2020 kadınlar için nasıl geçti?

GÜNDEM (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 01.01.2021 - 14:37, Güncelleme: 01.01.2021 - 14:40
 

2020 kadınlar için nasıl geçti?

Kadın örgütlerine göre 2020, kadınlara yönelik baskıların ağır, mücadelenin ise doruk noktasına ulaştığı bir yıl oldu. Covid-19’un şiddete etkisini yüzde 20 olarak açıklayan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, tacize karşı başlayan ifşaların meslek örgütleri içerisinde devam edeceğine işaret etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan Fidan Ataselim de 2020 yılının sorunların yanı sıra örgütlü mücadelenin de yükseldiği bir yıl olduğunu belirtti.

haberimizvar.net 2020 yılı kadınlar için, İstanbul Sözleşmesi’nden erken yaşta evlilik için af yasası hazırlığı, nafaka hakkından pandemide artan eşitsizlik, kadın cinayetleri ve tacizlerine kadar birçok noktada mücadele alanını genişletti.  Dünya Ekonomik Forumu’nun kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkânlarından yararlanma ve siyasi katılım oranlarını dikkate alarak hazırladığı 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda 153 ülkeden 130. sırada bulunan Türkiye, bu yıl da cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konularında iç açıcı bir tablo sunmadı.   'KADINLARA YÖNELİK BASKILAR ARTTI, MÜCADELE DORUK NOKTASINA ULAŞTI' Öte yandan 2020 yılında erkek şiddeti de artmaya devam etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2018 yılında 440, 2019 yılında 474 ve 2020 yılının ilk 11 ayında 277 kadın cinayeti 162 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. 30 Aralık tarihinde ise aynı gün 4 kadın katledildi. Deyim yerindeyse ’her gün bir kadının öldürüldüğü’ Türkiye’de bu yıl kadın örgütleri için, kadınlara yönelik baskıların ağır, mücadelenin ise doruk noktasına ulaştığı bir yıl oldu.   CANAN GÜLLÜ: COVİD-19’UN ŞİDDETE ETKİSİ YÜZDE 20 Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’ye göre korona virüsü salgını, var olan eşitsizliği ve şiddeti körükledi. Covid-19’un şiddete etkisinin yüzde 20 civarlarında olduğuna dikkat çeken Güllü, pandemi dönemi artan eşitsizliği ve yoksulluğu da şu sözlerle anlattı:  “Covid–19 ile birlikte acil yardım hattına mart- nisan ayında gelen psikolojik şiddetin yüzde 80, fiziksel şiddetin ise yüzde 78 artığına dair veriler var. Bu yılla beraber aslında Covid–19, artışın sebebi değil, artarak gelen bir durumun daha da artmasına neden olan bir süreç. Covid–19 kapsamında alınamayan önlemler nedeniyle ciddi şekilde artan bir şiddet yaşadık, yaşıyoruz.  Covid–19 pandemisi, kadın yoksulluğunun ve şiddetinin zirveye ulaştığı bir yıl oldu. Kadınlar ilk işten çıkarılanlar oldu, evde iş yükleri de bir o kadar arttı. Aynı dönemde baroların kapalı olması, yargının yargı dağıtmada cezasızlık noktasındaki bakış açısı, şiddeti tetikleyen nedenler olarak alt alta yazılan başlıklar oldu. Gördüğüm kadarıyla Covid-19’un şiddete yüzde 20 destekle arttığını söyleyebilirim. Şiddetin arttığını İçişleri Bakanı da kabul ediyor.“  2020’DE KADINLARIN MÜCADELE ALANI GENİŞLEDİ: KADINLAR SOKAĞA ÇIKTI  Pandeminin yanı sıra 2020’de kadınların mücadele alanının genişlediğine dikkat çekerek, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin bu süreçte tartışmaya açıldığını belirten Canan Güllü şöyle devam etti:   “İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’de artan şiddet oranına rağmen gündeme getirilmesi, yine aynı dönemde erken yaşta evliliklerin İnfaz Yasası içinde Meclis’ten geçirilmek istenmesi ve istismar faillerinin geçici süre de olsa tahliye edilmeleri bizlerin mücadele alanlarından birkaçıydı. Özellikle İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını siyasetten nemalanmak adına bazı kişi ve kurumların hareketi olarak değerlendiriyorum. Ağır basan kefenin tarafında kadın hareketiyle beraber Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nde imzayı çekmeyeceği taraftayım ben. Seçime kadar netleşmeyecek bir bakış açısıyla biz İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam edeceğiz. Kadın mücadelesinin yasaklara rağmen sokaklara taşmasının, aynı mücadelenin özel sektörü ve kurumları yanına almasına bu süreçte tanıklık ettik” dedi.   'MESLEK ÖRGÜTLERİ İÇİNDE DE İFŞALAR BAŞLAYACAK' Kadınların bu yıl ağır baskılara maruz kaldıklarını ancak birliktelikten doğan cesaretlerinin de güçlendiğini ifade eden Güllü, kadın cinayetlerine, taciz ve tecavüzlere sessiz kalınmadığını belirterek, şöyle konuştu:    “Biz yıllardır yaşanılan tacizi, şiddeti kadınların ifşa etmesine dönük açıklamalar yapıyoruz. Kadınların taciz olaylarından sonra olayın üzerinden başarıyla geliyor olmaları, ayakta durarak bunu sorgulama bilinci oluşturmaları bizim için müthiş bir dönemin başlangıcıdır. Kadınlar artık kendilerine yapılanı ifşa ediyor. Ben bunun edebiyat dünyasındaki işbirlikleriyle yayınevlerinde bir anlamda yön bulacağını, daha sonra sanat ve meslek örgütleri içinde de ifşalara başlanacağına inanıyorum. Taciz vücudumuza yapışan bir kenedir, biz bu keneleri söküp atacağız. Erken yaşta evliliğin önüne set çekilmesi, kız çocuklarının okullaşmasını, nafakanın tamamen gündemden kalkmasını, kadın istihdamının artmasını 2021 yılında da konuşmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki yıllar, artık kadınların konuşacağı yıllar olacak.”  'YENİ NORMALLE BİRLİKTE KADIN CİNAYETLERİ KATLANARAK ARTTI' Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim’e göre ise, 2020 yılı, pandeminin de etkisiyle bütün eşitsizliklerin derinleştiği, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açıldığı, kadın cinayetlerinin katlanarak artığı bir yıl olmasının yanında örgütlü mücadelenin de yükseldiği bir yıl oldu.   Korona virüsünün insanların hayatlarını bambaşka şekillerde etkilediğini işaret ederek “Bu süreçte kadın cinayetinin arttığını” belirten Ataselim şunları söyledi: “Pandemi döneminde virüsten korunmak için evlere kapanıldığında kadına yönelik şiddet görmezden gelindiği gibi, kadınlar en çok evlerinde öldürülmeye devam etti, potansiyel katileriyle bir arada yaşamak zorunda kaldı. Bizler, türlü yol ve yöntemlerle salgın döneminde kadınlar için şiddetten korunma kılavuzu yayınladık. Yeni normale geçilmesiyle kadın cinayetlerinin artacağını düşünüyorduk. Karantina döneminde kadınların büyük çoğunluğu haklarını kullanmayı ertelemişlerdi. Bu süreçte bize başvuran çok fazla kadın oldu. Aslında şiddet değil, kadınlar haklarını kullanmayı ertelemişlerdi. Nitekim yeni normalle birlikte kadın cinayetleri katlanarak arttı. 2020’nin ilk 11 ayında 277 kadın cinayeti 162 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti” dedi.   'PANDEMİDE KADINLAR ÇALIŞMAK VE EVDE ÇOCUK BAKMAK ARASINDA TERCİHE ZORLANDI' Pandeminin kadının iş yükünü de artırdığına vurgu yaparak, “kadınlar işleri ile evleri arasında tercihe zorlandı” diyen Ataselim, “Bu süreçte şiddet artarken kadınların yükü de artı. Çalışmak ve evde çocuklarına bakmak arasında tercih yapmak zorunda kaldı kadınlar. İlk fedakârlıkta bulunması gerekenler olarak kadınlar anlatıldı ve ilk işten kadınlar çıkarıldı. Korona virüsünün bir kadını öldürmek için bahaneye dönüştüğüne şahit olduk. “Virüs bulaştırdığını düşündüm, o yüzden saldırdım” diyen erkeği bile gördük. Bir hemşire arkadaşımızın çocuğunun velayetinin “mesleğinden” ötürü babaya verildiğini izledik. Gerekçe olarak da annenin çocuğa virüs bulaştırabileceği gösterildi. Bu sistem bir kadını çocuğu ile ekmek parası kazanmak arasında bir tercihe nasıl itebilir?” diye sordu  'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ UYGULATMAK İÇİN POLİTİK GÜÇ OLABİLİRİZ' Tüm bunlar olurken toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açıldığını, ancak toplumun “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” diyerek bu tartışmaları geri püskürttüğünü kaydeden Fidan Ataselim, şöyle konuştu:    “Hiç tesadüf değildir, kadınların hakları ne zaman tartışmaya açılsa kadınlar o zaman daha vahşice öldürüyor. Pınar Gültekin tam da bu tartışmaların ortasında öldürüldü ve yok edilmeye çalışıldı. Kadın cinayetlerini bir anda durduramayabiliriz; yolumuz uzun ama durdurmak için İstanbul Sözleşmesi’nin her bir maddesini uygulatmak için biz kadınlar önemli bir politik güç olabiliriz. Bunun için sistematik bir mücadele ortaya koymak zorundayız. Bunlar hayata geçmediği durumda Arjantin ve Meksika’daki adalet saraylarının, hükümet binalarının kadın cinayetleri sonrası nasıl ateşe verildiğini gördük. Gidişat bu ateşin tüm dünyayı sarmasına yol açabilir. Çok geç olmadan bütün kadınları örgütlü feminist bir mücadelenin öznesi olmaya davet ediyoruz.”  '2021 YILI KADINLARIN UYANIŞ YILI OLACAK' Geçtiğimiz yılı mücadelenin yükseldiği yıl olarak nitelendiren Fidan Ateselim, 2021 yılının ise kadınlar için uyanış yılı olmaya devam edeceğine dikkat çekerek, cezasızlığın hala kadın mücadelesi önünde önemli bir eksiklik olduğunu belirtti, şöyle devam etti: “Bizler yüzlerce kadın cinayeti ve cinsel saldırı davası takip ettik ve 6284 sayısı yasanın etkin uygulanması için canla başla mücadele verdik. Bütün bu çabaların sonunda İçişleri Bakanlığı, kadın cinayetleriyle ilgili rapor yayımlamaya başladı ve bizler bunu mücadelemizle sağladık. Bakanlığın açıklamalarına göre Türkiye’de 245 konukevi olması gerekirken 32 konukevi var ve bunun 5 tanesi çalışır durumda değil. Daha 2020 bitmeden bir günde erkekler tarafından 4 kadın öldürüldü. Hala 6284’ü uygulamayan kolluk birimleriyle ilgili nasıl bir yaptırım uygulandığını bilmiyoruz. Cezasızlık devam ederken hala tecavüz zanlılarının, şüpheli kadın ölümlerindeki ’şüpheli ’ sıfatındaki erkeklerin tutuksuz yargılandığını görüyoruz. Bütün bunlar toplumda adalete olan inancın sarsılmasına yol açıyor. 2020, genç kadınların mücadelesinin yükseldiği bir yıl da oldu. 2020’yi geride bırakırken birkaç yıldır kadınların uyanış yıllarıydı. 2021’de de aynı şekilde olmaya devam edecek” ifadelerine yer verdi.   Fotoğraf: Meltem Ulusoy / csgorselarsiv.org
Kadın örgütlerine göre 2020, kadınlara yönelik baskıların ağır, mücadelenin ise doruk noktasına ulaştığı bir yıl oldu. Covid-19’un şiddete etkisini yüzde 20 olarak açıklayan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, tacize karşı başlayan ifşaların meslek örgütleri içerisinde devam edeceğine işaret etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan Fidan Ataselim de 2020 yılının sorunların yanı sıra örgütlü mücadelenin de yükseldiği bir yıl olduğunu belirtti.

haberimizvar.net

2020 yılı kadınlar için, İstanbul Sözleşmesi’nden erken yaşta evlilik için af yasası hazırlığı, nafaka hakkından pandemide artan eşitsizlik, kadın cinayetleri ve tacizlerine kadar birçok noktada mücadele alanını genişletti. 

Dünya Ekonomik Forumu’nun kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkânlarından yararlanma ve siyasi katılım oranlarını dikkate alarak hazırladığı 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda 153 ülkeden 130. sırada bulunan Türkiye, bu yıl da cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konularında iç açıcı bir tablo sunmadı.  

'KADINLARA YÖNELİK BASKILAR ARTTI, MÜCADELE DORUK NOKTASINA ULAŞTI'

Öte yandan 2020 yılında erkek şiddeti de artmaya devam etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2018 yılında 440, 2019 yılında 474 ve 2020 yılının ilk 11 ayında 277 kadın cinayeti 162 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. 30 Aralık tarihinde ise aynı gün 4 kadın katledildi. Deyim yerindeyse ’her gün bir kadının öldürüldüğü’ Türkiye’de bu yıl kadın örgütleri için, kadınlara yönelik baskıların ağır, mücadelenin ise doruk noktasına ulaştığı bir yıl oldu.  

CANAN GÜLLÜ: COVİD-19’UN ŞİDDETE ETKİSİ YÜZDE 20

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’ye göre korona virüsü salgını, var olan eşitsizliği ve şiddeti körükledi. Covid-19’un şiddete etkisinin yüzde 20 civarlarında olduğuna dikkat çeken Güllü, pandemi dönemi artan eşitsizliği ve yoksulluğu da şu sözlerle anlattı: 
“Covid–19 ile birlikte acil yardım hattına mart- nisan ayında gelen psikolojik şiddetin yüzde 80, fiziksel şiddetin ise yüzde 78 artığına dair veriler var. Bu yılla beraber aslında Covid–19, artışın sebebi değil, artarak gelen bir durumun daha da artmasına neden olan bir süreç. Covid–19 kapsamında alınamayan önlemler nedeniyle ciddi şekilde artan bir şiddet yaşadık, yaşıyoruz.  Covid–19 pandemisi, kadın yoksulluğunun ve şiddetinin zirveye ulaştığı bir yıl oldu. Kadınlar ilk işten çıkarılanlar oldu, evde iş yükleri de bir o kadar arttı. Aynı dönemde baroların kapalı olması, yargının yargı dağıtmada cezasızlık noktasındaki bakış açısı, şiddeti tetikleyen nedenler olarak alt alta yazılan başlıklar oldu. Gördüğüm kadarıyla Covid-19’un şiddete yüzde 20 destekle arttığını söyleyebilirim. Şiddetin arttığını İçişleri Bakanı da kabul ediyor.“ 

2020’DE KADINLARIN MÜCADELE ALANI GENİŞLEDİ: KADINLAR SOKAĞA ÇIKTI 

Pandeminin yanı sıra 2020’de kadınların mücadele alanının genişlediğine dikkat çekerek, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin bu süreçte tartışmaya açıldığını belirten Canan Güllü şöyle devam etti:  

“İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’de artan şiddet oranına rağmen gündeme getirilmesi, yine aynı dönemde erken yaşta evliliklerin İnfaz Yasası içinde Meclis’ten geçirilmek istenmesi ve istismar faillerinin geçici süre de olsa tahliye edilmeleri bizlerin mücadele alanlarından birkaçıydı. Özellikle İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını siyasetten nemalanmak adına bazı kişi ve kurumların hareketi olarak değerlendiriyorum. Ağır basan kefenin tarafında kadın hareketiyle beraber Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nde imzayı çekmeyeceği taraftayım ben. Seçime kadar netleşmeyecek bir bakış açısıyla biz İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam edeceğiz. Kadın mücadelesinin yasaklara rağmen sokaklara taşmasının, aynı mücadelenin özel sektörü ve kurumları yanına almasına bu süreçte tanıklık ettik” dedi.  

'MESLEK ÖRGÜTLERİ İÇİNDE DE İFŞALAR BAŞLAYACAK'

Kadınların bu yıl ağır baskılara maruz kaldıklarını ancak birliktelikten doğan cesaretlerinin de güçlendiğini ifade eden Güllü, kadın cinayetlerine, taciz ve tecavüzlere sessiz kalınmadığını belirterek, şöyle konuştu:   

“Biz yıllardır yaşanılan tacizi, şiddeti kadınların ifşa etmesine dönük açıklamalar yapıyoruz. Kadınların taciz olaylarından sonra olayın üzerinden başarıyla geliyor olmaları, ayakta durarak bunu sorgulama bilinci oluşturmaları bizim için müthiş bir dönemin başlangıcıdır. Kadınlar artık kendilerine yapılanı ifşa ediyor. Ben bunun edebiyat dünyasındaki işbirlikleriyle yayınevlerinde bir anlamda yön bulacağını, daha sonra sanat ve meslek örgütleri içinde de ifşalara başlanacağına inanıyorum. Taciz vücudumuza yapışan bir kenedir, biz bu keneleri söküp atacağız. Erken yaşta evliliğin önüne set çekilmesi, kız çocuklarının okullaşmasını, nafakanın tamamen gündemden kalkmasını, kadın istihdamının artmasını 2021 yılında da konuşmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki yıllar, artık kadınların konuşacağı yıllar olacak.” 

'YENİ NORMALLE BİRLİKTE KADIN CİNAYETLERİ KATLANARAK ARTTI'

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim’e göre ise, 2020 yılı, pandeminin de etkisiyle bütün eşitsizliklerin derinleştiği, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açıldığı, kadın cinayetlerinin katlanarak artığı bir yıl olmasının yanında örgütlü mücadelenin de yükseldiği bir yıl oldu.  

Korona virüsünün insanların hayatlarını bambaşka şekillerde etkilediğini işaret ederek “Bu süreçte kadın cinayetinin arttığını” belirten Ataselim şunları söyledi:

“Pandemi döneminde virüsten korunmak için evlere kapanıldığında kadına yönelik şiddet görmezden gelindiği gibi, kadınlar en çok evlerinde öldürülmeye devam etti, potansiyel katileriyle bir arada yaşamak zorunda kaldı. Bizler, türlü yol ve yöntemlerle salgın döneminde kadınlar için şiddetten korunma kılavuzu yayınladık. Yeni normale geçilmesiyle kadın cinayetlerinin artacağını düşünüyorduk. Karantina döneminde kadınların büyük çoğunluğu haklarını kullanmayı ertelemişlerdi. Bu süreçte bize başvuran çok fazla kadın oldu. Aslında şiddet değil, kadınlar haklarını kullanmayı ertelemişlerdi. Nitekim yeni normalle birlikte kadın cinayetleri katlanarak arttı. 2020’nin ilk 11 ayında 277 kadın cinayeti 162 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti” dedi.  

'PANDEMİDE KADINLAR ÇALIŞMAK VE EVDE ÇOCUK BAKMAK ARASINDA TERCİHE ZORLANDI'

Pandeminin kadının iş yükünü de artırdığına vurgu yaparak, “kadınlar işleri ile evleri arasında tercihe zorlandı” diyen Ataselim, “Bu süreçte şiddet artarken kadınların yükü de artı. Çalışmak ve evde çocuklarına bakmak arasında tercih yapmak zorunda kaldı kadınlar. İlk fedakârlıkta bulunması gerekenler olarak kadınlar anlatıldı ve ilk işten kadınlar çıkarıldı. Korona virüsünün bir kadını öldürmek için bahaneye dönüştüğüne şahit olduk. “Virüs bulaştırdığını düşündüm, o yüzden saldırdım” diyen erkeği bile gördük. Bir hemşire arkadaşımızın çocuğunun velayetinin “mesleğinden” ötürü babaya verildiğini izledik. Gerekçe olarak da annenin çocuğa virüs bulaştırabileceği gösterildi. Bu sistem bir kadını çocuğu ile ekmek parası kazanmak arasında bir tercihe nasıl itebilir?” diye sordu 

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ UYGULATMAK İÇİN POLİTİK GÜÇ OLABİLİRİZ'

Tüm bunlar olurken toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açıldığını, ancak toplumun “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” diyerek bu tartışmaları geri püskürttüğünü kaydeden Fidan Ataselim, şöyle konuştu:   

“Hiç tesadüf değildir, kadınların hakları ne zaman tartışmaya açılsa kadınlar o zaman daha vahşice öldürüyor. Pınar Gültekin tam da bu tartışmaların ortasında öldürüldü ve yok edilmeye çalışıldı. Kadın cinayetlerini bir anda durduramayabiliriz; yolumuz uzun ama durdurmak için İstanbul Sözleşmesi’nin her bir maddesini uygulatmak için biz kadınlar önemli bir politik güç olabiliriz. Bunun için sistematik bir mücadele ortaya koymak zorundayız. Bunlar hayata geçmediği durumda Arjantin ve Meksika’daki adalet saraylarının, hükümet binalarının kadın cinayetleri sonrası nasıl ateşe verildiğini gördük. Gidişat bu ateşin tüm dünyayı sarmasına yol açabilir. Çok geç olmadan bütün kadınları örgütlü feminist bir mücadelenin öznesi olmaya davet ediyoruz.” 

'2021 YILI KADINLARIN UYANIŞ YILI OLACAK'

Geçtiğimiz yılı mücadelenin yükseldiği yıl olarak nitelendiren Fidan Ateselim, 2021 yılının ise kadınlar için uyanış yılı olmaya devam edeceğine dikkat çekerek, cezasızlığın hala kadın mücadelesi önünde önemli bir eksiklik olduğunu belirtti, şöyle devam etti:

“Bizler yüzlerce kadın cinayeti ve cinsel saldırı davası takip ettik ve 6284 sayısı yasanın etkin uygulanması için canla başla mücadele verdik. Bütün bu çabaların sonunda İçişleri Bakanlığı, kadın cinayetleriyle ilgili rapor yayımlamaya başladı ve bizler bunu mücadelemizle sağladık. Bakanlığın açıklamalarına göre Türkiye’de 245 konukevi olması gerekirken 32 konukevi var ve bunun 5 tanesi çalışır durumda değil. Daha 2020 bitmeden bir günde erkekler tarafından 4 kadın öldürüldü. Hala 6284’ü uygulamayan kolluk birimleriyle ilgili nasıl bir yaptırım uygulandığını bilmiyoruz. Cezasızlık devam ederken hala tecavüz zanlılarının, şüpheli kadın ölümlerindeki ’şüpheli ’ sıfatındaki erkeklerin tutuksuz yargılandığını görüyoruz. Bütün bunlar toplumda adalete olan inancın sarsılmasına yol açıyor. 2020, genç kadınların mücadelesinin yükseldiği bir yıl da oldu. 2020’yi geride bırakırken birkaç yıldır kadınların uyanış yıllarıydı. 2021’de de aynı şekilde olmaya devam edecek” ifadelerine yer verdi.  

Fotoğraf: Meltem Ulusoy / csgorselarsiv.org

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.