Antalya’da Pelikan yangını

GÜNDEM 08.08.2021 - 18:02, Güncelleme: 08.08.2021 - 18:02
 

Antalya’da Pelikan yangını

Başka bir ülkede ya da başka bir şehirde değil, her şey gözümüzün önünde, Antalya’da yaşandı. Başta orman emekçileri başta olmak üzere, el birliğiyle, yürek birliğiyle verilen mücadele ayakta alkışı fazlasıyla hak ediyor.

İdris Özyol- Başka bir ülkede ya da başka bir şehirde değil, her şey gözümüzün önünde, Antalya’da yaşandı. Başta orman emekçileri başta olmak üzere, el birliğiyle, yürek birliğiyle verilen mücadele ayakta alkışı fazlasıyla hak ediyor. Yangın bölgelerinde yaşanan başta koordinasyon olmak üzere, teçhizat, uçak, donanım sıkıntıları, alevlerin bir türlü durdurulamaması, bazı bölgelerin göz göre göre kaderine terk edilmesi herkesin malumu. Zaten AKP Genel Başkanı Erdoğan da “uçak, muçak yok” diyerek özetledi tabloyu. Devletin envanterinde bir tane bile yangın söndürme uçağı yok. Kullanılanlar da kiralık. İktidar, THK’yla geçmişten gelen husumetinden, bir Cumhuriyet kurumu olması nedeniyle duyduğu alerjiden dolayı, ülkenin ormanlarının yanması pahasına kılını kıpırdatmadı. Bunun yerine yurtdışından uçak kiralama derdine düşüldü. THK uçaklarının bakımı için verilecek paranın daha fazlası buralara harcandı. Halk, evi, tarlası, bağı, bahçesi, ahırı, hayvanı yanan vatandaş feryat figan… Muhalefetin vekilleri de öyle. Belediye başkanları keza…  Milas Belediye Başkanı anbean sesini duyurmaya çalıştı, gökyüzüne bakıp uçak bekledi, ‘göndereceğiz’ diye söz verdiler, göndermediler. Hatta “uçak geldi, görmedin mi?” diye kafa bile yaptılar başkanla. 10 günün sonunda gelinen nokta ise şudur: İktidar yanan ağaçların, evlerin, hayatların altında kaldı. Laf kalabalığı bunu değiştirmeyecek. İBAN dağıtırsan, yol kesilir Halk, sivil toplum örgütleri, sanatçılar, gönüllüler, belediye başkanları, milletvekilleri yangın yerlerinden seslerini yükselttiler Ankara’ya, saraya doğru. “Yanıyoruz” dedi insanlar, “yanıyoruz, kurtarın”. Onlarca lüks makam aracıyla Marmaris’e çıkarma yaptı iktidar. Yollar kapatıldı, itfaiye araçları, ambulanslar tören alayının geçişini beklemek zorunda kaldılar. Orman orada yanmaya devam etti o esnada. ‘Hazır ateş var, demlersiniz’ diye olsa gerek, çay fırlatıldı milletin kafasına. İktidarın kutuplaştırıcı, düşmanlaştıran, ırkçı, baskıcı, rijit, kendisi gibi olmayanı hain ilan eden söylemleri, beceriksizliğini ‘sabotaj’ iddialarıyla kapatma gayretiyle kışkırtılan birileri silahla yol kesip kimlik sordu, yabancı gördüğünü linç etmeye yeltendi. Devlet görevini yapmazsa, yapmamak bir yani, İBAN numarası verip para toplarsa vatandaş da kimlik sorar. Bu basit bir neden-sonuç ilişkisidir. Sahada devlet yok, ortalık resmen Teksas, sınırlar kevgir, halkın malına çöken çökene, fakat Emniyet, savcılık filan sanal alemde ‘düşman’ peşinde. Düşman kim? Devleti göreve çağıran… Hesap soran… Dayanışma çağrısı yapan… Mesela “TOMA’ları niye kullanmıyorsunuz kardeşim, askeri helikopterler niye yatıyor?” diye homurdanan herkes… Böyle çığlıklar başlayınca akıllarına gelip yapıyorlar, sonra da dönüp bunları gündeme getirenlere şarlıyorlar, hain ilan ediyorlar, sosyal medya hesaplarını dikizleyip soruşturma açıyorlar. Gerçeklikten kopmuş bir iktidarın sanal fantezilerine, evhamlarına, demagojisine esir olduk. Pelikan çetesi görev başında Söylenecek çok şey var, ama lafı fazla uzatmadan ‘söyleyenlerin’ başına neler geldiğine, karşımızda nasıl bir organizasyon olduğuna, yangına uçak gönderemeyen iktidarın, bölgede röportaj yapan, mesaj yazan, feryat eden herkesin peşine nasıl hafiye taktığına, tezgah kurduğuna Pelikan çetesinin nasıl iş gördüğüne geçelim. CHP milletvekili Rafet Zeybek’in peşinde yandaş medya dolaşıyor. Söylediklerini yayınlamak için değil, söylemediklerini ‘söyledi’ diye çarpıtmak için. Yangını, ağacı, ormanı, köylüyü, ağacı bırakıp, güya vatan hainlerinin yürüttüğü algı operasyonlarını teşhir edecekler. Zeybek de sinirleniyor, bağırıp çağırıyor. Olacak iş değil, ama zaten planlanan da sinirleri bozup isyan ettirmek. Sonra “vay efendim muhabirimiz saldırıya uğradı”. Onlarca gazeteci resmen saldırıya uğrarken, çeteler tarafından avlanırken, içeri atılırken sanki yeri göğü ayağa kaldırmış bu yiğitler de, bir milletvekilinin bağırması üzerine ‘saldırı’ diye yeri göğü inletiyorlar. Kim var operasyonun arkasında? Bizzat Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve ‘Pelikan çetesi’ diye bilinen yalı eşrafı. Aynı şekilde Çetin Osman Budak’ın da, diğer milletvekillerinin de peşine düşmüşler. Tabii belediye başkanlarının da… Hatta gazetecilerin, sokak röportajı yapan sosyal medya karakterlerinin… Antalya’nın bunlara karnı tok Bir tane video düştü mesela önüme. “Gel de inan” dedirten cinsten. Bir kadınla röportaj yapılıyor, “Yanıyoruz, kimse müdahale etmiyor” filan diyor kadın, iktidara saydırıyor. Ekranı ikiye bölüp bu röportajı altına ‘algı’ yazarak bir yanda vermişler, diğer yanda da ‘gerçek’ diye uzaktan yapılmış çekim var. İki çekim de aynı anda olmuş. Kadın yolda, arabasının yanında, kameraya konuşuyor. 200 metre kadar geride, yamacın üstünde de birileri ayrıca çekiyor. Fakat bu ikinci çekimi yapan o esnada kadının söylediklerini biliyor ve ona göre konuşuyor. Çok enteresan… Anlaşılan o ki hem çekim, hem de çekimin çekimi kurgu… Başka türlüsü teknik olarak mümkün değil ya da son derece teknolojik istihbarat cihazları kullanan tahminimizden daha derin bir operasyon yürütülüyor. Kadın ve kadınla röportaj yapan şahıs gözaltına alınıyor. Gazeteci aleminin tanıdığı birileri değil. Kerameti kendinden menkul tipler yani. Daha komiğini de gördüm. Günlerdir hasret kaldığımız, yağması için gökyüzüne bakıp durduğumuz yağmur nihayet dün yağdı. Millet göbek attı yağmuru görünce, sevindi, çünkü orman yangınları söndü bu sayede. Trollerden biri yağmur altında bir caddeyi çekmiş, sular akıyor yandan. Muhittin Böcek’e de, “Algı yapma, işini yap” diye seslenmiş. Niye? Çünkü Böcek, Gündoğmuş’ta isyan etmiş, “Millet yanıyor, uçuk gönderin, helikopter gönderin” diye seslenmişti iktidara. Yani su akan bir cadde bulup aklı sıra büyük bir skandal yakaladığını zanneden trol demek istiyor ki; “AKP’nin işine karışma, sen şu suları temizle”. Millet yağmur yağdı diye oh çekti, trolün derdine bakın! Tabii altına bir ton saydırmış Antalyalılar. Bu ucuz numaralar, bu organize çabalar, bu Pelikan kafası Antalyalılara işlemez kardeşim, elinize hortum alıp gidin birkaç ağaç söndürün.
Başka bir ülkede ya da başka bir şehirde değil, her şey gözümüzün önünde, Antalya’da yaşandı. Başta orman emekçileri başta olmak üzere, el birliğiyle, yürek birliğiyle verilen mücadele ayakta alkışı fazlasıyla hak ediyor.

İdris Özyol- Başka bir ülkede ya da başka bir şehirde değil, her şey gözümüzün önünde, Antalya’da yaşandı. Başta orman emekçileri başta olmak üzere, el birliğiyle, yürek birliğiyle verilen mücadele ayakta alkışı fazlasıyla hak ediyor. Yangın bölgelerinde yaşanan başta koordinasyon olmak üzere, teçhizat, uçak, donanım sıkıntıları, alevlerin bir türlü durdurulamaması, bazı bölgelerin göz göre göre kaderine terk edilmesi herkesin malumu. Zaten AKP Genel Başkanı Erdoğan da “uçak, muçak yok” diyerek özetledi tabloyu. Devletin envanterinde bir tane bile yangın söndürme uçağı yok. Kullanılanlar da kiralık. İktidar, THK’yla geçmişten gelen husumetinden, bir Cumhuriyet kurumu olması nedeniyle duyduğu alerjiden dolayı, ülkenin ormanlarının yanması pahasına kılını kıpırdatmadı. Bunun yerine yurtdışından uçak kiralama derdine düşüldü. THK uçaklarının bakımı için verilecek paranın daha fazlası buralara harcandı. Halk, evi, tarlası, bağı, bahçesi, ahırı, hayvanı yanan vatandaş feryat figan… Muhalefetin vekilleri de öyle. Belediye başkanları keza…  Milas Belediye Başkanı anbean sesini duyurmaya çalıştı, gökyüzüne bakıp uçak bekledi, ‘göndereceğiz’ diye söz verdiler, göndermediler. Hatta “uçak geldi, görmedin mi?” diye kafa bile yaptılar başkanla. 10 günün sonunda gelinen nokta ise şudur: İktidar yanan ağaçların, evlerin, hayatların altında kaldı. Laf kalabalığı bunu değiştirmeyecek.

İBAN dağıtırsan, yol kesilir

Halk, sivil toplum örgütleri, sanatçılar, gönüllüler, belediye başkanları, milletvekilleri yangın yerlerinden seslerini yükselttiler Ankara’ya, saraya doğru. “Yanıyoruz” dedi insanlar, “yanıyoruz, kurtarın”. Onlarca lüks makam aracıyla Marmaris’e çıkarma yaptı iktidar. Yollar kapatıldı, itfaiye araçları, ambulanslar tören alayının geçişini beklemek zorunda kaldılar. Orman orada yanmaya devam etti o esnada. ‘Hazır ateş var, demlersiniz’ diye olsa gerek, çay fırlatıldı milletin kafasına. İktidarın kutuplaştırıcı, düşmanlaştıran, ırkçı, baskıcı, rijit, kendisi gibi olmayanı hain ilan eden söylemleri, beceriksizliğini ‘sabotaj’ iddialarıyla kapatma gayretiyle kışkırtılan birileri silahla yol kesip kimlik sordu, yabancı gördüğünü linç etmeye yeltendi. Devlet görevini yapmazsa, yapmamak bir yani, İBAN numarası verip para toplarsa vatandaş da kimlik sorar. Bu basit bir neden-sonuç ilişkisidir. Sahada devlet yok, ortalık resmen Teksas, sınırlar kevgir, halkın malına çöken çökene, fakat Emniyet, savcılık filan sanal alemde ‘düşman’ peşinde. Düşman kim? Devleti göreve çağıran… Hesap soran… Dayanışma çağrısı yapan… Mesela “TOMA’ları niye kullanmıyorsunuz kardeşim, askeri helikopterler niye yatıyor?” diye homurdanan herkes… Böyle çığlıklar başlayınca akıllarına gelip yapıyorlar, sonra da dönüp bunları gündeme getirenlere şarlıyorlar, hain ilan ediyorlar, sosyal medya hesaplarını dikizleyip soruşturma açıyorlar. Gerçeklikten kopmuş bir iktidarın sanal fantezilerine, evhamlarına, demagojisine esir olduk.

Pelikan çetesi görev başında

Söylenecek çok şey var, ama lafı fazla uzatmadan ‘söyleyenlerin’ başına neler geldiğine, karşımızda nasıl bir organizasyon olduğuna, yangına uçak gönderemeyen iktidarın, bölgede röportaj yapan, mesaj yazan, feryat eden herkesin peşine nasıl hafiye taktığına, tezgah kurduğuna Pelikan çetesinin nasıl iş gördüğüne geçelim. CHP milletvekili Rafet Zeybek’in peşinde yandaş medya dolaşıyor. Söylediklerini yayınlamak için değil, söylemediklerini ‘söyledi’ diye çarpıtmak için. Yangını, ağacı, ormanı, köylüyü, ağacı bırakıp, güya vatan hainlerinin yürüttüğü algı operasyonlarını teşhir edecekler. Zeybek de sinirleniyor, bağırıp çağırıyor. Olacak iş değil, ama zaten planlanan da sinirleri bozup isyan ettirmek. Sonra “vay efendim muhabirimiz saldırıya uğradı”. Onlarca gazeteci resmen saldırıya uğrarken, çeteler tarafından avlanırken, içeri atılırken sanki yeri göğü ayağa kaldırmış bu yiğitler de, bir milletvekilinin bağırması üzerine ‘saldırı’ diye yeri göğü inletiyorlar. Kim var operasyonun arkasında? Bizzat Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve ‘Pelikan çetesi’ diye bilinen yalı eşrafı. Aynı şekilde Çetin Osman Budak’ın da, diğer milletvekillerinin de peşine düşmüşler. Tabii belediye başkanlarının da… Hatta gazetecilerin, sokak röportajı yapan sosyal medya karakterlerinin…

Antalya’nın bunlara karnı tok

Bir tane video düştü mesela önüme. “Gel de inan” dedirten cinsten. Bir kadınla röportaj yapılıyor, “Yanıyoruz, kimse müdahale etmiyor” filan diyor kadın, iktidara saydırıyor. Ekranı ikiye bölüp bu röportajı altına ‘algı’ yazarak bir yanda vermişler, diğer yanda da ‘gerçek’ diye uzaktan yapılmış çekim var. İki çekim de aynı anda olmuş. Kadın yolda, arabasının yanında, kameraya konuşuyor. 200 metre kadar geride, yamacın üstünde de birileri ayrıca çekiyor. Fakat bu ikinci çekimi yapan o esnada kadının söylediklerini biliyor ve ona göre konuşuyor. Çok enteresan… Anlaşılan o ki hem çekim, hem de çekimin çekimi kurgu… Başka türlüsü teknik olarak mümkün değil ya da son derece teknolojik istihbarat cihazları kullanan tahminimizden daha derin bir operasyon yürütülüyor. Kadın ve kadınla röportaj yapan şahıs gözaltına alınıyor. Gazeteci aleminin tanıdığı birileri değil. Kerameti kendinden menkul tipler yani. Daha komiğini de gördüm. Günlerdir hasret kaldığımız, yağması için gökyüzüne bakıp durduğumuz yağmur nihayet dün yağdı. Millet göbek attı yağmuru görünce, sevindi, çünkü orman yangınları söndü bu sayede. Trollerden biri yağmur altında bir caddeyi çekmiş, sular akıyor yandan. Muhittin Böcek’e de, “Algı yapma, işini yap” diye seslenmiş. Niye? Çünkü Böcek, Gündoğmuş’ta isyan etmiş, “Millet yanıyor, uçuk gönderin, helikopter gönderin” diye seslenmişti iktidara. Yani su akan bir cadde bulup aklı sıra büyük bir skandal yakaladığını zanneden trol demek istiyor ki; “AKP’nin işine karışma, sen şu suları temizle”. Millet yağmur yağdı diye oh çekti, trolün derdine bakın! Tabii altına bir ton saydırmış Antalyalılar. Bu ucuz numaralar, bu organize çabalar, bu Pelikan kafası Antalyalılara işlemez kardeşim, elinize hortum alıp gidin birkaç ağaç söndürün.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.