Ertugan’dan ‘Özgürlük Mitingi’ne sert tepki

haberimizvar.net- Ertugan, paylaşımında şu ifadelere yer verdi: “DİYARBAKIR’DA PKK’NIN KATLETTİKLERİ DURURKEN, TERÖR ELEBAŞINA ÖZGÜRLÜK MİTİNGİ KABUL EDİLEMEZ 27 Kasım 1978’de kurulan PKK, 48 yıldır Türkiye’ye acı, gözyaşı ve yıkım getirmiştir. En büyük zararı ise Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan vatansever Kürt vatandaşlarımıza vermiştir.   Yaklaşık 50 bin Kürt ve Türk vatandaşımızı, askerimizi, polisimizi, masum bebeklerimizi katleden; milyarlarca liralık milli kayba yol açan bu cani örgüt, bugün “eşit yurttaşlık” ve “terörsüz Türkiye” gibi süslü söylemlerle aklanmaya, Türk Devleti’ne muhatap gösterilmeye çalışılmaktadır.   Bu zihniyetin son örneği; 4 Ocak 2026’da Diyarbakır’da, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan lehine düzenlenmesi planlanan sözde “özgürlük” mitingidir. Bu mitinge karşıyız.   Diyarbakır; PKK’nın bombalarıyla hayatını kaybeden bebeklerin, kurşunlarına hedef olan öğretmenlerin, kaçırılıp dağa götürülen gençlerin, katledilen sivil Kürt vatandaşlarımızın şehridir.   Diyarbakır; teröre boyun eğmediği için infaz edilen korucuların, şehit edilen asker ve polislerin, evladının kemiklerini yıllarca arayan annelerin şehridir.   Soruyoruz: Bu şehirde, PKK’nın katlettikleriyle yüzleşmeden, hangi vicdanla terör elebaşına “özgürlük” mitingi yapılmaktadır?   Altını açık ve net çiziyoruz: Terörü hiç kimse istemez. Ancak terör istemiyoruz demek; terör örgütleriyle müzakere etmek, muhatap almak, teslim olmak değildir.   Türk Devleti; cani terör örgütüne, katil elebaşına, binlerce evladımızın katiline teslim edilemez, muhatap alınamaz.   Bu mücadele; pazarlıkla değil, kökü kazınana kadar kararlılıkla sürdürülür.   Türk Milleti çok iyi bilmektedir ki; biz zaten eşit yurttaşız. Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti, milletimizin adı Türk Milletidir.   Bu ülkede; Kürt kökenli Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Genelkurmay Başkanları, bakanlar ve üst düzey yöneticiler görev yapmıştır. Bugüne kadar hiç kimse, kökeni nedeniyle dışlanmamış, “oy vermesin” denmemiş, devlet kapısından geri çevrilmemiştir.   Bu gerçeği en iyi bilenler de şunu bilmektedir: Ne DEM Parti, ne de terör örgütü elebaşı, vatansever Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi değildir.   Aynı zihniyet; bir yandan Diyarbakır’da terör elebaşına “özgürlük” isterken, diğer yandan terörle mücadelede en ön safta yer alan korucularımızı aşağılamaktadır.   Kamuoyunun hatırladığı üzere; DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, koruculara ilişkin “yeni bir öneri” sunduğunu söyleyerek şu aşağılayıcı ifadeyi kullanmıştır:   “Elindeki silahı al, ver sopayı; köyde hayvan baksın. Daha onurlu bir görevdir.”   Bu sözler; terörle mücadelede canı pahasına görev yapmış, evladını, kardeşini, eşini kaybetmiş korucularımıza açık bir hakarettir.   Korucular; hayvan güden değil, teröre karşı köyünü, vatanını, bayrağını savunan onurlu vatan evlatlarıdır.   Biz o gün de susmadık, bugün de susmuyoruz: Bu sözlerin muhatabı olan korucularımızdan ve ailelerinden açıkça özür dileyeceksiniz demiştik. Sahte ve samimiyetsiz özürlerle bu hakaretin üzeri örtülemez.   Buradan açıkça ilan ediyoruz: Zafer Partisi olarak; • Korucularımızın silahlarıyla birlikte vatan savunmasındaki görevlerine devam etmesinin, • Görev tanımlarının net, kalıcı ve yasal güvence altına alınmasının, • Maaş, emeklilik, tazminat, sağlık ve özlük haklarının eksiksiz verilmesinin, • Şehit korucularımızın ailelerinin ve gazilerimizin onurla sahiplenilmesinin, • Korucularımızın itibarsızlaştırılmasına ve hedef gösterilmesine son verilmesinin sonuna kadar arkasındayız.   Korucularımız sahipsiz değildir; sahibi Türk Milletidir. Korucularımız pazarlık konusu değildir. Korucularımız tasfiye edilecek bir yapı değildir. Korucularımız bu devletin ve bu milletin onurudur.   Kürt’üyle Türk’üyle bu millet tahinle pekmez gibidir; ayrılmaz, bölünmez, parçalanmaz.   Atatürk çizgisinde, Türk milliyetçisi ve ulusalcı vatanseverler olarak; ulus devletimizi, milli birliğimizi ve kardeşliğimizi kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.   Zafer Partisi ve Türk Milleti buna izin vermez. Vermedi. Vermeyecek.”