SES’ten bütçe eleştirisi

GÜNDEM 03.11.2022 - 12:14, Güncelleme: 03.11.2022 - 12:14
 

SES’ten bütçe eleştirisi

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2023 yılı bütçe tasarısı meclis komisyonlarında görüşülmeye başlanacak olması nedeniyle, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Antalya Şubesi Bütçe Tasarısına ilişkin hazırlamış olduğu raporu düzenlediği basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaştı.

haberimizvar.net- Konuyla ilgili şube binasında açıklamalarda bulunan SES Antalya Şube Eş Başkanı Şükran İçöz “ Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinin seçim yatırımı olduğunu” ifade etti. İçöz “ Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2023 bütçesi görüşülmeye başlanıyor. Görüşülecek olan bütçe taslağı üzerinden Bakanlığın önümüzdeki yıl için nasıl bir hizmet hedeflediğine dair değerlendirmelerimizi ve taleplerimizi paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bütçe görüşmelerine ne taslak hazırlığı aşamasında ne de hazırlanan taslağın meclise sunulması aşamasında Sendikamız ve iş kolunda örgütlü yapılar dahil edilmemiştir. Bütçeden etkilenecek kesimlerin örgütlü temsilcilerine açık bir bütçe hazırlık ve karar sürecine dahil edilmemişlerdir. Bu nedenle, değerlendirmemizi buradan paylaşıyoruz” Şükran İçöz ‘un paylaştığı raporun tam metni şu şekilde: AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI 2023 YILI BÜTÇE TASARISI; BAĞIMLILIK İLİŞKİSİNİ DERİNLEŞTİREN, SEÇİME YATIRIM BÜTÇESİDİR! Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2023 bütçesi görüşülmeye başlanıyor. Görüşülecek olan bütçe taslağı üzerinden Bakanlığın önümüzdeki yıl için nasıl bir hizmet hedeflediğine dair değerlendirmelerimizi ve taleplerimizi paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bütçe görüşmelerine ne taslak hazırlığı aşamasında ne de hazırlanan taslağın meclise sunulması aşamasında Sendikamız ve iş kolunda örgütlü yapılar dahil edilmemiştir. Bütçeden etkilenecek kesimlerin örgütlü temsilcilerine açık bir bütçe hazırlık ve karar sürecine dahil edilmemişlerdir. Bu nedenle, değerlendirmemizi buradan paylaşıyoruz. Bütçe görüşmelerinin gerçekleştiği bu süreç, emekçiler ve hizmet alacaklar için görüşmeleri her zamankinden daha önemli hale getirmektedir. Gün geçtikçe artan yoksulluğun, ağırlaşan ekonomik krizin yükünün emekçiler, kadınlar ve halkın sırtına yıkılma programları ile karşı karşıya olduğumuz süreçte bütçe görüşmeleri yapılmakta, iktidar ise bu ekonomik kriz karşısında 2022-2023 toplu iş sözleşmesinde sermayenin çıkarlarını korumanın yolu olarak emekçilere dönük sömürüyü artırmış ve kamu emekçileri daha da yoksullaşmıştır. Siyasal iktidar kamu personel/ücret rejiminde izlediği kuralsız, keyfi tutuma ek olarak mevcut haklarımızı ortadan kaldırmak, sermayeye ise her türlü kaynağı aktarmak tercihinde ısrar etmektedir. Bakanlık bütçesi, zam üzerine zammın yapıldığı, dolar ve Euro karşısında gelirlerimizin eridiği, alım gücünün düştüğü, emekçilerin geçinemiyoruz dediği, açlık sınırının altında aldığı maaş ve TÜİK tarafından yıllık enflasyon oranının %83,45 olarak açıklandığı bir zamanda yapılmaktadır. 2023 ASHB bütçesi en genel hatlarıyla incelendiğinde, ekonomik olarak geçinemeyen ve yeterince korunamayan kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, mülteci, göçmen, sığınmacı ve ekonomik yoksunluk içerisinde olan kesimlerin acil kamu hizmetlerinin karşılanmasının ihtiyaç olduğu ve bu ihtiyaçlara iktidar tarafından ne kadar bütçe ayrılacağı tartışılacaktır. Bu kapsamda; 2023 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Yasa Tasarısında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına aktarılması öngörülen ödenek 149 milyar 868 milyon 618 bin TL’dir. Bu bakanlığın sürekli isminin ve yapısının değiştirilmesi ve bakanlık isminden kadın ibaresini kaldırarak sadece aile ve hizmetler bakanlığına dönüştürmesi de kadına olan bakış açısını da ortaya koymaktadır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe olmayacağı gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de derinleştirecektir. ASHB sosyal politikalar üretme konusuna sadece istatistiki yaklaşmaktadır ve kendisine başvurulmayı beklemekle yetinen bir yaklaşıma sahiptir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın geçen yıl (2021) yayınladığı rapora göre, devlet yardımı alan yoksul hanelerde yaşayanların sayısı 11 milyon 370 bin kişi olarak hesaplanmıştır. Devletten yardım alan vatandaş sayısı 2020’de 4,4 milyon kişiyken bir yılda yaklaşık 2.5 katına çıkarak 11 milyonu aşmıştır. ASHB sosyal politika üretme niyeti olmayan, birimlerinde nitelik arttırma yaklaşımından uzak; sanki sosyal yardım derneği gibi davranan ve zaten yürütmesi gereken kamu hizmetini hayır işine çevirmiş durumdadır. Ayrıca ‘ihtiyaç sahibi’ sayılarını uzun vadede azaltacak herhangi bir sosyal politika üretmediği için sadece ihtiyaç belirlendikten sonra kısa süreli fayda yaratıp kendine bağımlı şekilde yaşamak zorunda kalan kişi sayısını arttırmaktadır. Kadın, engelli, çocuk, yaşlı mülteci, göçmen, sığınmacı yoksulluğunu ve yoksunluğunu azaltmak için birlikte çalışması gereken diğer bakanlık veya kurumlarla iş birliği halinde mi sorusunun cevabı da ne yazık ki yine bu bütçe teklifinde bulunmamaktadır. 2023 bütçesi hazırlanırken kur farkı, enflasyon, eşya ve hizmetlerin değerinin artmış olduğu kriterler dikkate alınmamış, 2022 yılı gerçekleşen hedeflerine göre incelendiğinde bile aslında ASHB’nin bir önceki yıla göre daha az harcama yapmayı planladığı ortadadır. Bu durumda ASHB’nin hedefinin kronikleşmiş yoksulluk problemine çözüm üretecek bir sosyal politika üretmediği gibi toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe oluşturmadığı ve yapması gereken kamusal hizmet için kendine başvuruda bulunanlara hayır işi olarak yaptığı görülmektedir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının genel bütçe içerisindeki payında daha önceki yıllara göre gözle görülür bir artış yaşanmıştır. Ancak bunun nedeni seçim için araçsallaştırılan “Yoksullukla Mücadele Ve Sosyal Dayanışma” adı altında sosyal yardımlara ayrılan paydır. Bu programa Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinden 91 milyar 582 milyon TL ayrılmıştır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan hane halklarına transfer adı altında ayrılan bütçe ise 69 milyar TL’dir. Bütçe kalemlerine bakıldığında bütçeden yalnızca Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü personelinin giderleri için pay ayrıldığı ortaya çıkmaktadır. 2023 bütçesi kadının istihdam, milli gelirden pay alma gibi mali haklar ve diğer anayasal haklardan yararlandırılması hususunda son derece uzaktır.  2023 bütçesinde kadınlar için yeni hiçbir şey yoktur, dersek abartmış olmayız Bütçe taslağında da bir kez daha gördüğümüz, cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan, kadınlara yüklenen her türlü rol ve sorumluluğu Bakanlığın her türlü hizmet planında temel doğruymuş gibi kabul ederek hareket ettiğidir. Kadınların işgücüne katılımını artırma hedefine vurgu yapılan programlarda, ev içi bakım ve diğer sorumluluklar kadınların doğal görevleri olarak varsayılarak istihdamın esnek-yarı zamanlı, güvencesiz biçimleri öne çıkarılmaktadır. Sosyal yardımlarda önemli bir yer tutan engelli ve yaşlı bakımında da kamusal sorumluluğunu yerine getirilmekten ziyade ağırlıklı olarak hane içindeki kadınların emeğine dayanarak sürdürülmektedir. Kadına yönelik şiddetle mücadele önemli gündemlerimizden biridir. Kadın cinayetleri ve şiddetin tüm biçimleri arttığı, kadınların daha etkili korunması yerine mevcut kazanılmış haklarını hedef alan bir ortamda kadınların şiddete karşı mücadelesi de güçlenmiştir. Şiddete karşı mücadele mekanizmaları olağan zamanlar da dahi ihtiyaçlarını karşılamazken, günümüz koşullarında sığınak sayılarının yetersizliğinden personel eksikliğine kadar çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İktidar var gücüyle ‘Özellikle pandemi dönemini fırsat bilerek’ kadınları yaşamdan soyutlamaya, evlere kapatmaya, yeniden toplumsal cinsiyet rollerine hapsetmeye çalışmıştır. Fonksiyonel bütçeden program bütçeye geçilmesiyle birlikte bütçenin ne kadarını sığınaklar, ŞÖMİN’ler, 6284 kapsamında barınma ve kreş desteği için ayrıldığı belirsizliğini koruyor. Öte yandan Türkiye’nin hukuksuz bir şekilde çekildiği İstanbul Sözleşmesinin ‘Devlet her türlü şiddet eylemini önlemeye ve bunlarla mücadeleye yönelik bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların yeterli bir biçimde uygulanması için uygun finansal kaynakları ve insan kaynaklarını tahsis edecektir’ şeklinde yer alan 8. Maddesi şiddetle mücadelenin önemli ayaklarından birini oluşturuyor. Görünense ASHB’nın 2022 programında belirtilen Şiddetin Önlenmesi ve İzlenmesine yönelik hizmetler için 2021 yılında ayrılan 128.885.000 liralık ödeneğinin yarısının bile kullanılmaması, iktidarın şiddetle mücadeledeki ikiyüzlülüğünü ve ideolojik tercihini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Güçlenmesi programı kapsamında yer alan alt programlardan biri Kadının Toplumsal Statüsünün Geliştirilmesi ve Fırsat Eşitliği Sağlanması olarak belirlenmiştir. Kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almaları, istihdamının artırılması, eğitim ve beceri düzeylerinin yükseltilmesini sağlama olarak tanımlanan programın hedefi için olumlu bir tablo sergilenirken, kadın istihdamında OECD ülkeleri arasında son sırada yer alan Türkiye'de kamu sektöründe istihdam edilen kadın işçilerin oranı Mayıs 2022 verilerine göre yüzde 18'e düştü. 2020'de bu oran yüzde 29'du. 4 Mart 2022 tarihinde yayınlanan TÜİK verilerine göre kadınların istihdam oranının erkeklerin yarısından daha az olduğu görüldü. En yüksek istihdam oranı Marmara Bölgesi’nde görülürken en düşük oran Mardin, Batman, Şırnak, Siirt şehirlerinde görüldü. TÜİK’e göre kadın işsizliği de son 1 yılda 129 bin arttı. Haziran 2022 itibariyle kadınlarda mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 601 bin; geniş tanımlı işsizlik ise 3 milyon 772 bindir. Her 100 kadından 18’si kayıtlı ve tam zamanlı istihdamdadır. Tarım sektöründe kadınların kayıt dışı çalışma oranı %94,9 olarak açıklandı. Genç kadın işsizliği %28,3 olarak görülmekte. Hane Halkı İşgücü Anketine (HİA) göre ise en yüksek iki işsizlik kategorisi sırasıyla kadın işsizliğine ve genç kadın işsizliğine aittir. Yine hanedeki bakıma muhtaç bireylerin ve bebek bakımını yapanların %93’ü, engelli, hasta, yaşlı bireylerin bakımı yapanların %73’ü de kadınlardır. Kadına Yönelik Ayrımcılık ve Şiddetle Mücadele Edilmesi alt programında da “kadın konuk evi” sayısı 2020 yılında 150 olarak amaçlanmış, 146 ile hedefin altında kalınmıştır. Burada da 2021 yılı için 155 “kadın konuk evi” sayısı hedefi belirtilmekle birlikte 149 gerçekleşerek hedef altında kalmıştır. 2022 de 152 planlanmış olup 154 gerçekleşmiştir. 2022 için hedefe ulaşıldığı görülmektedir. 20223 için 159 hedeflenmiştir. Ayrıca 81 olan ŞÖNİM sayısının 2023 yılına kadar hiç artırılmayacağı 2021 bütçesinde kararlaştırılmıştır. Bu bütçede de ŞÖMİN’ler ile ilgili bilgi yer almamıştır. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) çalışma hedefleri ölçüsünde Ulusal Eylem Planları oluşturulması ve bunların etkin uygulanmasından sorumludur. KSGM’nin 2021 yılındaki çalışmaları içinde en dikkat çeken, III. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planının (2016-2020) bitmesi nedeniyle hazırlanan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele IV. Ulusal Eylem Planıdır (2021-2025). IV. Ulusal Eylem Planı, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmıştır. Eylem planı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ile somutlaşan toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı siyasi tutumun politika belgelerine nasıl yansıdığını somut olarak gözler önüne sermektedir. Çocukların Korunması ve Gelişiminin Sağlanması Çocuklara yönelik hizmetler başlığında ayrılan bütçe, Bakanlığın Çocukların Korunması ve Çocukların Gelişimi alt programları dikkate alarak değerlendirilmiştir. Her iki programa 2023 yılı için ayrılmış bütçe 10 milyar 944 milyon 911 bin TL olarak belirlenmiştir. Tarihsel olarak ilk ve hala en temel sosyal hizmet alanı olan ‘korunmaya muhtaç çocuklar’ bütçesinin ise toplam bütçenin ancak %8’ine denk geldiğini görüyoruz. Bakım altına alınan ve hizmet verilen çocuk sayılarında da önemli artışlar görülmemektedir. Dolayısıyla korunmaya muhtaç çocuklar alanında genişleme eğilimi göstermeyen bir Bakanlık politikası ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır. Oysa yaşanan yoksulluk ortamında korunmaya muhtaç çocuk sayısının arttığı, madde kullanımın arttığı dikkate alındığında Bakanlığın çocuk koruma hizmetlerine daha fazla ilgi gösterilmesi gerekmektir. Bu duruma bir örnek olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının koruyucu sosyal hizmetlerin en başında gelen ‘Kreş, Gündüz Bakım Evi ve Çocuk Kulübü’ açmaması ciddi bir eksiklik olarak görülmelidir. Bu hizmetlerin tamamen piyasaya yani özel sektöre ve dini motivasyonlu sivil örgütlere terkedildiğini; çocuk koruma alanında esas olarak kamusal değil ‘hayırseverlikçi’ bir yaklaşımın egemen olduğunu göstermektedir. Kamusallaşması gereken bakım hizmetleri dahilinde kreş, gündüz bakım evi hizmetlerinin artarak özel sektöre dönüşmesi ve derinleşen yoksulluk, çocuk bakımının kadın emeği üzerinden devam etmesine, çalışan ebeveynleri olan çocukların ise bakım hizmetlerinden gerekli ölçüde faydalanamamasına neden olmuştur. TÜİK verilerine göre her üç çocuktan biri yoksuldur. Yüksek enflasyon ve derinleşen yoksulluk sonucu çocuklar yeterli besine ve gıdaya ulaşamamakta ve öğün atlamak zorunda bırakılmaktadır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilerine göre; 2021 yılında Türkiye genelinde kuruluş bakımı altında bulunan çocuk sayısı 13 bin 302’dir. Koruyucu aile yanında kalan çocuk sayısı ise 19 yılda 16 kat artmıştır. Çocukların bakım ve koruma altına alınmasında en büyük sebebin %69,5’le sosyal veya maddi yoksunluk olduğu raporlanmıştır. 20 Nisan 2022 tarihli TÜİK tarafından açıklanan verilere göre 2021 yılı sonu itibari ile Türkiye nüfusunun %26,9’u çocuktur. Çocukların ihtiyaçları, çocuk koruma mekanizmasındaki eksiklikler, koruma ve önleme odaklı çalışmalardaki zayıflıklar sıkça dile getirilmektedir. TÜİK verilerine göre 2014-2017 yılları arasında 59284 çocuğun cinsel istismara maruz kalmıştır. 2021 de çocuğa cinsel istismar suçu 29822 sayısıyla son 8 yılın rekoru kırılmıştır. Türkiye 15 yaş ve öncesinde evlenen çocuk oranı sıralamasında %2 oranına sahip ve Avrupa da çocuk evliliklerinde 1. Sıradadır. TÜİK verilerine göre çocuk yaşta evlendirilenlerin sayısı son 20 yılda 1 Milyona ulaşmıştır. Çocuklara yönelik istismar ve evliliklerde yaşanan artışın AKP iktidarının uyguladığı politikalar sonucu olduğunu ifade edebiliriz. Türkiye ‘de 31 Mart 2022 de TÜİK verilerine göre 2019 yılı sonu itibari ile 720 bin, DİSK’in hazırladığı rapora göre de 2 milyon çocuk işçinin olduğu kaydedildi. Çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında ulaşılan çocuk sayısının 9.000’den 10.000’e çıkma hedefi Türkiye’de kayıtlı ve kayıt dışı çocuk işçi sayısı dikkate alındığında bu yapısal sorunun çözümüne dair umut vermekten uzaktır. Ayrıca rakamlar yapılan çalışmaya dair niteliksel bir veri sağlamadığı için, ulaşılan çocukların yaşamlarında dönüştürücü bir etki yaratılamamakta, sorunun kronikliğini korumasına neden olunmaktadır. Sosyal Yardım Politikaları AKP iktidarının uzun süredir sosyal yardımı hak olmaktan çıkardığını, yardım / lütuf ve bağımlılık ile oy ilişkisi bağlamına yerleştirdiğini vurguluyoruz. Sosyal yardımlar yoksulluğu sürdürme, yoksullaştırılan emekçileri iktidara bağımlı hale getirme politikasının bir aracı olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Uzun yıllardır sosyal hizmetlerde ana kalemin giderek artan şekilde bu biçimde kurulan bir sosyal yardımdan oluşması da temel itirazlarımızdan birini oluşturuyor. Sosyal yardımların düzenli olarak artması ihtiyaç sahiplerinin sosyal hizmet, istihdam, eğitim, sağlık gibi en temel hizmetlere erişimini artırmayı hedefleyen etkin politikaların olmamasının sonucudur. Günümüzde yoksul kategorisindeki işsizlere ek olarak giderek “çalışan yoksullar”, yani iş bulabildikleri halde yoksulluktan kurtulamayanlar da ekleniyor. Formel istihdamdakilerin hak kayıpları, çok büyük bir kayıt dışı/enformel sektörün varlığı ve istihdamda güvencesizlik ve süreksizlik bu eğilimi beslemekte, işsiz yoksulluğunun yanına, artık oran olarak düşük gözükse de mutlak çalışan sayısının büyüklüğü düşünüldüğünde çok önemli bir kitle haline gelen çalışanların yoksulluğu eklenmektedir. 2020 yılında 74 milyar 488 milyon TL olan sosyal yardım harcamaları, yıllar itibarıyla bir artış kaydetmiş durumda.  Buna göre, sosyal yardım harcamaları için harcanan para 2021 ve 2022 yıllarında sırasıyla 103 milyar 228 milyon TL ve 148 milyar 962 milyon TL oldu. 2023 yılı için teklif edilen ödenek miktarındaki rekor artış ise “İktidar, sosyal yardımları seçim malzemesi olarak kullanıyor” iddialarını akıllara getirdi. 2023 yılında sosyal yardımlar için 258 milyar 437 milyon TL harcama öngörülmüştür. Binlerce aile çocuklarının bakımını karşılayamıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na göre oturulamayacak derecede bakımsız ve sağlıksız hane sayısı 16.424’e ulaştı. 10.498 hane çocuklarının öz bakımını kendi imkanları ile sağlayamıyor. Verilere göre, 2 milyon 345 bin hanenin elektrik faturasını, 330.804 hanenin ise doğalgaz faturasını ancak sosyal yardım ile ödeyebildiği ortaya konmuştur. Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık programına göre kamu kuruluşlarının sosyal yardım harcamalarından 17 milyona yakın kişi yararlanmıştı. Bu rakama belediyeler dahil değildir.   Yine bakanlık verilerine göre sosyal yardım alanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Ayrıca sosyal yardımlar içinde önemli bir yer tutan bakım hizmetlerine ayrılan ödenekte de ağırlık kadın emeğine dayanan yaşlı, engelli ve çocuk bakımı ödenekleridir.   Sadece bu durum bile uygulanan ekonomik politikalar sonucu yoksullaştırılan halka, iş olanağı yaratacak politikalar yerine bağımlılık ilişkisini güçlendiren yardım politikalarının esas alındığını göstermektedir. Oysa yardım esaslı değil hak temelli sosyal hizmetlerin sunulması gerekmektedir.   Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Engellilerin Toplumsal Hayata Katılımı ve Özel Eğitim programı için 2023 yılında 35 milyar 880 milyon 715 bin TL bütçe teklifi yapıldığı görülmektedir. Bu program altında evde bakım yardımları, sosyal kültürel ve sportif etkinlikler ile bakım ve rehabilitasyon merkezleri için aktarılması teklif edilen kaynakların yanı sıra engelli bireylerin ekonomik hayata katılımı hedefleri için ayrılan kaynaklar bulunmaktadır. Fakat bu programların içeriği ve kimlere ulaştığına ilişkin yeterli bilgi bulunmamakla birlikte, bütçenin engellilerin gerçek talepleri için harcanmak üzere yeni programlar oluşturulmadığı görülmektedir. Engellilerin istihdama katılımı için bütünlüklü bir politika geliştirilmemesi önemli bir sorun olarak durmaktadır. Kamu ve özel kurumlarda istihdam edilme zorunluluğu olan yasaların dahi uygulanmadığı görülmektedir. Aktif ve Sağlıklı Yaşlanma Programı için bütçede sunulan teklif 3 milyar 962 milyon 575 bin TL olduğu görülmektedir. Yaşlılara yönelik, çok daha bütünlüklü politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Yaşlılar için hak temelli bir yaklaşımın benimsenmeli, kamusal alanların yaygınlaştırılmalı, yaşlıların sosyal yaşamda daha etkin-etkili şekilde yer alması sağlanmalıdır. Ayrıca çalışma yaşamında karşılaştıkları ayrımcılıkların önlenmesi, emeklilikte yaşa takılanlar gibi istihdamdan dışlanan bireylerin sosyal güvenceye kavuşturulması, yaşanabilir bir asgari emeklilik maaşı gibi tüm sorunların çözümünde yaşlı bireylerin politika belirlenme süreçlerine etkin bir şekilde katılmalarını sağlayacak yöntemlerin benimsenmesi gerekmektedir. GENEL TALEPLERİMİZ 1- Bütçe, halkın ve emekçilerin örgütlerinin de katılımı ile yapılmalıdır. 2- Kadın bakanlığı ve Çocuk bakanlığı kurulmalı, bu bakanlıkların ihtiyacı karşılayacak bütçeleri olmalıdır. 3-Sosyal Hizmet alanlarındaki politikalar, sorunları çözmeye odaklı, iktidarın siyasi çıkarlarından arındırılmış, kapsamlı olmalıdır. Bu alanda yapılacak planlamalarda ekonomik tasarruf ya da kesinti düşünülmemeli, ihtiyaca göre bütçe ayrılmalıdır. 4- Sosyal yardımlarda bir bağımlılık ilişkisi yaratma ve rant-siyasi çıkar hedefi kaldırılmalıdır. Yardım alan vatandaşlara şantaj tehdit gibi söylem ve uygulamalardan vazgeçilmelidir. 5- Bütçe; salgın, deprem, sel gibi olağanüstü dönemler göz önünden alınarak hesaplanmalı, ekonomik krizleri, yoksulluğu önleyici tedbirler alınmalıdır. 6- Ülkemizde bulunan göçmen, mülteci ve sığınmacılara yönelik ayrıca sosyal politikalar geliştirilmeli ve daha insani yaşam koşullarını sağlayacak şekilde yeterli bütçe ayrılmalıdır. 7- Ülkemizde büyük bir sorun haline gelen uyuşturucu vb. madde kullanımının artması özellikle bunların küçük yaştaki çocuklara kadar inmiş olmasına yönelik gerekli tüm tedbirlerin alınması ve buna dair önleyici politikaların geliştirilmesi. 8- Kadına ve çocuğa yönelik şiddete ilişkin önlemlerin alınması için yeterli bütçe ayrılmalıdır. İŞKOLU EMEKÇİLERİ İÇİN TALEPLERİMİZ 1- işkolundaki tüm emekçiler için emekliliğe yansıyan yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret olmalıdır. Eğitim durumu, hizmet yılı, yapılan işin niteliği, riski, sosyal hizmet tazminatı vb. kriterler eklenerek giydirilmiş ücretler belirlenmelidir. 2- Bütçede personel ödemelerinde personel açığı düşünülerek, kadrolu ve güvenceli istihdamla personel açığının hızlı bir şekilde giderilmesi için ödenek artırılmalıdır. ASDEP, ek ders, sözleşmeli vb. adlar altında çalışma biçimleri kaldırılarak işkolu emekçilerinin güvenceli, kadrolu çalışması sağlanmalıdır. 3- Ağır engelli, çocuk ve yaşlılara hizmet veren yatılı kurumlarda çalışanların ek ödeme oranlarına ilave puan artışı yapılmalı. Benzer koşullarda ve risk altında kadınlara hizmet veren yatılı kurumlarında aynı oranda puan artışından yararlanmaları sağlanmalıdır. 4- Meslek farklılıklarını ve meslek sorumluluk sınırlarını ortadan kaldıran, kişilere görevi ve yetkisi olmayan işlerin yaptırılmasına zemin hazırlayan “sosyal çalışma görevlisi” tanımı ortadan kaldırılmalıdır. 5- Meslek çalışanları mesleklerin sorumluluk alanları be sınırları çerçevesinde tanımlanmalı, çalışanlara keyfi ve görevleri dışında işlerin yaptırılması engellenmelidir. 6- Yatılı kurumlarda çalışan personelin nöbet ücretleri artırılmalı, yatılı olmayan kurumlarda gerçekleştirilen fazla çalışma ücretlendirilmelidir. 7- İcap nöbetleri ve danışmanlık tedbirleri için ödenen ücretler yapılan işin ve çalışanların emeğini karşılayacak şekilde artırılmalıdır. 8- Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat kaldırılmalıdır. 9- Fiilen Genel İdari Hizmetleri sınıfı işlerini yapan yardımcı hizmetler personelinin sınavsız GİHS kadrosuna geçişleri sağlanmalıdır. 10-Çocuk eğiticilerinin kadrosu GİHS çıkarılarak SHS ‘an alınmalıdır. 11- İdarecilik kadrolarına liyakat ve seçim yöntemi ile atama yapılmalı, atama ve yer değiştirme yönetmeliği değiştirilmeli, atama ve yer yer değiştirmelerde hiçbir kurumda olmayan koşul ve kriterler ortadan kaldırılmalıdır. 12- Sosyal Hizmetler risk ve tehdidin yüksek olduğu çalışma alanları olduğundan, sosyal incelemeler, evde hizmet verilmesi gereken durumlar, güvenlik riski olanlara yönelik kurumlarda yapılan çalışmalar sırasında çalışanlara yönelik tehlike ve risklere karşı iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmalıdır.  
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2023 yılı bütçe tasarısı meclis komisyonlarında görüşülmeye başlanacak olması nedeniyle, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Antalya Şubesi Bütçe Tasarısına ilişkin hazırlamış olduğu raporu düzenlediği basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaştı.

haberimizvar.net- Konuyla ilgili şube binasında açıklamalarda bulunan SES Antalya Şube Eş Başkanı Şükran İçöz “ Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinin seçim yatırımı olduğunu” ifade etti. İçöz “ Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2023 bütçesi görüşülmeye başlanıyor. Görüşülecek olan bütçe taslağı üzerinden Bakanlığın önümüzdeki yıl için nasıl bir hizmet hedeflediğine dair değerlendirmelerimizi ve taleplerimizi paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bütçe görüşmelerine ne taslak hazırlığı aşamasında ne de hazırlanan taslağın meclise sunulması aşamasında Sendikamız ve iş kolunda örgütlü yapılar dahil edilmemiştir. Bütçeden etkilenecek kesimlerin örgütlü temsilcilerine açık bir bütçe hazırlık ve karar sürecine dahil edilmemişlerdir. Bu nedenle, değerlendirmemizi buradan paylaşıyoruz”

Şükran İçöz ‘un paylaştığı raporun tam metni şu şekilde:

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI 2023 YILI BÜTÇE TASARISI;

BAĞIMLILIK İLİŞKİSİNİ DERİNLEŞTİREN, SEÇİME YATIRIM BÜTÇESİDİR!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2023 bütçesi görüşülmeye başlanıyor. Görüşülecek olan bütçe taslağı üzerinden Bakanlığın önümüzdeki yıl için nasıl bir hizmet hedeflediğine dair değerlendirmelerimizi ve taleplerimizi paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bütçe görüşmelerine ne taslak hazırlığı aşamasında ne de hazırlanan taslağın meclise sunulması aşamasında Sendikamız ve iş kolunda örgütlü yapılar dahil edilmemiştir. Bütçeden etkilenecek kesimlerin örgütlü temsilcilerine açık bir bütçe hazırlık ve karar sürecine dahil edilmemişlerdir. Bu nedenle, değerlendirmemizi buradan paylaşıyoruz.

Bütçe görüşmelerinin gerçekleştiği bu süreç, emekçiler ve hizmet alacaklar için görüşmeleri her zamankinden daha önemli hale getirmektedir. Gün geçtikçe artan yoksulluğun, ağırlaşan ekonomik krizin yükünün emekçiler, kadınlar ve halkın sırtına yıkılma programları ile karşı karşıya olduğumuz süreçte bütçe görüşmeleri yapılmakta, iktidar ise bu ekonomik kriz karşısında 2022-2023 toplu iş sözleşmesinde sermayenin çıkarlarını korumanın yolu olarak emekçilere dönük sömürüyü artırmış ve kamu emekçileri daha da yoksullaşmıştır. Siyasal iktidar kamu personel/ücret rejiminde izlediği kuralsız, keyfi tutuma ek olarak mevcut haklarımızı ortadan kaldırmak, sermayeye ise her türlü kaynağı aktarmak tercihinde ısrar etmektedir. Bakanlık bütçesi, zam üzerine zammın yapıldığı, dolar ve Euro karşısında gelirlerimizin eridiği, alım gücünün düştüğü, emekçilerin geçinemiyoruz dediği, açlık sınırının altında aldığı maaş ve TÜİK tarafından yıllık enflasyon oranının %83,45 olarak açıklandığı bir zamanda yapılmaktadır. 2023 ASHB bütçesi en genel hatlarıyla incelendiğinde, ekonomik olarak geçinemeyen ve yeterince korunamayan kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, mülteci, göçmen, sığınmacı ve ekonomik yoksunluk içerisinde olan kesimlerin acil kamu hizmetlerinin karşılanmasının ihtiyaç olduğu ve bu ihtiyaçlara iktidar tarafından ne kadar bütçe ayrılacağı tartışılacaktır.

Bu kapsamda; 2023 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Yasa Tasarısında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına aktarılması öngörülen ödenek 149 milyar 868 milyon 618 bin TL’dir. Bu bakanlığın sürekli isminin ve yapısının değiştirilmesi ve bakanlık isminden kadın ibaresini kaldırarak sadece aile ve hizmetler bakanlığına dönüştürmesi de kadına olan bakış açısını da ortaya koymaktadır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe olmayacağı gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de derinleştirecektir.

ASHB sosyal politikalar üretme konusuna sadece istatistiki yaklaşmaktadır ve kendisine başvurulmayı beklemekle yetinen bir yaklaşıma sahiptir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın geçen yıl (2021) yayınladığı rapora göre, devlet yardımı alan yoksul hanelerde yaşayanların sayısı 11 milyon 370 bin kişi olarak hesaplanmıştır. Devletten yardım alan vatandaş sayısı 2020’de 4,4 milyon kişiyken bir yılda yaklaşık 2.5 katına çıkarak 11 milyonu aşmıştır.

ASHB sosyal politika üretme niyeti olmayan, birimlerinde nitelik arttırma yaklaşımından uzak; sanki sosyal yardım derneği gibi davranan ve zaten yürütmesi gereken kamu hizmetini hayır işine çevirmiş durumdadır. Ayrıca ‘ihtiyaç sahibi’ sayılarını uzun vadede azaltacak herhangi bir sosyal politika üretmediği için sadece ihtiyaç belirlendikten sonra kısa süreli fayda yaratıp kendine bağımlı şekilde yaşamak zorunda kalan kişi sayısını arttırmaktadır. Kadın, engelli, çocuk, yaşlı mülteci, göçmen, sığınmacı yoksulluğunu ve yoksunluğunu azaltmak için birlikte çalışması gereken diğer bakanlık veya kurumlarla iş birliği halinde mi sorusunun cevabı da ne yazık ki yine bu bütçe teklifinde bulunmamaktadır.

2023 bütçesi hazırlanırken kur farkı, enflasyon, eşya ve hizmetlerin değerinin artmış olduğu kriterler dikkate alınmamış, 2022 yılı gerçekleşen hedeflerine göre incelendiğinde bile aslında ASHB’nin bir önceki yıla göre daha az harcama yapmayı planladığı ortadadır. Bu durumda ASHB’nin hedefinin kronikleşmiş yoksulluk problemine çözüm üretecek bir sosyal politika üretmediği gibi toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe oluşturmadığı ve yapması gereken kamusal hizmet için kendine başvuruda bulunanlara hayır işi olarak yaptığı görülmektedir.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının genel bütçe içerisindeki payında daha önceki yıllara göre gözle görülür bir artış yaşanmıştır. Ancak bunun nedeni seçim için araçsallaştırılan “Yoksullukla Mücadele Ve Sosyal Dayanışma” adı altında sosyal yardımlara ayrılan paydır. Bu programa Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinden 91 milyar 582 milyon TL ayrılmıştır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan hane halklarına transfer adı altında ayrılan bütçe ise 69 milyar TL’dir. Bütçe kalemlerine bakıldığında bütçeden yalnızca Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü personelinin giderleri için pay ayrıldığı ortaya çıkmaktadır. 2023 bütçesi kadının istihdam, milli gelirden pay alma gibi mali haklar ve diğer anayasal haklardan yararlandırılması hususunda son derece uzaktır.  2023 bütçesinde kadınlar için yeni hiçbir şey yoktur, dersek abartmış olmayız

Bütçe taslağında da bir kez daha gördüğümüz, cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan, kadınlara yüklenen her türlü rol ve sorumluluğu Bakanlığın her türlü hizmet planında temel doğruymuş gibi kabul ederek hareket ettiğidir. Kadınların işgücüne katılımını artırma hedefine vurgu yapılan programlarda, ev içi bakım ve diğer sorumluluklar kadınların doğal görevleri olarak varsayılarak istihdamın esnek-yarı zamanlı, güvencesiz biçimleri öne çıkarılmaktadır. Sosyal yardımlarda önemli bir yer tutan engelli ve yaşlı bakımında da kamusal sorumluluğunu yerine getirilmekten ziyade ağırlıklı olarak hane içindeki kadınların emeğine dayanarak sürdürülmektedir.

Kadına yönelik şiddetle mücadele önemli gündemlerimizden biridir. Kadın cinayetleri ve şiddetin tüm biçimleri arttığı, kadınların daha etkili korunması yerine mevcut kazanılmış haklarını hedef alan bir ortamda kadınların şiddete karşı mücadelesi de güçlenmiştir. Şiddete karşı mücadele mekanizmaları olağan zamanlar da dahi ihtiyaçlarını karşılamazken, günümüz koşullarında sığınak sayılarının yetersizliğinden personel eksikliğine kadar çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

İktidar var gücüyle ‘Özellikle pandemi dönemini fırsat bilerek’ kadınları yaşamdan soyutlamaya, evlere kapatmaya, yeniden toplumsal cinsiyet rollerine hapsetmeye çalışmıştır. Fonksiyonel bütçeden program bütçeye geçilmesiyle birlikte bütçenin ne kadarını sığınaklar, ŞÖMİN’ler, 6284 kapsamında barınma ve kreş desteği için ayrıldığı belirsizliğini koruyor. Öte yandan Türkiye’nin hukuksuz bir şekilde çekildiği İstanbul Sözleşmesinin ‘Devlet her türlü şiddet eylemini önlemeye ve bunlarla mücadeleye yönelik bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların yeterli bir biçimde uygulanması için uygun finansal kaynakları ve insan kaynaklarını tahsis edecektir’ şeklinde yer alan 8. Maddesi şiddetle mücadelenin önemli ayaklarından birini oluşturuyor. Görünense ASHB’nın 2022 programında belirtilen Şiddetin Önlenmesi ve İzlenmesine yönelik hizmetler için 2021 yılında ayrılan 128.885.000 liralık ödeneğinin yarısının bile kullanılmaması, iktidarın şiddetle mücadeledeki ikiyüzlülüğünü ve ideolojik tercihini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Güçlenmesi programı kapsamında yer alan alt programlardan biri Kadının Toplumsal Statüsünün Geliştirilmesi ve Fırsat Eşitliği Sağlanması olarak belirlenmiştir. Kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almaları, istihdamının artırılması, eğitim ve beceri düzeylerinin yükseltilmesini sağlama olarak tanımlanan programın hedefi için olumlu bir tablo sergilenirken, kadın istihdamında OECD ülkeleri arasında son sırada yer alan Türkiye'de kamu sektöründe istihdam edilen kadın işçilerin oranı Mayıs 2022 verilerine göre yüzde 18'e düştü. 2020'de bu oran yüzde 29'du. 4 Mart 2022 tarihinde yayınlanan TÜİK verilerine göre kadınların istihdam oranının erkeklerin yarısından daha az olduğu görüldü. En yüksek istihdam oranı Marmara Bölgesi’nde görülürken en düşük oran Mardin, Batman, Şırnak, Siirt şehirlerinde görüldü. TÜİK’e göre kadın işsizliği de son 1 yılda 129 bin arttı.

Haziran 2022 itibariyle kadınlarda mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 601 bin; geniş tanımlı işsizlik ise 3 milyon 772 bindir. Her 100 kadından 18’si kayıtlı ve tam zamanlı istihdamdadır. Tarım sektöründe kadınların kayıt dışı çalışma oranı %94,9 olarak açıklandı. Genç kadın işsizliği %28,3 olarak görülmekte. Hane Halkı İşgücü Anketine (HİA) göre ise en yüksek iki işsizlik kategorisi sırasıyla kadın işsizliğine ve genç kadın işsizliğine aittir. Yine hanedeki bakıma muhtaç bireylerin ve bebek bakımını yapanların %93’ü, engelli, hasta, yaşlı bireylerin bakımı yapanların %73’ü de kadınlardır.

Kadına Yönelik Ayrımcılık ve Şiddetle Mücadele Edilmesi alt programında da “kadın konuk evi” sayısı 2020 yılında 150 olarak amaçlanmış, 146 ile hedefin altında kalınmıştır. Burada da 2021 yılı için 155 “kadın konuk evi” sayısı hedefi belirtilmekle birlikte 149 gerçekleşerek hedef altında kalmıştır. 2022 de 152 planlanmış olup 154 gerçekleşmiştir. 2022 için hedefe ulaşıldığı görülmektedir. 20223 için 159 hedeflenmiştir. Ayrıca 81 olan ŞÖNİM sayısının 2023 yılına kadar hiç artırılmayacağı 2021 bütçesinde kararlaştırılmıştır. Bu bütçede de ŞÖMİN’ler ile ilgili bilgi yer almamıştır.

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) çalışma hedefleri ölçüsünde Ulusal Eylem Planları oluşturulması ve bunların etkin uygulanmasından sorumludur. KSGM’nin 2021 yılındaki çalışmaları içinde en dikkat çeken, III. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planının (2016-2020) bitmesi nedeniyle hazırlanan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele IV. Ulusal Eylem Planıdır (2021-2025). IV. Ulusal Eylem Planı, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmıştır. Eylem planı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ile somutlaşan toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı siyasi tutumun politika belgelerine nasıl yansıdığını somut olarak gözler önüne sermektedir.

Çocukların Korunması ve Gelişiminin Sağlanması

Çocuklara yönelik hizmetler başlığında ayrılan bütçe, Bakanlığın Çocukların Korunması ve Çocukların Gelişimi alt programları dikkate alarak değerlendirilmiştir. Her iki programa 2023 yılı için ayrılmış bütçe 10 milyar 944 milyon 911 bin TL olarak belirlenmiştir.

Tarihsel olarak ilk ve hala en temel sosyal hizmet alanı olan ‘korunmaya muhtaç çocuklar’ bütçesinin ise toplam bütçenin ancak %8’ine denk geldiğini görüyoruz. Bakım altına alınan ve hizmet verilen çocuk sayılarında da önemli artışlar görülmemektedir. Dolayısıyla korunmaya muhtaç çocuklar alanında genişleme eğilimi göstermeyen bir Bakanlık politikası ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır. Oysa yaşanan yoksulluk ortamında korunmaya muhtaç çocuk sayısının arttığı, madde kullanımın arttığı dikkate alındığında Bakanlığın çocuk koruma hizmetlerine daha fazla ilgi gösterilmesi gerekmektir. Bu duruma bir örnek olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının koruyucu sosyal hizmetlerin en başında gelen ‘Kreş, Gündüz Bakım Evi ve Çocuk Kulübü’ açmaması ciddi bir eksiklik olarak görülmelidir. Bu hizmetlerin tamamen piyasaya yani özel sektöre ve dini motivasyonlu sivil örgütlere terkedildiğini; çocuk koruma alanında esas olarak kamusal değil ‘hayırseverlikçi’ bir yaklaşımın egemen olduğunu göstermektedir. Kamusallaşması gereken bakım hizmetleri dahilinde kreş, gündüz bakım evi hizmetlerinin artarak özel sektöre dönüşmesi ve derinleşen yoksulluk, çocuk bakımının kadın emeği üzerinden devam etmesine, çalışan ebeveynleri olan çocukların ise bakım hizmetlerinden gerekli ölçüde faydalanamamasına neden olmuştur. TÜİK verilerine göre her üç çocuktan biri yoksuldur. Yüksek enflasyon ve derinleşen yoksulluk sonucu çocuklar yeterli besine ve gıdaya ulaşamamakta ve öğün atlamak zorunda bırakılmaktadır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilerine göre; 2021 yılında Türkiye genelinde kuruluş bakımı altında bulunan çocuk sayısı 13 bin 302’dir. Koruyucu aile yanında kalan çocuk sayısı ise 19 yılda 16 kat artmıştır. Çocukların bakım ve koruma altına alınmasında en büyük sebebin %69,5’le sosyal veya maddi yoksunluk olduğu raporlanmıştır.

20 Nisan 2022 tarihli TÜİK tarafından açıklanan verilere göre 2021 yılı sonu itibari ile Türkiye nüfusunun %26,9’u çocuktur. Çocukların ihtiyaçları, çocuk koruma mekanizmasındaki eksiklikler, koruma ve önleme odaklı çalışmalardaki zayıflıklar sıkça dile getirilmektedir.

TÜİK verilerine göre 2014-2017 yılları arasında 59284 çocuğun cinsel istismara maruz kalmıştır. 2021 de çocuğa cinsel istismar suçu 29822 sayısıyla son 8 yılın rekoru kırılmıştır. Türkiye 15 yaş ve öncesinde evlenen çocuk oranı sıralamasında %2 oranına sahip ve Avrupa da çocuk evliliklerinde 1. Sıradadır. TÜİK verilerine göre çocuk yaşta evlendirilenlerin sayısı son 20 yılda 1 Milyona ulaşmıştır. Çocuklara yönelik istismar ve evliliklerde yaşanan artışın AKP iktidarının uyguladığı politikalar sonucu olduğunu ifade edebiliriz.

Türkiye ‘de 31 Mart 2022 de TÜİK verilerine göre 2019 yılı sonu itibari ile 720 bin, DİSK’in hazırladığı rapora göre de 2 milyon çocuk işçinin olduğu kaydedildi. Çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında ulaşılan çocuk sayısının 9.000’den 10.000’e çıkma hedefi Türkiye’de kayıtlı ve kayıt dışı çocuk işçi sayısı dikkate alındığında bu yapısal sorunun çözümüne dair umut vermekten uzaktır. Ayrıca rakamlar yapılan çalışmaya dair niteliksel bir veri sağlamadığı için, ulaşılan çocukların yaşamlarında dönüştürücü bir etki yaratılamamakta, sorunun kronikliğini korumasına neden olunmaktadır.

Sosyal Yardım Politikaları

AKP iktidarının uzun süredir sosyal yardımı hak olmaktan çıkardığını, yardım / lütuf ve bağımlılık ile oy ilişkisi bağlamına yerleştirdiğini vurguluyoruz. Sosyal yardımlar yoksulluğu sürdürme, yoksullaştırılan emekçileri iktidara bağımlı hale getirme politikasının bir aracı olarak kullanılmaya devam edilmektedir.

Uzun yıllardır sosyal hizmetlerde ana kalemin giderek artan şekilde bu biçimde kurulan bir sosyal yardımdan oluşması da temel itirazlarımızdan birini oluşturuyor. Sosyal yardımların düzenli olarak artması ihtiyaç sahiplerinin sosyal hizmet, istihdam, eğitim, sağlık gibi en temel hizmetlere erişimini artırmayı hedefleyen etkin politikaların olmamasının sonucudur. Günümüzde yoksul kategorisindeki işsizlere ek olarak giderek “çalışan yoksullar”, yani iş bulabildikleri halde yoksulluktan kurtulamayanlar da ekleniyor. Formel istihdamdakilerin hak kayıpları, çok büyük bir kayıt dışı/enformel sektörün varlığı ve istihdamda güvencesizlik ve süreksizlik bu eğilimi beslemekte, işsiz yoksulluğunun yanına, artık oran olarak düşük gözükse de mutlak çalışan sayısının büyüklüğü düşünüldüğünde çok önemli bir kitle haline gelen çalışanların yoksulluğu eklenmektedir.

2020 yılında 74 milyar 488 milyon TL olan sosyal yardım harcamaları, yıllar itibarıyla bir artış kaydetmiş durumda.  Buna göre, sosyal yardım harcamaları için harcanan para 2021 ve 2022 yıllarında sırasıyla 103 milyar 228 milyon TL ve 148 milyar 962 milyon TL oldu.

2023 yılı için teklif edilen ödenek miktarındaki rekor artış ise “İktidar, sosyal yardımları seçim malzemesi olarak kullanıyor” iddialarını akıllara getirdi. 2023 yılında sosyal yardımlar için 258 milyar 437 milyon TL harcama öngörülmüştür.

Binlerce aile çocuklarının bakımını karşılayamıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na göre oturulamayacak derecede bakımsız ve sağlıksız hane sayısı 16.424’e ulaştı. 10.498 hane çocuklarının öz bakımını kendi imkanları ile sağlayamıyor. Verilere göre, 2 milyon 345 bin hanenin elektrik faturasını, 330.804 hanenin ise doğalgaz faturasını ancak sosyal yardım ile ödeyebildiği ortaya konmuştur.

Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık programına göre kamu kuruluşlarının sosyal yardım harcamalarından 17 milyona yakın kişi yararlanmıştı. Bu rakama belediyeler dahil değildir.

 

Yine bakanlık verilerine göre sosyal yardım alanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Ayrıca sosyal yardımlar içinde önemli bir yer tutan bakım hizmetlerine ayrılan ödenekte de ağırlık kadın emeğine dayanan yaşlı, engelli ve çocuk bakımı ödenekleridir.

 

Sadece bu durum bile uygulanan ekonomik politikalar sonucu yoksullaştırılan halka, iş olanağı yaratacak politikalar yerine bağımlılık ilişkisini güçlendiren yardım politikalarının esas alındığını göstermektedir. Oysa yardım esaslı değil hak temelli sosyal hizmetlerin sunulması gerekmektedir.

 

Engelli ve Yaşlı Hizmetleri

Engellilerin Toplumsal Hayata Katılımı ve Özel Eğitim programı için 2023 yılında 35 milyar 880 milyon 715 bin TL bütçe teklifi yapıldığı görülmektedir. Bu program altında evde bakım yardımları, sosyal kültürel ve sportif etkinlikler ile bakım ve rehabilitasyon merkezleri için aktarılması teklif edilen kaynakların yanı sıra engelli bireylerin ekonomik hayata katılımı hedefleri için ayrılan kaynaklar bulunmaktadır. Fakat bu programların içeriği ve kimlere ulaştığına ilişkin yeterli bilgi bulunmamakla birlikte, bütçenin engellilerin gerçek talepleri için harcanmak üzere yeni programlar oluşturulmadığı görülmektedir.

Engellilerin istihdama katılımı için bütünlüklü bir politika geliştirilmemesi önemli bir sorun olarak durmaktadır. Kamu ve özel kurumlarda istihdam edilme zorunluluğu olan yasaların dahi uygulanmadığı görülmektedir.

Aktif ve Sağlıklı Yaşlanma Programı için bütçede sunulan teklif 3 milyar 962 milyon 575 bin TL olduğu görülmektedir. Yaşlılara yönelik, çok daha bütünlüklü politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Yaşlılar için hak temelli bir yaklaşımın benimsenmeli, kamusal alanların yaygınlaştırılmalı, yaşlıların sosyal yaşamda daha etkin-etkili şekilde yer alması sağlanmalıdır. Ayrıca çalışma yaşamında karşılaştıkları ayrımcılıkların önlenmesi, emeklilikte yaşa takılanlar gibi istihdamdan dışlanan bireylerin sosyal güvenceye kavuşturulması, yaşanabilir bir asgari emeklilik maaşı gibi tüm sorunların çözümünde yaşlı bireylerin politika belirlenme süreçlerine etkin bir şekilde katılmalarını sağlayacak yöntemlerin benimsenmesi gerekmektedir.

GENEL TALEPLERİMİZ

1- Bütçe, halkın ve emekçilerin örgütlerinin de katılımı ile yapılmalıdır.

2- Kadın bakanlığı ve Çocuk bakanlığı kurulmalı, bu bakanlıkların ihtiyacı karşılayacak bütçeleri olmalıdır.

3-Sosyal Hizmet alanlarındaki politikalar, sorunları çözmeye odaklı, iktidarın siyasi çıkarlarından arındırılmış, kapsamlı olmalıdır. Bu alanda yapılacak planlamalarda ekonomik tasarruf ya da kesinti düşünülmemeli, ihtiyaca göre bütçe ayrılmalıdır.

4- Sosyal yardımlarda bir bağımlılık ilişkisi yaratma ve rant-siyasi çıkar hedefi kaldırılmalıdır. Yardım alan vatandaşlara şantaj tehdit gibi söylem ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.

5- Bütçe; salgın, deprem, sel gibi olağanüstü dönemler göz önünden alınarak hesaplanmalı, ekonomik krizleri, yoksulluğu önleyici tedbirler alınmalıdır.

6- Ülkemizde bulunan göçmen, mülteci ve sığınmacılara yönelik ayrıca sosyal politikalar geliştirilmeli ve daha insani yaşam koşullarını sağlayacak şekilde yeterli bütçe ayrılmalıdır.

7- Ülkemizde büyük bir sorun haline gelen uyuşturucu vb. madde kullanımının artması özellikle bunların küçük yaştaki çocuklara kadar inmiş olmasına yönelik gerekli tüm tedbirlerin alınması ve buna dair önleyici politikaların geliştirilmesi.

8- Kadına ve çocuğa yönelik şiddete ilişkin önlemlerin alınması için yeterli bütçe ayrılmalıdır.

İŞKOLU EMEKÇİLERİ İÇİN TALEPLERİMİZ

1- işkolundaki tüm emekçiler için emekliliğe yansıyan yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret olmalıdır. Eğitim durumu, hizmet yılı, yapılan işin niteliği, riski, sosyal hizmet tazminatı vb. kriterler eklenerek giydirilmiş ücretler belirlenmelidir.

2- Bütçede personel ödemelerinde personel açığı düşünülerek, kadrolu ve güvenceli istihdamla personel açığının hızlı bir şekilde giderilmesi için ödenek artırılmalıdır. ASDEP, ek ders, sözleşmeli vb. adlar altında çalışma biçimleri kaldırılarak işkolu emekçilerinin güvenceli, kadrolu çalışması sağlanmalıdır.

3- Ağır engelli, çocuk ve yaşlılara hizmet veren yatılı kurumlarda çalışanların ek ödeme oranlarına ilave puan artışı yapılmalı. Benzer koşullarda ve risk altında kadınlara hizmet veren yatılı kurumlarında aynı oranda puan artışından yararlanmaları sağlanmalıdır.

4- Meslek farklılıklarını ve meslek sorumluluk sınırlarını ortadan kaldıran, kişilere görevi ve yetkisi olmayan işlerin yaptırılmasına zemin hazırlayan “sosyal çalışma görevlisi” tanımı ortadan kaldırılmalıdır.

5- Meslek çalışanları mesleklerin sorumluluk alanları be sınırları çerçevesinde tanımlanmalı, çalışanlara keyfi ve görevleri dışında işlerin yaptırılması engellenmelidir.

6- Yatılı kurumlarda çalışan personelin nöbet ücretleri artırılmalı, yatılı olmayan kurumlarda gerçekleştirilen fazla çalışma ücretlendirilmelidir.

7- İcap nöbetleri ve danışmanlık tedbirleri için ödenen ücretler yapılan işin ve çalışanların emeğini karşılayacak şekilde artırılmalıdır.

8- Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat kaldırılmalıdır.

9- Fiilen Genel İdari Hizmetleri sınıfı işlerini yapan yardımcı hizmetler personelinin sınavsız GİHS kadrosuna geçişleri sağlanmalıdır.

10-Çocuk eğiticilerinin kadrosu GİHS çıkarılarak SHS ‘an alınmalıdır.

11- İdarecilik kadrolarına liyakat ve seçim yöntemi ile atama yapılmalı, atama ve yer değiştirme yönetmeliği değiştirilmeli, atama ve yer yer değiştirmelerde hiçbir kurumda olmayan koşul ve kriterler ortadan kaldırılmalıdır.

12- Sosyal Hizmetler risk ve tehdidin yüksek olduğu çalışma alanları olduğundan, sosyal incelemeler, evde hizmet verilmesi gereken durumlar, güvenlik riski olanlara yönelik kurumlarda yapılan çalışmalar sırasında çalışanlara yönelik tehlike ve risklere karşı iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmalıdır.  

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.