Niye gözaltına alındım?

12.09.2019 - 14:08, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

Niye gözaltına alındım?

Ne zaman pirincin içindeki bir taş annemin gözünden kaçsa, o taş gelir rahmetli babamın kaşığını bulurdu. Babamın yazgısı bana bulaşmış diyemeyeceğim, çünkü benimki yazgı değil, resmen kasıt. Daha önce cezasını yattığım ve bu yüzden kapanmış olan bir dosyayı birileri canlandırıyor, Temmuz ayında, yani 2 ay önce üzerinde yeniden işlem yapıyor ve herhangi bir mahkeme kararı olmadan ‘tutuklama’ kararı çıkartıyor. ‘Mahkeme kararı olmadan’ diyorum, buraya dikkat… Çünkü herhangi bir mahkemenin aynı suçtan iki kere ceza vermesi mümkün değil. Bu hukukun en temel ilkelerine aykırı… Ben o cezayı yatmış ve çıkmışım. Dosya kapanmış yani. Fakat adliye bürokrasisi içinde birileri bunu iş edinmiş. Belli ki bir yerlerden talimat gitmiş. Mahkemenin verdiği hüküm infaz edildiği halde, o infaz gerçekleşmemiş gibi, ‘İlamat Bürosu’ denilen büro bir üst yazıyla Emniyet’e göndermiş. “Gördüğünüz yerde tutup getirin” diye. “O kadar yatırdık, belli ki akıllanmamış, burnunu yeniden sürtelim” diye yani… Hızır paşaların kanlı mesajı İş çıkışı Işıklar Caddesi’nde yürürken doğrudan bana yönelen bir kimlik kontrolü… Oysaki façam düzgün, iki gün önce yeni tıraş olmuşum, ‘makul şüphe’ içine girecek herhangi bir halim yok. İş yorgunuyum sadece… Hızır paşalar yüzlerce kişi içinden sadece benden işkilleniyorlar nedense. O da ne? Daha 3 gün önce karakola gittiğim halde görünmeyen ‘arama emri’ birden bire polisin cihazına düşüyor. Suç ne? Söylüyorlar. “Ama ben o dosyadan yattım, çıktım” diyorum. “Tazminat davası açarsın o zaman, biz görevimizi yapıyoruz” deyip kapatıyorlar meseleyi. Sonra sabaha kadar nezaret… Sabah ‘denetim odası’ denilen bir oda. Alçıpan duvarları tekmelerle parçalanmış. Kapıda ve pencerede kan izleri… Küçük damlalar halinde değil, baya geniş izler bunlar. Hızır paşaların hot zotu, ceberut hareketler, sanki dünyanın en azılı mahkumunu yakalamışlar… Aslında bütün bunlar da kasıtlı, hatta planlı, belli ki arkasında birileri var. Kapanmış bir dosyadan işlem Karakolda hiçbir bilgi alamıyoruz. Avukat dostlarımız geliyor, arıyor, araştırıyor. Fakat neden burada olduğumuz, niye getirildiğimiz, hakkımızda niye yakalama çıkartıldığı belli değil. Dillendirilen bir tek şey var ve o konuda başka bir dosyam yok. Neyse adliyede anlaşılıyor mesele. Yargılanmışım, hakkımda hüküm verilmiş, o hükmü yatmışım, çıkmışım, dosya kapanmış, daha doğrusu normal bir hukuk devletinde kapanmış olması gerekiyor, ama meğer birileri şapkadan tavşan çıkartmak istemiş. İşte ülkede hukuk sisteminin, yargının geldiği durum bu kadar vahim, bu kadar içler acısı. Fakat ne hikmetse sadece bizim canımızı yakıyor. En basit bir hukuk kuralını bile açıkça ihlal edip, aynı dosyadan ikinci kez ‘tutuklama’ çıkartabiliyor birileri. Onlara ‘çıkartın’ diyorlar, onlar da çıkartıyor işte. Bunun basit bir memur hatası, sehven yapılmış bir işlem, unutkanlık olduğunu düşünmek için safdil olmak gerekiyor. Bu kadar safdil olan bir gazetecinin de bu mesleği yapmaması lazım. Yani biz yemeyiz bunları… Devletin gücüyle kabadayılık! Hani birileri güya gazeteci meslektaşları adına Emniyet Müdürü’nü filan ziyaret ediyorlar ya, artık ne konuşulduysa orada, o emniyet müdürü daha bir ketum oluyor gazetecilere karşı. Yargı reformu filan diyorlar ya mesela, şu yaşadıklarımız o reformun nasıl olacağının göstergesi zaten. Basit bir yazışmayı bile yapamıyor gibi görünen bir sistemin neresinden tutulur ki. Adliye sarayları adalet dağıtmak için değil, sarayın hukukunu uygulamak için tesis edilmiş anlaşılan. Zaten bir şeyin adında ‘saray’ varsa oradan uzaklaşın. Simit Sarayı’na bile girmeyin, Saray Pastanesi’nden poğaça almayın, başınıza ne geleceği belli olmaz. Devletin gücünü kendi egoları, çıkarları, problemleri için kullananların sinsi planlarına kurban giderseniz. Sizin karşınıza dikilmek yerine, vatandaşın vergileriyle kendilerine emanet edilmiş güçleri, makamları kullanarak burnunuzdan getirmeye çalışırlar. O kadar sinsidir bu ülkenin yöneticileri. Tam bir kötülük organizasyonu, fenalık şirketi gibi çalışırlar. Oraya buraya bulaştırdıkları kan üzerinden mesaj vermeye çalışırlar. Fakat bilsinler ki, korkmuyorum, korkmuyoruz!

Ne zaman pirincin içindeki bir taş annemin gözünden kaçsa, o taş gelir rahmetli babamın kaşığını bulurdu. Babamın yazgısı bana bulaşmış diyemeyeceğim, çünkü benimki yazgı değil, resmen kasıt. Daha önce cezasını yattığım ve bu yüzden kapanmış olan bir dosyayı birileri canlandırıyor, Temmuz ayında, yani 2 ay önce üzerinde yeniden işlem yapıyor ve herhangi bir mahkeme kararı olmadan ‘tutuklama’ kararı çıkartıyor. ‘Mahkeme kararı olmadan’ diyorum, buraya dikkat… Çünkü herhangi bir mahkemenin aynı suçtan iki kere ceza vermesi mümkün değil. Bu hukukun en temel ilkelerine aykırı… Ben o cezayı yatmış ve çıkmışım. Dosya kapanmış yani. Fakat adliye bürokrasisi içinde birileri bunu iş edinmiş. Belli ki bir yerlerden talimat gitmiş. Mahkemenin verdiği hüküm infaz edildiği halde, o infaz gerçekleşmemiş gibi, ‘İlamat Bürosu’ denilen büro bir üst yazıyla Emniyet’e göndermiş. “Gördüğünüz yerde tutup getirin” diye. “O kadar yatırdık, belli ki akıllanmamış, burnunu yeniden sürtelim” diye yani…

Hızır paşaların kanlı mesajı

İş çıkışı Işıklar Caddesi’nde yürürken doğrudan bana yönelen bir kimlik kontrolü… Oysaki façam düzgün, iki gün önce yeni tıraş olmuşum, ‘makul şüphe’ içine girecek herhangi bir halim yok. İş yorgunuyum sadece… Hızır paşalar yüzlerce kişi içinden sadece benden işkilleniyorlar nedense. O da ne? Daha 3 gün önce karakola gittiğim halde görünmeyen ‘arama emri’ birden bire polisin cihazına düşüyor. Suç ne? Söylüyorlar. “Ama ben o dosyadan yattım, çıktım” diyorum. “Tazminat davası açarsın o zaman, biz görevimizi yapıyoruz” deyip kapatıyorlar meseleyi. Sonra sabaha kadar nezaret… Sabah ‘denetim odası’ denilen bir oda. Alçıpan duvarları tekmelerle parçalanmış. Kapıda ve pencerede kan izleri… Küçük damlalar halinde değil, baya geniş izler bunlar. Hızır paşaların hot zotu, ceberut hareketler, sanki dünyanın en azılı mahkumunu yakalamışlar… Aslında bütün bunlar da kasıtlı, hatta planlı, belli ki arkasında birileri var.

Kapanmış bir dosyadan işlem

Karakolda hiçbir bilgi alamıyoruz. Avukat dostlarımız geliyor, arıyor, araştırıyor. Fakat neden burada olduğumuz, niye getirildiğimiz, hakkımızda niye yakalama çıkartıldığı belli değil. Dillendirilen bir tek şey var ve o konuda başka bir dosyam yok. Neyse adliyede anlaşılıyor mesele. Yargılanmışım, hakkımda hüküm verilmiş, o hükmü yatmışım, çıkmışım, dosya kapanmış, daha doğrusu normal bir hukuk devletinde kapanmış olması gerekiyor, ama meğer birileri şapkadan tavşan çıkartmak istemiş. İşte ülkede hukuk sisteminin, yargının geldiği durum bu kadar vahim, bu kadar içler acısı. Fakat ne hikmetse sadece bizim canımızı yakıyor. En basit bir hukuk kuralını bile açıkça ihlal edip, aynı dosyadan ikinci kez ‘tutuklama’ çıkartabiliyor birileri. Onlara ‘çıkartın’ diyorlar, onlar da çıkartıyor işte. Bunun basit bir memur hatası, sehven yapılmış bir işlem, unutkanlık olduğunu düşünmek için safdil olmak gerekiyor. Bu kadar safdil olan bir gazetecinin de bu mesleği yapmaması lazım. Yani biz yemeyiz bunları…

Devletin gücüyle kabadayılık!

Hani birileri güya gazeteci meslektaşları adına Emniyet Müdürü’nü filan ziyaret ediyorlar ya, artık ne konuşulduysa orada, o emniyet müdürü daha bir ketum oluyor gazetecilere karşı. Yargı reformu filan diyorlar ya mesela, şu yaşadıklarımız o reformun nasıl olacağının göstergesi zaten. Basit bir yazışmayı bile yapamıyor gibi görünen bir sistemin neresinden tutulur ki. Adliye sarayları adalet dağıtmak için değil, sarayın hukukunu uygulamak için tesis edilmiş anlaşılan. Zaten bir şeyin adında ‘saray’ varsa oradan uzaklaşın. Simit Sarayı’na bile girmeyin, Saray Pastanesi’nden poğaça almayın, başınıza ne geleceği belli olmaz. Devletin gücünü kendi egoları, çıkarları, problemleri için kullananların sinsi planlarına kurban giderseniz. Sizin karşınıza dikilmek yerine, vatandaşın vergileriyle kendilerine emanet edilmiş güçleri, makamları kullanarak burnunuzdan getirmeye çalışırlar. O kadar sinsidir bu ülkenin yöneticileri. Tam bir kötülük organizasyonu, fenalık şirketi gibi çalışırlar. Oraya buraya bulaştırdıkları kan üzerinden mesaj vermeye çalışırlar. Fakat bilsinler ki, korkmuyorum, korkmuyoruz!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.