Recep Mutaf yazdı - ŞEHİT

GÜNDEM 29.02.2020 - 14:17, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:05
 

Recep Mutaf yazdı - ŞEHİT

Haberimizvar.net yazarlarından Recep Mutaf, ülke gündeminin ön önemli konusu olan İdlib'te yaşanan gelişmeleri kaleme aldı

Ülkemiz tarihinin en karamsar dönemlerinden birini yaşadığımız şu günlerde, yine kerpiç evlere, sıvasız, penceresiz gecekondulara ateş düşüyor, hepimiz acı çekiyoruz.  Şehit kelimesi ağızdan çıkarken söyleyene çok kolay gelse de eşini, oğlunu, babasını, kardeşini, abisini kaybedene, yıllar sürecek bir yokluğun acısının ne kadar ağır olduğunun tarifini kelimelerle anlatmamız imkansız! Bir ana kaç yıl çileyle, fedakarlıkla büyütür bir evladı?  Bir kadın ne hayallerle bir hayat, bir gelecek kurar eşiyle?  Bir kardeş her izin dönemini nasıl bekler "kardeşimi göreceğim" özlemiyle? Bir evlat, bir ömür ne yapar babasız? Ve bir baba ne hisseder oğlunu toprağa koyduğunda?  Göğsüm daralıyor, yüreğim kanıyor. Suriye politikamıza biraz tersten bakalım:  Diyelim ki emperyalist güçler tarafından desteklenen terör örgütleri, misak-ı milli sınırlarımız içinde Güneydoğu Anadolu bölgemizi işgal etmiş, ele geçirmiş. Biz de devlet olarak o bölgede tekrar hakimiyet kurmak için terör örgütleri ile çatışma halindeyiz. Sonra Suriye "benim sınırlarımı korumam lazım" diyerek bizim sınırlarımıza girip, terör örgütleri ile birlik olup benim askerimle savaşıyor! Örneğin Suriye ordusu Bingöl'de Türk askeri ile çatışıyor! Benim bakış açımla, yaşadığımız durum aynen bu anlattığım hikayenin tersidir! Hangi aklıselim bunu kabul eder? Bizim bilmediğimiz topraklarda, hava desteği olmadan Suriye'de ne işimiz var? Sınır böyle mi korunuyor?  Hayatı vatan savunmasında savaşlarla geçmesine rağmen "Yurtta barış dünyada barış" diyen Mustafa Kemal, 1923 yılında Adana'da yaptığı bir konuşmasında, "Milleti harbe götürünce vicdanımda acı duymamalıyım. 'Öldüreceğiz' diyenlere karşı, 'Ölmeyeceğiz' diye harbe girebiliriz. Lâkin, millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir." demiştir Bir şehit size ne ifade ediyor? Kelle mi diyelim, birkaç şehit mi diyelim, ya da 'askerlik yan gelip yatma yeri değildir' mi diyelim! Vatan evlatları bilmediğimiz coğrafyada, bilmediğimiz bir amaç uğruna onar onar toprağa düşüyor! Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor!  "Bizler Ensarız Suriyelilere sahip çıkmalıyız" diye yıllardır edebiyat yapanlar dün geceden sonra misilleme olarak Suriyelileri Avrupa'ya gönderiyor!  Bir kişi de çıkıp "Hani Ensardınız" demiyor!  Bir yetkili de çıkıp "Suriye politikamız başından beri yanlıştı" demiyor! Bir tane şerefli yönetici çıkıp "sorumluluk bende" deyip istifa etmiyor! Sadece uyarıyoruz. Sadece sabrımızı sınamayın diyoruz. Sadece kınıyoruz!  Gözümüz yaşarıyor, yüreğimiz kanıyor ama maalesef vatan evlatlarımızın sırayla toprağa düşmesini seyrediyoruz. Emperyalizm uşağı bir Arap Kralı öldü diye 3 gün yas ilan edilen ülkede 33 evladım için yas yok! Camilerde sela yok! Meydanlarda millet yok! Elde bayrakla gezen yok! TV'lerde yayın yok! Şehit çok ama tepki yok! Büyük Türk milleti tarihte çok sınanmış, çok badireler atlatmış, ama sonunda hep titreyip kendine gelmiştir. Evet, asker benim askerim, şehit benim şehidim. Yine böyle bir dönem yaşıyoruz. Ve vakit, yeniden titreyip kendimize gelme vaktidir.  Başta dün gece İdlib'de kaybettiğimiz evlatlarımız olmak üzere, Çanakkale'de, Kocatepe'de, Dumlupınar'da, Doğu'da, Güneydoğu'da, Kuzey Irak'ta, Suriye'de, Kurtuluş döneminden bugüne kadar tarih boyunca vatan uğruna kaybettiğimiz tüm şehitlerimize Tanrı'dan rahmet diliyorum.
Haberimizvar.net yazarlarından Recep Mutaf, ülke gündeminin ön önemli konusu olan İdlib'te yaşanan gelişmeleri kaleme aldı

Ülkemiz tarihinin en karamsar dönemlerinden birini yaşadığımız şu günlerde, yine kerpiç evlere, sıvasız, penceresiz gecekondulara ateş düşüyor, hepimiz acı çekiyoruz. 

Şehit kelimesi ağızdan çıkarken söyleyene çok kolay gelse de eşini, oğlunu, babasını, kardeşini, abisini kaybedene, yıllar sürecek bir yokluğun acısının ne kadar ağır olduğunun tarifini kelimelerle anlatmamız imkansız!

Bir ana kaç yıl çileyle, fedakarlıkla büyütür bir evladı? 

Bir kadın ne hayallerle bir hayat, bir gelecek kurar eşiyle? 

Bir kardeş her izin dönemini nasıl bekler "kardeşimi göreceğim" özlemiyle?

Bir evlat, bir ömür ne yapar babasız?

Ve bir baba ne hisseder oğlunu toprağa koyduğunda? 

Göğsüm daralıyor, yüreğim kanıyor.

Suriye politikamıza biraz tersten bakalım: 

Diyelim ki emperyalist güçler tarafından desteklenen terör örgütleri, misak-ı milli sınırlarımız içinde Güneydoğu Anadolu bölgemizi işgal etmiş, ele geçirmiş. Biz de devlet olarak o bölgede tekrar hakimiyet kurmak için terör örgütleri ile çatışma halindeyiz. Sonra Suriye "benim sınırlarımı korumam lazım" diyerek bizim sınırlarımıza girip, terör örgütleri ile birlik olup benim askerimle savaşıyor! Örneğin Suriye ordusu Bingöl'de Türk askeri ile çatışıyor! Benim bakış açımla, yaşadığımız durum aynen bu anlattığım hikayenin tersidir!

Hangi aklıselim bunu kabul eder? Bizim bilmediğimiz topraklarda, hava desteği olmadan Suriye'de ne işimiz var? Sınır böyle mi korunuyor? 

Hayatı vatan savunmasında savaşlarla geçmesine rağmen "Yurtta barış dünyada barış" diyen Mustafa Kemal, 1923 yılında Adana'da yaptığı bir konuşmasında, "Milleti harbe götürünce vicdanımda acı duymamalıyım. 'Öldüreceğiz' diyenlere karşı, 'Ölmeyeceğiz' diye harbe girebiliriz. Lâkin, millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir." demiştir

Bir şehit size ne ifade ediyor? Kelle mi diyelim, birkaç şehit mi diyelim, ya da 'askerlik yan gelip yatma yeri değildir' mi diyelim!

Vatan evlatları bilmediğimiz coğrafyada, bilmediğimiz bir amaç uğruna onar onar toprağa düşüyor!

Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor! 

"Bizler Ensarız Suriyelilere sahip çıkmalıyız" diye yıllardır edebiyat yapanlar dün geceden sonra misilleme olarak Suriyelileri Avrupa'ya gönderiyor! 

Bir kişi de çıkıp "Hani Ensardınız" demiyor! 

Bir yetkili de çıkıp "Suriye politikamız başından beri yanlıştı" demiyor!

Bir tane şerefli yönetici çıkıp "sorumluluk bende" deyip istifa etmiyor!

Sadece uyarıyoruz.

Sadece sabrımızı sınamayın diyoruz.

Sadece kınıyoruz! 

Gözümüz yaşarıyor, yüreğimiz kanıyor ama maalesef vatan evlatlarımızın sırayla toprağa düşmesini seyrediyoruz.

Emperyalizm uşağı bir Arap Kralı öldü diye 3 gün yas ilan edilen ülkede 33 evladım için yas yok!

Camilerde sela yok!

Meydanlarda millet yok!

Elde bayrakla gezen yok!

TV'lerde yayın yok!

Şehit çok ama tepki yok!

Büyük Türk milleti tarihte çok sınanmış, çok badireler atlatmış, ama sonunda hep titreyip kendine gelmiştir.

Evet, asker benim askerim, şehit benim şehidim.

Yine böyle bir dönem yaşıyoruz. Ve vakit, yeniden titreyip kendimize gelme vaktidir. 

Başta dün gece İdlib'de kaybettiğimiz evlatlarımız olmak üzere, Çanakkale'de, Kocatepe'de, Dumlupınar'da, Doğu'da, Güneydoğu'da, Kuzey Irak'ta, Suriye'de, Kurtuluş döneminden bugüne kadar tarih boyunca vatan uğruna kaybettiğimiz tüm şehitlerimize Tanrı'dan rahmet diliyorum.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.