[Dedem, İstiklal Gazisi ALİ ŞAHAN'IN (Gır Ali) aziz hatırasına] 30 AĞUSTOS 1922: KALPAKLI ORDU MUZAFFER

GÜNDEM 30.08.2022 - 09:51, Güncelleme: 30.08.2022 - 09:51
 

[Dedem, İstiklal Gazisi ALİ ŞAHAN'IN (Gır Ali) aziz hatırasına] 30 AĞUSTOS 1922: KALPAKLI ORDU MUZAFFER

Ağustos çok sıcak, 100 yıl önce daha da sıcaktı; yangınlar yeriydi Anadolu bir baştan bir başa. En çok da güzel İzmir’de hissediliyordu ateşin feri. İzmir işgal altındaydı; kordonda Yunan çizmeleri, yüreklerde yangın vardı. İşgal devam ettikçe imbat meltemleri bile serinletemez yürekleri. Gözler Belkahve’den, Sabuncubeli’nden şehre akacak rüzgar kanatlı Kuva-i Milliye süvarilerini gözlüyordu gece gündüz. Gözlere uyku girmiyordu, İzmir’in gözleri yollarda kalmıştı.

İzmir, Gazi Paşa’nın yolunu gözlüyordu. Gazi Paşa’nın karayağız Mehmetçikleri her gece düşlerinde İzmir’i görüp, gerçekte hiç görmedikleri İzmir için türküler söyleyerek, İzmir uğruna “Bir hilal uğruna” ölüyorlardı. Onlar ölümlerin en güzeline koşuyordu, ölüm en çok onlara yakışıyordu.      Ağustos Anadolu’ya adım atışımıza, Anadolu’ya ebediyen kök salışımıza şahitlik etti. Türk Anadolu’nun en mühim ayıdır Ağustos ve 30 Ağustos 1922 çağlar boyunca gelip geçen ve geçecek olan bütün Ağustosların en güzel günüdür. Türk’ün türküler söyleyerek hatırlaması, türkülerle kutlaması ve üstüne binlarce türkü yakması gereken bir gün.       Biline ki 30 Ağustos 1922 unutulursa gelecek Ağustoslar Türk’e katlanılması daha zor sıcakları, yangınları, bozgunları ve kırımları getirecektir. Çocuklarımızın geleceği için, çocuklarımızın zihnine en iri harflerle kazımalıyız bu tarihi. Dedelerinin hikayelerini anlatmalıyız, dedelerinin türkülerini öğretmeliyiz onlara. 30 Ağustos 1922’de destan yazan Gazi Paşa’nın kalpaklı ordusunun destanını her dem haykırarak anlatmalıyız onlara. Troya’ya saldırıp Anadolu’nun en güzel kentini yakıp yıkan işgalci sürülerinin torunlarından atları ehlileştiren Anadolu’nun yiğit evladı Hektor’un öcünü binlerce yıl sonra, Anadolu’nun son ve ebedi sahibi Türk yiğitlerinin nasıl aldığını çocuklarımıza abartmadan ama hiçbir şeyi atlamadan anlatmalıyız.       Ağustos çok sıcak bu yıl , 100 yıl önce de sıcaktı. Yangın yerine dönmüş Anadolu’nun yüreğine su serpecek Gazi Paşa’nın kalpaklı ordusu, Türk’ün ebedi yurdunu savunmak için kan ter içinde dövüşüyordu. İlke: “İstiklal-i Tam” hedef: Akdeniz’di, hedef İzmir’di. Emre itaat Türk’ün şiarıydı. Başkumandan Gazi Paşanın emri kat-iydi: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!” Bütün gemiler yakılmıştı, geriye dönüş yoktu. Ölmek pahasına ulaşılacaktı Akdeniz’e. Topyekün bir millet sel olup aktı Kocatepe’den Afyon’a doğru ve oradan İzmir’in mavi sularına.       Fahrettin Altay Paşa’nın süvarilerinin nal şıkırtıları ve topçu bataryalarının kulakları sağır eden gürültüsüne, esarete hayır diyen bir milletin çocuklarının özgürlük türküleri karışıyordu Ege ovalarında. Ve bu ses Ege dağlarını aşıp emperyalist başkentlere bir bomba gibi düşüyordu. “Türkleri geldikleri Asya bozkırlarına geri gönderin” diyen Londra’nın lordları şaşkına dönmüştü. İzmir’e gittikçe yaklaşan top sesleri, aynı zamanda İngiliz İmparatorluğu’nun emperyal emellerinin de sonunun geldiğine haber veriyordu. Türk gençleri sadece Türk’ün değil, emperyalistlerin gırtlağına yapıştığı bütün doğu milletleri için savaşıyordu.       Ah Paşam, GAZİ PAŞAM! Kalpaklı ordunun kalpaklı kumandanı! Ağustos yine sıcak, Anadolu yine yangın yeri, 30 Ağustos 1922’de özgürlük uğruna ölüme koşanların çocukları, bugün birbirlerine düştü. Emperyalizm yeniden hortlar ve tepemizde yırtıcı kuşlar gibi dolaşırken, kimse başını kaldırıp bakmıyor. Üstelik kalpaklı ordunun yiğit evlatlarının torunları kalpaklarını çıkaralı çok oldu. Şimdi moda Amerikan beysbol şapkası. Çocuklarına başkalarının hikayeleri anlatılıp, düğünlerde zeybekler, horonlar, halaylar yerine başkalarının dansları sergileniyor.     Hoyratların, ağıtların ve senin çok sevdiğin Ege türkülerinin yerini başkalarının türküleri aldı. Tabi ki başkalarının türkülerini dinleyip, başkalarının danslarını icra edenler 30 Ağustos 1922’yi unuttular. Ama sen rahat uyu Paşam. Hala kendi türkülerini söyleyenler, hala kendi çocuklarına kendi hikayelerini anlatanlar var bu ülkede. Ve Fahrettin Altay Paşa’nın süvarilerinin nal sesleri hala yankılanır Ege ovalarında. Yanık Yörük türküleri hala inletiyor Torosların derin vadilerin yüksek yaylalarını. Ve hala kınından kılıcı çekmek, sandıklardan kalpakları çıkarmak için hazır kıta bekleyenler var bu topraklarda.      30 Ağustos 1922’de kazanılan zafer kesin ve ebedidir. Kim ki aksini söyler, kim ki aksini düşünür, kim ki gözünü bu topraklara dikenlerle işbirliği hayal eder, rüyalarına girip uykularını kaçıracak, uykuyu haram, hayatı cehennem edecekler var onlara, bir uçtan bir uca Anadolu’nun her yerinde. 30 Ağustos 1922 Türk’ün ebedi vatana mührünü vurduğu gündür. Bugün öyle bir gündür ki, akıllara sığmaz bir coşkuyla kutlanmalı; ama sadece nutuklar atmak yetmez. Bu büyük zaferin önemi bütün detaylarıyla anlatılmalı gençlerimize.     Kızılderilileri katledenlerin vahşeti bile binlerce filme,yüzlerce kitaba konu olurken bizim bu konudaki ihmalkarlığımız affedilemez. Kalpaklı ordunun o müthiş hikayesini anlatan filmler, kitaplar,hikayeler, resimler, heykeller, türküler nerede? Ulusumuzun bu büyük bayramı kutlu olsun.  
Ağustos çok sıcak, 100 yıl önce daha da sıcaktı; yangınlar yeriydi Anadolu bir baştan bir başa. En çok da güzel İzmir’de hissediliyordu ateşin feri. İzmir işgal altındaydı; kordonda Yunan çizmeleri, yüreklerde yangın vardı. İşgal devam ettikçe imbat meltemleri bile serinletemez yürekleri. Gözler Belkahve’den, Sabuncubeli’nden şehre akacak rüzgar kanatlı Kuva-i Milliye süvarilerini gözlüyordu gece gündüz. Gözlere uyku girmiyordu, İzmir’in gözleri yollarda kalmıştı.

İzmir, Gazi Paşa’nın yolunu gözlüyordu. Gazi Paşa’nın karayağız Mehmetçikleri her gece düşlerinde İzmir’i görüp, gerçekte hiç görmedikleri İzmir için türküler söyleyerek, İzmir uğruna “Bir hilal uğruna” ölüyorlardı. Onlar ölümlerin en güzeline koşuyordu, ölüm en çok onlara yakışıyordu.

     Ağustos Anadolu’ya adım atışımıza, Anadolu’ya ebediyen kök salışımıza şahitlik etti. Türk Anadolu’nun en mühim ayıdır Ağustos ve 30 Ağustos 1922 çağlar boyunca gelip geçen ve geçecek olan bütün Ağustosların en güzel günüdür. Türk’ün türküler söyleyerek hatırlaması, türkülerle kutlaması ve üstüne binlarce türkü yakması gereken bir gün.

      Biline ki 30 Ağustos 1922 unutulursa gelecek Ağustoslar Türk’e katlanılması daha zor sıcakları, yangınları, bozgunları ve kırımları getirecektir. Çocuklarımızın geleceği için, çocuklarımızın zihnine en iri harflerle kazımalıyız bu tarihi. Dedelerinin hikayelerini anlatmalıyız, dedelerinin türkülerini öğretmeliyiz onlara.

30 Ağustos 1922’de destan yazan Gazi Paşa’nın kalpaklı ordusunun destanını her dem haykırarak anlatmalıyız onlara. Troya’ya saldırıp Anadolu’nun en güzel kentini yakıp yıkan işgalci sürülerinin torunlarından atları ehlileştiren Anadolu’nun yiğit evladı Hektor’un öcünü binlerce yıl sonra, Anadolu’nun son ve ebedi sahibi Türk yiğitlerinin nasıl aldığını çocuklarımıza abartmadan ama hiçbir şeyi atlamadan anlatmalıyız.

      Ağustos çok sıcak bu yıl , 100 yıl önce de sıcaktı. Yangın yerine dönmüş Anadolu’nun yüreğine su serpecek Gazi Paşa’nın kalpaklı ordusu, Türk’ün ebedi yurdunu savunmak için kan ter içinde dövüşüyordu. İlke: “İstiklal-i Tam” hedef: Akdeniz’di, hedef İzmir’di. Emre itaat Türk’ün şiarıydı. Başkumandan Gazi Paşanın emri kat-iydi: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!” Bütün gemiler yakılmıştı, geriye dönüş yoktu. Ölmek pahasına ulaşılacaktı Akdeniz’e. Topyekün bir millet sel olup aktı Kocatepe’den Afyon’a doğru ve oradan İzmir’in mavi sularına.

      Fahrettin Altay Paşa’nın süvarilerinin nal şıkırtıları ve topçu bataryalarının kulakları sağır eden gürültüsüne, esarete hayır diyen bir milletin çocuklarının özgürlük türküleri karışıyordu Ege ovalarında. Ve bu ses Ege dağlarını aşıp emperyalist başkentlere bir bomba gibi düşüyordu. “Türkleri geldikleri Asya bozkırlarına geri gönderin” diyen Londra’nın lordları şaşkına dönmüştü. İzmir’e gittikçe yaklaşan top sesleri, aynı zamanda İngiliz İmparatorluğu’nun emperyal emellerinin de sonunun geldiğine haber veriyordu. Türk gençleri sadece Türk’ün değil, emperyalistlerin gırtlağına yapıştığı bütün doğu milletleri için savaşıyordu.

      Ah Paşam, GAZİ PAŞAM! Kalpaklı ordunun kalpaklı kumandanı! Ağustos yine sıcak, Anadolu yine yangın yeri, 30 Ağustos 1922’de özgürlük uğruna ölüme koşanların çocukları, bugün birbirlerine düştü. Emperyalizm yeniden hortlar ve tepemizde yırtıcı kuşlar gibi dolaşırken, kimse başını kaldırıp bakmıyor. Üstelik kalpaklı ordunun yiğit evlatlarının torunları kalpaklarını çıkaralı çok oldu. Şimdi moda Amerikan beysbol şapkası. Çocuklarına başkalarının hikayeleri anlatılıp, düğünlerde zeybekler, horonlar, halaylar yerine başkalarının dansları sergileniyor.

    Hoyratların, ağıtların ve senin çok sevdiğin Ege türkülerinin yerini başkalarının türküleri aldı. Tabi ki başkalarının türkülerini dinleyip, başkalarının danslarını icra edenler 30 Ağustos 1922’yi unuttular.

Ama sen rahat uyu Paşam. Hala kendi türkülerini söyleyenler, hala kendi çocuklarına kendi hikayelerini anlatanlar var bu ülkede. Ve Fahrettin Altay Paşa’nın süvarilerinin nal sesleri hala yankılanır Ege ovalarında. Yanık Yörük türküleri hala inletiyor Torosların derin vadilerin yüksek yaylalarını. Ve hala kınından kılıcı çekmek, sandıklardan kalpakları çıkarmak için hazır kıta bekleyenler var bu topraklarda.

     30 Ağustos 1922’de kazanılan zafer kesin ve ebedidir. Kim ki aksini söyler, kim ki aksini düşünür, kim ki gözünü bu topraklara dikenlerle işbirliği hayal eder, rüyalarına girip uykularını kaçıracak, uykuyu haram, hayatı cehennem edecekler var onlara, bir uçtan bir uca Anadolu’nun her yerinde.

30 Ağustos 1922 Türk’ün ebedi vatana mührünü vurduğu gündür. Bugün öyle bir gündür ki, akıllara sığmaz bir coşkuyla kutlanmalı; ama sadece nutuklar atmak yetmez. Bu büyük zaferin önemi bütün detaylarıyla anlatılmalı gençlerimize.

    Kızılderilileri katledenlerin vahşeti bile binlerce filme,yüzlerce kitaba konu olurken bizim bu konudaki ihmalkarlığımız affedilemez. Kalpaklı ordunun o müthiş hikayesini anlatan filmler, kitaplar,hikayeler, resimler, heykeller, türküler nerede?

Ulusumuzun bu büyük bayramı kutlu olsun.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.