Müstehakız!
GÜNDEM
26.08.2025 - 18:19, Güncelleme:
26.08.2025 - 18:24
Müstehakız!
Düşünün! Hükümetsiniz ve karşınızda yaşam koşullarının iyileştirilmesini isteyen kitleler var: memurlar, emekliler, çiftçiler...
Bu durumda ne yaparsınız?
Açız, çocuklarımıza harçlık veremiyoruz, eve ekmek götüremiyoruz çığlıklarına kulak verir ve bir hal çaresine bakarsınız değil mi? Aksi halde seçim sandığında bunun hesabını size sormalarından korkarsınız.
Bu. bütün dünyada böyledir.
Düşünün!
Sendikasınız ve yoksulluğun pençesinde boğuşan üyeleriniz var. Bu üyelerinizin sesini duyurmak, insanca yaşam taleplerini gerçekleştirmek varlık nedeniniz değil mi? Bunun için eylem yapmak, iş bırakmak, işvereninizle kavga etmek yapmanız gereken en önemli şey değil mi? Yani bu haklı talepler için sokağa inersiniz.
Bu, bütün dünyada böyledir.
Peki, bizde işler nasıl yürüyor, daha doğrusu yürümüyor? Şimdi bizdeki manzaraya bakalım.
Hükümet, çalışanların çığlığına hiç kulak vermez çünkü bu insanları hamasetle kolayca ikna edebileceğini bilir.
Bu topraklarda vatan, millet, Sakarya edebiyatının yoksulluk edebiyatından daha değerlidir çünkü ve Hükümet bunun farkındadır. En önemlisi de yaşamaya dair incelikli zevkleri gelişmemiş bir halk kitlesiyle karşı karşıyadır ve bu kitle boğaz tokluğunu yaşamak zanneder. Böyle bir halkı ikna etmenin ve seçimleri bu kişilerin oyuyla kazanmanın mümkün olduğunu bilir ve kazanır da.
Peki, bu durumda Hükümet yoksulun çığlığına neden kulak versin ki?
Kimi sendikalar, özellikle de yetkili sendikalar ve yancıları üyelerinin taleplerine hiç kulak asmaz. Üyelerinin talepleri için sokağa inmek yerine Hükümetin siyasal projelerine destek için sokağa iner. Bilir ki hakları için sokağa inmediği üyelerinden birini bile kaybetmeyecek hatta üye sayısını artıracaktır çünkü üyelerinin hatta diğer sendikakarın üyelerinin de sınıf bilinciyle değil siyasal saiklerle örgütlü oldukları malumudur.
Peki, bu durumda sendikalar neden üyelerinin çıkarı için mücadele etsin ki?
Velhasılıkelam biz başımıza gelenlere müstehakız ve bu olup bitenler başımıza geleceklerin en kötüsü de olmayabilir.
Düşünün! Hükümetsiniz ve karşınızda yaşam koşullarının iyileştirilmesini isteyen kitleler var: memurlar, emekliler, çiftçiler...
Bu durumda ne yaparsınız?
Açız, çocuklarımıza harçlık veremiyoruz, eve ekmek götüremiyoruz çığlıklarına kulak verir ve bir hal çaresine bakarsınız değil mi? Aksi halde seçim sandığında bunun hesabını size sormalarından korkarsınız.
Bu. bütün dünyada böyledir.
Düşünün!
Sendikasınız ve yoksulluğun pençesinde boğuşan üyeleriniz var. Bu üyelerinizin sesini duyurmak, insanca yaşam taleplerini gerçekleştirmek varlık nedeniniz değil mi? Bunun için eylem yapmak, iş bırakmak, işvereninizle kavga etmek yapmanız gereken en önemli şey değil mi? Yani bu haklı talepler için sokağa inersiniz.
Bu, bütün dünyada böyledir.
Peki, bizde işler nasıl yürüyor, daha doğrusu yürümüyor? Şimdi bizdeki manzaraya bakalım.
Hükümet, çalışanların çığlığına hiç kulak vermez çünkü bu insanları hamasetle kolayca ikna edebileceğini bilir.
Bu topraklarda vatan, millet, Sakarya edebiyatının yoksulluk edebiyatından daha değerlidir çünkü ve Hükümet bunun farkındadır. En önemlisi de yaşamaya dair incelikli zevkleri gelişmemiş bir halk kitlesiyle karşı karşıyadır ve bu kitle boğaz tokluğunu yaşamak zanneder. Böyle bir halkı ikna etmenin ve seçimleri bu kişilerin oyuyla kazanmanın mümkün olduğunu bilir ve kazanır da.
Peki, bu durumda Hükümet yoksulun çığlığına neden kulak versin ki?
Kimi sendikalar, özellikle de yetkili sendikalar ve yancıları üyelerinin taleplerine hiç kulak asmaz. Üyelerinin talepleri için sokağa inmek yerine Hükümetin siyasal projelerine destek için sokağa iner. Bilir ki hakları için sokağa inmediği üyelerinden birini bile kaybetmeyecek hatta üye sayısını artıracaktır çünkü üyelerinin hatta diğer sendikakarın üyelerinin de sınıf bilinciyle değil siyasal saiklerle örgütlü oldukları malumudur.
Peki, bu durumda sendikalar neden üyelerinin çıkarı için mücadele etsin ki?
Velhasılıkelam biz başımıza gelenlere müstehakız ve bu olup bitenler başımıza geleceklerin en kötüsü de olmayabilir.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.