Zülfü yâre dokunmak…

Hatırlı, güçlü bir kimseyi veya bir makamı gücendirmek, darılmasına yol açmak ve sıkıntı verecek, sorun olacak konulara girmek anlamına geliyor zülfü yâre dokunmak... Mesleğimiz gereği sıklıkla olur zülfü yâre dokunmuşluğumuz… Kamuoyunun çıkarları doğrultusunda asli görevimizi yerine getirirken illaki güçlü, şöhretli, makam mevki sahibi birilerini incitir, gücendirir, sıkıntıya sokabiliriz. Zaman zaman herkesin bildiği, en azından aklından geçirdiği gerçekleri haykırmak, yazmak biz gazetecilere düşer. ‘Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar’ misali hedefe konulan da bu yüzden hep bizler oluruz… Olsun hiç önemli değil.  Bizler bunu bilerek bu mesleği seçtik, bu bilinçle de görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Basına saldırı, tehdit her dönemde olmuştur, olmaya da devam edecektir. Ancak bunlar bizi asla yıldırmaz…   Dün haber sitemizin idari ofisine bir saldırı oldu. Yüzlerini saklayan üç korkak, bizlerin olmadığı bir saatte ofisimize gelerek zorbalık yaptı. Amaçları gözdağı vermek miydi yoksa daha ileri gitmek miydi bilemiyorum. Ancak kar maskesiyle, şapkayla yüzlerini kapatan bu soysuzlar geldikleri gibi kayıplara karıştı. Polis şimdi onları arıyor. Böyle alçakça bir girişimin arkasından kim ya da kimler çıkacak er geç ortaya çıkar. Hiçbir gerçek gizli kalmaz…   Şunu özellikle belirtmeliyim ki, bizler bu tür saldırılar, ahmakça girişimler bizi rotamızdan asla saptırmaz. Her zamankinden daha büyük bir şevkle kamuoyunun çıkarlarını korumaya, zülfü yâre dokunmaya devam edeceğiz. Yazdıklarımızdan gücenenler, rahatsız olanlar, beğenmeyenler elbette hukuk önünde haklarını arayabilir. Ancak şiddet, kaba kuvvet ve tehdidi asla kabul etmeyiz. Ofisimize üç çapulcuyu gönderenler bilsin ki, biz onları rahatsız eden, uykularını kaçıran haberlerimize, yorumlarımıza bundan sonra da devam edeceğiz. Siz de çapulculuğa devam edecekseniz buyurun hodri meydan…