Kolay maç

07.10.2019 - 17:02, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

Kolay maç

Antalyaspor, Cuma akşamı şampiyonluğun en favori gösterilen takımı Fenerbahçe’ye karşı çok kolay bir maç kazandı. Neden kolay dediğimi dilim döndüğünce anlatayım. Öncesinde de bu maçın böyle kolay kazanılmasını sağlayan teknik ekibi tebrik edeyim. Maçın başından itibaren Antalyaspor, nasıl bir rakip ile karşılaştığını iyi bilen taraftı. Bu nedenle sahada oyunu domine eden, öne aktardığı toplarda fizik gücü yüksek oyuncularıyla pozisyon arayan bir takıma karşı önlem almak son derece kolay oldu. Burada şöyle bir yanlış anlaşılma olmasın; verilen mücadele, adam paylaşımındaki başarı ve koşu alanlarının tıkanması için çok ciddi bir efor sarf edildi, kolaydan kastım mücadelenin zorluk derecesi ile ilgili değil. Oldukça zorlayıcı, kuvvete dayalı ve aynı zamanda ciddi konsantrasyon gerektiren bir 90 dakika vardı Antalyaspor’un önünde ve takım buradan alnının akıyla çıktı. Kolay olan şuydu: Fenerbahçe takımı sadece bunu yapabilirdi mevcut kadrosuyla. İnce işler yapabilecek, defansı çaresiz bırakabilecek bir hücum anlayışı ve futbolcu yoktu Antalyaspor’un karşısında. Fenerbahçe’nin yeterince hazırlık pası yapmadan (Antalyaspor da buna imkan vermedi), topu fizik güçlerine çok güvendiği forvet hattına erken ve sık aktarması oyunu Antalyaspor tarafına yıktı. Topa bir Manchester City ya da Bayern kadar sahip olmasına rağmen hücum kalitesi düşük bir rakibe karşı kaya gibi durursan işi bitirmek mental olarak çok daha kolay. Fazladan oyun ve taktik üretmeye iç sahadaki herhangi bir maçtaki kadar gerek yok. İç saha, dış saha fark etmeksizin kendi topunu oynayan, rakibe göre bir takım alınacak önlemler, birkaç ince ayar dışında rakip ayırt etmeden sahayı ve topu daha çok kullanan bir takım izlemek benim her zaman öncelikli tercihimdir. Oyun tarzı buna yay yüklü olmalıdır, yani rakibe diş geçirebildiğiniz oranda bunda ısrar edilmeli, en azından bu anlayış daha çok denenmeli. Antalyaspor, takım olarak buna pek yanaşmıyor gibi duruyor bazı maçların kısa kısa anları haricinde. O kısa anlar eğer yukarıda bahsettiğim sistemin hazırlıkları ya da denemeleriyse de ne mutlu. Ama ligin yedinci haftası itibariyle anlık realiteye bakınca, karşıda da City’nin değil de Juventus’un birkaç gömlek altı görünümlü bir takım varsa böyle oynar ve maçı alır dönersiniz. Bülent Korkmaz’ı tebrik etme nedenim de bu çözümleme ve kurnazlık, kolay galibiyet dememin sebebi de rakibin hücumda alternatif üretme yeteneksizliğidir. Maçtan sonra hem televizyonda hem de sosyal medyada yapılan bazı yorumları değerlendirip yazımızı bağlayalım. Maç performansını bu hafta beğendiğim Bülent Korkmaz için şu tarz yorumlarla çok karşılaşır oldum. Eldeki kısıtlı malzemeyle Bülent Hoca çok iyi iş çıkarıyor deniliyor sürekli. Ne varmış arkadaş malzemede? Amilton, Mukairu, Dala, Ufuk, Hakan, Aatif, Blanco, Fredy, Serdar, Doğukan, az buz topçular mı? Sadece ofansif kadroyu yazdım. Takımın piyasa değerinin düşüklüğünden, harcama limiti sıralamasında sonlarda olmasından bahsediliyor. Piyasa değerini bir de sezon sonu hesaplayalım işin aslını anlamak için. Ajax’ın geçen sezon başı piyasa değeri ile transfer dönemi değerini bir karşılaştırın. Bazı oyuncuların transfer değerleri katlanınca ortaya bambaşka bir tablo çıkacak olması çok muhtemel. Ne geçen sezon başında, ne de bu sezon başında ‘düşecek denilen takım’ yakıştırması ile başlayan cümlelerin hiçbir dayanağının olmadığını belirtip, bu yorumları bir defa çöpe gönderelim. Antalyaspor gayet iyi ve alternatifli bir kadroya sahip. Geçen sezon da keza öyleydi. Hemen her takımın bazı mevkileri biraz yetersiz durabilir, buna aldanmamak lazım. Bir diğer yorum şekli ise İstanbul medyası kaynaklı. Ulusal medya demiyorum çünkü o medya Türkiye değil İstanbul medyasıdır. Neymiş, Antalyaspor çok kapanmış, böyle futbol mu olurmuş. E böylesi çok kolay oldu, ama hücum ettiğini sana rakibe karşı kaya gibi dur, ihtiyaç kadar da hücuma çık, bitti. Ayrıca Ufuk’un golü ve kaçan 3 büyük gol fırsatında Antalyaspor hızlı ve paslı çıkışın çok güzel örneklerini sundu. Beşiktaş’ı kısmen kenarda tutarak söylemeliyim ki, İstanbul’un pahalı takımları futbol oynamaya çalışsın önce, biz burada takımlarımızı daha iyi futbol oynamaya teşvik etmek için yerden yere vuruyoruz yeri gelince. Bir kısım İstanbul medyasının bilgisiz ve şova dönük yaklaşımını da çöpe göndererek noktayı koyalım bu haftalık.

Antalyaspor, Cuma akşamı şampiyonluğun en favori gösterilen takımı Fenerbahçe’ye karşı çok kolay bir maç kazandı. Neden kolay dediğimi dilim döndüğünce anlatayım. Öncesinde de bu maçın böyle kolay kazanılmasını sağlayan teknik ekibi tebrik edeyim.

Maçın başından itibaren Antalyaspor, nasıl bir rakip ile karşılaştığını iyi bilen taraftı. Bu nedenle sahada oyunu domine eden, öne aktardığı toplarda fizik gücü yüksek oyuncularıyla pozisyon arayan bir takıma karşı önlem almak son derece kolay oldu.

Burada şöyle bir yanlış anlaşılma olmasın; verilen mücadele, adam paylaşımındaki başarı ve koşu alanlarının tıkanması için çok ciddi bir efor sarf edildi, kolaydan kastım mücadelenin zorluk derecesi ile ilgili değil. Oldukça zorlayıcı, kuvvete dayalı ve aynı zamanda ciddi konsantrasyon gerektiren bir 90 dakika vardı Antalyaspor’un önünde ve takım buradan alnının akıyla çıktı.

Kolay olan şuydu: Fenerbahçe takımı sadece bunu yapabilirdi mevcut kadrosuyla. İnce işler yapabilecek, defansı çaresiz bırakabilecek bir hücum anlayışı ve futbolcu yoktu Antalyaspor’un karşısında. Fenerbahçe’nin yeterince hazırlık pası yapmadan (Antalyaspor da buna imkan vermedi), topu fizik güçlerine çok güvendiği forvet hattına erken ve sık aktarması oyunu Antalyaspor tarafına yıktı. Topa bir Manchester City ya da Bayern kadar sahip olmasına rağmen hücum kalitesi düşük bir rakibe karşı kaya gibi durursan işi bitirmek mental olarak çok daha kolay. Fazladan oyun ve taktik üretmeye iç sahadaki herhangi bir maçtaki kadar gerek yok.

İç saha, dış saha fark etmeksizin kendi topunu oynayan, rakibe göre bir takım alınacak önlemler, birkaç ince ayar dışında rakip ayırt etmeden sahayı ve topu daha çok kullanan bir takım izlemek benim her zaman öncelikli tercihimdir. Oyun tarzı buna yay yüklü olmalıdır, yani rakibe diş geçirebildiğiniz oranda bunda ısrar edilmeli, en azından bu anlayış daha çok denenmeli. Antalyaspor, takım olarak buna pek yanaşmıyor gibi duruyor bazı maçların kısa kısa anları haricinde. O kısa anlar eğer yukarıda bahsettiğim sistemin hazırlıkları ya da denemeleriyse de ne mutlu. Ama ligin yedinci haftası itibariyle anlık realiteye bakınca, karşıda da City’nin değil de Juventus’un birkaç gömlek altı görünümlü bir takım varsa böyle oynar ve maçı alır dönersiniz. Bülent Korkmaz’ı tebrik etme nedenim de bu çözümleme ve kurnazlık, kolay galibiyet dememin sebebi de rakibin hücumda alternatif üretme yeteneksizliğidir.

Maçtan sonra hem televizyonda hem de sosyal medyada yapılan bazı yorumları değerlendirip yazımızı bağlayalım. Maç performansını bu hafta beğendiğim Bülent Korkmaz için şu tarz yorumlarla çok karşılaşır oldum. Eldeki kısıtlı malzemeyle Bülent Hoca çok iyi iş çıkarıyor deniliyor sürekli. Ne varmış arkadaş malzemede? Amilton, Mukairu, Dala, Ufuk, Hakan, Aatif, Blanco, Fredy, Serdar, Doğukan, az buz topçular mı? Sadece ofansif kadroyu yazdım. Takımın piyasa değerinin düşüklüğünden, harcama limiti sıralamasında sonlarda olmasından bahsediliyor. Piyasa değerini bir de sezon sonu hesaplayalım işin aslını anlamak için. Ajax’ın geçen sezon başı piyasa değeri ile transfer dönemi değerini bir karşılaştırın. Bazı oyuncuların transfer değerleri katlanınca ortaya bambaşka bir tablo çıkacak olması çok muhtemel. Ne geçen sezon başında, ne de bu sezon başında ‘düşecek denilen takım’ yakıştırması ile başlayan cümlelerin hiçbir dayanağının olmadığını belirtip, bu yorumları bir defa çöpe gönderelim. Antalyaspor gayet iyi ve alternatifli bir kadroya sahip. Geçen sezon da keza öyleydi. Hemen her takımın bazı mevkileri biraz yetersiz durabilir, buna aldanmamak lazım.

Bir diğer yorum şekli ise İstanbul medyası kaynaklı. Ulusal medya demiyorum çünkü o medya Türkiye değil İstanbul medyasıdır. Neymiş, Antalyaspor çok kapanmış, böyle futbol mu olurmuş. E böylesi çok kolay oldu, ama hücum ettiğini sana rakibe karşı kaya gibi dur, ihtiyaç kadar da hücuma çık, bitti. Ayrıca Ufuk’un golü ve kaçan 3 büyük gol fırsatında Antalyaspor hızlı ve paslı çıkışın çok güzel örneklerini sundu. Beşiktaş’ı kısmen kenarda tutarak söylemeliyim ki, İstanbul’un pahalı takımları futbol oynamaya çalışsın önce, biz burada takımlarımızı daha iyi futbol oynamaya teşvik etmek için yerden yere vuruyoruz yeri gelince. Bir kısım İstanbul medyasının bilgisiz ve şova dönük yaklaşımını da çöpe göndererek noktayı koyalım bu haftalık.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.