çok mu zor? Elbette değil.
     Coğrafya Kader, ölüm mukedderat demek yerine coğrafyamızı bir cennet ve hayatı yaşanır kılmalıyız. Bütün bunlar için yapılması gereken şey, ölümü değil yaşamı kutsamaktır.                 
    Kaderimizin keder, coğrafyamızın heder olmaması için aklın ve bilimin yolunda yürümek, kasaba zihniyetinden kurtulmak gerekir. 
     Bu ülke; depremlerle, sellerle yok olmayan kentleri hak etmiyor mu? Bu ülkenin insanları; gününü neşe, gecesini korkusuz bir uykuyla geçirmeye layık değil mi? Bütün bunlar için daha kaç felâket yaşanması gerekiyor?
              Zeyyat ŞAHİN