Subaşı: Çoklu Baro bir vesayet uygulamasıdır

GÜNDEM 05.07.2020 - 16:09, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:05
 

Subaşı: Çoklu Baro bir vesayet uygulamasıdır

Çoklu Baro düzenlemesine ilişkin kanun teklifinin TBMM'de Adalet Komisyonunda görüşmelerinde Antalya Milletvekili Hasan Subaşı İYİ Parti Grubu adına söz alarak kanundaki çarpık düzenlemeleri açıkladı.

haberimizvar.net- Hukuktan anlayan, kanunu bilen, avukatlara danışmadan kendileriyle ilgili bir yönetim şeklinin belirlendiğini belirten Subaşı; "Biz yüz binleri geçen avukat meslektaşlarımızı temsil eden baroların tümünün muhalefetine rağmen onların hiç fikrini almadan, tümden karşı çıkmalarına rağmen buradaki 10-15 iktidar mensubu avukat arkadaşımızın, hukukçu arkadaşımızın hazırladığı teklif ile bir nevi vesayet uygulanıyor" dedi. Subaşı "burada bir seçilmiş vekil avukat olmak, hukukçu olmak, 10-15 arkadaşımıza asla bu yetkiyi vermez hepimiz bunun altında kalırız" dedi.   TEMSİLDE ADALETSİZLİK GETİRİLİYOR Subaşı, kanun teklifinde imzası olan ve savunan milletvekillerinin sürekli olarak "barolarda siyaset yapılıyor, demokratik değil, temsilde adalet yoktur" dediğini ancak bu gerekçelerden hiçbirisinin kanun teklifinin gerekçesinde yazılı olmadığını söyledi. Subaşı, kanunun yapılış amacının açıklandığı genel gerekçesinde şu ifadelere yer verildiğini söyledi: "Baro hizmetlerinin daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla.’ … ‘Bu minvalde kamu hizmeti niteliğinde serbest bir meslek olan avukatlık mesleğinin daha iyi bir şekilde icra edilebilmesi amacıyla avukatlık kanununda ve bazı kanunlarda değişiklikler yapılmaktadır. Düzenlemeler kurumsal yapı ve meslekte karşılaşılan bazı sorunlara çözüm bulunmasına ilişkin hususları kapsamaktadır. Temsilde adaletle ilgili bir tek cümle yok. Oysa iktidar mensubu hukukçu arkadaşlar, imza sahibi olanlar, hepsi de adaletsizlik var derken gerekçede yok. Peki neden yok gerekçede?” diye sordu.   ANTALYA’YA DA, TUNCELİYE DE 4 DELEGE "Benim de halen üyesi olduğum ve 4970 avukat üyesi olan Türkiye'nin dördüncü büyük  barosu Antalya Barosu yeni düzenlemeyle dört delegeyle temsil edilecek. Türkiye'nin en küçük barosu, diyelim ki Tunceli 43 üyesi var o da dört delegeyle temsil edilecek. İşte aylardır temsilde adalet arıyoruz derken, bugünkü düzenleme daha en başta temsilde adaletsizlik yarattığı ve bu kanun teklifini düzenleyenler bunun farkına vardığı için, temsilde adaleti gerekçeden çıkarmışlar" diye konuştu.   YENİ SİSTEM GÜÇ VE YETKİYE DOYMUYOR Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yetki ve güç elde etmeye doymadığını ve yetki ve güçten azami yararlanmak istediğini vurgulayan Subaşı şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı, bu sistem içinde yürütmeyi kontrol edebilmektedir, bunu da inkâr etmenin bir anlamı yok, yasamayı kontrol edebilmekte, yargıyı kontrol edebilmekte, hatta özgür medyayı da kontrol ve denetimi altında tutabilmektedir. Sadece iki kurum üzerinde denetimi ve yetkisi yoktur; biri, yargının savunma ayağı olan serbest avukatlardan müteşekkil barolar üzerinde Hükûmetin etkisi ve baskılaması söz konusu değildir. İkincisi de sosyal medya etki alanı dışındadır. Bu iki gücü henüz Hükûmet baskılayamamıştır."   ASIL SİYASET ÇOKLU BARO’DA OLUR "Barolar siyaset yapıyor gerekçesi ileri sürülüyor ancak asıl çoklu barolar ortaya çıktığında barolarda siyasetin olacaktır. Ortaya çıkan baroların önemli bir bölümü iktidarın tasarruflarını destekler hâle gelmekle serbest avukatlık ve baroların savunma ayağı, yargının savunma ayağı etkisini kaybedecektir; etkisini kaybetmesi de zaten Hükûmetin şu yasa teklifiyle aradığı kandır.  Türkiye'de yargının etki altında kalmasının en önemli delili ‘17-25 Aralık milattır’ sözü olmuştur. 2013 tarihinden öncesini sorgulamayın, 2013 tarihinden sonrasını yani 17-25 Aralık 2013 tarihini milat sayalım, ondan sonrasını sorgulayın" demek, hem bir Anayasa suçudur hem de yargıya doğrudan bir baskı ve etkidir. Baroları eleştirmem gerekirse Türkiye'de barolar bu konuyu yeterince eleştirmemiştir ve gün gün gelerek her kurumun özgürlük alanı, yetki alanı daraltılmaya başlanmıştır."   ‘YENİLİR YUTULUR İTİRAFLAR DEĞİL’ Subaşı konuşmasının devamında da şunları dile getirdi: “Sayın Bülent Arınç'ın ‘Masum değiliz’; Emre Cemil Ayvalı'nın ‘Evet, biz FETÖ örgütüne Kemalistleri kırdırmak istedik’ itirafında bulundu. Bu itiraflar ne yenilir yutulur itiraflar ne de affedilir itiraflar ne de "Biz kandırıldık, Allah affetsin." demekle ortadan kalkacak itiraflar. Şurada, söylediği bir haklı cümle vardı bunların arasında. ‘Biz, FETÖ örgütünün gerçekten bir terör örgütü olduğunu bilemezdik..’ Bu bir mazerettir. İyi ama 2013 tarihinden önce FETÖ örgütüyle en küçük irtibatı olan, selam veren, Bank Asya'ya yatırım yapan, sempati duyan, dini duygularla yaklaşan ve gerçekten onun adam öldürebilecek, eline silah alabilecek bir terör örgütü olabileceğini vesaire düşünmeyen binlerce insan o mazerete sığınmaksızın bugün tutuklu ya da hükümlü. Şimdi, bu nereden ileri geliyor? "2013 tarihi milattır." sözünden…”     GERÇEĞE SAVUNMA İLE ULAŞILIR "Gerçek yargıçların, savcıların da böyle bir iddiayı milat kabul ederek, talimat kabul ederek o tarihten sonrasını araştırıp, soruşturması da o derece Anayasa'ya aykırılıktır. Ama maalesef Türkiye'de bunları yaşadığımız için o çok önemli soruşturmalar gele gele geldiği noktada, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü Gazetesi gibi FETÖ örgütü konusunda Türkiye'yi yıllardır uyaran ama sadece iktidara muhalefet olan önemli basın kurumları bugün bu suçlardan takibat altındadır ve yine birçok masum gazeteci, yazar muhalefet olduğu için casusluktan, terör örgütü üyeliğinden tutuklu ya da hükümlüdür. Yargı talimat alıp da yörüngesinden saptığı zaman gerçeğe ulaşması son derece zor olacaktır. İşte bu yüzden yargı bu suçun kaynağına, köküne, temeline inme şansı da kalmadığı için böylesine gereksiz alanlarda dolaşıp durmaktadır. Gerçeğin açığa çıkması için mücadele edecek gücü elinde tutan organ savunma ayağıdır, serbest avukatlık sistemidir. Maalesef, çoklu baro sistemi olduğu zaman genç avukatlar hâkim, savcı olacaklar, ne yapmak zorundadırlar? Genç avukatlar hâkim, savcı olabilmek için iktidara yakın, iktidar yanlısı bir baroyu genellikle seçmek zorunda kalacaktır. İkincisi, zaten, iktidardan etkilendiğini söylediğimiz yargının ise bu defa, iktidara yakın barolardan etkilenmemesi mümkün değildir. Yargı yine bir zorluk altında, baskı altında kalacaktır. Üçüncüsü de avukat ihtiyacı olan yurttaşların avukata müracaat ederken işini mümkün olduğu kadar daha kolay çözebilmek adına ya da öyle inandığı için iktidar mensubu barolardan kendisine avukat seçmeye yönelecektir.”  
Çoklu Baro düzenlemesine ilişkin kanun teklifinin TBMM'de Adalet Komisyonunda görüşmelerinde Antalya Milletvekili Hasan Subaşı İYİ Parti Grubu adına söz alarak kanundaki çarpık düzenlemeleri açıkladı.

haberimizvar.net- Hukuktan anlayan, kanunu bilen, avukatlara danışmadan kendileriyle ilgili bir yönetim şeklinin belirlendiğini belirten Subaşı; "Biz yüz binleri geçen avukat meslektaşlarımızı temsil eden baroların tümünün muhalefetine rağmen onların hiç fikrini almadan, tümden karşı çıkmalarına rağmen buradaki 10-15 iktidar mensubu avukat arkadaşımızın, hukukçu arkadaşımızın hazırladığı teklif ile bir nevi vesayet uygulanıyor" dedi. Subaşı "burada bir seçilmiş vekil avukat olmak, hukukçu olmak, 10-15 arkadaşımıza asla bu yetkiyi vermez hepimiz bunun altında kalırız" dedi.

 

TEMSİLDE ADALETSİZLİK GETİRİLİYOR

Subaşı, kanun teklifinde imzası olan ve savunan milletvekillerinin sürekli olarak "barolarda siyaset yapılıyor, demokratik değil, temsilde adalet yoktur" dediğini ancak bu gerekçelerden hiçbirisinin kanun teklifinin gerekçesinde yazılı olmadığını söyledi. Subaşı, kanunun yapılış amacının açıklandığı genel gerekçesinde şu ifadelere yer verildiğini söyledi: "Baro hizmetlerinin daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla.’ … ‘Bu minvalde kamu hizmeti niteliğinde serbest bir meslek olan avukatlık mesleğinin daha iyi bir şekilde icra edilebilmesi amacıyla avukatlık kanununda ve bazı kanunlarda değişiklikler yapılmaktadır. Düzenlemeler kurumsal yapı ve meslekte karşılaşılan bazı sorunlara çözüm bulunmasına ilişkin hususları kapsamaktadır. Temsilde adaletle ilgili bir tek cümle yok. Oysa iktidar mensubu hukukçu arkadaşlar, imza sahibi olanlar, hepsi de adaletsizlik var derken gerekçede yok. Peki neden yok gerekçede?” diye sordu.

 

ANTALYA’YA DA, TUNCELİYE DE 4 DELEGE

"Benim de halen üyesi olduğum ve 4970 avukat üyesi olan Türkiye'nin dördüncü büyük  barosu Antalya Barosu yeni düzenlemeyle dört delegeyle temsil edilecek. Türkiye'nin en küçük barosu, diyelim ki Tunceli 43 üyesi var o da dört delegeyle temsil edilecek. İşte aylardır temsilde adalet arıyoruz derken, bugünkü düzenleme daha en başta temsilde adaletsizlik yarattığı ve bu kanun teklifini düzenleyenler bunun farkına vardığı için, temsilde adaleti gerekçeden çıkarmışlar" diye konuştu.

 

YENİ SİSTEM GÜÇ VE YETKİYE DOYMUYOR

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yetki ve güç elde etmeye doymadığını ve yetki ve güçten azami yararlanmak istediğini vurgulayan Subaşı şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı, bu sistem içinde yürütmeyi kontrol edebilmektedir, bunu da inkâr etmenin bir anlamı yok, yasamayı kontrol edebilmekte, yargıyı kontrol edebilmekte, hatta özgür medyayı da kontrol ve denetimi altında tutabilmektedir. Sadece iki kurum üzerinde denetimi ve yetkisi yoktur; biri, yargının savunma ayağı olan serbest avukatlardan müteşekkil barolar üzerinde Hükûmetin etkisi ve baskılaması söz konusu değildir. İkincisi de sosyal medya etki alanı dışındadır. Bu iki gücü henüz Hükûmet baskılayamamıştır."

 

ASIL SİYASET ÇOKLU BARO’DA OLUR

"Barolar siyaset yapıyor gerekçesi ileri sürülüyor ancak asıl çoklu barolar ortaya çıktığında barolarda siyasetin olacaktır. Ortaya çıkan baroların önemli bir bölümü iktidarın tasarruflarını destekler hâle gelmekle serbest avukatlık ve baroların savunma ayağı, yargının savunma ayağı etkisini kaybedecektir; etkisini kaybetmesi de zaten Hükûmetin şu yasa teklifiyle aradığı kandır.  Türkiye'de yargının etki altında kalmasının en önemli delili ‘17-25 Aralık milattır’ sözü olmuştur. 2013 tarihinden öncesini sorgulamayın, 2013 tarihinden sonrasını yani 17-25 Aralık 2013 tarihini milat sayalım, ondan sonrasını sorgulayın" demek, hem bir Anayasa suçudur hem de yargıya doğrudan bir baskı ve etkidir. Baroları eleştirmem gerekirse Türkiye'de barolar bu konuyu yeterince eleştirmemiştir ve gün gün gelerek her kurumun özgürlük alanı, yetki alanı daraltılmaya başlanmıştır."

 

‘YENİLİR YUTULUR İTİRAFLAR DEĞİL’

Subaşı konuşmasının devamında da şunları dile getirdi: “Sayın Bülent Arınç'ın ‘Masum değiliz’; Emre Cemil Ayvalı'nın ‘Evet, biz FETÖ örgütüne Kemalistleri kırdırmak istedik’ itirafında bulundu. Bu itiraflar ne yenilir yutulur itiraflar ne de affedilir itiraflar ne de "Biz kandırıldık, Allah affetsin." demekle ortadan kalkacak itiraflar. Şurada, söylediği bir haklı cümle vardı bunların arasında. ‘Biz, FETÖ örgütünün gerçekten bir terör örgütü olduğunu bilemezdik..’ Bu bir mazerettir. İyi ama 2013 tarihinden önce FETÖ örgütüyle en küçük irtibatı olan, selam veren, Bank Asya'ya yatırım yapan, sempati duyan, dini duygularla yaklaşan ve gerçekten onun adam öldürebilecek, eline silah alabilecek bir terör örgütü olabileceğini vesaire düşünmeyen binlerce insan o mazerete sığınmaksızın bugün tutuklu ya da hükümlü. Şimdi, bu nereden ileri geliyor? "2013 tarihi milattır." sözünden…”

 

 

GERÇEĞE SAVUNMA İLE ULAŞILIR

"Gerçek yargıçların, savcıların da böyle bir iddiayı milat kabul ederek, talimat kabul ederek o tarihten sonrasını araştırıp, soruşturması da o derece Anayasa'ya aykırılıktır. Ama maalesef Türkiye'de bunları yaşadığımız için o çok önemli soruşturmalar gele gele geldiği noktada, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü Gazetesi gibi FETÖ örgütü konusunda Türkiye'yi yıllardır uyaran ama sadece iktidara muhalefet olan önemli basın kurumları bugün bu suçlardan takibat altındadır ve yine birçok masum gazeteci, yazar muhalefet olduğu için casusluktan, terör örgütü üyeliğinden tutuklu ya da hükümlüdür. Yargı talimat alıp da yörüngesinden saptığı zaman gerçeğe ulaşması son derece zor olacaktır. İşte bu yüzden yargı bu suçun kaynağına, köküne, temeline inme şansı da kalmadığı için böylesine gereksiz alanlarda dolaşıp durmaktadır. Gerçeğin açığa çıkması için mücadele edecek gücü elinde tutan organ savunma ayağıdır, serbest avukatlık sistemidir. Maalesef, çoklu baro sistemi olduğu zaman genç avukatlar hâkim, savcı olacaklar, ne yapmak zorundadırlar? Genç avukatlar hâkim, savcı olabilmek için iktidara yakın, iktidar yanlısı bir baroyu genellikle seçmek zorunda kalacaktır. İkincisi, zaten, iktidardan etkilendiğini söylediğimiz yargının ise bu defa, iktidara yakın barolardan etkilenmemesi mümkün değildir. Yargı yine bir zorluk altında, baskı altında kalacaktır. Üçüncüsü de avukat ihtiyacı olan yurttaşların avukata müracaat ederken işini mümkün olduğu kadar daha kolay çözebilmek adına ya da öyle inandığı için iktidar mensubu barolardan kendisine avukat seçmeye yönelecektir.”  

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.