Antalya haykırdı: Geçinemiyoruz
Antalya haykırdı: Geçinemiyoruz
Türkiye’de geçinme krizine, güvencesizliğe ve adaletsiz bütçe politikalarına karşı emek ve meslek örgütleri Antalya’da toplandı. “Geçinemiyoruz – Halk İçin Bütçe” mitingi Aydın Kanza Parkı’nda başlayarak, Cumhuriyet Meydanı’nda son buldu.
Türkiye’de geçinme krizine, güvencesizliğe ve adaletsiz bütçe politikalarına karşı emek ve meslek örgütleri Antalya’da toplandı. “Geçinemiyoruz – Halk İçin Bütçe” mitingi Aydın Kanza Parkı’nda başlayarak, Cumhuriyet Meydanı’nda son buldu.
haberimizvar.net- Türkiye’de ekonomik krizin boyutları giderek artarken 2026 yılı asgari ücret görüşmeleri de başladı. Yeni yılda uygulanacak olan asgari ücret miktarı toplantıları öncesinde Antalya’da emek ve meslek örgütleri, işçi sendikaları “Geçinemiyoruz, halk için adaletli bütçe” diyerek sokağa çıktı. Hayat pahalılığı karşısında ücretler erirken güvenceler de buharlaşıyor.Türkiye’de milyonlar “geçinemiyoruz” derken bu itiraz Antalya sokaklarına da yansıdı. Hayat pahalılığı, ücretleri eritiyor. Hayat pahalı, ücretler eriyor, güvenceler buharlaşıyor. Türkiye’de milyonlar “geçinemiyoruz” derken, bu itiraz 14 Aralık’ta Antalya sokaklarında yankılandı.
“Halk İçin Bütçe, Demokratik Türkiye” emekçi yürüyüşüne CHP Antalya İl Başkanı Nail Kamacı, CHP Antalya İl Örgütü Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Antalya Şubesi, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Tüm Emekliler Sendikası, Toplumsal Dayanışma için Avukatlar Derneği (TODAK), İşçi Avukatlar Kurulu, Antalya Barosu, Türkiye İnsan Hakları Derneği (İHD) Antalya Şubesi ve işçi-emekçi sendikaları üyeleri katıldı.Emekçiler, emekliler, avukatlar, işçiler ve Antalya’daki yurttaşlar; adil gelir, insanca yaşam ve demokratik bir ülke talebiyle Aydın Kanza Parkı’nda başlayan yürüyüşte sloganlar atarak adil ücret talebinde bulundu. Yürüyüş, Cumhuriyet Meydanı’ndaki mitingle son buldu.
Antalya'da adil asgari ücret için yapılan yürüyüşün ardından emek ve meslek örgütleri basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasında eşit ve adil asgari ücret ve yaşam hakkı vurguladı.
KESK Antalya Şubesi Dönem Sözcüsü Devrim Mol:
Kamu emekçileri, işçiler, emekliler, kadınlar, gençler, bu ülkenin değerlerini üretenler, bütçe hakkına sahip çıkanlar, geçinemiyoruz. Artık yeter diyenler, hepiniz hoş geldiniz.
Hepimizin bildiği gibi 2026 bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülüyor. Biliyoruz ki bu ülkenin bütçesi biz milyonların maaşlarından ve çarşıda, pazarda, emeğimizden, soyumuzdan alınan vergilerden oluşuyor. Ama sıra adil bölüşüme gelince biz yokuz. Ne zaman insanca yaşamak istiyoruz desek, “bütçe imkânı yok, kaynaklar yetersiz” diyorlar. Kaynak var ama kaynak sermayeye, teşvike, faize, savaşa, yandaşa, müteahhide gidiyor. Kaynak var ama bunlarda utanma yok.
Bu ülke ranttan, vurgundan beslenen, uluslararası sermayeye en yüksek faizi veren ülkeler sıralamasında dünya ikincisi. Bu ülke, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan enflasyonu yarı yarıya düşüp gösteren sanal TÜİK rakamlarına rağmen en yüksek enflasyon sıralamasında hem Avrupa Birliği hem OECD ülkeleri içinde açık ara birinci sırada. Sert pazarlarında arta kalanları akşam karanlığında toplayanların sayısının hızla arttığı bir ülke.
Bu ülke, her üç çocuktan birinin okula aç gittiği; MESEM adı altında devlet eliyle patronlara ucuz işçi olarak beş beş çekilen 14, 15, 16 yaşındaki çocuklarımızın öldüğü; çalışanların hayatının hiçe sayıldığı iş cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada olan bir ülke. Bu ülke, çalışan her iki işçiden birinin açlık sınırının altında asgari ücrete mahkûm edildiği; her emekliden birinin açlık sınırının yarısı aylıkla yaşam savaşı verdiği; sırf geçinememe kaygısıyla sağlık sorunlarına rağmen emekli olamadığı bir ülke.
Kamu hizmeti halk içindir ve kamu emekçisi bu ülkenin omurgasıdır. Ama bütçemiz bizi bir kez daha kamu emekçisi değil, kapı kuyruğu bekçisi olarak tarif ediyor, yok sayıyor. 24 yıllık AKP iktidarında kamuda liyakat yerle bir edildi. Torpil ve kayırma istihdamın temelini oluşturdu. Nitelikli kamusal hizmet üretmek isteyen bizler ayrımcılığın kıskacında, güvencesizliğin ortasında bırakılıyoruz. Sefalet düzeyinde maaşlara mahkûm ediliyoruz. Ayın sonunu getirmek, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak bile mucizeye döndü.
Kadınlar hem işte sömürülüyoruz hem evde görünmeyen emeğimizle tükeniyoruz. Kadın işsizliğinde Avrupa birincisiyiz. Kadınlar güvencesiz işlerde yarı zamanlı kölelik düzenine mahkûm ediliyor. En güvencesiz işlere razı olun diyorlar. Temizlik, yemek, çocuk, yaşlı, hasta bakımı bizlerin doğal görevi olarak görülüyor. Tüm bunlara rağmen bu bütçede kadın yok. Çünkü tamamen eril bir bütçe. Biz toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bir bütçe istiyoruz.
Bu bütçede gençler de yok. Bir yandan saraylarda lüks içinde yaşayan çocuklar, diğer yanda kirayı ödeyemediği için memleketine dönmek zorunda kalan gençler var. İşsizliğin, göçün kıskacında kalan gençler sistem dışına itiliyor. Umudu yurt dışında, geleceği belirsizlikte arıyor. İşte bu yüzden diyoruz ki gençliğin geleceği bütçeden başlar.
Kaynaklarımızı bir kez daha güvenlik adı altında savaştan nemalanan baronlara sunuyorlar. Biz biliyoruz ki gerçek güvenlik daha fazla silah değil; adalettir, eşitliktir, insanca yaşam koşullarıdır. Ve biliyoruz ki gerçek savunma tankla, topla, dronla olmaz. Gerçek savunma halkın aç kalmaması, çocuğun okula gidebilmesi, kadının güvenle yaşaması, işçinin güvenceli çalışmasıdır.
Demokrasiyi, halk iradesini ve özgürlükleri hedef alan saldırılar; halkın oyuyla seçilmiş belediyelere kayyum atamaları; belediye başkanlarının, siyasetçilerin hapsedilmesi; itiraz eden tüm kesimlere karşı yapılan antidemokratik uygulamalar yine bizlerin sürekli yoksullaşmasına sebep oluyor. İrade gasp edilmişse bütçe de gasp edilmiştir. Biz biliyoruz ki demokrasi olmadan bütçede halktan yana olmaz.
Bu nedenle buradan bir kez daha söylüyoruz: Kayyuma karşı demokrasi, siyasallaşan yargıya karşı hukuk, saray bütçesine karşı halkın bütçesini, emekçilerin bütçesini istiyoruz.
Dostlar, görüyoruz ki bütçe bu taleplerimizin yanına bile yaklaşmıyor. Çünkü bu bütçe emeğin değil, sermayenin bütçesidir. Çünkü bu bütçe yoksulluğun, işsizliğin, savaşın bütçesidir. Bir yıkım bütçesidir.
Her şeye rağmen umutluyuz. Çünkü emeğe dayatılan kölelik düzenine karşı örgütlülüğümüz var. Çünkü birlikte ve ortak mücadeleyi savunan milyonlar var. Çünkü zalime, zulme karşı güçlü mücadele geçmişimiz ve kararlılığımız var. Ve biz biliyoruz ki birlikte mücadeleyi yükselttiğimiz anda hiçbir iktidar, hiçbir saray, hiçbir bütçe bizi susturamaz.
KESK, DİSK, tüm emeklilerin sendikası ve buradan görüyoruz ki bu düzene itirazı olan hepimiz umudu, mücadeleyi büyütmeye; emekçilerin ve halkın bütçesi için, eşitlik ve barış için, emek için birlikte yürümeye devam edeceğiz. Yaşasın emek, demokrasi ve barış mücadelemiz. Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz" dedi.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Akdeniz Bölge Temsilcisi Vedat Küçük:
Değerli dostlar, hepinizi Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK adına saygıyla, sevgiyle, umutla selamlıyorum.
Bir araya gelmezsek, sesimizi yükseltmezsek dinlemeyecekler. Dostlar, bugün bir aradayız. Çünkü bu ülkenin gerçek sahipleriyiz. Biz çalışanlarız, üretenleriz, ekonomiyi büyütenleriz. Ama ne yazık ki ürettiğimiz değerden pay alamayan da bizleriz.
Bugün burada gelirde adalet için, vergide adalet için, ülkede adalet için, demokrasi için, barış ve kardeşlik için, “bu düzen böyle gitmez” demek için bir aradayız.
Açlık sınırı otuz bin liraya dayandı. Yoksulluk sınırı doksan bin lirayı çoktan geçti. Ama asgari ücret hâlâ yirmi iki bin lira. Hükümete çağrı yaptık: “Asgari ücret Ocak ayından sonra açlık sınırında kaldı. Asgari ücreti yıl içinde artırın” dedik. Ama dinlemediler. Dinlemeyecekler. Bir araya gelmezsek, sesimizi yükseltmezsek dinlemeyecekler. Çünkü ülkeyi yönetenler yıl boyunca asgari ücreti, yüksek enflasyona rağmen güncellemeye yanaşmadı. Milyonları açlık sınırının altında ücrete mahkûm etti.
Zafer direnen emekçinin olacak! Zafer direnen emekçinin olacak!
Bugün bir aileye dört asgari ücret girse bile o aile yoksulluk sınırını aşamıyor. Bu düzen işçileri, emeklileri ve herkesi açlığa, yoksulluğa mahkûm ediyor. Bu düzen yoksuldan alıp zengine kaynak aktarıyor. Bu düzen işçiden, emekçiden, emekliden alarak patronların kasasını dolduruyor.
İşçi ücretleri yıl boyunca enflasyon ve vergilerle toplam iki trilyon kaybetti. Yaklaşık iki trilyon lira bizlerin cebinden alındı, patronlara ve iktidara aktarıldı. İşte bugün bu adaletsizliğe dur demek için buradayız.
Bir gecede şirketlerin vergileri sıfırlanıyor ama bizim bordrolarımızdan tıkır tıkır vergiler kesiliyor. Bir büyük adaletsizlik de şu anda Meclis’te görüşülen bütçede. Bu ülkenin bütçesindeki gelirler kaleminden büyük bir bölümü zenginler mi karşılıyor diye sorsak, cevabımız hayırdır. Bankalar mı ödüyor bu bütçenin gelirlerini desek, cevabımız yine hayırdır. Patronların vergileri mi oluşturuyor bütçenin gelirlerini desek, cevap yine hayırdır.
Vergide adalet istiyoruz! Bütçe gelirlerinin büyük bir bölümü dolaylı vergilerle, adaletsiz vergi sistemiyle; vergi yükü işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, dar gelirlilerin sırtına yıkılıyor. Gelirlerden alınan vergi yükü maalesef hepimizin sırtında. Onların vergilerine haftalar geliyor, bir gecede şirketlerin vergileri sıfırlanıyor ama bizim bordrolarımızdan tıkır tıkır vergiler kesiliyor.
Faize çuval çuval para aktaranlar, yandaş şirketlerine vergileri sıfırlarken “kaynak yok” diyerek milyonlarca emekliye asgari ücretin bile altında maaş veriyorlar. İşte bütün bu adaletsizliğe dur demek için, vergide adalet için; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan bir düzen için bugün buradayız. Burada olmaya devam edeceğiz. Birlikte olmaya devam edeceğiz.
Emeklilerin yoksulluğu da, asgari ücretlinin açlık sınırında yaşaması da, vergide adaletsizlik de bunların hiçbirisi kader değildir. Bunlar bir tercih sonucudur. Öyleyse bu düzeni kuranlar nasıl tercih yaptıysa, biz de buradan bir tercih yapacağız. Örgütlenmeyi, örgütlü mücadeleyi tercih edeceğiz. Susma, haykır, zamlara hayır! Susma, haykır, zamlara hayır!
Bugün buradan bir kez daha haykırıyoruz: Asgari değil, insanca yaşayacak bir ücret istiyoruz. Sadaka değil, hak istiyoruz. Gelirde, vergide, ülkede adalet istiyoruz. Her geçen gün daha fazla birleşeceğiz ve biz kazanacağız. Yaşasın iş, ekmek, özgürlük mücadelemiz" sözlerine yer verdi.

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
