Ben de Z kuşağıyım

GÜNDEM 20.12.2021 - 12:21, Güncelleme: 20.12.2021 - 12:21
 

Ben de Z kuşağıyım

Siyaset bilimciler, kamuoyu araştırmacıları, sosyologlar, gazeteci tayfası filan bir süredir, ‘Z kuşağı’ adını verdikleri tılsımlı bir kavram üzerinden analiz yarıştırıyor. Aslında 2012 yılında Amerikalıların koyduğu bir isim bu. Bize daha yeni geldi. Amerikalılar seviyor böyle şeyleri. Daha doğrusu kitleleri, sınıfları, halkı örgütlü siyasetten kopartmak, kompartımanlara bölmek, bireysel siyasetin, ‘kendini kurtaran kaptan’ anlayışının yalnızlığına terk etmek yeni bir durum değil. Örneğin bize de, yani 1965-80 arasında doğanlara da X kuşağı denmişti. Oysa biz kendimizi 68 Kuşağı’nın, yani dünyayı değiştirmek isteyen kahramanların devamı olarak gördük, görmeye de devam ediyoruz. Bize X kuşağı dendiğinden haberimiz bile olmadı. Eğer olsaydı, o cümleleri muhtemelen bu tarif yapanların kafasına vururduk. Çünkü ‘siz bilmem ne kuşağısınız’ diye parmakla gösterilmek kimsenin hoşuna gitmez.   Bilim sosu dökülmüş palavra   İnsan olma mücadelesi ve özgürlük refleksi bir yüzyıldan diğerine, bir kuşaktan ötekine,  anneden oğula, ustadan çırağa aktarılan bir gelenektir. Toplumu onar yıllık ayrı kompartımanlara bölüp, kuşaklar arasındaki bağı, anneyle oğul arasındaki çizgiyi kopartmak bu geleneği kırmanın, bozmanın, zayıflatmanın en sinsi yolu… Üzerine bilim sosu dökülmüş bir senaryo… Tabii senaryonun niyeti bununla da sınırlı değil. Toplumu kompartımanlara ayırıp gelenek aktarımını kırdığı gibi, aynı zamanda örgütlenme bilinci ve ihtiyacını da yok ediyor. Nasıl mı? Z kuşağının ayrı bir dili ve ayrı bir dünya algısı olduğu pompalanarak kuşakların birbirinden devraldığı örgütlenme güdüsü geçersiz hale getiriliyor. Siyasi yapılar bu kuşağa özgü bir söylem geliştirmeye, dil üretmeye çalışıyor. Yani siyasetin kendini tercüme etmesi isteniyor. Bu dili üreten, Z kuşağına hitap etmeyi, yakalamayı başaran kazanır iddiasıyla siyasi aktörler ve dolayısıyla siyaset, bir sosyal medya diline, internet ağzına hapsediliyor. Böylece siyasetle gençlik arasındaki organik bağ koparılıyor. Üstelik bu bağ sadece son zamanların değil, yüzlerce, binlerce yılın bağıdır. O yüzden gelenek diyoruz.   Siyaset sokaktan koparılamaz   Sonuçta, “orada bir köy var uzakta” misali, “orada bir Z kuşağı var uzakta” diye özetlenebilecek bir yamulma, bir tuzak, bir tembellikle karşı karşıyayız. Bu siyasi tembellik bir sürü danışmanın, araştırmacının, sözüm ona siyaset bilimcinin işine geliyor. Onlara ekmek çıkıyor çünkü. Örgütlerin yerini sözde bilirkişiler, kerameti kendinden menkul tipler, ne idiği belirsiz uzmanlar, fenomenler, troller filan alıyor. Mahalleden, sokaktan, kahveden, okuldan, dernekten geri çekilen siyaset Z kuşağının peşine düşüp bilgisayar kamerasıyla seçmen avlamaya çalışıyor. Peki Z kuşağı diye nevi şahsına münhasır bir kuşak var mı? Yok… Niye yok? Çünkü bu kuşağı önceki kuşaklardan ayıracak temel bir sıkıntı, elzem bir problem, hayat ve dünya karşısında onları tek bir cephe gibi dizecek bir ruh, bir isyan, bir manzara yok ortada. Z kuşağının temel gerekçesi dijital teknolojiye bağlanıyor. Oysa tarih boyunca her yeni teknoloji, hatta yontma taştan cilalı taşa geçmek bile insanlığı bir adım öteye taşımış, yaşam koşullarını farklılaştırmıştır. Hep ileriye doğru olan bir gelişmeden, bir yürüyüşten bahsediyoruz yani… Dijital çağın içine doğan bir kuşağın da geriye ilişkin, eski dünyaya yönelik bir özlemi zaten olamaz. Bu diyalektiğe aykırı bir durum olur. Bir diğer argüman da bu kuşağın önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanacak olması. Z kuşağı denilen kuşağın bir bölümü zaten son seçimlerde oy kullandı. Bu bir yana, her seçimde ilk kez oy kullanacak bir kitle zaten vardır. Yani bu tabloyla ilk kez karşılaşmıyoruz. Özetlersek, her iki argüman da çok özel bir kuşağı işaret etmiyor. Tam aksine uyduruk, kafa karıştırıcı, gerçek siyaseti boğmaya yönelik bir çabanın ürünü olduğu anlaşılıyor.   Gençlik kolları ne işe yarıyor?   Bütün bu hengame içinde gençlik ne durumda? Şimdi oraya gelelim… Ben bir üniversite öğrencisiyim ve yapacağım yorumlar, aktaracağım bilgiler masa başında üretilmiş tezler değil, bizzat sahadan gözlemlerdir. Yani Z kuşağı diye kafamızı ütüledikleri o gençlerin içindeyim, birlikte derslere giriyor, kantinde çay yudumluyor, yemekhanede çorba kaşıklıyorum. Fakat oturdukları yerde süslü cümleler üreten o araştırmacıların, siyaset bilimcilerin, sosyologların, şunun bunun anlattığı Z kuşağıyla ben karşılaşmadım. Tüm aksine benim gençlik yıllarımla aşağı yukarı aynı sıkıntıları yaşayan, aynı şeyleri dert eden, aynı kaygıları taşıyan gençler dolaşıyor ortalıkta. Peki Z kuşağını diline pelesenk yapmış siyaset oralarda dolaşıyor mu? Yazı boyunca anlatmaya çalıştığımız şey tam da bu işte: Bu gençleri dert ediyormuş gibi görünen siyaset sahada yok. Çok pratik bir örnek vereyim: Konyaaltı Belediyesi üniversite yakınlarına bir gençlik merkezi açtı. Bedava çay, bedava internet, dersini çalış, kitabını oku, arkadaşlarınla sohbet et. Yani belediyelerin bir çabası var. Fakat öğrencileri kim taşıyacak oraya? Belediyenin bu çabasını kim anlatacak? Partinin gençlik kolları… Var mı böyle bir gençlik kolları? Yok… Sıkıntı burada zaten… Z kuşağı geyikleri üretmek yerine bütün partilerin şu ‘Gençlik Kolları’ denilen hantal yapıları, üç-beş kişinin arasında dönen şirketleri gözden geçirmesi lazım. Belediyelere çökmek gençlik çalışması değildir. Üniversitede olmayı bile beceremeyen bir gençlik kollarının ipini çekin gitsin. Orada olmayı başaramayan zaten hayatın hiçbir alanında varlık gösteremez.

Siyaset bilimciler, kamuoyu araştırmacıları, sosyologlar, gazeteci tayfası filan bir süredir, ‘Z kuşağı’ adını verdikleri tılsımlı bir kavram üzerinden analiz yarıştırıyor. Aslında 2012 yılında Amerikalıların koyduğu bir isim bu. Bize daha yeni geldi. Amerikalılar seviyor böyle şeyleri. Daha doğrusu kitleleri, sınıfları, halkı örgütlü siyasetten kopartmak, kompartımanlara bölmek, bireysel siyasetin, ‘kendini kurtaran kaptan’ anlayışının yalnızlığına terk etmek yeni bir durum değil. Örneğin bize de, yani 1965-80 arasında doğanlara da X kuşağı denmişti. Oysa biz kendimizi 68 Kuşağı’nın, yani dünyayı değiştirmek isteyen kahramanların devamı olarak gördük, görmeye de devam ediyoruz. Bize X kuşağı dendiğinden haberimiz bile olmadı. Eğer olsaydı, o cümleleri muhtemelen bu tarif yapanların kafasına vururduk. Çünkü ‘siz bilmem ne kuşağısınız’ diye parmakla gösterilmek kimsenin hoşuna gitmez.

 

Bilim sosu dökülmüş palavra

 

İnsan olma mücadelesi ve özgürlük refleksi bir yüzyıldan diğerine, bir kuşaktan ötekine,  anneden oğula, ustadan çırağa aktarılan bir gelenektir. Toplumu onar yıllık ayrı kompartımanlara bölüp, kuşaklar arasındaki bağı, anneyle oğul arasındaki çizgiyi kopartmak bu geleneği kırmanın, bozmanın, zayıflatmanın en sinsi yolu… Üzerine bilim sosu dökülmüş bir senaryo… Tabii senaryonun niyeti bununla da sınırlı değil. Toplumu kompartımanlara ayırıp gelenek aktarımını kırdığı gibi, aynı zamanda örgütlenme bilinci ve ihtiyacını da yok ediyor. Nasıl mı? Z kuşağının ayrı bir dili ve ayrı bir dünya algısı olduğu pompalanarak kuşakların birbirinden devraldığı örgütlenme güdüsü geçersiz hale getiriliyor. Siyasi yapılar bu kuşağa özgü bir söylem geliştirmeye, dil üretmeye çalışıyor. Yani siyasetin kendini tercüme etmesi isteniyor. Bu dili üreten, Z kuşağına hitap etmeyi, yakalamayı başaran kazanır iddiasıyla siyasi aktörler ve dolayısıyla siyaset, bir sosyal medya diline, internet ağzına hapsediliyor. Böylece siyasetle gençlik arasındaki organik bağ koparılıyor. Üstelik bu bağ sadece son zamanların değil, yüzlerce, binlerce yılın bağıdır. O yüzden gelenek diyoruz.

 

Siyaset sokaktan koparılamaz

 

Sonuçta, “orada bir köy var uzakta” misali, “orada bir Z kuşağı var uzakta” diye özetlenebilecek bir yamulma, bir tuzak, bir tembellikle karşı karşıyayız. Bu siyasi tembellik bir sürü danışmanın, araştırmacının, sözüm ona siyaset bilimcinin işine geliyor. Onlara ekmek çıkıyor çünkü. Örgütlerin yerini sözde bilirkişiler, kerameti kendinden menkul tipler, ne idiği belirsiz uzmanlar, fenomenler, troller filan alıyor. Mahalleden, sokaktan, kahveden, okuldan, dernekten geri çekilen siyaset Z kuşağının peşine düşüp bilgisayar kamerasıyla seçmen avlamaya çalışıyor. Peki Z kuşağı diye nevi şahsına münhasır bir kuşak var mı? Yok… Niye yok? Çünkü bu kuşağı önceki kuşaklardan ayıracak temel bir sıkıntı, elzem bir problem, hayat ve dünya karşısında onları tek bir cephe gibi dizecek bir ruh, bir isyan, bir manzara yok ortada. Z kuşağının temel gerekçesi dijital teknolojiye bağlanıyor. Oysa tarih boyunca her yeni teknoloji, hatta yontma taştan cilalı taşa geçmek bile insanlığı bir adım öteye taşımış, yaşam koşullarını farklılaştırmıştır. Hep ileriye doğru olan bir gelişmeden, bir yürüyüşten bahsediyoruz yani… Dijital çağın içine doğan bir kuşağın da geriye ilişkin, eski dünyaya yönelik bir özlemi zaten olamaz. Bu diyalektiğe aykırı bir durum olur. Bir diğer argüman da bu kuşağın önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanacak olması. Z kuşağı denilen kuşağın bir bölümü zaten son seçimlerde oy kullandı. Bu bir yana, her seçimde ilk kez oy kullanacak bir kitle zaten vardır. Yani bu tabloyla ilk kez karşılaşmıyoruz. Özetlersek, her iki argüman da çok özel bir kuşağı işaret etmiyor. Tam aksine uyduruk, kafa karıştırıcı, gerçek siyaseti boğmaya yönelik bir çabanın ürünü olduğu anlaşılıyor.

 

Gençlik kolları ne işe yarıyor?

 

Bütün bu hengame içinde gençlik ne durumda? Şimdi oraya gelelim… Ben bir üniversite öğrencisiyim ve yapacağım yorumlar, aktaracağım bilgiler masa başında üretilmiş tezler değil, bizzat sahadan gözlemlerdir. Yani Z kuşağı diye kafamızı ütüledikleri o gençlerin içindeyim, birlikte derslere giriyor, kantinde çay yudumluyor, yemekhanede çorba kaşıklıyorum. Fakat oturdukları yerde süslü cümleler üreten o araştırmacıların, siyaset bilimcilerin, sosyologların, şunun bunun anlattığı Z kuşağıyla ben karşılaşmadım. Tüm aksine benim gençlik yıllarımla aşağı yukarı aynı sıkıntıları yaşayan, aynı şeyleri dert eden, aynı kaygıları taşıyan gençler dolaşıyor ortalıkta. Peki Z kuşağını diline pelesenk yapmış siyaset oralarda dolaşıyor mu? Yazı boyunca anlatmaya çalıştığımız şey tam da bu işte: Bu gençleri dert ediyormuş gibi görünen siyaset sahada yok. Çok pratik bir örnek vereyim: Konyaaltı Belediyesi üniversite yakınlarına bir gençlik merkezi açtı. Bedava çay, bedava internet, dersini çalış, kitabını oku, arkadaşlarınla sohbet et. Yani belediyelerin bir çabası var. Fakat öğrencileri kim taşıyacak oraya? Belediyenin bu çabasını kim anlatacak? Partinin gençlik kolları… Var mı böyle bir gençlik kolları? Yok… Sıkıntı burada zaten… Z kuşağı geyikleri üretmek yerine bütün partilerin şu ‘Gençlik Kolları’ denilen hantal yapıları, üç-beş kişinin arasında dönen şirketleri gözden geçirmesi lazım. Belediyelere çökmek gençlik çalışması değildir. Üniversitede olmayı bile beceremeyen bir gençlik kollarının ipini çekin gitsin. Orada olmayı başaramayan zaten hayatın hiçbir alanında varlık gösteremez.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (2 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
bekir bülend özsoy
(21.12.2021 08:55 - #72342)
sevgili İdris, kendini çok özletme lütfen. yukarda ki gibi harika yazılarına devam et.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
ATİ
(22.12.2021 12:05 - #72344)
SİYASETE NERDEN BAKILDIĞINA BAKMAK LAZIM.BEKLENTİ İÇİNDE OLANLAR NE BEKLEDİĞİNİ VE SADECE ŞAHSİ BEKLENTİLERE CEVAP ARAYANLAR.ÜLKE VE GELECEK İÇİN BAKAMAYANLAR HALKINI BİLİNÇLENDİREMEYENLER .SİYASET AMAÇTAN ÇIKIP SADECE ARAÇOLMUŞTUR .ASLINDA DERİN MEVZU.OLAYA EN DERİNDEN BAKMAYIP BİLİNÇLİ SİYASET YAPAMAYANLARDAN SORMAK LAZIM HESABI.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.