Kim düşecek?

Ligin ikinci yarısına yenilgi ile başlayan Antalyaspor acı çekmeye devam ediyor. Göztepe takımına 3 baskın golle teslim olmak devre arasının olumlu atmosferini nereye yönlendirecek hep beraber göreceğiz. Takıma yeni transferlerin katılması ile yeni bir rehabilitasyon dönemine girilecek ve iyileşme süreci sadece tıbbi beceriye bağlı değil. Hastanın tedaviye cevap vermesi de en az yapılacak müdahale kadar önemli. Böylesi hassasiyet seviyesi yüksek bir durumda parmak sallama lüksünün olmadığını bilmesi gerekenler en kısa sürede alması gereken dersi almak zorunda. Masaya yumruğunu vurması gerektiği yönünde aldığı gazı yanlış anlayanlardan bahsediyorum. Durup durup olmadık insanlara malzeme olmaması gerektiğini anlaması gerekenlerin, böyle sürdükçe onlarla eşitleneceğini bilmelerini istiyorum.   Evet, bu takımı yalnızca teknik direktörü kurtarmayacak düşmekten. Çünkü bir takımı sadece bir teknik direktör düşüremez de kurtaramaz da. Düşürmeye çalışmış teknik direktörler olmuştur şüphesiz ama tek başına bunu becermesi mümkün değil. Bu nedenle önce Antalyaspor’un kaderini bütünselliğin belirleyeceğini anlamalıyız. Taraftarından idarecisine, topçusundan antrenörüne kadar sezon sonu gelinecek yerden herkes sorumlu olacak. Kimse kendisini bu sorumluluktan muaf görmesin… el altından iş çevireninden manipülasyon üretenine, gaza getireninden gaza gelenine kadar.   Aklı, bilgisi, kültürü yeten yapar yorumunu geçer. Etki artırmak için iş çevirmenin, değişik değişik rollere soyunmanın alemi yok. Taraftarın bir kısmı kara kutu gibi, ortalık trollerden geçilmiyor. Sosyal medya insanların kendi kendisine acayip acayip önemler yüklemesinden ve kaos körüklemekten başka bir işe yaramıyor, onu kullanmayı bilmiyoruz çünkü. Tüm bunların sonucunda sapla saman birbirine karışıyor. İşte buna dikkat etmeli sayın başkan Ali Şafak Öztürk ve ekibi. Ligden düşme riski işin sadece görünen detayı. Camia olarak nereye doğru gidiyoruz? Asıl bu belli olacak kısa ve orta vadede. Herkes dümdüz işini yapmalı, açık açık bağımsız sorumluluk dahilinde yorumlar yapılmalı ve göreceğiz neler olacak. Dibe doğru gidilecekse de gidilir, hak edilmiş demektir dibine kadar demek ki. Sanılmasın ki Antalyaspor ligden düşerse bir grup futbolcu ve antrenör ligden düşmüş olacak.   Tamer Tuna, Göztepe maçıyla göreve geldikten sonra en önemli sınavını verdi. Rakibin baskınlarına önlem alabilmeliydi, en azından bunu ön görebilmeliydi. Defansını eldeki malzemeye göre kurdu ve Celutska’nın kaptırdığı topla yenilen ilk gol gösterdi ki o kadro topu önde kullanacak bir kadro değil. Blanco takımın en iyisiydi bana göre ama bastığı ve dağıttığı topları kullanabilecek ayaklar transferleri ilk maça yetişmediği için tribündelerdi. Yakınında oynayan Doğukan, Amilton ve Aatif Şeşu artık birer top katilidir benim için. Attıkları on topun dokuzu zehir tabir edilecek cinsten. Böyle verimsiz ve top tutamayan ayakların arkasını bu maçtaki gibi ağır adamlarla kollamaya çalışmak da pek anlaşılabilir değil.   Tamer Hoca, elindeki malzemeye ve rakibe göre, her maça ayrı ayrı detaylıca ders çalışarak başarılı olabilir bu saatten sonra. Göztepe maçındaki oyun planı ilk bakışta mantıklı ve doğru gelebilir ama malzeme ve taktik uyumu sorunlu bir takım izletti bize ilk ciddi sınavında.  Kalemizde gördüğümüz üç golün dışındaki sürelerdeki oyun uzun vadede tercih edilebilir ve iyi göründü belki ama benim oyun tarzım budur, ben böyle oynatırım denilecek günlerden geçmiyoruz. O sezon başında ya da ligdeki konumun bunu kaldırabileceği bir dönemde olur. Nazım’ın ne zaman döneceği, Veysel’in form durumu belirleyici olacak önümüzdeki haftalar için. Tabi Podolski ve Sinan Gümüş’lü hücum hattının işlediğini farz ederek konuşuyoruz bunları. Podolski etkisi ve belirleyeceği birkaç oyuncu üzerinden takım kenetlenmesi de lige tutunmak için faydalı bir araç olur hocanın elinde.