Eğitim İş meydanda

GÜNDEM 08.03.2022 - 17:09, Güncelleme: 08.03.2022 - 17:09
 

Eğitim İş meydanda

Eğitim- İş Sendikası Antalya Şubesi Attalos Heykeli önünde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde ‘Aydınlık bir gelecek, kadınların elinde gelecek!’ konulu basın açıklaması gerçekleştirdi.

haberimizar.net- Açıklamayı Eğitim-İş Antalya Şubesi Basın Yayın Sekreteri Birsen Atmaca, okudu. Açıklamaya Eğitim-İş Antalya Şube Başkamı Sadık Acar, CHP İl Başlanı Nuri Cengiz, CHP eski milletvekili Tuncay Ercenk, Atatürkçü Düşünce Derneği Antalya Şube Başkanı İbrahim Daş ve sendika  yönetimi katıldı. 8 Mart’ın tarihsel gelişimini anlatan Atmaca, “8 Mart New York’lu 40 bin dokuma işçisi kadının 1857’de 18 saate varan çalışma süresine ve ağır çalışma koşullarına başkaldırı günüdür.8 Mart 1857’de tekstil işçisi kadınların “Eşit İşe Eşit Ücret” için yükselttikleri direniş bayrağının kanla bastırılmasının yıldönümüdür.8 Mart, 129 dokuma işçisi kadının yanarak öldüğü gündür.8 Mart’ın bu mücadele geleneği özgürlük ve eşitlik talepleri ile sokağa çıkan emekçi kadınlar, tarafından sürdürülmüştür. 1910 Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Alman İşçi Hareketi’nin kadın önderi Clara Zetkin’in önerisiyle, 8 Mart emekçi kadınların yiğit mücadeleleri anısına Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edilmiştir. O günden beri tüm dünyada, 8 Mart Emekçi Kadınların sömürüye, baskıya ve eşitsizliğe karşı öfkelerini haykırdığı mücadele günü olarak anılmaktadır” diye konuştu.  Acı tablo Kadın hakların önemine değinen Atmaca, “Ancak aradan geçen 165 yıla rağmen Türkiye’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bir kez daha ayrımcılık ve şiddete karşı eşitlik mücadelesindeki kadınların seslerini duyurma çabalarının gölgesinde kalmaktadır. İktidara geldiği günden bu yana Türkiye'deki demokrasi ortamını giderek daraltan iktidar, kuşkusuz en büyük darbelerden birini kadın hakları konusunda vurmuştur. Kadına nasıl giyineceğini, nasıl güleceğini, ne kadar doğuracağını dayatan, dayatabileceğini düşünen zihniyetin yönettiği 2022 Türkiye'sinde karşımıza çıkan acı tablo şudur: Kadın cinayetleri giderek artmış, katillerin sadece takım elbise giydiği için ceza indirimleri alması, bu artışta hatırı sayılır bir rol oynamıştır. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında 66 kadın cinayetlere kurban gitmişken, aradan geçen 20 yılda katledilen kadın sayısı 8 bine dayanmıştır. Kadına şiddet oranlarında, insanlığın utançtan boynunu bükeceği kadar büyük bir artış yaşanmıştır. Tehdit aldığını, canından endişe duyduğunu devletin kolluk kuvvetlerine bildiren kadınların bile katledilmesi, umursamazlığın acı göstergeleri olmuştur. Türkiye, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada gelmektedir. OECD ülkeleri ortalaması yüzde 21,6 iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 38’dir. Kadınların uğradığı tacizler ve cinsel saldırılar da maalesef artık kanıksanır hale gelmiştir. Tecavüzlere bile "orada ne işi vardı?" diye yorum yapan karanlık bir güruh türemiştir. 2022 Türkiye'sinde kadınlar, maruz kaldıkları cinsel saldırıları duyurup, yargıya taşıyacakken bile hedef olmaktan korkar hale gelmiştir.Kadınları korumak bir yana, onları kendi iktidarı için tehdit olarak gören siyasi iktidar, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılması, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılması, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekirken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen iktidar, kadınların daha fazla şiddete maruz kalmasına ve katledilmesine ön ayak olmuştur. ‘Kadının yeri evidir’ diyen, onun dünyaya gelme amacının sadece çocuk doğurup yemek pişirmek olduğunu sanan çağdışı zihniyet, kadınların adeta hapsedildikleri evlerdeki emeklerini de değersizleştirmeye çalışmaktadır.Kadınlar sadece aile içinde değil iş yerinde de sömürüye, adaletsizliğe ve ölümlere kurban gitmektedir” şeklinde konuştu.   ‘Buz dağının görünen kısmı’ Kadın istihdamını azaldığına dikkat çeken Atmaca, “Sadece 2021 yılında adına kader dedikleri, fıtrat dedikleri sömürü düzeninde en az 165 kadın emekçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Ekonomik kriz en çok kadınları etkilemiş, Kadın istihdamı yüzde 13,8 civarında azalmıştır. Son 1 yılda kadın işsizliği 164 bin artarken, 10 milyondan fazla kadın ev işleri nedeniyle kendi ekonomik bağımsızlıklarından dışlanmış, pandemi sürecinde de çalışan kadınların sömürüsü hem ev işlerinde hem iş hayatında olmak üzere iki kat artmıştır.Kadınlar iş hayatında da sürekli ayrımcılığa maruz kalmış, aynı işi yapmalarına rağmen kadınlar erkeklerden yüzde 31,4 daha az gelir elde etmiştir.Ücretlerde toplumsal cinsiyet eşitsizliği artarken, 2006 yılında yüzde 12 olan eşitsizlik 2021'de yüzde 21’e yükselmiştir. Kısacası iktidar, kadınlar çalışma hayatında daha fazla sömürülmüş, daha fazla baskıya maruz kalmıştır. Böylesi bir çağdışılık ancak eğitim ve devletin doğru politikalar üretmesiyle son bulacakken, hem eğitim hem de devlet politikaları bu hapsedilmeyi, bu görünmezliği körükleyecek şekilde dizayn edilmiştir. Kadın-Erkek ayrımcılığının en kesin çözümü olan eğitim de ne yazık ki iktidar bu problemin kanıksatılma laboratuvarı yapılmıştır. Kız çocuklarının okuma oranı hala istenen seviyeye gelmemiştir. Bugün kız çocukları 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte örgün eğitim dışına itilmiş ve çocuk gelin, çocuk işçi sayısında artış yaşanmıştır. TÜİK’in verilerine göre 15-19 yaşları arasında bulunan her dört kız çocuğundan biri ne okulda ne de işte bulunmaktadır. Ancak bu rakamlar buz dağının görünen kısmıdır. Okula gitmesi gereken yaşta kız çocuklarının hala gelin yapıldığı ülkemizde, ders kitaplarına dahi kadının toplumdaki rolünün evden ibaret olduğuna ilişkin çağdışı safsatalar girmiştir” şeklinde konuştu.  Kadın – erkek eşitliği Kadın- erkek eşitliğinin önemine değinen Birsen Atmaca, “Eğitim-İş olarak vurguluyoruz: Kadın-erkek eşitliği, sadece kadınların sorunu değil, uygarlaşmada bir eşiktir. Kız çocuklarının okumalarına ayrıca önem veren, onları sosyal hayata katan, onlara dünya ülkelerinin birçoğundan önce seçme ve seçilme hakkı vererek eşit bireyler olduğunu ilan eden Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyete yakışmayan tabloyu değiştirmek, Cumhuriyet devrimlerini rotası kabul eden her yurttaşın görevidir. Bu nedenle acilen: İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkin bir biçimde uygulanmalı, Kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak tüm kadın ve erkeklerin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalı. Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zorunlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmeli. Kadınlar için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalı. Kız çocuklarının okullaşma oranını artıracak önlemler alınmalı. Biz inanıyoruz ki gerçek bir demokrasi, kadın erkek eşitliği sağlanmadan gerçekleşemez. Kadınların hayatın her alanında ve erkeklerle eşit haklara sahip olduğu, her türlü şiddetin ortadan kalktığı, kadın cinayetlerinin son bulduğu, çocuk yaşta evliliklerin ve çocuk istismarının olmadığı bir dünya için mücadeleyi sürdüreceğiz. Yeryüzüne barışı, çağdaşlığı, inceliği ve sayısız güzelliği kadınların getireceğine inanıyoruz, yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şeklinde konuşmasını tamamladı.
Eğitim- İş Sendikası Antalya Şubesi Attalos Heykeli önünde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde ‘Aydınlık bir gelecek, kadınların elinde gelecek!’ konulu basın açıklaması gerçekleştirdi.

haberimizar.net- Açıklamayı Eğitim-İş Antalya Şubesi Basın Yayın Sekreteri Birsen Atmaca, okudu. Açıklamaya Eğitim-İş Antalya Şube Başkamı Sadık Acar, CHP İl Başlanı Nuri Cengiz, CHP eski milletvekili Tuncay Ercenk, Atatürkçü Düşünce Derneği Antalya Şube Başkanı İbrahim Daş ve sendika  yönetimi katıldı. 8 Mart’ın tarihsel gelişimini anlatan Atmaca, “8 Mart New York’lu 40 bin dokuma işçisi kadının 1857’de 18 saate varan çalışma süresine ve ağır çalışma koşullarına başkaldırı günüdür.8 Mart 1857’de tekstil işçisi kadınların “Eşit İşe Eşit Ücret” için yükselttikleri direniş bayrağının kanla bastırılmasının yıldönümüdür.8 Mart, 129 dokuma işçisi kadının yanarak öldüğü gündür.8 Mart’ın bu mücadele geleneği özgürlük ve eşitlik talepleri ile sokağa çıkan emekçi kadınlar, tarafından sürdürülmüştür. 1910 Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Alman İşçi Hareketi’nin kadın önderi Clara Zetkin’in önerisiyle, 8 Mart emekçi kadınların yiğit mücadeleleri anısına Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edilmiştir. O günden beri tüm dünyada, 8 Mart Emekçi Kadınların sömürüye, baskıya ve eşitsizliğe karşı öfkelerini haykırdığı mücadele günü olarak anılmaktadır” diye konuştu.

 Acı tablo

Kadın hakların önemine değinen Atmaca, “Ancak aradan geçen 165 yıla rağmen Türkiye’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bir kez daha ayrımcılık ve şiddete karşı eşitlik mücadelesindeki kadınların seslerini duyurma çabalarının gölgesinde kalmaktadır. İktidara geldiği günden bu yana Türkiye'deki demokrasi ortamını giderek daraltan iktidar, kuşkusuz en büyük darbelerden birini kadın hakları konusunda vurmuştur. Kadına nasıl giyineceğini, nasıl güleceğini, ne kadar doğuracağını dayatan, dayatabileceğini düşünen zihniyetin yönettiği 2022 Türkiye'sinde karşımıza çıkan acı tablo şudur: Kadın cinayetleri giderek artmış, katillerin sadece takım elbise giydiği için ceza indirimleri alması, bu artışta hatırı sayılır bir rol oynamıştır. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında 66 kadın cinayetlere kurban gitmişken, aradan geçen 20 yılda katledilen kadın sayısı 8 bine dayanmıştır. Kadına şiddet oranlarında, insanlığın utançtan boynunu bükeceği kadar büyük bir artış yaşanmıştır. Tehdit aldığını, canından endişe duyduğunu devletin kolluk kuvvetlerine bildiren kadınların bile katledilmesi, umursamazlığın acı göstergeleri olmuştur. Türkiye, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada gelmektedir. OECD ülkeleri ortalaması yüzde 21,6 iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 38’dir. Kadınların uğradığı tacizler ve cinsel saldırılar da maalesef artık kanıksanır hale gelmiştir. Tecavüzlere bile "orada ne işi vardı?" diye yorum yapan karanlık bir güruh türemiştir. 2022 Türkiye'sinde kadınlar, maruz kaldıkları cinsel saldırıları duyurup, yargıya taşıyacakken bile hedef olmaktan korkar hale gelmiştir.Kadınları korumak bir yana, onları kendi iktidarı için tehdit olarak gören siyasi iktidar, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılması, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılması, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekirken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen iktidar, kadınların daha fazla şiddete maruz kalmasına ve katledilmesine ön ayak olmuştur. ‘Kadının yeri evidir’ diyen, onun dünyaya gelme amacının sadece çocuk doğurup yemek pişirmek olduğunu sanan çağdışı zihniyet, kadınların adeta hapsedildikleri evlerdeki emeklerini de değersizleştirmeye çalışmaktadır.Kadınlar sadece aile içinde değil iş yerinde de sömürüye, adaletsizliğe ve ölümlere kurban gitmektedir” şeklinde konuştu.
 
‘Buz dağının görünen kısmı’

Kadın istihdamını azaldığına dikkat çeken Atmaca, “Sadece 2021 yılında adına kader dedikleri, fıtrat dedikleri sömürü düzeninde en az 165 kadın emekçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Ekonomik kriz en çok kadınları etkilemiş, Kadın istihdamı yüzde 13,8 civarında azalmıştır. Son 1 yılda kadın işsizliği 164 bin artarken, 10 milyondan fazla kadın ev işleri nedeniyle kendi ekonomik bağımsızlıklarından dışlanmış, pandemi sürecinde de çalışan kadınların sömürüsü hem ev işlerinde hem iş hayatında olmak üzere iki kat artmıştır.Kadınlar iş hayatında da sürekli ayrımcılığa maruz kalmış, aynı işi yapmalarına rağmen kadınlar erkeklerden yüzde 31,4 daha az gelir elde etmiştir.Ücretlerde toplumsal cinsiyet eşitsizliği artarken, 2006 yılında yüzde 12 olan eşitsizlik 2021'de yüzde 21’e yükselmiştir. Kısacası iktidar, kadınlar çalışma hayatında daha fazla sömürülmüş, daha fazla baskıya maruz kalmıştır. Böylesi bir çağdışılık ancak eğitim ve devletin doğru politikalar üretmesiyle son bulacakken, hem eğitim hem de devlet politikaları bu hapsedilmeyi, bu görünmezliği körükleyecek şekilde dizayn edilmiştir. Kadın-Erkek ayrımcılığının en kesin çözümü olan eğitim de ne yazık ki iktidar bu problemin kanıksatılma laboratuvarı yapılmıştır. Kız çocuklarının okuma oranı hala istenen seviyeye gelmemiştir. Bugün kız çocukları 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte örgün eğitim dışına itilmiş ve çocuk gelin, çocuk işçi sayısında artış yaşanmıştır. TÜİK’in verilerine göre 15-19 yaşları arasında bulunan her dört kız çocuğundan biri ne okulda ne de işte bulunmaktadır. Ancak bu rakamlar buz dağının görünen kısmıdır. Okula gitmesi gereken yaşta kız çocuklarının hala gelin yapıldığı ülkemizde, ders kitaplarına dahi kadının toplumdaki rolünün evden ibaret olduğuna ilişkin çağdışı safsatalar girmiştir” şeklinde konuştu.

 Kadın – erkek eşitliği

Kadın- erkek eşitliğinin önemine değinen Birsen Atmaca, “Eğitim-İş olarak vurguluyoruz: Kadın-erkek eşitliği, sadece kadınların sorunu değil, uygarlaşmada bir eşiktir. Kız çocuklarının okumalarına ayrıca önem veren, onları sosyal hayata katan, onlara dünya ülkelerinin birçoğundan önce seçme ve seçilme hakkı vererek eşit bireyler olduğunu ilan eden Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyete yakışmayan tabloyu değiştirmek, Cumhuriyet devrimlerini rotası kabul eden her yurttaşın görevidir. Bu nedenle acilen: İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkin bir biçimde uygulanmalı, Kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak tüm kadın ve erkeklerin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalı. Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zorunlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmeli. Kadınlar için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalı. Kız çocuklarının okullaşma oranını artıracak önlemler alınmalı. Biz inanıyoruz ki gerçek bir demokrasi, kadın erkek eşitliği sağlanmadan gerçekleşemez. Kadınların hayatın her alanında ve erkeklerle eşit haklara sahip olduğu, her türlü şiddetin ortadan kalktığı, kadın cinayetlerinin son bulduğu, çocuk yaşta evliliklerin ve çocuk istismarının olmadığı bir dünya için mücadeleyi sürdüreceğiz. Yeryüzüne barışı, çağdaşlığı, inceliği ve sayısız güzelliği kadınların getireceğine inanıyoruz, yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şeklinde konuşmasını tamamladı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.