Halkevleri ‘insanca yaşamak istiyoruz’ dedi

GÜNDEM 25.10.2020 - 20:08, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:06
 

Halkevleri ‘insanca yaşamak istiyoruz’ dedi

Halkevleri’nde ‘insanca yaşamak istiyoruz’ diyerek, şiddet, ücretsiz izin, salgın, eşitsizlik, adaletsizliğe karşı yaşananları gözler önüne serdi.

haberimizvar.net-Sokakta yapılması gereken eylem pandemi nedeniyle yasaklanınca Halkevi binasında ‘insanca yaşamak istiyoruz’ basın açıklaması yapıldı. Basın açıklaması öncesi Halkevleri yöneticisi Kutay Meriç, insanca yaşamak için gereken eşitlik, adalet ve demokrasinin gereği eğitimden sağlığa, emek hırsızlığından salgına kadar bir çok konuya değindi. Halkevleri basın açıklamasında şunları kaydetti: GÜVENCELİ ÇALIŞMAK İSTİYORUZ  “Yaklaşık 8 aydır COVİD-19”un bir işçi sınıfı hastalığı hale getirildiği bir memlekette ölümle burun buruna yaşıyoruz. Bir yanımızda salgın hastalığın bulaşma riski diğer yanımızda salgınla birlikte saldırganlığı giderek artan neo liberalizm ve onun uygulayıcısı bir iktidar var. Salgından kendimizi korumayı başarsak bile ya bir iş cinayetinde ya bir erkek şiddetinde ya da doğanın tahrip edilmesi sonucu yaşanan bir felakette ölmeye devam ediyoruz.  Pandemiyi kendi iktidarını ayakta tutmak için fırsata çeviren bir iktidar var. İktidarın uyguladığı politikalar sonucu pandemi bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir. Salgın en çok işçilerin, yoksulların yaşadığı mahallelerde yaygın haldedir. Eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, yoksunluk, anti demokratik uygulamalar pandemi bahanesi arkasında giderek artmıştır. KAZANÇLARINA KAZANÇ KATANLAR Pandemi bahanesi ile otoriter emek rejiminin adımları atılıyor Pandemiyi bahane eden patronlar kazançlarına kazanç katarken, işçilerin çalışma koşulları her gün biraz daha zorlaştırılıyor, güvencesiz hale getiriliyor. Emeklerinin karşılığı gün geçtikçe eriyor. AKP, pandemi döneminin başından beri çıkardığı yasa, yönetmelik ve KHK'larla patronların yanında olduğunu gösteriyor. İşsizliğin giderek büyümesine rağmen istihdamı artırmaya yönelik hiçbir politika uygulanmıyor. ANTALYA’DA DURUM Antalya pandemi sürecinden ekonomik olarak en çok etkilenmiş bir kent. Otellerin, pansiyonların büyük çoğunluğu açılamadı. Bu durum turizm çalışanlarında baglı sektörlere kadar yüzbinlerce çalışanı etkileyen bir sonuç yarattı. Bırakın sezonluk işçileri, kadrolu turizm personeli dahi işsiz kaldı. Peki Antalya'da krizden işsiz kalmış aç kalmış yurttaşlarımıza herhangi bir destek var mı? İşlerini korumayı başaran işçiler ise her gün hastalığı kapma riskinin yanında giderek ağırlaşan çalışma koşullarında iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. AKP ise yaptığı düzenlemelerle işçileri patronlar karşısında daha fazla güçsüz hale getiriyor. Kısa çalışma ödeneği bile fazla görülüyor, ücretsiz izin dayatması ile işçiler açlığa mahkum ediliyor.  Özellikle pandeminin ilk aylarında AKP ve patronlar COVİD-19'u bir fırsat olarak gördü ve birçok işçiyi işte attı. Bu da yetmedi esnek ve kuralsız çalışmayı bir çalışma biçimi haline getirdi. İşsizlik fonu patronların hizmetine sunuldu. SALGIN SÜRECİ İşçilerin payına ölüm, esnek ve güvencesiz çalışma, ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği, iş yüklerinin artması ve işsizlik düşerken patronların payına teşvikler, vergi indirimi, KDV indirimi, borç indirimi, kredi ve vergi borçlarının ertelenmesi düştü. COVİD-19 işçilerin kaptığı bir hastalık değil patronların her şeyi fırsata çevirdiği bir salgın sürecine de dönüştü. HASTANELERDE ÖLMEK İSTEMİYORUZ Yeterince yaygın ve adaletli biçimde test yapılmıyor. Hastalık belirtileri gösterip risk grubunagiren vatandaşların devlet hastanelerinde test yaptırma olanakları kısı stidin özel hastanelere yönlendiriliyor. Hastanelerde yeterli düzenlemeler ya hastalık dışında başka rahatsızlığı olan hastalar ne yeterince hizmet ala olabiliyor. Binlerce ameliyatlık hasta sağlığına kavuşabilmek için salgın bekletiliyor. Devlet hastaneleri yeterli derecede düzenlenmediği için â hastanelere sevk ediliyor ve özel hastane patronlarının insafına bırakılıyor. SAĞLIK ÇALIŞANLARI Hasta garantili şehir hastanelerinin garantileri için yakında hastane olmasına rağmen hastalar şehir hastanelerine taşınıyor. Acil hastalar ambulanslarda can çekişir hale geldi. Birçok hastane binası yeterince etkin kullanılmıyor ya da hiç kullanılmıyor. Salgın süresince sağlık hizmeti verebilecek tüm binalar aktif hale getirilmelidir.  Sağlık çalışanları için yeterli koruma önlemi alınmıyor. Salgınla mücadele eden sağlık çalışanları hastalığı kaparak hayatlarını kaybediyor. Sağlık ekip işidir ilkesine uygun davranılmıyor. Sağlık çalışanları arasında eşitsizlik oluşturuluyor. Bu sürecin en cefakar çalışanları olan sağlık çalışanlarının sorunları bir an önce çözülmelidir. EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK VE ADALETSİZLİK GİDEREK DERİNLEŞİYOR Eğitimde ise eşitsizlik, adaletsizlik var. Parası olan eğitim hizmetlerinden yararlanabilirken yoksul halkın çocuklarının geleceği adeta yok ediliyor. Özel okullarda sağlanan koşullar devlet okullarında sağlanamadığı gibi EBA TV gibi uygulamalar da yürütülemiyor. İnternet ve tableti olmayan binlerce çocuk eğitim hakkından faydalanamıyor. Çocukları evde kalan çalışan ebeveynler ise ne yapacaklarını bilmez haldeler. Bir tarafta çocukları diğer tarafta işten atılma korkusu insanları çaresiz bıraktı. Eğitim hakkından faydalanabilmek için çatılardan düşerek ölen çocukların olduğu bir memleket olduk artık. Özel okullarda, etüt merkezlerinde, kurslarda, özel ders vererek geçinmeye çalışan ya da ataması hala yapılmayan öğretmenlerin durumu ise giderek kötüleşiyor. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin çalışma koşulları her gün biraz daha zorlaştırılıyor. Özel okul sahibi patronların öğretmenlere yaptıkları dayatmalar, tehditler kendisi de bir özel okul patronu olan Milli Eğitim Bakanı tarafından görmezden geliniyor. Özel okullar salgını bahane ederek binlerce öğretmeni işten çıkarttı. İşten çıkartılmayan öğretmenlerin ise ya maaşları düşürüldü ya da zam yapılmadı. Çalışma saatleri ve iş yükleri artırıldı. Okul saati dışı zamanları da tamamen çalışma saatine eklendi. Özel okul çalışanı öğretmenleri korumaya yönelik hiçbir düzenleme yapılmadı. SALGIN SÜRECİNİ EN ZOR KADINLAR GEÇİRİYOR Pandemide derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınları daha da güvencesizleştiriyor. Hasta ve yaşlı bakımı gibi temel hizmetlerin tamamen ev içine dönmesi kadınlar için asla bitmeyen karşılığı ödenmeyen mesaiye dönmüş durumda. Ücretli çalışan kadın ve erkekler arasındaki gelir eşitsizliği de giderek büyüyor. Uygulanan gerici politikalar kadınlara daha fazla şiddet daha fazla taciz daha fazla ölüm olarak yansıyor. Her gün kadınlar genellikle en yakınları olan erkekler tarafından katlediliyor. Kadın katilleri iktidar tarafından ödül niteliğinde cezalarla korunuyor. Tacizciler, istismarcılar pandemi affıyla ceza evlerinden salınıveriyor, uzaklaştırma kararları uygulanmıyor. EMEKÇİNİN SIRTINDAKİ BORÇ YÜKÜ ARTIYOR Yaşanan ekonomik krizin faturası emekçilerin sırtına yıkılıyor. Patronlar daha da zenginleşirken yoksulluk, açlık giderek artıyor. AKP'nin ekonomik krize karşı tek çaresi borçlanma. Memleketi uluslararası finans akbabalarına borçlandırırken halkı da bankalara borçlandırarak krizi daha da derinleştiriyor. Soframıza borçlanarak koyabildiğimiz zeytine bile göz dikmiş bir iktidar var. TÜİK yalanlarla enflasyonu düşürmeye çalışırken marketteki, pazardaki enflasyon halkın canını yakıyor. Yoksulluk, yoksunluk nedeni ile intihar vakalar artmış durumda. DEMOKRASİ İSTİYORUZ! Halkevleri olarak memleketin dört bir yanında aşağıdaki taleplerimizi hayata geçirmek için herkesi birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Nerede haksızlığa uğrayan bir işçi varsa yanında olacağız. Nerede katledilen bir işçi varsa patronlardan hesap soracağız. Hastanelerde sağlık çalışanlarının nefesi, güvencesiz öğretmenlerin sesi olacağız. Yağmaya ve talana karşi köylülerle jandarma barikatının en önünde olacağız. Savaşa, ırkçılığa karşı dik duracağız. Kadın dayanışmasını büyüteceğiz. Bir kişi daha eksilmeyeceğiz.   HALK NE İSTİYOR? Ve bizler diyoruz ki; COVİD-19 tüm insanlar için yaşamsal bir tehdittir. Sadece çocuklara ve risk grubundaki insanlara sağlanacak koruma ayrıcalıklarına tahammül edebiliriz. Geri kalan herkes için hastalık riski eşitlenmelidir. Derhal günlük çalışma süresi 4 saate düşürülmeli, işçinin net ücretinde hiçbir eksiltmeye gidilmemeli, istihdam artırılmalıdır. Vardiyaya bölünebilecek bütün işler 4 saat olarak vardiyalandırılmalı, işe başlangıç saatleri sektör sektör farklılaştırılmalı, işçiler için ulaşım parasız hale getirilmelidir. İşten çıkarma tam olarak yasaklanmalı; işçiler, çalışma süreciyle bağlantılı her hangi bir durumda COVİD-19 riskiyle karşı karşıya kaldıklarında kıdem tazminatlarını alarak istifa edebilmelidir. Ücretsiz izin işçinin rızasına bağlanmalıdır. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin desteği en az asgari ücret seviyesinde tutulmalı ve geçen süre prim gününe eklenmelidir. COVİD-19 her sağlık çalışanı için “meslek hastalığı”, fiilen iş yerinde çalışan her işçi için de “iş kazası” sayılmalıdır. Kültür, sanat ve eğlence gibi pandemide çalıştırılmayan emekçilere destek sağlanmalıdır. Uzaktan eğitime erişim şartları tüm öğrencilere sağlanmalı, okullarda yüz yüze eğitimin başlaması için gerekli bilimsel önlemler bir an önce alınmalıdır. Hasta, yaşlı, çocuk bakımı ve eğitim gibi temel hizmetler pandemi koşullarına uygun şekilde kamusallaştırılmalıdır, kadınlar üzerindeki bakım emeği yükü kaldırılmalıdır. Kadınların ücret ve gelir düzeyi en az erkeklerin gelir düzeyine getirilmelidir. Sermayenin karı için yaşam alanlarımızın yağmalanmasına son verilsin. Doğayla barışık yaşamak istiyoruz. Taleplerimiz net. Sermayenin ve saray rejiminin çıkarları için değil halkın çıkarı için halkın yararına politikalar istiyoruz. Güvenceli ve Insanca yaşadığımız bir ülkeyi kurmak için herkesi örgütlenmeye, omuz omuza mücadele etmeye çağırıyoruz. “
Halkevleri’nde ‘insanca yaşamak istiyoruz’ diyerek, şiddet, ücretsiz izin, salgın, eşitsizlik, adaletsizliğe karşı yaşananları gözler önüne serdi.

haberimizvar.net-Sokakta yapılması gereken eylem pandemi nedeniyle yasaklanınca Halkevi binasında ‘insanca yaşamak istiyoruz’ basın açıklaması yapıldı. Basın açıklaması öncesi Halkevleri yöneticisi Kutay Meriç, insanca yaşamak için gereken eşitlik, adalet ve demokrasinin gereği eğitimden sağlığa, emek hırsızlığından salgına kadar bir çok konuya değindi. Halkevleri basın açıklamasında şunları kaydetti:

GÜVENCELİ ÇALIŞMAK İSTİYORUZ 

“Yaklaşık 8 aydır COVİD-19”un bir işçi sınıfı hastalığı hale getirildiği bir memlekette ölümle burun buruna yaşıyoruz. Bir yanımızda salgın hastalığın bulaşma riski diğer yanımızda salgınla birlikte saldırganlığı giderek artan neo liberalizm ve onun uygulayıcısı bir iktidar var. Salgından kendimizi korumayı başarsak bile ya bir iş cinayetinde ya bir erkek şiddetinde ya da doğanın tahrip edilmesi sonucu yaşanan bir felakette ölmeye devam ediyoruz.  Pandemiyi kendi iktidarını ayakta tutmak için fırsata çeviren bir iktidar var. İktidarın uyguladığı politikalar sonucu pandemi bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir. Salgın en çok işçilerin, yoksulların yaşadığı mahallelerde yaygın haldedir. Eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, yoksunluk, anti demokratik uygulamalar pandemi bahanesi arkasında giderek artmıştır.

KAZANÇLARINA KAZANÇ KATANLAR

Pandemi bahanesi ile otoriter emek rejiminin adımları atılıyor Pandemiyi bahane eden patronlar kazançlarına kazanç katarken, işçilerin çalışma koşulları her gün biraz daha zorlaştırılıyor, güvencesiz hale getiriliyor. Emeklerinin karşılığı gün geçtikçe eriyor. AKP, pandemi döneminin başından beri çıkardığı yasa, yönetmelik ve KHK'larla patronların yanında olduğunu gösteriyor. İşsizliğin giderek büyümesine rağmen istihdamı artırmaya yönelik hiçbir politika uygulanmıyor.

ANTALYA’DA DURUM

Antalya pandemi sürecinden ekonomik olarak en çok etkilenmiş bir kent. Otellerin, pansiyonların büyük çoğunluğu açılamadı. Bu durum turizm çalışanlarında baglı sektörlere kadar yüzbinlerce çalışanı etkileyen bir sonuç yarattı. Bırakın sezonluk işçileri, kadrolu turizm personeli dahi işsiz kaldı. Peki Antalya'da krizden işsiz kalmış aç kalmış yurttaşlarımıza herhangi bir destek var mı?

İşlerini korumayı başaran işçiler ise her gün hastalığı kapma riskinin yanında giderek ağırlaşan çalışma koşullarında iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. AKP ise yaptığı düzenlemelerle işçileri patronlar karşısında daha fazla güçsüz hale getiriyor. Kısa çalışma ödeneği bile fazla görülüyor, ücretsiz izin dayatması ile işçiler açlığa mahkum ediliyor.  Özellikle pandeminin ilk aylarında AKP ve patronlar COVİD-19'u bir fırsat olarak gördü ve birçok işçiyi işte attı. Bu da yetmedi esnek ve kuralsız çalışmayı bir çalışma biçimi haline getirdi. İşsizlik fonu patronların hizmetine sunuldu.

SALGIN SÜRECİ

İşçilerin payına ölüm, esnek ve güvencesiz çalışma, ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği, iş yüklerinin artması ve işsizlik düşerken patronların payına teşvikler, vergi indirimi, KDV indirimi, borç indirimi, kredi ve vergi borçlarının ertelenmesi düştü. COVİD-19 işçilerin kaptığı bir hastalık değil patronların her şeyi fırsata çevirdiği bir salgın sürecine de dönüştü.

HASTANELERDE ÖLMEK İSTEMİYORUZ

Yeterince yaygın ve adaletli biçimde test yapılmıyor. Hastalık belirtileri gösterip risk grubunagiren vatandaşların devlet hastanelerinde test yaptırma olanakları kısı stidin özel hastanelere yönlendiriliyor. Hastanelerde yeterli düzenlemeler ya hastalık dışında başka rahatsızlığı olan hastalar ne yeterince hizmet ala olabiliyor. Binlerce ameliyatlık hasta sağlığına kavuşabilmek için salgın bekletiliyor. Devlet hastaneleri yeterli derecede düzenlenmediği için â hastanelere sevk ediliyor ve özel hastane patronlarının insafına bırakılıyor.

SAĞLIK ÇALIŞANLARI

Hasta garantili şehir hastanelerinin garantileri için yakında hastane olmasına rağmen hastalar şehir hastanelerine taşınıyor. Acil hastalar ambulanslarda can çekişir hale geldi. Birçok hastane binası yeterince etkin kullanılmıyor ya da hiç kullanılmıyor. Salgın süresince sağlık hizmeti verebilecek tüm binalar aktif hale getirilmelidir.  Sağlık çalışanları için yeterli koruma önlemi alınmıyor. Salgınla mücadele eden sağlık çalışanları hastalığı kaparak hayatlarını kaybediyor. Sağlık ekip işidir ilkesine uygun davranılmıyor. Sağlık çalışanları arasında eşitsizlik oluşturuluyor. Bu sürecin en cefakar çalışanları olan sağlık çalışanlarının sorunları bir an önce çözülmelidir.

EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK VE ADALETSİZLİK GİDEREK DERİNLEŞİYOR

Eğitimde ise eşitsizlik, adaletsizlik var. Parası olan eğitim hizmetlerinden yararlanabilirken yoksul halkın çocuklarının geleceği adeta yok ediliyor. Özel okullarda sağlanan koşullar devlet okullarında sağlanamadığı gibi EBA TV gibi uygulamalar da yürütülemiyor. İnternet ve tableti olmayan binlerce çocuk eğitim hakkından faydalanamıyor. Çocukları evde kalan çalışan ebeveynler ise ne yapacaklarını bilmez haldeler. Bir tarafta çocukları diğer tarafta işten atılma korkusu insanları çaresiz bıraktı. Eğitim hakkından faydalanabilmek için çatılardan düşerek ölen çocukların olduğu bir memleket olduk artık.

Özel okullarda, etüt merkezlerinde, kurslarda, özel ders vererek geçinmeye çalışan ya da ataması hala yapılmayan öğretmenlerin durumu ise giderek kötüleşiyor. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin çalışma koşulları her gün biraz daha zorlaştırılıyor. Özel okul sahibi patronların öğretmenlere yaptıkları dayatmalar, tehditler kendisi de bir özel okul patronu olan Milli Eğitim Bakanı tarafından görmezden geliniyor.

Özel okullar salgını bahane ederek binlerce öğretmeni işten çıkarttı. İşten çıkartılmayan öğretmenlerin ise ya maaşları düşürüldü ya da zam yapılmadı. Çalışma saatleri ve iş yükleri artırıldı. Okul saati dışı zamanları da tamamen çalışma saatine eklendi. Özel okul çalışanı öğretmenleri korumaya yönelik hiçbir düzenleme yapılmadı.

SALGIN SÜRECİNİ EN ZOR KADINLAR GEÇİRİYOR

Pandemide derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınları daha da güvencesizleştiriyor. Hasta ve yaşlı bakımı gibi temel hizmetlerin tamamen ev içine dönmesi kadınlar için asla bitmeyen karşılığı ödenmeyen mesaiye dönmüş durumda. Ücretli çalışan kadın ve erkekler arasındaki gelir eşitsizliği de giderek büyüyor. Uygulanan gerici politikalar kadınlara daha fazla şiddet daha fazla taciz daha fazla ölüm olarak yansıyor. Her gün kadınlar genellikle en yakınları olan erkekler tarafından katlediliyor. Kadın katilleri iktidar tarafından ödül niteliğinde cezalarla korunuyor. Tacizciler, istismarcılar pandemi affıyla ceza evlerinden salınıveriyor, uzaklaştırma kararları uygulanmıyor.

EMEKÇİNİN SIRTINDAKİ BORÇ YÜKÜ ARTIYOR

Yaşanan ekonomik krizin faturası emekçilerin sırtına yıkılıyor. Patronlar daha da zenginleşirken yoksulluk, açlık giderek artıyor. AKP'nin ekonomik krize karşı tek çaresi borçlanma. Memleketi uluslararası finans akbabalarına borçlandırırken halkı da bankalara borçlandırarak krizi daha da derinleştiriyor. Soframıza borçlanarak koyabildiğimiz zeytine bile göz dikmiş bir iktidar var. TÜİK yalanlarla enflasyonu düşürmeye çalışırken marketteki, pazardaki enflasyon halkın canını yakıyor. Yoksulluk, yoksunluk nedeni ile intihar vakalar artmış durumda.

DEMOKRASİ İSTİYORUZ!

Halkevleri olarak memleketin dört bir yanında aşağıdaki taleplerimizi hayata geçirmek için herkesi birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Nerede haksızlığa uğrayan bir işçi varsa yanında olacağız. Nerede katledilen bir işçi varsa patronlardan hesap soracağız. Hastanelerde sağlık çalışanlarının nefesi, güvencesiz öğretmenlerin sesi olacağız. Yağmaya ve talana karşi köylülerle jandarma barikatının en önünde olacağız. Savaşa, ırkçılığa karşı dik duracağız. Kadın dayanışmasını büyüteceğiz. Bir kişi daha eksilmeyeceğiz.  

HALK NE İSTİYOR?

Ve bizler diyoruz ki;

  • COVİD-19 tüm insanlar için yaşamsal bir tehdittir. Sadece çocuklara ve risk grubundaki insanlara sağlanacak koruma ayrıcalıklarına tahammül edebiliriz. Geri kalan herkes için hastalık riski eşitlenmelidir.
  • Derhal günlük çalışma süresi 4 saate düşürülmeli, işçinin net ücretinde hiçbir eksiltmeye gidilmemeli, istihdam artırılmalıdır. Vardiyaya bölünebilecek bütün işler 4 saat olarak vardiyalandırılmalı, işe başlangıç saatleri sektör sektör farklılaştırılmalı, işçiler için ulaşım parasız hale getirilmelidir.
  • İşten çıkarma tam olarak yasaklanmalı; işçiler, çalışma süreciyle bağlantılı her hangi bir durumda COVİD-19 riskiyle karşı karşıya kaldıklarında kıdem tazminatlarını alarak istifa edebilmelidir.
  • Ücretsiz izin işçinin rızasına bağlanmalıdır. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin desteği en az asgari ücret seviyesinde tutulmalı ve geçen süre prim gününe eklenmelidir.
  • COVİD-19 her sağlık çalışanı için “meslek hastalığı”, fiilen iş yerinde çalışan her işçi için de “iş kazası” sayılmalıdır.
  • Kültür, sanat ve eğlence gibi pandemide çalıştırılmayan emekçilere destek sağlanmalıdır.
  • Uzaktan eğitime erişim şartları tüm öğrencilere sağlanmalı, okullarda yüz yüze eğitimin başlaması için gerekli bilimsel önlemler bir an önce alınmalıdır.
  • Hasta, yaşlı, çocuk bakımı ve eğitim gibi temel hizmetler pandemi koşullarına uygun şekilde kamusallaştırılmalıdır, kadınlar üzerindeki bakım emeği yükü kaldırılmalıdır.
  • Kadınların ücret ve gelir düzeyi en az erkeklerin gelir düzeyine getirilmelidir.
  • Sermayenin karı için yaşam alanlarımızın yağmalanmasına son verilsin. Doğayla barışık yaşamak istiyoruz.

Taleplerimiz net. Sermayenin ve saray rejiminin çıkarları için değil halkın çıkarı için halkın yararına politikalar istiyoruz. Güvenceli ve Insanca yaşadığımız bir ülkeyi kurmak için herkesi örgütlenmeye, omuz omuza mücadele etmeye çağırıyoruz. “

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.