Savcı Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamını istedi

GÜNDEM 21.05.2021 - 14:13, Güncelleme: 21.05.2021 - 14:13
 

Savcı Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamını istedi

Osman Kavala "Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar" dedi. Mahkeme ara karar için duruşmaya ara verdi.

Osman Kavala dahil 16 kişinin yargılandığı Gezi davası beraat kararından 16 ay sonra tekrar görülmeye başlandı. Çağlayan'daki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma, salon 30 kişilik olduğu için birçok izleyici, gazeteci ve milletvekili dışarıda kaldı. İzleyiciler salon içerisinde ayakta bekledi. Mübaşir ilk olarak salonun boşaltılıp izleyicilerin yeniden salona alınacağını söyledi. Salonun boşaltılmaması üzerine mahkeme başkanı salona gelerek “Bugün bu duruşmayı görmek istiyorum ama bu şartlarda, COVID-19 şartlarında bu şekilde görmemiz mümkün değil. Lütfen salonu boşaltın. Sanık yakınları öncelikli olmak üzere tekrar salona alacağız sizleri” dedi ve duruşma daha başlamadan 10 dakika ara verdi.   Mahkeme Başkanı: Aynı karara varabiliriz 10 dakika sonra mahkeme başkanı tekrar gelerek duruşmaya başladı. Masumiyet karinesinin önemli olduğunu, tüm sanıkları dinlemek istediğini söyledi. Duruşmanın büyük salona alınması hususunda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazdıklarını fakat olumlu bir dönüş olmadığını aktardı. Gezi Davasının, Çarşı Davasıyla birleştirilmesi hususunun da değerlendirildiğini, fiziki bir bağlantı görülmesi halinde birleştirilebileceğini söyledi. Mahkeme başkanı bozma kararıyla ilgili olarak da “Direnmemiz mümkün değil. Usul hatalarının giderilmesi gerekiyor. Fakat bu yine aynı karara varamayacağımız anlamına gelmiyor” dedi. Ardından sanıklara bozma kararına karşın söz vermeye başladı. Bu sırada duruşmaya Emniyet Genel Müdürlüğünü’nün avukatlarının da katıldığı görüldü. Duruşmada ilk olarak söz alan Mücella Yapıcı “Ben iki kez beraat etmiş birisiyim. Son beraatım da bozuldu. Bu kararın geri alınmasını istiyorum. Beraat istiyorum” dedi. Atalay: Bu dosyada bir şey beklenmeden beraat çıkmalı Daha sonra söz alan Can Atalay uzun bir konuşma yaptı. İstinaf Mahkemesi’nin bozma kararına değinen Atalay kararın hukuki olmadığını söyledi. Serbestlik ilkesinden bahseden Atalay, “Bozma kararı kesindir ama siz buna siz buna uymak zorunda değilsiniz” diye konuştu. Atalay şöyle devam etti: “Bozma kararına uymak zorunda olabilirsiniz ama bozma sonrası serbestlik ve uyma sonrası serbestlik ilkeleri gereğince beraat kararı vermeniz gerekir. Beraat kararı temyiz görmeden savcılık makamı temyiz etmeden kesinleşti. Yargıtay gökyüzünün altındaki her şeyi dosyadaymış gibi toplamaya çalışıyor. Tayfun Kahraman hakkında takipsizlik kararı var. Savcılık makamı ‘yeni delil buldum’ diye kaldırmayı talep edebilir ama bunun hukukla alakasının olmayacağı açık. Bu dosyada bir şey beklenmeden beraat verilmeli. “Kavala'yı ilk tutukladıklarında tek soruşturma vardı. Beraat edince cezaevi nizamiyesinden çıkamadan ‘Yok bunun hakkında 15 Temmuz vardı o soruşturmadan şey yapıyoruz’ dediler. Sabahına bu ülkenin en üst makamı Cumhurbaşkanı Erdoğan kükredi. ‘El çabukluğu marifetiyle beraat ettirdiler, ben bu işi böyle bırakmam’ dedi. Bırakmasın. Yargıya bu kadar açıktan müdahale varken bu ülkede yaşayamayız. Türkiye'nin en onurlu direnişini, Cumhuriyet tarihinin en yaygın halk tepkisini Fethullahçı çeteyle ilişkilendirilmesine izin veremeyiz. “Gezi direnişi bu ülkenin kendi halklarının kendi haklarına sahip çıkışının nişanesidir. Ülkenin 12 Eylül cuntasından tamamen çıktığının tabelasıdır. Özgürlüğün, eşitliğin, adaletin bir ihtimal olduğunun kanıtıdır Gezi. “Gezi direnişi hem bu ülkenin hem memleketin hem bizim insanlarımızın kendi kaderini tayin hakkı, kendi kaderine sahip çıkma iradesidir. Biz Gezi'yi savunmaya devam edeceğiz.” Kahraman: Gezi'ye katılan herkes yargılanıyor Atalay'ın ardından konuşan Tayfun Kahraman da mahkemenin bozma kararına karşı çıkmasını istedi. "Bu dosyanın hiçbir şekilde dayanağı yok, hukuki yanı yok" dedi. Kahraman "Sadece bizler değil Gezi'ye ve direnişe katılanların tümü bizim nezdimizde bugün burada yargılanmakta. Türkiye'nin demokrasi taşlarının bir tanesi olan bu direnişin yargılanması kabul edilmez. Beraat kararının bozulması hukuksuz olarak önümüzde durmakta. Beraat kararı vermenizi istiyoruz." diye konuştu. Kavala: İnandırıcılığını kaybetmiş senaryo Daha sonra Osman Kavala söz aldı. Kavala tutukluluğuyla ilgili konuşmak istediğini fakat bozma kararının sorulması nedeniyle beyanda bulunacağını söyledi ve şöyle konuştu: "Bozma kararının altında yatan gerekçe farklı davaların birleştirilmesinin önünü açmaktır. Hiçbir delile dayandırılmadan benim ve diğer sanıkların hükümeti devirmek için gizli bir yapılanma içinde olduğumuz iddia ediliyor. Eğer Çarşı ile birleştirilirse siyasi amaçlarla yapılan bu suçlama örneğinin çarpıcı öğesi ortaya çıkacaktır. "Beraat kararının bozulması davaları birleştirmek amacındadır. Davaların birleştirilmesi, sekiz yıl önce algı için hazırlanmış ama mahkemelerin verdiği beraat kararıyla inandırıcılığını kaybetmiş bir senaryoyu canlandırma teşebbüsü olacaktır." Duruşmaya ara verildi Daha sonra sanıkların müdafii avukatları söz almaya başladı. Çiğdem Mater Utku'nun, Mine Özerden'in Yiğit Aksakoğlu'nun ve Yiğit Ekmekçi'nin avukatları bozma ilamına karşı beyanda bulundu. Beyanların ardından duruşmaya ara verildi. Savcı tutukluluğa devam istedi Aranın ardından mütalaasını veren duruşma savcısı yurtdışında bulunan sanıkların infazının beklenmesini istedi. Osman Kavala'nın ise tutukluluğunun devamına karar verilmesini istedi. Mütalaanın ardından Osman Kavala'nın beyanına geçildi. Osman Kavala şöyle konuştu: Kavala: Beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı "Davaların birleştirilmesiyle, Gezi olaylarının hükümeti devirmeye yönelik bir komplo olduğu senaryosu temelinde 3,5 yıl önce başlayan yargı süreci yeni bir aşamaya girecek. Daha önce hatırlattığım gibi Gezi İddianamesi senaryosunun telifi FETÖ üyeliğinden yargılanan Emniyet ve Yargı mensuplarına ait. İddianamenin ekinde bulunan 14 ve 15 Haziran 2013 tarihli yazılardan görüleceği gibi, Gezi olaylarının benim baş aktörlerinden olduğum bir komplo olduğu kurgusu Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda üretilmiş. "Adalet dışı gerekçelerle gerçekleştirilen ve adaleti yanıltmak amacıyla kullanılan hukuksuz dinlemeleri yapanlar da aynı ekip. Gezi protestolarının bir komplo olduğu kurgusu iktidarca benimsendiği ve siyaseten kullanıldığı için, bu anlatıya ters düşen beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı. "Gene bu anlatı gereği, bir komplo olarak Gezi protestolarını planladığım, yönettiğim ve finanse ettiğim algısının canlı tutulması için; aleyhime hiçbir delil olmamasına rağmen, Gezi davasından beraat etmiş olmama rağmen, AİHM’nin tutuklanmamın hak ihlali olduğuna hükmetmesi ve derhal serbest bırakılmamı talep etmesine rağmen, cezaevinde tutulmam gerekli görüldü. Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar. "AİHM kararının etrafından dolanmak için icat edilmiş olduğu aleni hale gelmiş olan casusluk suçlamasıyla ilgili hiçbir bulgu olmadığını iddianameyi hazırlayan savcı da biliyor, hatta itiraf ediyor. Bir taraftan bu durumu, casusluk faaliyetlerinin çok gizli yürütülmüş olmasıyla açıklıyor. Arthur Miller’ın McCarthy döneminde kaleme aldığı 'Cadı Kazanı' adlı oyunda, savcının doğası gereği görülemeyecek bir faaliyet olduğundan cadılık suçlaması için delil ve tanık aranmasına gerek olmadığını söylemesi gibi. "Mahkemenizin bu eyleme son vereceğini ümit ediyorum" "Diğer taraftan da, sivil toplum kuruluşlarının casusluk için kullanıldığına dair demokrasi karşıtı bir komplo teorisine başvurarak, sözlük anlamından farklı bir casusluk suçu kavramı geliştiriyor. İddianamedeki casusluk tanımı, yasalarımızdakinden oldukça farklı. Muğlaklığı ve keyfi uygulamalara müsait olması bakımından Almanya’da Nazi döneminde casusluk suçlamaları için kullanılan 'Landesverrat', yani devlete ihanet kavramını hatırlatıyor. "O dönem Almanya’sında halkın vicdanına uygun biçimde hareket etmediği için cezalandırılması düşünülen kişinin eylemi yasalardaki suç tanımına girmiyor ise yargıcın görevi en kullanışlı yasayı seçerek o kişiyi cezalandırmaktı. Siyaset yargı sürecinin her aşamasında etkiliydi, halkın vicdanının ne olması gerektiğini belirlemekte, hatalı bulduğu mahkeme kararlarını düzeltmekteydi. Örneğin Nazi rejimini eleştiren rahip Martin Niemöller’in beraat kararı siyaset tarafından sakıncalı bulunduğundan, kendisi savaş bitene kadar toplama kampında tutulmuştu. "1947'de yürütülmüş olan Nazi dönemi yargıç ve savcılarının yargılandığı Adalet Davası’nda 'suikastçının hançeri, yargı görevlisinin cübbesi altında gizlenmişti' değerlendirilmesi yapılmıştı. "AİHM’nin tespit ettiği gibi yetkiyi kötüye kullanarak kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakmak ve bu davranışı devam ettirebilmek için yasaların dışına çıkarak adaleti yanıltmak da, yukarıdaki değerlendirmeyi düşündürmektedir. Mahkemenizin bu eyleme son vereceğini ümit ediyorum." Kavala'nın ardından avukatları İlkhan Koyuncu, Köksal Bayraktar ve Tolga Aytöre konuştu. Beyanların ardından mahkeme duruşmaya ara karar için en az bir saat ara verdi. 
Osman Kavala "Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar" dedi. Mahkeme ara karar için duruşmaya ara verdi.

Osman Kavala dahil 16 kişinin yargılandığı Gezi davası beraat kararından 16 ay sonra tekrar görülmeye başlandı. Çağlayan'daki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma, salon 30 kişilik olduğu için birçok izleyici, gazeteci ve milletvekili dışarıda kaldı. İzleyiciler salon içerisinde ayakta bekledi.

Mübaşir ilk olarak salonun boşaltılıp izleyicilerin yeniden salona alınacağını söyledi. Salonun boşaltılmaması üzerine mahkeme başkanı salona gelerek “Bugün bu duruşmayı görmek istiyorum ama bu şartlarda, COVID-19 şartlarında bu şekilde görmemiz mümkün değil. Lütfen salonu boşaltın. Sanık yakınları öncelikli olmak üzere tekrar salona alacağız sizleri” dedi ve duruşma daha başlamadan 10 dakika ara verdi.

 

Mahkeme Başkanı: Aynı karara varabiliriz

10 dakika sonra mahkeme başkanı tekrar gelerek duruşmaya başladı. Masumiyet karinesinin önemli olduğunu, tüm sanıkları dinlemek istediğini söyledi. Duruşmanın büyük salona alınması hususunda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazdıklarını fakat olumlu bir dönüş olmadığını aktardı.

Gezi Davasının, Çarşı Davasıyla birleştirilmesi hususunun da değerlendirildiğini, fiziki bir bağlantı görülmesi halinde birleştirilebileceğini söyledi. Mahkeme başkanı bozma kararıyla ilgili olarak da “Direnmemiz mümkün değil. Usul hatalarının giderilmesi gerekiyor. Fakat bu yine aynı karara varamayacağımız anlamına gelmiyor” dedi. Ardından sanıklara bozma kararına karşın söz vermeye başladı.

Bu sırada duruşmaya Emniyet Genel Müdürlüğünü’nün avukatlarının da katıldığı görüldü.

Duruşmada ilk olarak söz alan Mücella Yapıcı “Ben iki kez beraat etmiş birisiyim. Son beraatım da bozuldu. Bu kararın geri alınmasını istiyorum. Beraat istiyorum” dedi.

Atalay: Bu dosyada bir şey beklenmeden beraat çıkmalı

Daha sonra söz alan Can Atalay uzun bir konuşma yaptı. İstinaf Mahkemesi’nin bozma kararına değinen Atalay kararın hukuki olmadığını söyledi. Serbestlik ilkesinden bahseden Atalay, “Bozma kararı kesindir ama siz buna siz buna uymak zorunda değilsiniz” diye konuştu. Atalay şöyle devam etti:

“Bozma kararına uymak zorunda olabilirsiniz ama bozma sonrası serbestlik ve uyma sonrası serbestlik ilkeleri gereğince beraat kararı vermeniz gerekir. Beraat kararı temyiz görmeden savcılık makamı temyiz etmeden kesinleşti. Yargıtay gökyüzünün altındaki her şeyi dosyadaymış gibi toplamaya çalışıyor. Tayfun Kahraman hakkında takipsizlik kararı var. Savcılık makamı ‘yeni delil buldum’ diye kaldırmayı talep edebilir ama bunun hukukla alakasının olmayacağı açık. Bu dosyada bir şey beklenmeden beraat verilmeli.

“Kavala'yı ilk tutukladıklarında tek soruşturma vardı. Beraat edince cezaevi nizamiyesinden çıkamadan ‘Yok bunun hakkında 15 Temmuz vardı o soruşturmadan şey yapıyoruz’ dediler. Sabahına bu ülkenin en üst makamı Cumhurbaşkanı Erdoğan kükredi. ‘El çabukluğu marifetiyle beraat ettirdiler, ben bu işi böyle bırakmam’ dedi. Bırakmasın. Yargıya bu kadar açıktan müdahale varken bu ülkede yaşayamayız. Türkiye'nin en onurlu direnişini, Cumhuriyet tarihinin en yaygın halk tepkisini Fethullahçı çeteyle ilişkilendirilmesine izin veremeyiz.

“Gezi direnişi bu ülkenin kendi halklarının kendi haklarına sahip çıkışının nişanesidir. Ülkenin 12 Eylül cuntasından tamamen çıktığının tabelasıdır. Özgürlüğün, eşitliğin, adaletin bir ihtimal olduğunun kanıtıdır Gezi.

“Gezi direnişi hem bu ülkenin hem memleketin hem bizim insanlarımızın kendi kaderini tayin hakkı, kendi kaderine sahip çıkma iradesidir. Biz Gezi'yi savunmaya devam edeceğiz.”

Kahraman: Gezi'ye katılan herkes yargılanıyor

Atalay'ın ardından konuşan Tayfun Kahraman da mahkemenin bozma kararına karşı çıkmasını istedi. "Bu dosyanın hiçbir şekilde dayanağı yok, hukuki yanı yok" dedi. Kahraman "Sadece bizler değil Gezi'ye ve direnişe katılanların tümü bizim nezdimizde bugün burada yargılanmakta. Türkiye'nin demokrasi taşlarının bir tanesi olan bu direnişin yargılanması kabul edilmez. Beraat kararının bozulması hukuksuz olarak önümüzde durmakta. Beraat kararı vermenizi istiyoruz." diye konuştu.

Kavala: İnandırıcılığını kaybetmiş senaryo

Daha sonra Osman Kavala söz aldı. Kavala tutukluluğuyla ilgili konuşmak istediğini fakat bozma kararının sorulması nedeniyle beyanda bulunacağını söyledi ve şöyle konuştu:

"Bozma kararının altında yatan gerekçe farklı davaların birleştirilmesinin önünü açmaktır. Hiçbir delile dayandırılmadan benim ve diğer sanıkların hükümeti devirmek için gizli bir yapılanma içinde olduğumuz iddia ediliyor. Eğer Çarşı ile birleştirilirse siyasi amaçlarla yapılan bu suçlama örneğinin çarpıcı öğesi ortaya çıkacaktır.

"Beraat kararının bozulması davaları birleştirmek amacındadır. Davaların birleştirilmesi, sekiz yıl önce algı için hazırlanmış ama mahkemelerin verdiği beraat kararıyla inandırıcılığını kaybetmiş bir senaryoyu canlandırma teşebbüsü olacaktır."

Duruşmaya ara verildi

Daha sonra sanıkların müdafii avukatları söz almaya başladı. Çiğdem Mater Utku'nun, Mine Özerden'in Yiğit Aksakoğlu'nun ve Yiğit Ekmekçi'nin avukatları bozma ilamına karşı beyanda bulundu. Beyanların ardından duruşmaya ara verildi.

Savcı tutukluluğa devam istedi

Aranın ardından mütalaasını veren duruşma savcısı yurtdışında bulunan sanıkların infazının beklenmesini istedi. Osman Kavala'nın ise tutukluluğunun devamına karar verilmesini istedi. Mütalaanın ardından Osman Kavala'nın beyanına geçildi. Osman Kavala şöyle konuştu:

Kavala: Beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı

"Davaların birleştirilmesiyle, Gezi olaylarının hükümeti devirmeye yönelik bir komplo olduğu senaryosu temelinde 3,5 yıl önce başlayan yargı süreci yeni bir aşamaya girecek. Daha önce hatırlattığım gibi Gezi İddianamesi senaryosunun telifi FETÖ üyeliğinden yargılanan Emniyet ve Yargı mensuplarına ait. İddianamenin ekinde bulunan 14 ve 15 Haziran 2013 tarihli yazılardan görüleceği gibi, Gezi olaylarının benim baş aktörlerinden olduğum bir komplo olduğu kurgusu Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda üretilmiş.

"Adalet dışı gerekçelerle gerçekleştirilen ve adaleti yanıltmak amacıyla kullanılan hukuksuz dinlemeleri yapanlar da aynı ekip. Gezi protestolarının bir komplo olduğu kurgusu iktidarca benimsendiği ve siyaseten kullanıldığı için, bu anlatıya ters düşen beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı.

"Gene bu anlatı gereği, bir komplo olarak Gezi protestolarını planladığım, yönettiğim ve finanse ettiğim algısının canlı tutulması için; aleyhime hiçbir delil olmamasına rağmen, Gezi davasından beraat etmiş olmama rağmen, AİHM’nin tutuklanmamın hak ihlali olduğuna hükmetmesi ve derhal serbest bırakılmamı talep etmesine rağmen, cezaevinde tutulmam gerekli görüldü. Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar.

"AİHM kararının etrafından dolanmak için icat edilmiş olduğu aleni hale gelmiş olan casusluk suçlamasıyla ilgili hiçbir bulgu olmadığını iddianameyi hazırlayan savcı da biliyor, hatta itiraf ediyor. Bir taraftan bu durumu, casusluk faaliyetlerinin çok gizli yürütülmüş olmasıyla açıklıyor. Arthur Miller’ın McCarthy döneminde kaleme aldığı 'Cadı Kazanı' adlı oyunda, savcının doğası gereği görülemeyecek bir faaliyet olduğundan cadılık suçlaması için delil ve tanık aranmasına gerek olmadığını söylemesi gibi.

"Mahkemenizin bu eyleme son vereceğini ümit ediyorum"

"Diğer taraftan da, sivil toplum kuruluşlarının casusluk için kullanıldığına dair demokrasi karşıtı bir komplo teorisine başvurarak, sözlük anlamından farklı bir casusluk suçu kavramı geliştiriyor. İddianamedeki casusluk tanımı, yasalarımızdakinden oldukça farklı. Muğlaklığı ve keyfi uygulamalara müsait olması bakımından Almanya’da Nazi döneminde casusluk suçlamaları için kullanılan 'Landesverrat', yani devlete ihanet kavramını hatırlatıyor.

"O dönem Almanya’sında halkın vicdanına uygun biçimde hareket etmediği için cezalandırılması düşünülen kişinin eylemi yasalardaki suç tanımına girmiyor ise yargıcın görevi en kullanışlı yasayı seçerek o kişiyi cezalandırmaktı. Siyaset yargı sürecinin her aşamasında etkiliydi, halkın vicdanının ne olması gerektiğini belirlemekte, hatalı bulduğu mahkeme kararlarını düzeltmekteydi. Örneğin Nazi rejimini eleştiren rahip Martin Niemöller’in beraat kararı siyaset tarafından sakıncalı bulunduğundan, kendisi savaş bitene kadar toplama kampında tutulmuştu.

"1947'de yürütülmüş olan Nazi dönemi yargıç ve savcılarının yargılandığı Adalet Davası’nda 'suikastçının hançeri, yargı görevlisinin cübbesi altında gizlenmişti' değerlendirilmesi yapılmıştı.

"AİHM’nin tespit ettiği gibi yetkiyi kötüye kullanarak kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakmak ve bu davranışı devam ettirebilmek için yasaların dışına çıkarak adaleti yanıltmak da, yukarıdaki değerlendirmeyi düşündürmektedir. Mahkemenizin bu eyleme son vereceğini ümit ediyorum."

Kavala'nın ardından avukatları İlkhan Koyuncu, Köksal Bayraktar ve Tolga Aytöre konuştu. Beyanların ardından mahkeme duruşmaya ara karar için en az bir saat ara verdi. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.