‘Avukatlara 2. dalga geliyor!’

SİYASET 06.09.2020 - 17:19, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:06
 

‘Avukatlara 2. dalga geliyor!’

Bir televizyon kanalına konuk olarak katılan Antalya Baro Başkanı Polat Balkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adlı yıl açılış töreninde yaptığı konuşmayı “Hukuka, avukatlara yapılan saldırının ikinci dalgasının geldiğini düşünüyorum” dedi.

haberimizvar.net-Artı TV’de Mustafa Sağlamer’in sunduğu Artı Hafta Sonu adlı programına konuk olan Antalya Baro Başkanı Polat Balkan, son dönemde yaşananları değerlendirdi. Programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adli yıl açılış konuşması dinlendikten sonra değerlendirmede bulunan Balkan, şunları söyledi: İKİTDAR KAYNAKLI SALDIRILAR  “Sayın Cumhurbaşkanı avukatlığa soyunuyor, savcılığa soyunuyor, yargıçlığa soyunuyor. Son zamanlarda ‘ülkedeki en büyük yargıç benim’ diyor. Aslında temelde şu var, özellikle Mayıs, Haziran, Temmuz aylarındaki süreçte çok yakından izledik. Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla bütün devlet kurumları hizaya geçti. Sayın Cumhurbaşkanın sözlerini bir talimat olarak aldı ve avukatlara avukatların örgüt gücü olan barolara çok yoğun bir şekilde siyasal iktidar kaynaklı saldırılarla karşılaştık. ADLİ AÇILIŞ TÖRENİ Sayın Cumhurbaşkanı’nın 1 Eylül’de adliyede açılış töreninde yaptığı konuşmalarda bu saldırının yeni bir halkası diye düşünüyorum ama temelde şu var! Siyasal iktidar, baroları susturmaya ve teslim almaya çalıştı biliyorsunuz. Ancak çoklu barolar düzenlemesiyle Türkiye Barolar Birliği delege yapısındaki kendilerine özgü düzenlemelerle kendileri açısından beklenen faydayı elde edemediler. Yaklaşık 50 bin avukatın olduğu İstanbul Barosu’nda bile aylardır çalışmalarına rağmen öncelikle kamu avukatlarını işleriyle, aşlarıyla tehdit etmelerine rağmen henüz aldığımız son bilgilere göre 1.250 bin civarında imza toplayabildiler, 2 bin sayısına ulaşamadılar. Ankara gibi yaklaşık 20 bin avukatın olduğu bir kentte bile her türlü baskıyı kurmalarına rağmen yaklaşık 250 imzayı anca toplayabildiler. Buradan çıkan temel sonuç şu: Paralel baroyu kuramadılar. Siyasal iktidar kendi baskılarıyla, dayatmalarına ve parmak çoğunluğuna rağmen apar topar avukatlardan kaçırarak, avukatlara rağmen, halka rağmen çıkarttıkları bu düzenlemenin altında kaldı. Beklenen faydayı elde edemedi çünkü biz elimizden gelen mücadeleyi gösterdik. Halka da bu derdimizi anlattığımızı düşünüyorum.  Avukat meslektaşlar çok duyarlı davrandı. Dolayısıyla bu proje elinde kaldı, siyasal iktidarın. Tabi yeni bir dalga bekliyorduk. Yeni bir dalganın işaret fişeğini daha önceden verilmeye başlamıştı. Burada tam 238 gün boyunca adil yargılanma talebinde bulunduğu için önce açık grevine başlayan ardından ölüm orucuna başlayan ve ardından ne yazık ki 238. gününde adil yargılanma hakkı ihlal edilen, daha da temelde insan haklarının çekirdeği olan yaşam hakkı ihlali bana göre devlet tarafından ihlal edilen Ebru Timtik’in ölümünün ardından yaşananlar üzerinden çoklu baro ile elde edilemeyen faydayı elde etmek için yeni saldırı dalgası başlattı, Cumhurbaşkanı öncülüğünde siyasal iktidar. DAHA TEHLİKELİ DALGA Yalnız bu saldırı dalgası diğerinkinden farklı gözüküyor, daha tehlikeli gözüküyor. Siyasi iktidar bize diyor ki; ya bizim istediğimiz gibi avukatlık yaparsınız, bizim istediğimiz çerçevede, bizim istediğimiz kategoride avukatlık yaparsınız, bizim çizdiğimiz çizgilerin dışına çıkarsanız sizin mesleğinizi elinizden alırız, sizi terörle ilişkilendiririz, başınıza da her türlü belayı açarız diyor. Bunu yapabilecek güçteler ama durum tehlikelidir. Biliyorsunuz cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir siyasal iktidar yargıda AKP kadar örgütlenmemiş, özellikle 15 Temmuz darbesinin ardından geçen yaklaşık 4 yıllık süreçte 10 binin üzerinde savcı ve yargıç örgütlenmesi yaptı, siyasal iktidar. İstemediği bir sonuç çıktığında savcıları canından bezdiriyorlar. Bu kararları veren yargıçlara soruşturma başlatıyorlar, sürgün ediyorlar. Dolayısıyla yargı dediğimiz devlete meşrutiyet bir yargı kazandıran yapıyı iki bileşenini savcıları ve yargıçları kendisine bağlı ve kendi tarafına bağlayan siyasal iktidar yargının tek kurucusunun bir sivil ayağı olan yurttaşların adil yargılanma savunma hakları ve güvencesi olan ve hiçbir zaman susturulamayan kesintisi olmayan bütün siyasal iktidara karşı boyun eğmeden halkın yanında ve halkın yararına mücadele eden avukatları da susturmaya çalışıyor. Susturamadılar! Susturamazlar da tarihten böyle biliriz. Bu yöntemleri geçerli olsaydı Hitler faşizmi yaşıyor olurdu. Herkesin aklını başına toplamasını öneririm. Avukatlar tarih boyunca susmadılar, hiçbir güç de susturmaya yetmez. Bizi terörle ilişkilendirerek, suça bulaştırarak mesleğimizi elimizden almaya çalışmak ne kimsenin hakkı, ne de kimsenin haddi! Buna asla sessiz kalmayız.” AYTAÇ ÜNSAL’LA İLGİLİ YARGITAY KARARI Sağlamer’in “Aytaç Ünsal’ın Yargıtay tarafından iyileşene kadar tahliye karar verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise Balkan şu yanıtı verdi: “Aytaç’ın sağlık gerekçesiyle tahliyesine karar verilmesi bağımsız yargının devlet kararı olarak değerlendiriyorum.  Ebru yaşatılabilirdi. Biz o davaları başından beri izledik. O davadan yargılanan kişiler mahkemeden tahliye edildiler. Fakat aynı mahkeme heyeti aynı kişiler hakkında 24 saat geçmeden tutuklama emri çıkartıldı ve ardından tutuklandılar ve ardından o mahkeme heyeti dağıtıldı. O davada yapılan hatalar akademik tezlere konu olacak nitelikte.  Örneğin Selçuk Koza’nın savunmasını dün gibi hatırlıyorum 20 kalem evrakta sahtecilik iddiasında bulundu bunların hiç biri çürütülmedi. Bu en basit hukuk kuralına aykırı bu bile uygulanmadı. Sanıklara son sözleri sorulmadı. Hukukun en temelleri bile o davada yok sayıldı, çiğnendi. Çünkü o yargılamayı yapan sonradan oluşturulan mahkeme heyeti ve sanıkları hakkında hüküm koyan heyet aslında operasyon heyetiydi. Siyasal iktidarın talimatın tetikçisi gibiydi. Bu açık gözle görülür bir gerçek ki, inanılır gibi değil! ADİL YARGILANMA TALEBİ Meslektaşlarımız sadece adil yargılanma talebinde bulundular davanın içeriğine söylenen bir söz yok, usulü işletin bütün insanlar için geçerli olman adil yargılanma hakkını talep ediyoruz. Bu bir adalet çığlığıdır bu yerine getirmek zorundasınız çünkü bizim anayasamızda hukuk devleti yazıyor dedik. Fakat herkes üç maymunu oynadı. Körler, sağırlar, dilsizler. Çok mücadele ettik ama maalesef ki göz göre göre bir insanı kaybettik. Yükselen kamuoyu tepkisi üzerine bu kez Yargıtay 16. Ceza dairesi harekete geçti. Adli Tıp Kurumu’nun bir ay önce verilmiş cezaevinde kalması sakıncalıdır kararına rağmen bunu görmezden geldiler. Aytaç’la ilgili tahliye kararı verdiler. Bu kamuoyunun tepkisi sonucuydu diye düşünüyorum. “ HABER ENGELLEME Programın son sorusu ise şu oldu: “Sayın Balkan, haber yasaklama ile neyi engelleyebilirler? Şeyhin cinsel istismar suçu ile haber yapılması yasaklandı.” Balkan, “Ne yazık ki AKP iktidarı bulaştığı suçların üzerini kapatmaya çalışıyor. Bu yayın yasaklarının altında yatan temel nedende şu; kendi geçmişini kapatmak, örtmek istiyor. Kendi geçmişiyle yüzleşmek istemiyor çünkü yüzleşirse çocuk istismarı, kadın cinayetleri şiddetler bu toplumda yaşanan tüm insanlık dışı suçların siyasal ve sosyolojik sorumluluğundan en tepede geleni AKP’de simgeleşen siyasal anlayıştır, ne yazık ki! Sosyal medyaya getirilen yasaklarla kendi geçmişlerini silmek istiyorlar. Kendi bulaştıkları işlerin bilinmesini kendi suçlarının görünmemesini istiyorlar. Halkın en temel hakkı olan bilgi alma hakkına yönelik bir saldırıdır. Aslında bu tarikatlarda cemaatlerde yaşanan olaylar yeni bir durum değil hep yaşanıyor. Bu sadece buzdağının görülen yüzü… Tarikatlar ve cemaatler siyasi bir koruma altında ne yazık ki. Üzerindeki koruma kalkanı bir yandan da cezasızlık politikası ortadan kalkmadıkça insanlık dışı suçlar devam edecek gibi duruyor ve bence sorumlusu AKP iktidarıdır.” dedi. 
Bir televizyon kanalına konuk olarak katılan Antalya Baro Başkanı Polat Balkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adlı yıl açılış töreninde yaptığı konuşmayı “Hukuka, avukatlara yapılan saldırının ikinci dalgasının geldiğini düşünüyorum” dedi.

haberimizvar.net-Artı TV’de Mustafa Sağlamer’in sunduğu Artı Hafta Sonu adlı programına konuk olan Antalya Baro Başkanı Polat Balkan, son dönemde yaşananları değerlendirdi. Programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adli yıl açılış konuşması dinlendikten sonra değerlendirmede bulunan Balkan, şunları söyledi:

İKİTDAR KAYNAKLI SALDIRILAR

 “Sayın Cumhurbaşkanı avukatlığa soyunuyor, savcılığa soyunuyor, yargıçlığa soyunuyor. Son zamanlarda ‘ülkedeki en büyük yargıç benim’ diyor. Aslında temelde şu var, özellikle Mayıs, Haziran, Temmuz aylarındaki süreçte çok yakından izledik. Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla bütün devlet kurumları hizaya geçti. Sayın Cumhurbaşkanın sözlerini bir talimat olarak aldı ve avukatlara avukatların örgüt gücü olan barolara çok yoğun bir şekilde siyasal iktidar kaynaklı saldırılarla karşılaştık.

ADLİ AÇILIŞ TÖRENİ

Sayın Cumhurbaşkanı’nın 1 Eylül’de adliyede açılış töreninde yaptığı konuşmalarda bu saldırının yeni bir halkası diye düşünüyorum ama temelde şu var! Siyasal iktidar, baroları susturmaya ve teslim almaya çalıştı biliyorsunuz. Ancak çoklu barolar düzenlemesiyle Türkiye Barolar Birliği delege yapısındaki kendilerine özgü düzenlemelerle kendileri açısından beklenen faydayı elde edemediler. Yaklaşık 50 bin avukatın olduğu İstanbul Barosu’nda bile aylardır çalışmalarına rağmen öncelikle kamu avukatlarını işleriyle, aşlarıyla tehdit etmelerine rağmen henüz aldığımız son bilgilere göre 1.250 bin civarında imza toplayabildiler, 2 bin sayısına ulaşamadılar. Ankara gibi yaklaşık 20 bin avukatın olduğu bir kentte bile her türlü baskıyı kurmalarına rağmen yaklaşık 250 imzayı anca toplayabildiler. Buradan çıkan temel sonuç şu: Paralel baroyu kuramadılar. Siyasal iktidar kendi baskılarıyla, dayatmalarına ve parmak çoğunluğuna rağmen apar topar avukatlardan kaçırarak, avukatlara rağmen, halka rağmen çıkarttıkları bu düzenlemenin altında kaldı. Beklenen faydayı elde edemedi çünkü biz elimizden gelen mücadeleyi gösterdik. Halka da bu derdimizi anlattığımızı düşünüyorum.  Avukat meslektaşlar çok duyarlı davrandı. Dolayısıyla bu proje elinde kaldı, siyasal iktidarın. Tabi yeni bir dalga bekliyorduk. Yeni bir dalganın işaret fişeğini daha önceden verilmeye başlamıştı. Burada tam 238 gün boyunca adil yargılanma talebinde bulunduğu için önce açık grevine başlayan ardından ölüm orucuna başlayan ve ardından ne yazık ki 238. gününde adil yargılanma hakkı ihlal edilen, daha da temelde insan haklarının çekirdeği olan yaşam hakkı ihlali bana göre devlet tarafından ihlal edilen Ebru Timtik’in ölümünün ardından yaşananlar üzerinden çoklu baro ile elde edilemeyen faydayı elde etmek için yeni saldırı dalgası başlattı, Cumhurbaşkanı öncülüğünde siyasal iktidar.

DAHA TEHLİKELİ DALGA

Yalnız bu saldırı dalgası diğerinkinden farklı gözüküyor, daha tehlikeli gözüküyor. Siyasi iktidar bize diyor ki; ya bizim istediğimiz gibi avukatlık yaparsınız, bizim istediğimiz çerçevede, bizim istediğimiz kategoride avukatlık yaparsınız, bizim çizdiğimiz çizgilerin dışına çıkarsanız sizin mesleğinizi elinizden alırız, sizi terörle ilişkilendiririz, başınıza da her türlü belayı açarız diyor. Bunu yapabilecek güçteler ama durum tehlikelidir. Biliyorsunuz cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir siyasal iktidar yargıda AKP kadar örgütlenmemiş, özellikle 15 Temmuz darbesinin ardından geçen yaklaşık 4 yıllık süreçte 10 binin üzerinde savcı ve yargıç örgütlenmesi yaptı, siyasal iktidar. İstemediği bir sonuç çıktığında savcıları canından bezdiriyorlar. Bu kararları veren yargıçlara soruşturma başlatıyorlar, sürgün ediyorlar. Dolayısıyla yargı dediğimiz devlete meşrutiyet bir yargı kazandıran yapıyı iki bileşenini savcıları ve yargıçları kendisine bağlı ve kendi tarafına bağlayan siyasal iktidar yargının tek kurucusunun bir sivil ayağı olan yurttaşların adil yargılanma savunma hakları ve güvencesi olan ve hiçbir zaman susturulamayan kesintisi olmayan bütün siyasal iktidara karşı boyun eğmeden halkın yanında ve halkın yararına mücadele eden avukatları da susturmaya çalışıyor. Susturamadılar! Susturamazlar da tarihten böyle biliriz. Bu yöntemleri geçerli olsaydı Hitler faşizmi yaşıyor olurdu. Herkesin aklını başına toplamasını öneririm. Avukatlar tarih boyunca susmadılar, hiçbir güç de susturmaya yetmez. Bizi terörle ilişkilendirerek, suça bulaştırarak mesleğimizi elimizden almaya çalışmak ne kimsenin hakkı, ne de kimsenin haddi! Buna asla sessiz kalmayız.”

AYTAÇ ÜNSAL’LA İLGİLİ YARGITAY KARARI

Sağlamer’in “Aytaç Ünsal’ın Yargıtay tarafından iyileşene kadar tahliye karar verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise Balkan şu yanıtı verdi: “Aytaç’ın sağlık gerekçesiyle tahliyesine karar verilmesi bağımsız yargının devlet kararı olarak değerlendiriyorum.  Ebru yaşatılabilirdi. Biz o davaları başından beri izledik. O davadan yargılanan kişiler mahkemeden tahliye edildiler. Fakat aynı mahkeme heyeti aynı kişiler hakkında 24 saat geçmeden tutuklama emri çıkartıldı ve ardından tutuklandılar ve ardından o mahkeme heyeti dağıtıldı. O davada yapılan hatalar akademik tezlere konu olacak nitelikte.  Örneğin Selçuk Koza’nın savunmasını dün gibi hatırlıyorum 20 kalem evrakta sahtecilik iddiasında bulundu bunların hiç biri çürütülmedi. Bu en basit hukuk kuralına aykırı bu bile uygulanmadı. Sanıklara son sözleri sorulmadı. Hukukun en temelleri bile o davada yok sayıldı, çiğnendi. Çünkü o yargılamayı yapan sonradan oluşturulan mahkeme heyeti ve sanıkları hakkında hüküm koyan heyet aslında operasyon heyetiydi. Siyasal iktidarın talimatın tetikçisi gibiydi. Bu açık gözle görülür bir gerçek ki, inanılır gibi değil!

ADİL YARGILANMA TALEBİ

Meslektaşlarımız sadece adil yargılanma talebinde bulundular davanın içeriğine söylenen bir söz yok, usulü işletin bütün insanlar için geçerli olman adil yargılanma hakkını talep ediyoruz. Bu bir adalet çığlığıdır bu yerine getirmek zorundasınız çünkü bizim anayasamızda hukuk devleti yazıyor dedik. Fakat herkes üç maymunu oynadı. Körler, sağırlar, dilsizler. Çok mücadele ettik ama maalesef ki göz göre göre bir insanı kaybettik. Yükselen kamuoyu tepkisi üzerine bu kez Yargıtay 16. Ceza dairesi harekete geçti. Adli Tıp Kurumu’nun bir ay önce verilmiş cezaevinde kalması sakıncalıdır kararına rağmen bunu görmezden geldiler. Aytaç’la ilgili tahliye kararı verdiler. Bu kamuoyunun tepkisi sonucuydu diye düşünüyorum. “

HABER ENGELLEME

Programın son sorusu ise şu oldu: “Sayın Balkan, haber yasaklama ile neyi engelleyebilirler? Şeyhin cinsel istismar suçu ile haber yapılması yasaklandı.” Balkan, “Ne yazık ki AKP iktidarı bulaştığı suçların üzerini kapatmaya çalışıyor. Bu yayın yasaklarının altında yatan temel nedende şu; kendi geçmişini kapatmak, örtmek istiyor. Kendi geçmişiyle yüzleşmek istemiyor çünkü yüzleşirse çocuk istismarı, kadın cinayetleri şiddetler bu toplumda yaşanan tüm insanlık dışı suçların siyasal ve sosyolojik sorumluluğundan en tepede geleni AKP’de simgeleşen siyasal anlayıştır, ne yazık ki! Sosyal medyaya getirilen yasaklarla kendi geçmişlerini silmek istiyorlar. Kendi bulaştıkları işlerin bilinmesini kendi suçlarının görünmemesini istiyorlar. Halkın en temel hakkı olan bilgi alma hakkına yönelik bir saldırıdır. Aslında bu tarikatlarda cemaatlerde yaşanan olaylar yeni bir durum değil hep yaşanıyor. Bu sadece buzdağının görülen yüzü… Tarikatlar ve cemaatler siyasi bir koruma altında ne yazık ki. Üzerindeki koruma kalkanı bir yandan da cezasızlık politikası ortadan kalkmadıkça insanlık dışı suçlar devam edecek gibi duruyor ve bence sorumlusu AKP iktidarıdır.” dedi. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.