‘Altın Portakal Savaşçıları’nı tanıyalım

07.08.2019 - 18:28, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

‘Altın Portakal Savaşçıları’nı tanıyalım

Hani bir söz vardır, “Bu ülkede her şey olabilirsiniz; ama rezil olamazsınız” diye. Ne yalan söyleyeyim, Hülya Uçansu’nun sosyal medyada paylaşıp, sonradan gözlemlediğim kadarıyla sildiği “Altın Portakal Savaşçıları” başlıklı fotoğraf ve metni incelediğimde aklıma işte o geldi. Neden mi? Gelin tane tane anlatmaya çalışayım. Bir Başlangıç Noktası: Sansür Beş yıl süreyle Antalya’yı yönetecek olan yeni yerel yönetimin, anlaşıldığı kadarıyla festivale “danışman” olarak atadığı Hülya Uçansu, sonradan yaşanacak bütün kâbusun başlangıç noktası olan 51. Altın Portakal’ın da danışmanlığını yapmıştı. Peki, kadrosunda Elif Dağdeviren, Zeynep Atakan, Alin Taşçıyan ve Uçansu’nun bulunduğu; kamuoyuna, “festival kadınlara emanet” başlığıyla tanıtılan o 2014 yılı festivalinde neler olmuştu? Bu sorunun yanıtını tek kelimeye indirgeyecek olursak, “sansür” diyebiliriz! Reyan Tuvi’nin yönettiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgeselin, içeriğinde yer alan bazı sözler / görüntüler nedeniyle avukata izletilmesi kararı alan o yönetimin bir parçasıydı “festival savaşçısı” Uçansu! Türkiye’de film festivalleri tarihinde bir ilk olan bu tuhaf kararın altında muhtemelen onun da imzası vardı. Yoktuysa da kendisinin bu konuyla ilgili herhangi bir açıklamasına rastlamadık. Uçansu’nun Tarihi Uyarısı (!) O süreç, filmin yönetmen tarafından geri çekilmesi ve yukarıda isimlerini zikrettiğimiz “organizatörlerin” tutarsız davranışlarıyla da hatırlandı. 1979 yılında kendisinin dışındaki nedenlerle sansür kriziyle boğuşan Altın Portakal, tam 35 yıl sonra, bizzat kendi yöneticileri tarafından yasakların kucağına atılmıştı. O günlerde, duruma tepki gösteren, yönetimi uyaran hatta boykot çağrısında bulunan kesimlere, SİYAD’ın (Sinema Yazarları Derneği) eski yöneticilerinden birine attığı maille mesaj yolluyordu Hülya Uçansu. İstanbul Film Festivali’nin efsanevi yöneticisi, “protestoların artması durumunda Altın Portakal’ın iptal edileceğini, tepkilerin yarım asırlık organizasyonu yok etme noktasına geldiğini, dikkatli olunması gerektiğini” söylüyordu! Sonrasını biliyorsunuz. Uçansu’nun kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmadan, özeleştiride bulunmadan sessiz sedasız ortadan kaybolduğu o festivalin bir yıl sonrasında Kısa ve Belgesel yarışmaları yok edildi. Bu süreç, Ulusal Yarışma’nın ortadan kaldırılmasıyla sona erecekti. “Portakal Kadar Aklı Olmayanlar!” O gün, Uçansu’nun “tarihi” uyarısını dikkate alarak (aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu) festivalin boykot edilmemesinden yana tavır koyanlar yanılmışlardı sizin anlayacağınız. Bu sancılı sürecin ardından Hülya Uçansu’yu, Kaan Müjdeci önderliğinde düzenlenen ve Altın Portakal tarihine altın harflerle geçecek Ulusal Yarışma projesinde gördük. Festivalin sürgünde de olsa devam etmesi gerektiğini düşünen onurlu sinemacıların arasına eklemlenen “organizatörümüzün” şimdi de festivale danışman olduğunu işitiyoruz. Ne güzel! Durun, daha bitmedi: Henüz resmi bir açıklama yapılmamasına karşın, festivalin Danışma Kurulu’nda yer aldığı öne sürülen tanınmış bir yönetmenimiz daha var. 51 ve 52. Festivallerde sinemamızın altına dinamit konurken, buna boyun eğmeyen sinemacıları “portakal kadar aklı olmayanlar” olarak nitelendirmişti sanki, yoksa yanlış mı hatırlıyorum? Elbette o da sonradan yapılan uygulamaların karşısına çıktı, yiğitçe bir meydan okumaya girişti, karşı kampanyalara katıldı; tıpkı Hülya Koçyiğit ve Semih Kaplanoğlu gibi, ama… Yazık ki herkes balık hafızasına sahip değil işte… Uzun sözün kısası, Muhittin Böcek’in, “Altın Portakal’ın ruhuna uygun biçimde geri döneceği” vaadi, “Bunun hangi kadrolarla yapılacağı” sorusunu yok etmiyor elbette. Tarihsel bir sorumluluk olarak gördüğümüz festival yazılarına devam edeceğiz! Tuncer Çetinkaya  

Hani bir söz vardır, “Bu ülkede her şey olabilirsiniz; ama rezil olamazsınız” diye. Ne yalan söyleyeyim, Hülya Uçansu’nun sosyal medyada paylaşıp, sonradan gözlemlediğim kadarıyla sildiği “Altın Portakal Savaşçıları” başlıklı fotoğraf ve metni incelediğimde aklıma işte o geldi. Neden mi? Gelin tane tane anlatmaya çalışayım.

Bir Başlangıç Noktası: Sansür

Beş yıl süreyle Antalya’yı yönetecek olan yeni yerel yönetimin, anlaşıldığı kadarıyla festivale “danışman” olarak atadığı Hülya Uçansu, sonradan yaşanacak bütün kâbusun başlangıç noktası olan 51. Altın Portakal’ın da danışmanlığını yapmıştı. Peki, kadrosunda Elif Dağdeviren, Zeynep Atakan, Alin Taşçıyan ve Uçansu’nun bulunduğu; kamuoyuna, “festival kadınlara emanet” başlığıyla tanıtılan o 2014 yılı festivalinde neler olmuştu?

Bu sorunun yanıtını tek kelimeye indirgeyecek olursak, “sansür” diyebiliriz! Reyan Tuvi’nin yönettiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgeselin, içeriğinde yer alan bazı sözler / görüntüler nedeniyle avukata izletilmesi kararı alan o yönetimin bir parçasıydı “festival savaşçısı” Uçansu! Türkiye’de film festivalleri tarihinde bir ilk olan bu tuhaf kararın altında muhtemelen onun da imzası vardı. Yoktuysa da kendisinin bu konuyla ilgili herhangi bir açıklamasına rastlamadık.

Uçansu’nun Tarihi Uyarısı (!)

O süreç, filmin yönetmen tarafından geri çekilmesi ve yukarıda isimlerini zikrettiğimiz “organizatörlerin” tutarsız davranışlarıyla da hatırlandı. 1979 yılında kendisinin dışındaki nedenlerle sansür kriziyle boğuşan Altın Portakal, tam 35 yıl sonra, bizzat kendi yöneticileri tarafından yasakların kucağına atılmıştı. O günlerde, duruma tepki gösteren, yönetimi uyaran hatta boykot çağrısında bulunan kesimlere, SİYAD’ın (Sinema Yazarları Derneği) eski yöneticilerinden birine attığı maille mesaj yolluyordu Hülya Uçansu. İstanbul Film Festivali’nin efsanevi yöneticisi, “protestoların artması durumunda Altın Portakal’ın iptal edileceğini, tepkilerin yarım asırlık organizasyonu yok etme noktasına geldiğini, dikkatli olunması gerektiğini” söylüyordu!

Sonrasını biliyorsunuz. Uçansu’nun kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmadan, özeleştiride bulunmadan sessiz sedasız ortadan kaybolduğu o festivalin bir yıl sonrasında Kısa ve Belgesel yarışmaları yok edildi. Bu süreç, Ulusal Yarışma’nın ortadan kaldırılmasıyla sona erecekti.

“Portakal Kadar Aklı Olmayanlar!”

O gün, Uçansu’nun “tarihi” uyarısını dikkate alarak (aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu) festivalin boykot edilmemesinden yana tavır koyanlar yanılmışlardı sizin anlayacağınız. Bu sancılı sürecin ardından Hülya Uçansu’yu, Kaan Müjdeci önderliğinde düzenlenen ve Altın Portakal tarihine altın harflerle geçecek Ulusal Yarışma projesinde gördük. Festivalin sürgünde de olsa devam etmesi gerektiğini düşünen onurlu sinemacıların arasına eklemlenen “organizatörümüzün” şimdi de festivale danışman olduğunu işitiyoruz. Ne güzel!

Durun, daha bitmedi: Henüz resmi bir açıklama yapılmamasına karşın, festivalin Danışma Kurulu’nda yer aldığı öne sürülen tanınmış bir yönetmenimiz daha var. 51 ve 52. Festivallerde sinemamızın altına dinamit konurken, buna boyun eğmeyen sinemacıları “portakal kadar aklı olmayanlar” olarak nitelendirmişti sanki, yoksa yanlış mı hatırlıyorum? Elbette o da sonradan yapılan uygulamaların karşısına çıktı, yiğitçe bir meydan okumaya girişti, karşı kampanyalara katıldı; tıpkı Hülya Koçyiğit ve Semih Kaplanoğlu gibi, ama… Yazık ki herkes balık hafızasına sahip değil işte…

Uzun sözün kısası, Muhittin Böcek’in, “Altın Portakal’ın ruhuna uygun biçimde geri döneceği” vaadi, “Bunun hangi kadrolarla yapılacağı” sorusunu yok etmiyor elbette.

Tarihsel bir sorumluluk olarak gördüğümüz festival yazılarına devam edeceğiz!

Tuncer Çetinkaya

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.