Kim Pir Sultan, kim Hızır Paşa?

Devşirme malzemeyle siyaset

 

Hikaye odur ki, Pir Sultan darağacına yürürken Hızır Paşa’nın talimatıyla halk taşlar. Can yoldaşı Ali Baba ise taş atmaz, ama can korkusundan bir gül savurur. Pir Sultan’ın ünlü nefesindeki “İlle dostun bir tek gülü yaralar beni” dizesi bunu anlatır. Yani birilerinin taşladığı dosta gül atmak, taş atmaktan beterdir. O taşların önüne hep birlikte siper olmak gerek. Eğer siper olamıyorsan o vakit sen de yoldaşınla birlikte ipe yürüyeceksin. Ne yazık ki son yıllarda siyaset devşirme malzemeyle yapılan gecekondulara döndü. Malzeme de devrimci mücadeleden, sosyalist gelenekten, sol değerlerden devşiriliyor. Devrimci mücadelenin canıyla, kanıyla, hayatıyla ürettiği, her harfine yüzlerce acıyı yüklediği sözler, sloganlar, satırlar o içerikten kopartılıp bir CHP il başkanının görevden alınmasına monte edildiğinde ortaya sığ, taklit bir şov çıkıyor. Devrimcinin trajedisi CHP’linin komedisine dönüşüyor yani. Bunu yapmayın!

 

Perde arkasındaki antin kuntin

 

CHP siyasetinin içine devrimci mücadelenin söylemini bu şekilde taşırsanız, o zaman sizden buna uygun ilkeli bir duruş da beklenir. Yani il başkanına yapılanı hazmedemeyip istifa etmeniz istenir. Oysa CHP siyaseti böyle bir siyaset değildir. CHP’de bir kitle partisinin matematiği işler. Doğru olan da o matematiğe uygun bir açıklama yapmaktır. Kimse CHP il yöneticilerinden militan bir duruş, devrimci bir ahlak beklemiyor. İşin doğasına aykırı bir beklenti olur bu. Antalya’da yaşanan çatışmadan devrim çıkmaz. Oynanan maça iyi bakmalıyız. Şu an 1-1’lik beraberlik var.  Muhittin Böcek’in omzuna koydukları tüfekle ateş edenler Nusret Bayar’ı görevden aldırdı. Fakat amaç il yönetimini de aldırmaktı. Plan da hazırdı zaten: Partinin başına bir ağabey atanacak, o ağabey de niyete uygun bir yönetim oluşturacaktı. İsimler de piyasada dolanmaya başlamıştı. Fakat planın ikinci ayağı işlemedi. Şu an bir ağabey atansa bile mevcut il yönetimiyle çalışmak zorunda. Bu da kimsenin işine gelmez. Yani il başkanını feda edip il yönetimini koruyanlar durumu eşitlemiş oldu. Buna ‘reel siyaset’ deniyor. Halkın anlayacağı dille, ‘antin kuntin siyaseti’.

 

Kitle siyasetinin kendi kuralları

 

Seçilmiş il yönetiminin görevini sürdürmesi doğru bir karardır. Çünkü ‘seçimle gelen seçimle gider’ ilkesi reel siyasetin en tartışmasız kurallarından biri. Öbür türlü sandıkta kaybedenin katakulliyle oyunu kazanmasının önü açılmış oluyor. Bu da kuralları son derece oynak, şartlara göre tam tersine dönüşebilen, pragmatist, faydacı reel siyaseti tamamen belirsiz hale getirir. Kuralları sürekli ve keyfi şekilde değiştirilen bir oyunu da kimse oynamaz. ‘Seçimle gelen seçimle gider’ ilkesine rağmen saldırıya geçen kural tanımaz unsurlar karşısında, seçimle gelmiş il yönetiminin sahayı terk etmemek için çaba göstermesi de son derece ‘reel’. Çünkü bu yönetimi seçen irade ortadan kalkmış değil. Partililerin tercihiyle göreve gelenlerin o oy sahiplerine karşı sorumluluğu devam ediyor elbette. En önemli sorumluluk da görev süresini tamamlamak… Yatarak değil tabii; çalışarak… Devrimci değerleri bu antin kuntin işlere meze yapıp kendinize bir savunma mekanizması oluşturmayın. Bir kitle partisinde siyaset yapıyorsunuz ve bunun kurallarıyla oynamanız kafidir. Ekilip ekin, ezilip un geldiğiniz filan yok. Eğer öyleyse Hızır Paşa kim? Kemal Kılıçdaroğlu mu? Bunu sorarlar adama. Yani ortada bal eylenecek bir acı yok, o yüzden hazır balı da acı eylemeyin.