Filistin, ölüm ve coğrafyamız

Karacaoğlan, şöyle diyor:

“Ölüm ardıma düşüp de yorulma

Var git ölüm bir zaman da gene gel

Akıbet alırsın komazsın beni

Var git ölüm bir zaman da gene gel”

Evet, ölüm elbet eninde sonunda bizi bulur.

Bulur da böylesi fena çok fena.

Işıl ışıl kentler çağında

Vitrinleri, sokakları ampullerin değil bombaların aydınlatması korkunç.

Parklarda, oyun alanlarında rengarenk toplarla oynamak yerine

Havan topu mermilerinin açtığı çukurlarda cansız yatması çocukların

Yaşanmamış bir hayatın özleminin

Ve yarım kalmış düşlerin hikayesinin

Yüzlerinden okunması çok acı.

Ölümlere lanet okurken

Ölümler ve zulümlerle yazılmış bir tarihe karşı yaşamanın güzelliğini haykırırken,

O tarihin en acı sayfalarından biri olmak,

Unutulmaz bir ölümle ölmek yürek burkucu.

Var git coğrafyamızdan ölüm!

Var git de bir daha gelme!                  

Herkesin dağlarında, sokaklarında, hanelerinde nasıl yaşanıyorsa hayat

Öyle yaşamak istiyoruz biz de.

Ve herkesin ölümleriyle ölmek istiyoruz.

 

Ölüm geldiğinde; güzel yaşamış olmanın, adam gibi yaşamış olmanın keyfiyle

CEMAL SÜREYYA gibi:

“Ölüyorum Tanrım

Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür

Biliyorum Tanrım.

 

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat

Fena değildir...

Üstü kalsın...”

Diyebilmek istiyoruz....

 

Var git ölüm dağlarımızdan !...

Var git de bir daha gelme...

 

Var git ölüm, var git de yaşlanmadan, yaş almadan

Yaşamadan çalma kapımızı.

Ölmekten yorulduk!

 

Yaşlı dünyanın en yorgun, en bezgin, en umutsuz coğrafyasıyız biz şimdi.

Ölümlere ağıtlar yakmaktan gırtlağımız yırtıldı,

Sevgiliye hasretten ağlamak dururken ölümlere ağlamaktan

Kurudu göz pınarlarımız.

 

Var git ölüm, var git coğrfayamızdan!

Var git de elimizi böğrümüzde bırakma.

Var git de bir kez olsun zamanında gel,

Geldiğinde içimizde isyanlar kabarmasın.

 

Var git ölüm, var git bir vakit gelme!

Coğrafyamızın dağlarından, evlerinden,kentlerinden, sokaklarından

Uzak dur birazcık ne olursun!

Ne olursun uzak dur!

 

Ölümleri düşünmekten, öldürmeyi düşünmekten

Ölmemenin ve öldürmemenin ne güzel olduğunu unuttuk.

Var git ölüm, var git coğrafyamızdan!

Yorulduk biz, uzun, upuzun bir uykuya,

Gözlerimizi ölüme açmadığımız bir güne uyanmaya

Ne çok ihtiyacımız var bir bilsen!