dini chat
deneme bonusu deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler
kuşadası escort antalya travesti çorlu escort çerkezköy escort çeşme escort kayseri escort konya escort gaziantep escort fethiye escort bodrum escort
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler

Biberiye kokusu biraz da aşktır

GÜNDEM 08.08.2025 - 13:34, Güncelleme: 08.08.2025 - 13:34
 

Biberiye kokusu biraz da aşktır

"Ellerin neye dokunursa o kokar" derdi babannem. Haklılığını çocukluğumda öğrendim.

Sanırım 15 yıl önceydi. Coğrafyamızın lezzet duraklarından biri olan Mantarevi'nin vazgeçilmez lezzeti olan "Mantar Çorbası’nda” tanıştım ben biberiyeyle. Aroması ve olduğu, konduğu, dokunduğu yere verdiği lezzet müthiştir. Sonra ete ve salataya yakıştığını da fark ettim.  Kullanmak için bir dal bir dal biberiyeyi evimin önüne ektim o yıllarda. Tuttu. Her yıl bu aylarda budar kurutur sonra da yapraklarını sıyırırım. Kurutmaya devam eder paketler hem kendim kullanırım hem de sevdiklerimle paylaşırım. Bu yıl da baya bereketli bir budama oldu. Siz bilmezsiniz yüreğimin köşesinde bir isim vardır. Tahtı da var tacı da var orada. Kendisi müthiş güzel güler ve müthiş güzel kokar. Bana hoşgeldin hoşbulduk aşamasında bile dokunduğunda o gibi kokardı ellerim ve dokunduğu her yer. Sonra bir sohbetimizde kokuları konuşurken o da benim parfümümü çok sevdiğini söyledi. Hatta ne olduğunu sordu. Oğlumdan başka kimse bilmez benim parfümümü. Bazen doğum günümde hediye eder. 45 yıldır aynı kokuyu kullanırım. O sebeple tahtın sahibi can parçamla paylaşırken de sanki bana ait bir sırrı paylaşır gibi paylaştım. Sonra tahtın sahibi gülümseyen kiraz paketinde kokusundan verdi “Biberiye Yağı” yazıyordu.  Daha da bir anlam kazandı hem koku hem anlam. Artık o tahtın ve tacın kokusu da var. Biberiye kokar yüreğim. Kedileri ve kirazı sevdiğimi herkes bilir. Hayatı başarmış ömür denilen o uzun yolu kazasız belasız yürümüş, anılar biriktirmiş aşk dolu, coşku dolu, yüreğinde magması hala aktif bir yanardağ gibi yaşayan “Yaşlı Tekir” olarak görürüm kendimi.  Bir hikâye paylaşımında kedisini paylaştığında “Yaşlı Tekir Miyav diyor sana” diye mesaj yazdığımda tahtın sahibi bana cevaben “Kahve, Kiraz, Yaşlı tekir ve Biberiye” geçen şiir yazalım diye bir oyuna davet etti beni. Wowww. İnanılmaz bir coşku. Sanki F1 yarışında start alan arabalar gibiydi ruhumun hızı. Sonra karşılıklı yazdıklarımızı paylaştık. Tahtın Sahibi: “Biberiye kokar ellerim, toprakla barışmış bir sabır gibi. Yaşlı tekirin kuyruğu rüya çizer, gölgeye uzanmış bir şiir gibi. Ve biz ne bir telaş ne bir hedefle, kirazlı kahve içeriz sessizce. Biliriz, hayat budur belki de”. Tahtın Sahibi: “Avluda sabah, taşlar serin, kirazlı kahve buhar buhar, tellerden sarkan biberiye, rüzgârla eski bir şarkı çalar. Pencerede uyuklar yaşlı tekir, bir zamanlar avcıydı, şimdi bilge. Gözleri kısık, kulakları temkinli, geceleri gökyüzünü dinler yine. Kirazın buruk, kahvenin koyu, anılarla karışır fincanda zaman. Bir yudumda yazlar geçer, kışlar, sessizce yere damlar”. Ben: “Kahvenin kiraza yolculuğu hatırından daha uzundur. Bu bir buluşma değil yaşlı tekirin ömrünü harcadığı nirvanaya varıştır. Nirvana biberiye kokar. Ustaların adından sızandır kokusu” Tahtın Sahibi: “Biberiye, duvarın kıyısında ısrarla, suskunluğu kokularla yazar toprağa, bu bir tarif değil, bu usta ellerden sarkan sonsuzluğun tarifidir. Ve işte orada, zaman artık ölçülmezken, kahve kiraza yaklaşır, ama asla tam varmaz”. Ben: “Kiraz olgunlaşmanın, çift olmanın, Kahve pişmenin, çiftine sahip çıkmanın adıdır, Tekir özgürlüğün, Yaşlı Tekir kiraz ateşinde pişmiş olgunluğun (kahvenin) adıdır. Heybesinde kiraz olmayan yaşlı tekir düz ovada yolu ve biberiyeyi nasıl bulur?”. Tahtın Sahibi: “Kiraz gibi kızarır bazen hakikat, kahve gibi ağır ağır çöker içe, biberiye, zamanın kılcal damarlarında yavaş yavaş yürür. Her yaprağında bir suskunluk, Her suskunlukta bir geçmiş saklıdır, Birlik, aynı fincanda karışmaz her zaman, aynı pencereden aynı rüzgâra, Aynı sessizlikle bakmaktır. Ve orada, bir kahve, bir kiraz, bir tekir, ustalıkla dokunmuş bir sabır gibi bir araya gelmez, ama dağılmayı da bilmez”. Ben: “Aşk; bir kahve, bir kiraz bir dal biberiye, ustalıkla dokunmuş sabır halısında yaşlı tekirin çizdiği huzurun resmidir”. Tahtın Sahibi: “Avlulu eski bir taş evde, sabah kahvesi eşliğinde bir kadın ve bir adam karşılaşır. Aralarındaki sessizliği yalnızca yaşlı bir tekirin adımları, kirazların parıltısı ve biberiyelerin kokusu doldurur. Bu, bir buluşmadan çok, olgunluğun sessiz tanıklığıdır. Kahve hatır değil, hafıza olur. Kiraz zamanın simgesi; tekir ise geçişin ta kendisi. Her şey geçmiştir ama geçmemiştir”. Ben: “Kahve önce kavrulmanın, sonra değirmende öğütülmenin ve ateşte pişmenin öyküsel yolculuğu iken, Kiraz sabrın, çift olmanın ve çiftiyle denk olmanın, tanımı, Biberiye de aşkın simyasını tariflemek için kullanılır. Yaşlı tekir Ömrü bu simyaların içinde çoğalmış gurunun kendisidir”. Tahtın Sahibi: “Kirazlı Kahve ve Yaşlı Tekir, zaman, olgunluk ve sessizliğin içsel derinliklerinde geçen şiirsel bir kısa film. Eski bir taş avluda, sabah güneşiyle pişen kahvenin buharında ve biberiyenin yumuşak kokusunda, geçmişin yankısı belirir. Kırklarının olgunluğundaki bir kadın, sessizce kahvesini pişirir. Yanına gelen adamla konuşmazlar; konuşmaları gerekmez. İkisinin de tanığı, yaşlı bir tekirdir. Kiraz, zamanın sembolü; kahve ise sabrın ve birliğin ağır iç görüsüdür. Filmde hiçbir söz, gerçeğin önüne geçmez. Sessizlik, her şeyin anlatıcısıdır. Tekir, sadece bir kedi değil, varoluşun sınırlarında dolaşan bir bilgedir. Biberiyenin kokusunda ustaların adı yankılanır. Bu filmde karakterler bir araya gelmez; ama dağılmaz da. Çünkü bazı şeyler hatıra için değil, farkındalık için vardır. Her şey geçmişte kalmış gibi görünür, ama film, asıl gerçeği fısıldar: Her şey geçti. Ama geçmedi”. Ben: “Anlam zekâ ile oluşuyor.  Denklik anlatılanı anlamakla sağlanıyor. Anlatmak için aslında kelimeler değil anlamlar olmalı. O çoğu zaman bir bakış veya bakmayış, çoğu zaman söyleyiş veya susuştur, çoğu zaman dokunmak veya kokudur. Anlam zekada saklı. Kiraz zekâ, kahve anlam, yaşlı tekir ben, biberiye sensin bu öyküde”. Tahtın Sahibi: “Zekânın ucuna bir kiraz astım, kiraz burada dursun, belki büyür dalları, belki de kendi meyvesine döner usulca”. Ben: “Kirazı küpe diye asarlar. Aslında küpe sadece kulağa takılmaz. O anlamları duyduğun yerin konumunu gösterir. Kiraz da yüreğe takılan küpedir. O da yüreğin konumunu gösterir. Zekâ gerçekle hayal arasındaki köprünün kendisidir. O köprü birde iki kişi arasında kurulur ki o iki kişilik nirvana yani koşulsuz sevgiyle iki kişinin hem kendilerine hem birbirlerine varmasıdır. Kendine varamayan zekâ başkasına nasıl varır ki?”. Bunlar yazıldı söylendi ard arda. Şimdi geçen hafta budadığım, kuruttuğum biberiyeyi ellerimi saçlarına dokunur gibi tek tek ayıklıyorum. Kokun ellerimde. Sana dokunmuşum gibi yüreğime ulaşır. Herkesin payını ayırdım. Biberiye isteyenlere de ayırdım. Sana da ayrıldı hem kendisi hem kokusu hem anısı hem de ömrün geri kalan yarısı. "Ellerin neye dokunursa o kokar" derdi babannem. Haklıydı. Sana mı dokundum yoksa yüreğimdeki tahta mı yoksa yaşanacak yarınlarımı biriktiriyorum o masanın başında.
"Ellerin neye dokunursa o kokar" derdi babannem. Haklılığını çocukluğumda öğrendim.

Sanırım 15 yıl önceydi. Coğrafyamızın lezzet duraklarından biri olan Mantarevi'nin vazgeçilmez lezzeti olan "Mantar Çorbası’nda” tanıştım ben biberiyeyle. Aroması ve olduğu, konduğu, dokunduğu yere verdiği lezzet müthiştir. Sonra ete ve salataya yakıştığını da fark ettim. 

Kullanmak için bir dal bir dal biberiyeyi evimin önüne ektim o yıllarda. Tuttu. Her yıl bu aylarda budar kurutur sonra da yapraklarını sıyırırım. Kurutmaya devam eder paketler hem kendim kullanırım hem de sevdiklerimle paylaşırım. Bu yıl da baya bereketli bir budama oldu.

Siz bilmezsiniz yüreğimin köşesinde bir isim vardır. Tahtı da var tacı da var orada. Kendisi müthiş güzel güler ve müthiş güzel kokar. Bana hoşgeldin hoşbulduk aşamasında bile dokunduğunda o gibi kokardı ellerim ve dokunduğu her yer. Sonra bir sohbetimizde kokuları konuşurken o da benim parfümümü çok sevdiğini söyledi. Hatta ne olduğunu sordu. Oğlumdan başka kimse bilmez benim parfümümü. Bazen doğum günümde hediye eder. 45 yıldır aynı kokuyu kullanırım. O sebeple tahtın sahibi can parçamla paylaşırken de sanki bana ait bir sırrı paylaşır gibi paylaştım. Sonra tahtın sahibi gülümseyen kiraz paketinde kokusundan verdi “Biberiye Yağı” yazıyordu. 

Daha da bir anlam kazandı hem koku hem anlam. Artık o tahtın ve tacın kokusu da var. Biberiye kokar yüreğim.

Kedileri ve kirazı sevdiğimi herkes bilir. Hayatı başarmış ömür denilen o uzun yolu kazasız belasız yürümüş, anılar biriktirmiş aşk dolu, coşku dolu, yüreğinde magması hala aktif bir yanardağ gibi yaşayan “Yaşlı Tekir” olarak görürüm kendimi.  Bir hikâye paylaşımında kedisini paylaştığında “Yaşlı Tekir Miyav diyor sana” diye mesaj yazdığımda tahtın sahibi bana cevaben “Kahve, Kiraz, Yaşlı tekir ve Biberiye” geçen şiir yazalım diye bir oyuna davet etti beni. Wowww. İnanılmaz bir coşku. Sanki F1 yarışında start alan arabalar gibiydi ruhumun hızı. Sonra karşılıklı yazdıklarımızı paylaştık.

Tahtın Sahibi: “Biberiye kokar ellerim, toprakla barışmış bir sabır gibi. Yaşlı tekirin kuyruğu rüya çizer, gölgeye uzanmış bir şiir gibi. Ve biz ne bir telaş ne bir hedefle, kirazlı kahve içeriz sessizce. Biliriz, hayat budur belki de”.

Tahtın Sahibi: “Avluda sabah, taşlar serin, kirazlı kahve buhar buhar, tellerden sarkan biberiye, rüzgârla eski bir şarkı çalar. Pencerede uyuklar yaşlı tekir, bir zamanlar avcıydı, şimdi bilge. Gözleri kısık, kulakları temkinli, geceleri gökyüzünü dinler yine. Kirazın buruk, kahvenin koyu, anılarla karışır fincanda zaman. Bir yudumda yazlar geçer, kışlar, sessizce yere damlar”.

Ben: “Kahvenin kiraza yolculuğu hatırından daha uzundur. Bu bir buluşma değil yaşlı tekirin ömrünü harcadığı nirvanaya varıştır. Nirvana biberiye kokar. Ustaların adından sızandır kokusu”

Tahtın Sahibi: “Biberiye, duvarın kıyısında ısrarla, suskunluğu kokularla yazar toprağa, bu bir tarif değil, bu usta ellerden sarkan sonsuzluğun tarifidir. Ve işte orada, zaman artık ölçülmezken, kahve kiraza yaklaşır, ama asla tam varmaz”.

Ben: “Kiraz olgunlaşmanın, çift olmanın, Kahve pişmenin, çiftine sahip çıkmanın adıdır, Tekir özgürlüğün, Yaşlı Tekir kiraz ateşinde pişmiş olgunluğun (kahvenin) adıdır. Heybesinde kiraz olmayan yaşlı tekir düz ovada yolu ve biberiyeyi nasıl bulur?”.

Tahtın Sahibi: “Kiraz gibi kızarır bazen hakikat, kahve gibi ağır ağır çöker içe, biberiye, zamanın kılcal damarlarında yavaş yavaş yürür. Her yaprağında bir suskunluk, Her suskunlukta bir geçmiş saklıdır, Birlik, aynı fincanda karışmaz her zaman, aynı pencereden aynı rüzgâra, Aynı sessizlikle bakmaktır. Ve orada, bir kahve, bir kiraz, bir tekir, ustalıkla dokunmuş bir sabır gibi bir araya gelmez, ama dağılmayı da bilmez”.

Ben: “Aşk; bir kahve, bir kiraz bir dal biberiye, ustalıkla dokunmuş sabır halısında yaşlı tekirin çizdiği huzurun resmidir”.

Tahtın Sahibi: “Avlulu eski bir taş evde, sabah kahvesi eşliğinde bir kadın ve bir adam karşılaşır. Aralarındaki sessizliği yalnızca yaşlı bir tekirin adımları, kirazların parıltısı ve biberiyelerin kokusu doldurur. Bu, bir buluşmadan çok, olgunluğun sessiz tanıklığıdır. Kahve hatır değil, hafıza olur. Kiraz zamanın simgesi; tekir ise geçişin ta kendisi. Her şey geçmiştir ama geçmemiştir”.

Ben: “Kahve önce kavrulmanın, sonra değirmende öğütülmenin ve ateşte pişmenin öyküsel yolculuğu iken, Kiraz sabrın, çift olmanın ve çiftiyle denk olmanın, tanımı, Biberiye de aşkın simyasını tariflemek için kullanılır. Yaşlı tekir Ömrü bu simyaların içinde çoğalmış gurunun kendisidir”.

Tahtın Sahibi: “Kirazlı Kahve ve Yaşlı Tekir, zaman, olgunluk ve sessizliğin içsel derinliklerinde geçen şiirsel bir kısa film. Eski bir taş avluda, sabah güneşiyle pişen kahvenin buharında ve biberiyenin yumuşak kokusunda, geçmişin yankısı belirir. Kırklarının olgunluğundaki bir kadın, sessizce kahvesini pişirir. Yanına gelen adamla konuşmazlar; konuşmaları gerekmez. İkisinin de tanığı, yaşlı bir tekirdir. Kiraz, zamanın sembolü; kahve ise sabrın ve birliğin ağır iç görüsüdür. Filmde hiçbir söz, gerçeğin önüne geçmez. Sessizlik, her şeyin anlatıcısıdır. Tekir, sadece bir kedi değil, varoluşun sınırlarında dolaşan bir bilgedir. Biberiyenin kokusunda ustaların adı yankılanır. Bu filmde karakterler bir araya gelmez; ama dağılmaz da. Çünkü bazı şeyler hatıra için değil, farkındalık için vardır. Her şey geçmişte kalmış gibi görünür, ama film, asıl gerçeği fısıldar: Her şey geçti. Ama geçmedi”.

Ben: “Anlam zekâ ile oluşuyor.  Denklik anlatılanı anlamakla sağlanıyor. Anlatmak için aslında kelimeler değil anlamlar olmalı. O çoğu zaman bir bakış veya bakmayış, çoğu zaman söyleyiş veya susuştur, çoğu zaman dokunmak veya kokudur. Anlam zekada saklı. Kiraz zekâ, kahve anlam, yaşlı tekir ben, biberiye sensin bu öyküde”.

Tahtın Sahibi: “Zekânın ucuna bir kiraz astım, kiraz burada dursun, belki büyür dalları, belki de kendi meyvesine döner usulca”.

Ben: “Kirazı küpe diye asarlar. Aslında küpe sadece kulağa takılmaz. O anlamları duyduğun yerin konumunu gösterir. Kiraz da yüreğe takılan küpedir. O da yüreğin konumunu gösterir. Zekâ gerçekle hayal arasındaki köprünün kendisidir. O köprü birde iki kişi arasında kurulur ki o iki kişilik nirvana yani koşulsuz sevgiyle iki kişinin hem kendilerine hem birbirlerine varmasıdır. Kendine varamayan zekâ başkasına nasıl varır ki?”.

Bunlar yazıldı söylendi ard arda. Şimdi geçen hafta budadığım, kuruttuğum biberiyeyi ellerimi saçlarına dokunur gibi tek tek ayıklıyorum. Kokun ellerimde. Sana dokunmuşum gibi yüreğime ulaşır. Herkesin payını ayırdım. Biberiye isteyenlere de ayırdım. Sana da ayrıldı hem kendisi hem kokusu hem anısı hem de ömrün geri kalan yarısı.

"Ellerin neye dokunursa o kokar" derdi babannem. Haklıydı. Sana mı dokundum yoksa yüreğimdeki tahta mı yoksa yaşanacak yarınlarımı biriktiriyorum o masanın başında.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.