Sanatçılarımızı hapishanelerde çürüttük

GÜNDEM 25.09.2021 - 17:52, Güncelleme: 25.09.2021 - 17:52
 

Sanatçılarımızı hapishanelerde çürüttük

Adalar Belediyesi’nin düzenlediği ‘Felsefe ve Siyaset Sempozyumu’nda konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük. Bilimi, felsefeyi unuttuk” diye konuştu.

  haberimizvar.net- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da Adalar Belediyesi’nin düzenlediği ‘Prens Adaları Felsefe ve Siyaset Sempozyumu’na katıldı. Kılıçdaroğlu, “Siyasetçinin en azından asgari belli bir entelektüel derinliğe ihtiyacı vardır, bunun olması lazım” dedi.  Büyükada Anadolu Kulübü’nde düzenlenen sempozyumun açılışında konuşan Kılıçdaroğlu, ülkede gerçekten de güçlü bir felsefi düşünceye ihtiyaç bulunduğunu belirtirken, “Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük. Bilimi, felsefeyi unuttuk” dedi. SİYASETÇİLER FELSEFECİLERLE BULUŞMALI Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Sabahleyin ‘Felsefe nedir’ diye bir bakayım dedim, internete. Şöyle bir cümle yakaladım, önemli bir cümle: ‘Felsefe neleri bilmediğini bilmektir’ diyor. Ticaret lisesinde okurken, Fransızca hocamızın söylediği bir cümleyi hiç unutmuyorum ve gittiğim pek çok yerde bu cümleyi hep anlatırım. ‘Bildiğimiz bir nokta ise bilmediğimiz noktanın etrafı kadardır. Bildiğimiz kocaman bir daire ise bilmediğimiz o dairenin etrafı kadardır. Dolayısıyla ne kadar çok şey bilirseniz aslında ne kadar az şey bildiğinizin farkına varırsınız’ diyor. Aslında felsefe de bu. Daha çok şey bilmeliyiz, daha çok şeyleri keşfetmeliyiz. Eğer biz bunu yapabilirsek, Türkiye’ye çok güzel katkılarda bulunmuş oluruz. Evet, siyasetçinin en çok ihtiyaç duyduğu alanlardan birisidir. Eğer siyasetçi ülkenin sorunlarına eğiliyor ve o sorunları çözmeye adaysa mutlaka felsefecilerle de bir araya gelmek zorundadır”. ENTELEKTÜEL DERİNLİĞE İHTİYACIMIZ VAR “Siyasetçinin en azından asgari belli bir entelektüel derinliğe ihtiyacı vardır, bunun olması lazım. Entelektüellerde belli bir felsefi derinlik olunca özgüvenin olduğunu da görebiliyorsunuz. Bunu lise çağlarında okuduğum ‘Üç Silahşörler’ kitabının önsözündeki bir öyküyü anlatarak, ifade edeyim. Sanatın ve sanatçının gücünü anlatıyor aslında o öykü. Pek çok yerde anlattım bunu. Alexandre Dumas Üç Silahşörler’i yazıyor ve Paris’te günlük bir gazetede yayınlanıyor bu. Parisliler sabahın erken saatlerinde gazete büfelerine gidiyorlar, gazeteyi alıyorlar romanın sonu ne oldu diye. Yaz ayları geliyor ve Alexandre Dumas diyor ki, ‘Yaz geldi benim tatile ihtiyacım var.’ Gazetenin patronunu arıyor, ‘Ben tatile çıkacağım, dönüşte romanı bitiririm’ diyor. Patron ‘Yapamazsın’ diyor. ‘Bütün Parisliler bunu bekliyor, sen bırakıp tatile gidemezsin.’ Dumas, ‘Gideceğim’ diyor. ‘Mahkemeye vereceğim’ diyor. ‘Verebilirsin’ diyor. Evet yargıcın karşısına çıkıyorlar. Yargıç, ‘Parisliler sizi bekliyor, romanı bitirmeden tatile gidemezsin’ diyor. Kararı veriyor. Alexandre Dumas geriye dönüyor ‘Bana bir kâğıt-kalem getirir misiniz’ diyor. Bir kağıt-kalem geliyor, romanın baş aktörünün adını yazıyor, ‘Elinde kılıcı, ayakları titredi, yere düştü ve öldü’ altına ‘son’ yazıyor ve ‘Götür yayınla’ diyor. ‘Roman bitmiştir.’ Bunun üzerine patron ‘Ama yapamazsın’ diyor. ‘Benim tatile ihtiyacım var, ben tatile gideceğim’ diyor ve kazanıyor. Dolayısıyla gücü görüyorsunuz, güçlüyü de görüyorsunuz ve siz özgüveni de görüyorsunuz bu öyküde. Sanatın gücünü görüyorsunuz aslında. Acaba sanata ve dolayısıyla felsefeye ne kadar değer veren bir toplumuz bunun sorgulanması lazım”. EN ÖNEMLİ FELSEFECİLERİ BURAYA ÇAĞIRALIM “Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük. Bilimi, felsefeyi unuttuk. Sözlerimi yine farklı bir bağlamda bir Çin öyküsü anlatarak bitireyim. Bir Çin bilgesi anlatır, der ki ‘Biz üç kardeştik. Üçümüz de doktorduk. En büyük ağabeyimiz hasta geldiği gün tedavi ederdi. Öldüğünü yeni bir hasta geldiğinde öğrendik. İkinci kardeşimiz uyanıktı’ diyor. ‘Hasta geldi, tedavi etmedi. Mahalleye yayıldı tedavi etmediği, eyalete yayıldı. Tedavi etti, öldüğü zaman bütün eyalet onun arkasından göz yaşı döktü. Üçüncü kardeşimiz en uyanığı, cin gibi birisiydi. Hasta geldi tedavi etmedi, mahalleye, eyalete yayıldı tedavi etmediği. Bütün Çin’e ayıldıktan sonra tedavi etti. Öldüğünde Çin onu ulusal kahraman ilan etti.’ Kim doğruyu yaptı ve kim doğruyu yapıyor. Felsefenin temel konusu işte bu. Öykülerden yola çıkarak, bizim zihin dünyamızın zenginleşmesini sağlamak. Adalar bunun için biçilmiş bir kaftan, güzel bir yer. Gönül ister ki, bu pandemi dolayısıyla olmadı, dünyanın en önemli felsefecilerini buraya çağıralım. Gelsinler, bizler ve gençler onları dinleyebilsinler. Bunun ortamını yaratmak mümkün bu ortamın yaratılması dileğiyle hepinize sevgiler saygılar sunuyorum”.   
Adalar Belediyesi’nin düzenlediği ‘Felsefe ve Siyaset Sempozyumu’nda konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük. Bilimi, felsefeyi unuttuk” diye konuştu.

 

haberimizvar.net-  CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da Adalar Belediyesi’nin düzenlediği ‘Prens Adaları Felsefe ve Siyaset Sempozyumu’na katıldı. Kılıçdaroğlu, “Siyasetçinin en azından asgari belli bir entelektüel derinliğe ihtiyacı vardır, bunun olması lazım” dedi.  Büyükada Anadolu Kulübü’nde düzenlenen sempozyumun açılışında konuşan Kılıçdaroğlu, ülkede gerçekten de güçlü bir felsefi düşünceye ihtiyaç bulunduğunu belirtirken, “Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük. Bilimi, felsefeyi unuttuk” dedi.

SİYASETÇİLER FELSEFECİLERLE BULUŞMALI

Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Sabahleyin ‘ Felsefe nedir’ diye bir bakayım dedim, internete. Şöyle bir cümle yakaladım, önemli bir cümle: ‘ Felsefe neleri bilmediğini bilmektir’ diyor. Ticaret lisesinde okurken, Fransızca hocamızın söylediği bir cümleyi hiç unutmuyorum ve gittiğim pek çok yerde bu cümleyi hep anlatırım. ‘Bildiğimiz bir nokta ise bilmediğimiz noktanın etrafı kadardır. Bildiğimiz kocaman bir daire ise bilmediğimiz o dairenin etrafı kadardır. Dolayısıyla ne kadar çok şey bilirseniz aslında ne kadar az şey bildiğinizin farkına varırsınız’ diyor. Aslında felsefe de bu. Daha çok şey bilmeliyiz, daha çok şeyleri keşfetmeliyiz. Eğer biz bunu yapabilirsek, Türkiye’ye çok güzel katkılarda bulunmuş oluruz. Evet, siyasetçinin en çok ihtiyaç duyduğu alanlardan birisidir. Eğer siyasetçi ülkenin sorunlarına eğiliyor ve o sorunları çözmeye adaysa mutlaka felsefecilerle de bir araya gelmek zorundadır”.

ENTELEKTÜEL DERİNLİĞE İHTİYACIMIZ VAR

“Siyasetçinin en azından asgari belli bir entelektüel derinliğe ihtiyacı vardır, bunun olması lazım. Entelektüellerde belli bir felsefi derinlik olunca özgüvenin olduğunu da görebiliyorsunuz. Bunu lise çağlarında okuduğum ‘Üç Silahşörler’ kitabının önsözündeki bir öyküyü anlatarak, ifade edeyim. Sanatın ve sanatçının gücünü anlatıyor aslında o öykü. Pek çok yerde anlattım bunu. Alexandre Dumas Üç Silahşörler’i yazıyor ve Paris’te günlük bir gazetede yayınlanıyor bu. Parisliler sabahın erken saatlerinde gazete büfelerine gidiyorlar, gazeteyi alıyorlar romanın sonu ne oldu diye. Yaz ayları geliyor ve Alexandre Dumas diyor ki, ‘Yaz geldi benim tatile ihtiyacım var.’ Gazetenin patronunu arıyor, ‘Ben tatile çıkacağım, dönüşte romanı bitiririm’ diyor. Patron ‘Yapamazsın’ diyor. ‘Bütün Parisliler bunu bekliyor, sen bırakıp tatile gidemezsin.’ Dumas, ‘Gideceğim’ diyor. ‘Mahkemeye vereceğim’ diyor. ‘Verebilirsin’ diyor. Evet yargıcın karşısına çıkıyorlar. Yargıç, ‘Parisliler sizi bekliyor, romanı bitirmeden tatile gidemezsin’ diyor. Kararı veriyor. Alexandre Dumas geriye dönüyor ‘Bana bir kâğıt-kalem getirir misiniz’ diyor. Bir kağıt-kalem geliyor, romanın baş aktörünün adını yazıyor, ‘Elinde kılıcı, ayakları titredi, yere düştü ve öldü’ altına ‘son’ yazıyor ve ‘Götür yayınla’ diyor. ‘Roman bitmiştir.’ Bunun üzerine patron ‘Ama yapamazsın’ diyor. ‘Benim tatile ihtiyacım var, ben tatile gideceğim’ diyor ve kazanıyor. Dolayısıyla gücü görüyorsunuz, güçlüyü de görüyorsunuz ve siz özgüveni de görüyorsunuz bu öyküde. Sanatın gücünü görüyorsunuz aslında. Acaba sanata ve dolayısıyla felsefeye ne kadar değer veren bir toplumuz bunun sorgulanması lazım”.

EN ÖNEMLİ FELSEFECİLERİ BURAYA ÇAĞIRALIM

“Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük. Bilimi, felsefeyi unuttuk. Sözlerimi yine farklı bir bağlamda bir Çin öyküsü anlatarak bitireyim. Bir Çin bilgesi anlatır, der ki ‘Biz üç kardeştik. Üçümüz de doktorduk. En büyük ağabeyimiz hasta geldiği gün tedavi ederdi. Öldüğünü yeni bir hasta geldiğinde öğrendik. İkinci kardeşimiz uyanıktı’ diyor. ‘Hasta geldi, tedavi etmedi. Mahalleye yayıldı tedavi etmediği, eyalete yayıldı. Tedavi etti, öldüğü zaman bütün eyalet onun arkasından göz yaşı döktü. Üçüncü kardeşimiz en uyanığı, cin gibi birisiydi. Hasta geldi tedavi etmedi, mahalleye, eyalete yayıldı tedavi etmediği. Bütün Çin’e ayıldıktan sonra tedavi etti. Öldüğünde Çin onu ulusal kahraman ilan etti.’ Kim doğruyu yaptı ve kim doğruyu yapıyor. Felsefenin temel konusu işte bu. Öykülerden yola çıkarak, bizim zihin dünyamızın zenginleşmesini sağlamak. Adalar bunun için biçilmiş bir kaftan, güzel bir yer. Gönül ister ki, bu pandemi dolayısıyla olmadı, dünyanın en önemli felsefecilerini buraya çağıralım. Gelsinler, bizler ve gençler onları dinleyebilsinler. Bunun ortamını yaratmak mümkün bu ortamın yaratılması dileğiyle hepinize sevgiler saygılar sunuyorum”.   

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.