Eğitimde sorunlar sarmalı

EĞİTİM 10.09.2023 - 14:47, Güncelleme: 10.09.2023 - 14:47
 

Eğitimde sorunlar sarmalı

Eğitim Sen Şube Başkanı Nurettin Sönmez, yeni eğitim öğretim döneminin sorunlarla başlayacağını söyledi. Sönmez, sorunlara acil çözüm beklediklerini söyledi

haberimizvar.net-Yeni eğitim öğretim döneminin ilk zili yarın çalacak. Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Nurettin Sönmez, yeni dönemle ilgili açıklama yaptı. Sönmez açıklamasında şunları söyledi: “2023/24 eğitim öğretim yılı, Türkiyede eğitimin karşı karşıya olduğu ve geçtiğimiz yıllar içinde birikerek büyüyen sorunlarının gölgesinde açılmaktadır. Özellikle son birkaç yıldır derinleşen ekonomik kriz soncunda artan fiyatlar okul masraflarını ciddi oranda arttırmış. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen dini eğitim merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemektedir. Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı, gıda fiyatlarının yükselmesi, kırtasiye ve katlanan okul fiyatları nedeniyle aileler, çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi anlamda zorlanmaktadır. Seçim sonrasında peş peşe gelen zamlarla birlikte veliler, çocuklarına günlük harçlık vermekte zorlanmanın yanı sıra beslenme çantalarını dahi dolduramama korkusu yaşamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının öncelikli gündeminde ise öğrencilerin okul masrafları ve beslenme sorunları değil, İmam Hatip okullarının sayılarını artırmak,  (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda manevi danışman sıfatıyla imam ve vaiz görevlendirilmesi gibi uygulamalar bulunmaktadır. Türkiyenin eğitim sistemi, yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline gelmiştir. Türkiyede okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, uzun yıllardır en temel işlevlerini yerine getiremez durumdadır. Bu durum kaçınılmaz olarak eğitimin niteliğini de olumsuz etkilemektedir. Mevcut eğitim sistemi okulda ve toplumsal yaşamın her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, öğrenci ve velilerin müşteri olarak görülmesini hedeflerken, eğitim sistemi içindeki sınıfsal eşitsizlikler giderek derinleşmektedir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar ve farklı bölgelerdeki okullar sürekli birbirleriyle rekabet içine sokulmuş durumdadır. Türkiyede siyasi iktidar eliyle eğitimin ve toplumsal yaşamın dini kurallara göre biçimlendirilmesine yönelik uygulamalar, eğitimin bütün kademelerinde ve toplumsal yaşamın her alanında karşımıza çıkmaya başladı. ÇEDES Projesi, laik-bilimsel eğitim anlayışına ve pedagoji bilimine aykırı bir içerikte hazırlanmış ve uygulanmaya başlamıştır. Projenin ülke çapında uygulaması için Milli Eğitim Müdürlükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı il müftülükleri aracılığıyla okullara manevi danışman sıfatıyla vaiz, imam hatip, Kuran kursu öğreticileri İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere, çeşitli illerde görevlendirmeler yapılmaya başlandı. Eğitimin bütün kademelerinde eğitimin niteliğini yükseltmek, çocukların özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi için somut adımlar atılması gerektiği açıktır. Ancak siyasi iktidar, bugüne kadar yaptığı gibi, din ve inanç alanı gibi son derece hassas bir konuda kendi ideolojik hedeflerini dayatmaktadır. ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik çizgisi ve dini-kültürel ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirme hedefinin son örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle hep birlikte 16 Eylül’de İzmir’de ÇEDES uygulamasına hayır diyeceğiz. Laiklik ilkesi ve laik eğitim, toplumdaki farklı inanç, farklı mezhep, farklı kimlik, farklı cinsiyet farkı gözetmeksizin herkesin bir arada barış içinde yaşayabilmeleri için son derece önemlidir. ÇEDES projesi bu yönüyle hem laikliğe hem de laik eğitim anlayışına temelden aykırıdır. Okullar açılırken ders programında köklü değişiklikler yapılması ve dini içerikli derslerin sayısının arttırılması laik ve demokratik eğitim ilkelerine aykırıdır. Sendikamız bu konuda Danıştaya dava açmıştır. Türkiyede yıllardır bizzat iktidar eliyle hayata geçirilen ve birbirinden ayrı olması gereken eğitim alanı ile inanç alanlarının birbirine karıştırılmasına yönelik her türlü uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Çocuklarımızın siyasi iktidarın kendi siyasal-ideolojik hedeflerine ulaşmak için hayata geçirilen ÇEDES ve benzeri projelerin parçası haline getirilmesini istemiyoruz. Bu konuda eğitim emekçileri başta olmak üzere, öğrencilerimizi, velilerimizi ve demokratik kamuoyunu birlikte tutum almak zorundadır. Eğitim alanının bugün için önemli srunlarını ise şu başlıklarla özetleyebiliriz. -Yaşadığımız deprem sadece deprem bölgesindeki eğitimi değil tüm ülkede eğitimi olumsuz yönde etkilemiştir. Deprem bölgesinde okulların yıkılması, hasar görmesi, öğretmen ve öğrencilerin bir bölümünün deprem bölgesini terketmeleri, deprem yaşanan illerde henüz yeterli eğitim olanaklarının sağlanamamış olması gibi birçok sorun mevcuttur. -Eğitim harcamalarının asgari ücretle çalışanlar veya tek maaşla çalışan aileler  tarafından karşılanmasının olanağı kalmamıştır. Kırtasiye harcamaları geçtiğimiz yıla göre %100 den daha fazla artmıştır. -Öğrencilerin beslenme sorunu bu eğitim öğretim yılının en önemli sorunu haline gelmiştir. Okullarda öğrencilere ve eğitim emekçilerine bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek verilmelidir. -Okullara bütçe ayrılmadığı için velilerden okul ihtiyaçları gideriliyor. Okullara yeterli bütçe ayrılmalı, yardımcı personel, güvenlik gibi eğitim açısından önemli hizmetler sağlanmalıdır. -MEB Okullaşma politikası halkın taleplerine göre yapılmıyor. İmam Hatip Okullarının yaygınlaştırılması dayatması yapılıyor. İktidarın ideolojik yaklaşımına göre bir okullaşma anlayışı yanlıştır. Bu dayatmaya son verilmelidir. -Öğrenciler yoğun olarak açık liseye yöneliyor. Bu politikadan vazgeçilmeli ve örgün eğitim teşvik edilmelidir. -Köy okullarının tamamı açılmalı ve taşımalı eğitime son verilmelidir. -Kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen ayrımı eğitimin niteliğini olumsuz etkiliyor. Tüm eğitim emekçileri kadrolu olmalıdır. Geçici ve güvencesiz istihdam uygulamalarına son verilmelidir. -Öğretmenler arasında ayrımcılığa yol açan Öğretmenlik Meslek Kanunu yerine daha demokratik, özlük haklarını geliştiren, ayrımcı olmayan, eşit işe eşit ücret ilkesini gözeten bir yeni yasa hazırlanmalıdır. Çağdaş ve nitelikçe yeterli bir eğitim hakkından bahsedebilmemiz için eğitim; herkesi kapsamalı, yeterli sürede verilmeli, yaşam boyu ulaşılabilmeli, kamusal bir anlayışla parasız olmalıdır. İçeriğinin çağdaş, bilimsel, laik, anadilinde olması yönünde olması, gerçek anlamda laik ve demokratik bir yapıda örgütlenmesi için tüm emek ve demokrasi güçleriyle birlikte mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir.”
Eğitim Sen Şube Başkanı Nurettin Sönmez, yeni eğitim öğretim döneminin sorunlarla başlayacağını söyledi. Sönmez, sorunlara acil çözüm beklediklerini söyledi

haberimizvar.net-Yeni eğitim öğretim döneminin ilk zili yarın çalacak. Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Nurettin Sönmez, yeni dönemle ilgili açıklama yaptı. Sönmez açıklamasında şunları söyledi: “2023/24 eğitim öğretim yılı, Türkiyede eğitimin karşı karşıya olduğu ve geçtiğimiz yıllar içinde birikerek büyüyen sorunlarının gölgesinde açılmaktadır. Özellikle son birkaç yıldır derinleşen ekonomik kriz soncunda artan fiyatlar okul masraflarını ciddi oranda arttırmış. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen dini eğitim merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemektedir.

Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı, gıda fiyatlarının yükselmesi, kırtasiye ve katlanan okul fiyatları nedeniyle aileler, çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi anlamda zorlanmaktadır. Seçim sonrasında peş peşe gelen zamlarla birlikte veliler, çocuklarına günlük harçlık vermekte zorlanmanın yanı sıra beslenme çantalarını dahi dolduramama korkusu yaşamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının öncelikli gündeminde ise öğrencilerin okul masrafları ve beslenme sorunları değil, İmam Hatip okullarının sayılarını artırmak,  (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda manevi danışman sıfatıyla imam ve vaiz görevlendirilmesi gibi uygulamalar bulunmaktadır.

Türkiyenin eğitim sistemi, yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline gelmiştir. Türkiyede okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, uzun yıllardır en temel işlevlerini yerine getiremez durumdadır. Bu durum kaçınılmaz olarak eğitimin niteliğini de olumsuz etkilemektedir. Mevcut eğitim sistemi okulda ve toplumsal yaşamın her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, öğrenci ve velilerin müşteri olarak görülmesini hedeflerken, eğitim sistemi içindeki sınıfsal eşitsizlikler giderek derinleşmektedir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar ve farklı bölgelerdeki okullar sürekli birbirleriyle rekabet içine sokulmuş durumdadır. Türkiyede siyasi iktidar eliyle eğitimin ve toplumsal yaşamın dini kurallara göre biçimlendirilmesine yönelik uygulamalar, eğitimin bütün kademelerinde ve toplumsal yaşamın her alanında karşımıza çıkmaya başladı. ÇEDES Projesi, laik-bilimsel eğitim anlayışına ve pedagoji bilimine aykırı bir içerikte hazırlanmış ve uygulanmaya başlamıştır. Projenin ülke çapında uygulaması için Milli Eğitim Müdürlükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı il müftülükleri aracılığıyla okullara manevi danışman sıfatıyla vaiz, imam hatip, Kuran kursu öğreticileri İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere, çeşitli illerde görevlendirmeler yapılmaya başlandı. Eğitimin bütün kademelerinde eğitimin niteliğini yükseltmek, çocukların özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi için somut adımlar atılması gerektiği açıktır. Ancak siyasi iktidar, bugüne kadar yaptığı gibi, din ve inanç alanı gibi son derece hassas bir konuda kendi ideolojik hedeflerini dayatmaktadır. ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik çizgisi ve dini-kültürel ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirme hedefinin son örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle hep birlikte 16 Eylül’de İzmir’de ÇEDES uygulamasına hayır diyeceğiz.

Laiklik ilkesi ve laik eğitim, toplumdaki farklı inanç, farklı mezhep, farklı kimlik, farklı cinsiyet farkı gözetmeksizin herkesin bir arada barış içinde yaşayabilmeleri için son derece önemlidir. ÇEDES projesi bu yönüyle hem laikliğe hem de laik eğitim anlayışına temelden aykırıdır. Okullar açılırken ders programında köklü değişiklikler yapılması ve dini içerikli derslerin sayısının arttırılması laik ve demokratik eğitim ilkelerine aykırıdır. Sendikamız bu konuda Danıştaya dava açmıştır.

Türkiyede yıllardır bizzat iktidar eliyle hayata geçirilen ve birbirinden ayrı olması gereken eğitim alanı ile inanç alanlarının birbirine karıştırılmasına yönelik her türlü uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Çocuklarımızın siyasi iktidarın kendi siyasal-ideolojik hedeflerine ulaşmak için hayata geçirilen ÇEDES ve benzeri projelerin parçası haline getirilmesini istemiyoruz. Bu konuda eğitim emekçileri başta olmak üzere, öğrencilerimizi, velilerimizi ve demokratik kamuoyunu birlikte tutum almak zorundadır. Eğitim alanının bugün için önemli srunlarını ise şu başlıklarla özetleyebiliriz.

-Yaşadığımız deprem sadece deprem bölgesindeki eğitimi değil tüm ülkede eğitimi olumsuz yönde etkilemiştir. Deprem bölgesinde okulların yıkılması, hasar görmesi, öğretmen ve öğrencilerin bir bölümünün deprem bölgesini terketmeleri, deprem yaşanan illerde henüz yeterli eğitim olanaklarının sağlanamamış olması gibi birçok sorun mevcuttur.

-Eğitim harcamalarının asgari ücretle çalışanlar veya tek maaşla çalışan aileler  tarafından karşılanmasının olanağı kalmamıştır. Kırtasiye harcamaları geçtiğimiz yıla göre %100 den daha fazla artmıştır.

-Öğrencilerin beslenme sorunu bu eğitim öğretim yılının en önemli sorunu haline gelmiştir. Okullarda öğrencilere ve eğitim emekçilerine bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek verilmelidir.

-Okullara bütçe ayrılmadığı için velilerden okul ihtiyaçları gideriliyor. Okullara yeterli bütçe ayrılmalı, yardımcı personel, güvenlik gibi eğitim açısından önemli hizmetler sağlanmalıdır.

-MEB Okullaşma politikası halkın taleplerine göre yapılmıyor. İmam Hatip Okullarının yaygınlaştırılması dayatması yapılıyor. İktidarın ideolojik yaklaşımına göre bir okullaşma anlayışı yanlıştır. Bu dayatmaya son verilmelidir.

-Öğrenciler yoğun olarak açık liseye yöneliyor. Bu politikadan vazgeçilmeli ve örgün eğitim teşvik edilmelidir.

-Köy okullarının tamamı açılmalı ve taşımalı eğitime son verilmelidir.

-Kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen ayrımı eğitimin niteliğini olumsuz etkiliyor. Tüm eğitim emekçileri kadrolu olmalıdır. Geçici ve güvencesiz istihdam uygulamalarına son verilmelidir.

-Öğretmenler arasında ayrımcılığa yol açan Öğretmenlik Meslek Kanunu yerine daha demokratik, özlük haklarını geliştiren, ayrımcı olmayan, eşit işe eşit ücret ilkesini gözeten bir yeni yasa hazırlanmalıdır.

Çağdaş ve nitelikçe yeterli bir eğitim hakkından bahsedebilmemiz için eğitim; herkesi kapsamalı, yeterli sürede verilmeli, yaşam boyu ulaşılabilmeli, kamusal bir anlayışla parasız olmalıdır. İçeriğinin çağdaş, bilimsel, laik, anadilinde olması yönünde olması, gerçek anlamda laik ve demokratik bir yapıda örgütlenmesi için tüm emek ve demokrasi güçleriyle birlikte mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.