100 yıllık utanç!

04.03.2020 - 13:06, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:05
 

100 yıllık utanç!

 Erdoğan, özellikle savaşın ilk anlarında bile ciddi kayıplar verilmiş olması karşısında kendi tabanının bile isyan etme olasılığını bastırmak ve toplumu ikna etmek için tweetler atıp, bunun 100 yıllık etkileri olacak bir mücadele olduğunu anlatmaya girişti. Ben de size turnusol testi olan bir soru sormak istiyorum: Eğer hiç kayıp vermeden on binlerce Suriye askeri öldürülerek Şam’a kadar gidilip, namaz kılınsa ve Suriye, ÖSO başta olmak üzere Erdoğan rejiminin desteklediği muhaliflere teslim edilse, Eğer hiç kayıp verilmeden Libya çölleri fethedilip, binlerce Hafter yanlısı öldürülüp Libya tertemiz mevcut hükümete verilse, Türkiye’nin komşuları ve bölge ile ilişkilerinin Amerikanvari olmasını onaylar mısınız? Sizin derdiniz sadece kayıp vermek mi? Yani eğer hiç Türkiye askeri ölmeyecekse, bu politikalar uğrunda savaş kararı doğru olur mu? Destekler misiniz? Türkiye’nin silah ve asker üstünlüğü bakımından, komşularından gücünün yetmeyeceği hiçbir ülke yok! Türkiye’nin askeri gücü zaten caydırıcı güçtür. Suriye, Libya, Yunanistan, Irak, Bulgaristan… Gerçek bir savaşta, bu ülkelerin hiç biri Türkiye’nin silah ve askeri üstünlüğüne karşı koyamaz. Ama haksız olunca, ama içerde kamplaştırılmışsan, ama bir ona, bir buna dönmüşsen, ama zerre itibarın kalmamışsa, bütün askeri üstünlüğe rağmen kazanamazsın, belki cephede kazanırsın; ama gerçekte kazandığın bir şey olmaz… En fazla yeni nefretler, yeni hesaplaşma niyetleri kazanırsın. Eğer ülke bağımsızlığı ve özgürlüğü söz konu ise binlerce kayıp bile verilebilir ki… Bu savaşın haklılığına aklı başında kimseyi inandıramayacakları için hamasete, kutsal değerlere sarılmaya, kendi gibi Müslümana karşı hiç utanmadan cihat ediyormuş gibi dini referanslara başvurmak zorunda kaldılar. Oysa tarihte bildiğim ender kutsal savaşlardan biri Amerikan iç savaşıdır ve Abraham Lincoln köleliği kaldırma sözü verdiği için bu savaş çıkmıştır. Köleliğin kaldırılmasını kabul etmeyen güney eyaletleri birleşip saldırıya geçtiler ve Abraham Lincoln, iç savaşı göze alarak sözünden dönmemiş ve köleliği kaldırmıştır! Köleliğin kaldırılması için verilen ve verilecek her savaş kutsaldır ve bunun için kayıp verilebilir. İddia ediyorum eğer Suriye halkı Esad ile yüzde 50 köle ise, bu muhaliflerin egemen olmasıyla yüzde 100 köle olacaktır. Bu muhaliflerle verilen savaş, özgürlük değil, mezhep savaşıdır. “Türkiye’nin ne işi var Suriye’de?” sorusu aptalca bir sorudur. Muhatabına, kendi cevabını sana yedirme imkanı verir. Ki eğer körü körüne Erdoğan’ın arkasından gidenlerden değilsen, niye Suriye’de olduğunu bilirsin. İki sebeple; ilki Selefilik, diğeri Kürt karşıtlığı… Bugün Suriye muhalefetinin içinde bulunduğu durumun ve göçmenlerin önemli sebeplerinden biri Erdoğan rejimidir. Selefiler, Erdoğan sayesinde Suriye’de katı şeriatçı bir rejim kurabileceklerine inandı! Ve topyekun direndiler, her iki taraftan siviller de hedef oldu, ama Türkiye’ye gelenler muhalif taraftarlarıydı ve erkeklerin önemli bir kısmı Türkiye’de eğitim görerek savaşmaya geri döndü. Yukarıda sorduğumuz soruyu hatırlatalım. Türkiye, kayıp vermeden Suriye’yi tamamen ele geçirip ÖSO ve diğer muhaliflere teslim etmiş olsa, “o zaman sorun yok” diyor musunuz? ÖSO’nun Suriye’de kuracağı düzenin demokrasi, insan hakları, hukuk değerleriyle donatılacağına mı inanıyorsunuz? Şu bildiğin El Nusra, El Şebap, IŞİD, ÖSO Suriye’ye ne getirebilir, Suriye halklarına ne verebilir? Bakın, bu azgın ve azılı muhalifler yüzünden Suriye halkları yılana sarıldı. Esad o yüzden yıkılmadı, Suriye halkları bu barbar vahşiler geleceğine, Esad’a katlanırız diye düşündü ve bunu bir tek Erdoğan rejimi görmedi, görmezden geldi. Sözün kısası, Suriye muhaliflerinin rejimi yıkacaklarına inanıp köprüleri yakması, gemileri yakmasının en önemli sebeplerinden biri Erdoğan rejiminin açık desteğidir. Suriye’de olmasının ikinci sebebi ise Kürt karşıtlığıdır, nerede olursa olsun Kürt muhtar bile olamasın derdidir. Eğer Kürtlerin özgürlük taleplerini içerde-dışarıda şiddet araçları ile bastırmayı kafaya koyarsan, Kürt kardeşlerin barış istese de, laik bir düzen kurmak istese de, sen gidip ÖSO’yu, El Nusra’yı tercih edersin. Erdoğan, iki gün sonra çıkıp konuştuğunda dikkat etmişseniz Suriye’ye demokrasi ve özgürlük götürmek için oradayız diyemeyeceği için, bu yöndeki açıklaması son derece zayıf ve geçiştirme biçiminde iken, sınır güvenliği ve terör yuvaları vurgusu daha güçlü ve belirgindi. Belli ki Suriye’nin iç işlerine karışma konusunda toplumu ikna etmenin zor, ama Kürdü gösterirse kolay olduğunun bilincinde hareket ederek, bunu ön plana çıkardı. Türkiye 100 yıl daha kaçınsa da kendi iç huzuru ve bölge huzurunun Kürtlerle barış olduğunu kabul etmek zorunda kalacaktır -ki Kürtler 1940’ların, 1980’lerin Kürtleri değil. Çok şey değişti ve hızla değişiyor! Erdoğan’ın 100 yıl vurgusu doğru! Bu politikalar 100 yıllık utanç politikalarıdır. 100 yıl sonra kimse bu politikalardan gurur duymayacak, asla! Asrın liderinin kozlarını kullanmasına bakın! Mültecileri sınıra yollamak! Bu tarihte zor unutulacak bir hamledir! Bunlara kim büyük liderin büyük hamlesi diyebilir ki? Kim saygı duyabilir, nasıl itibar kazandırabilir ki? Erdoğan rejiminin Putin ve Trump arasında gidiş gelişleri, günlük değişen dostlukları tarihte utanç vesikaları olarak yerini almıştır. İçerde-dışarda tüm siyasi sorunlara yaklaşımda iki günü birbiriyle uyumlu olmayan, zikzaklarla dolu süreçler utanç kaynağıdır! Erdoğan rejimi için geriye gurur kaynağı olabilecek tek şey sadece yollar, köprüler, binalardır! Tek başına iktidar, kamunun varını yoğunu satmayla sonuçlanan özelleştirmelerden elde edilen paralar, bedeli askerlik paraları, İran petrolünün parası, Arap baharının etkisiyle gelen paralar, teknoloji ve aflar sayesinde vergide yüksek tahsilâtlar ve bütün bunlara rağmen o yapıların çoğu nedeniyle daha devletin çok borcu var! Eğer dünyadaki gelişmeleri takip eden biriyseniz, bilirsiniz son 20 yılda Zimbabve bile 10 kat gelişti, insanlık tarihinin en hızlı gelişme ve büyümesinin olduğu zamanlar, siz sadece Türkiye’de gelişme oldu sanıyorsanız... Yalnızca binalar, yollar, köprüler gurur duymaya yetmez… 100 yıl sonra kimse asla ve asla bugünkü politikalarla gurur duymayacak! Tam aksine utanç duyacak! Gurur duymak için, siyasi sorunlara yaklaşım, toplumu kucaklama, barışçıl söylemler, ilkeli, dün söylediğini bugün de söyleyen, her söylediğini bilgece söyleyen, asla kibirli davranmayan, taraflı-tarafsız herkesin saygı duyduğu bir siyasi kimlik lazım… Ama Erdoğan tam tersi… Türkiye ve dünya böylesi bir lideri az görmüştür… Benzerinin olmaması tek başına gurur duymaya yeter mi; sanmıyorum.   Etiketler: Erdoğan, Suriye, ÖSO, Rusya, İran petrolü

 Erdoğan, özellikle savaşın ilk anlarında bile ciddi kayıplar verilmiş olması karşısında kendi tabanının bile isyan etme olasılığını bastırmak ve toplumu ikna etmek için tweetler atıp, bunun 100 yıllık etkileri olacak bir mücadele olduğunu anlatmaya girişti.

Ben de size turnusol testi olan bir soru sormak istiyorum:

Eğer hiç kayıp vermeden on binlerce Suriye askeri öldürülerek Şam’a kadar gidilip, namaz kılınsa ve Suriye, ÖSO başta olmak üzere Erdoğan rejiminin desteklediği muhaliflere teslim edilse,

Eğer hiç kayıp verilmeden Libya çölleri fethedilip, binlerce Hafter yanlısı öldürülüp Libya tertemiz mevcut hükümete verilse, Türkiye’nin komşuları ve bölge ile ilişkilerinin Amerikanvari olmasını onaylar mısınız?

Sizin derdiniz sadece kayıp vermek mi?

Yani eğer hiç Türkiye askeri ölmeyecekse, bu politikalar uğrunda savaş kararı doğru olur mu? Destekler misiniz?

Türkiye’nin silah ve asker üstünlüğü bakımından, komşularından gücünün yetmeyeceği hiçbir ülke yok! Türkiye’nin askeri gücü zaten caydırıcı güçtür. Suriye, Libya, Yunanistan, Irak, Bulgaristan… Gerçek bir savaşta, bu ülkelerin hiç biri Türkiye’nin silah ve askeri üstünlüğüne karşı koyamaz. Ama haksız olunca, ama içerde kamplaştırılmışsan, ama bir ona, bir buna dönmüşsen, ama zerre itibarın kalmamışsa, bütün askeri üstünlüğe rağmen kazanamazsın, belki cephede kazanırsın; ama gerçekte kazandığın bir şey olmaz… En fazla yeni nefretler, yeni hesaplaşma niyetleri kazanırsın.

Eğer ülke bağımsızlığı ve özgürlüğü söz konu ise binlerce kayıp bile verilebilir ki… Bu savaşın haklılığına aklı başında kimseyi inandıramayacakları için hamasete, kutsal değerlere sarılmaya, kendi gibi Müslümana karşı hiç utanmadan cihat ediyormuş gibi dini referanslara başvurmak zorunda kaldılar.

Oysa tarihte bildiğim ender kutsal savaşlardan biri Amerikan iç savaşıdır ve Abraham Lincoln köleliği kaldırma sözü verdiği için bu savaş çıkmıştır. Köleliğin kaldırılmasını kabul etmeyen güney eyaletleri birleşip saldırıya geçtiler ve Abraham Lincoln, iç savaşı göze alarak sözünden dönmemiş ve köleliği kaldırmıştır! Köleliğin kaldırılması için verilen ve verilecek her savaş kutsaldır ve bunun için kayıp verilebilir. İddia ediyorum eğer Suriye halkı Esad ile yüzde 50 köle ise, bu muhaliflerin egemen olmasıyla yüzde 100 köle olacaktır. Bu muhaliflerle verilen savaş, özgürlük değil, mezhep savaşıdır.

“Türkiye’nin ne işi var Suriye’de?” sorusu aptalca bir sorudur. Muhatabına, kendi cevabını sana yedirme imkanı verir. Ki eğer körü körüne Erdoğan’ın arkasından gidenlerden değilsen, niye Suriye’de olduğunu bilirsin. İki sebeple; ilki Selefilik, diğeri Kürt karşıtlığı…

Bugün Suriye muhalefetinin içinde bulunduğu durumun ve göçmenlerin önemli sebeplerinden biri Erdoğan rejimidir. Selefiler, Erdoğan sayesinde Suriye’de katı şeriatçı bir rejim kurabileceklerine inandı! Ve topyekun direndiler, her iki taraftan siviller de hedef oldu, ama Türkiye’ye gelenler muhalif taraftarlarıydı ve erkeklerin önemli bir kısmı Türkiye’de eğitim görerek savaşmaya geri döndü.

Yukarıda sorduğumuz soruyu hatırlatalım. Türkiye, kayıp vermeden Suriye’yi tamamen ele geçirip ÖSO ve diğer muhaliflere teslim etmiş olsa, “o zaman sorun yok” diyor musunuz? ÖSO’nun Suriye’de kuracağı düzenin demokrasi, insan hakları, hukuk değerleriyle donatılacağına mı inanıyorsunuz?

Şu bildiğin El Nusra, El Şebap, IŞİD, ÖSO Suriye’ye ne getirebilir, Suriye halklarına ne verebilir? Bakın, bu azgın ve azılı muhalifler yüzünden Suriye halkları yılana sarıldı. Esad o yüzden yıkılmadı, Suriye halkları bu barbar vahşiler geleceğine, Esad’a katlanırız diye düşündü ve bunu bir tek Erdoğan rejimi görmedi, görmezden geldi.

Sözün kısası, Suriye muhaliflerinin rejimi yıkacaklarına inanıp köprüleri yakması, gemileri yakmasının en önemli sebeplerinden biri Erdoğan rejiminin açık desteğidir.

Suriye’de olmasının ikinci sebebi ise Kürt karşıtlığıdır, nerede olursa olsun Kürt muhtar bile olamasın derdidir. Eğer Kürtlerin özgürlük taleplerini içerde-dışarıda şiddet araçları ile bastırmayı kafaya koyarsan, Kürt kardeşlerin barış istese de, laik bir düzen kurmak istese de, sen gidip ÖSO’yu, El Nusra’yı tercih edersin.

Erdoğan, iki gün sonra çıkıp konuştuğunda dikkat etmişseniz Suriye’ye demokrasi ve özgürlük götürmek için oradayız diyemeyeceği için, bu yöndeki açıklaması son derece zayıf ve geçiştirme biçiminde iken, sınır güvenliği ve terör yuvaları vurgusu daha güçlü ve belirgindi. Belli ki Suriye’nin iç işlerine karışma konusunda toplumu ikna etmenin zor, ama Kürdü gösterirse kolay olduğunun bilincinde hareket ederek, bunu ön plana çıkardı. Türkiye 100 yıl daha kaçınsa da kendi iç huzuru ve bölge huzurunun Kürtlerle barış olduğunu kabul etmek zorunda kalacaktır -ki Kürtler 1940’ların, 1980’lerin Kürtleri değil. Çok şey değişti ve hızla değişiyor!

Erdoğan’ın 100 yıl vurgusu doğru! Bu politikalar 100 yıllık utanç politikalarıdır. 100 yıl sonra kimse bu politikalardan gurur duymayacak, asla!

Asrın liderinin kozlarını kullanmasına bakın! Mültecileri sınıra yollamak! Bu tarihte zor unutulacak bir hamledir! Bunlara kim büyük liderin büyük hamlesi diyebilir ki? Kim saygı duyabilir, nasıl itibar kazandırabilir ki?

Erdoğan rejiminin Putin ve Trump arasında gidiş gelişleri, günlük değişen dostlukları tarihte utanç vesikaları olarak yerini almıştır.

İçerde-dışarda tüm siyasi sorunlara yaklaşımda iki günü birbiriyle uyumlu olmayan, zikzaklarla dolu süreçler utanç kaynağıdır!

Erdoğan rejimi için geriye gurur kaynağı olabilecek tek şey sadece yollar, köprüler, binalardır!

Tek başına iktidar, kamunun varını yoğunu satmayla sonuçlanan özelleştirmelerden elde edilen paralar, bedeli askerlik paraları, İran petrolünün parası, Arap baharının etkisiyle gelen paralar, teknoloji ve aflar sayesinde vergide yüksek tahsilâtlar ve bütün bunlara rağmen o yapıların çoğu nedeniyle daha devletin çok borcu var!

Eğer dünyadaki gelişmeleri takip eden biriyseniz, bilirsiniz son 20 yılda Zimbabve bile 10 kat gelişti, insanlık tarihinin en hızlı gelişme ve büyümesinin olduğu zamanlar, siz sadece Türkiye’de gelişme oldu sanıyorsanız...

Yalnızca binalar, yollar, köprüler gurur duymaya yetmez… 100 yıl sonra kimse asla ve asla bugünkü politikalarla gurur duymayacak! Tam aksine utanç duyacak!

Gurur duymak için, siyasi sorunlara yaklaşım, toplumu kucaklama, barışçıl söylemler, ilkeli, dün söylediğini bugün de söyleyen, her söylediğini bilgece söyleyen, asla kibirli davranmayan, taraflı-tarafsız herkesin saygı duyduğu bir siyasi kimlik lazım… Ama Erdoğan tam tersi…

Türkiye ve dünya böylesi bir lideri az görmüştür… Benzerinin olmaması tek başına gurur duymaya yeter mi; sanmıyorum.

 

Etiketler: Erdoğan, Suriye, ÖSO, Rusya, İran petrolü

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.