Havuz problemi- Seçim

SİYASET 12.10.2022 - 12:34, Güncelleme: 12.10.2022 - 12:34
 

Havuz problemi- Seçim

“Bir ben var bende benden içeri” demiş Yunus Emre. Nedense aklıma geldi. Şimdi bir seçim var ki önümüzde, sadece bir seçim değil kaderimizin tercihi gibi.

Seçimler bugüne kadar,  sadece partilerin galibiyet ve mağlubiyeti olarak değerlendirilirken, secim sonuçları ellerde çay, TV karşısında çekirdek çıtlatarak beklenirken, yeni kurulacak hükümet, ya da milletvekilleri düşünülürken, şimdi çok daha farklı bir hava var ortamda. Vatandaşın eğlencesi çay ve çekirdek bile pahalı artık ondan mı bilemedim. O kadar söylenirsek bizlere atılan çaylara, böyle aranırız mumla sonuçta. Şaka bir yana, 20 yılı geçen dönemde sağdan soldan yukarıdan aşağıdan yapılan değişikliklerle ve referandumla, partili bir Cumhurbaşkanımız, dolayısıyla tüm yönetim yetki ve erkini elinde toplamış bir iktidar partimiz velhasıl seçime giderken, partiler için eşitsiz bir seçim yarışı var önümüzde. Tabi ki iktidar mücadelesinde her yol, her kaynak kullanılacak. Görüyoruz, okuyoruz, dinliyoruz, gözlemliyoruz. Vaatler verilecek her yerde. Planlar anlatılacak. Alışkınız biz bunlara. Lakin alışkın olmadığımız nokta, aslen işte bu eşitsiz yarış. Şu an sanki, iktidardaki parti değilmiş gibi bugüne kadar yönetimi elinde tutan, yanlış anlamıyor ve yanlış duymuyor, yanlış okumuyorsam;” düzelteceğiz, yapacağız, biz yaparız” vaatleri dolaşıyor söylemde. Ana akım medya kimde? Resmi kurumlar kimde? Maddi kaynaklar kimde? Diyeceksiniz ki önceden de iktidar partilerinin ellerinde bunlar vardı. Yoktu, hafızayı tazeleyelim yoktu. Bu denli tek parti elinde, tek görüş elinde kalmamıştı tüm kaynaklar. Zaten akli baliğ  kim bunu yapar? Cumhurbaşkanı partili değildi, herkese eşit yaklaşmak zorundaydı. Koalisyonlar bundan iyiydi. En azından farklı görüşler, reddedişler, olumsuzluklara bir dur deyişler çıkardı. Bu neden böyle peki şimdi? Oy veren ya da vermeyen, referanduma katılan ya da katılmayan herkes seçiminden  mutlu mu, huzurlu mu yerinde? Şimdi bakıyorum, neresinden baksan seçim korkutuyor. Neden mi? Tabi ki seçim atmosferi, aç babam aç muslukları. İyi de para? Kim ödeyecek? Ekonomi tabi ki şaha kalkmış durumda, hepimiz ekonomistiz,  günü zor geçiriyoruz borç gırtlaklarda. Euro, USD ile tabi işimiz yok ama, maaşlarını dövizle alan kişiler ya da turistler, yabancılar keyfini sürerken memleketin, biz vatandaşlar nerden nasıl kısar da bugünü nasıl geçiririz derdiyle yanıyoruz. Bırakın sosyal kültürel faaliyetleri, asgari düzeyde yaşamaya çalışıyoruz. Geçmişi mumla arıyoruz. Mezara bile borçlu girmek üzereyiz. Kim kazanırsa kazansın; bu para sen, ben, bizim oğlan, bizim kız, yani bizden çıkacak. Kaldı ki bu işin ekonomik boyutu. Peki sistem ve ideolojik boyut? Yeni anayasa deniliyor. Ne gelecek, kim getirecek? Muhafazakâr devrimciler mi yeni adıyla? İstediğimiz bu mu? Seçimin işte asıl bam teli burada .. Bırakın açılan muslukları, havuzun dibi delik, dolmuyor. Olacak olan yine bizlere oluyor. Ben bir vatandaş olarak muhafazakar devrim değil, insan gibi yaşam peşindeyim. Ben, bana insan gibi yaşam getirecek, vatandaş olarak değer verecek, baskı kurmayacak, düşünceye/ ifadeye ket vurmayacak, refah getirecek, eşitlik, hak hukuk, liyakat, doğruluk, dürüstlük, güvenlik, özgürlük getirecek, kaygısız bir gelecek sunacak parti ve yönetim peşindeyim. Oldum olası Jan janlı şeyleri, hele ki reklamları hiç hazzetmem. Geçin reklamları da gerçeklere gelelim. Günü kurtarmayı bırakıp, hem bugüne hem de yarınlara bakalım. Gelecek için, geleceğimiz için doğru tercihlerimizle, düşünerek, ama mutlaka vakti geldiğinde  sandığa giderek oy verelim. Bu seçim sıradan bir siyasi seçim değil, bu seçim hakikaten geleceğin seçimi, bağlamayalım gözlerimizi, kanmayalım bir parmak bala ve bunu fark edelim.
“Bir ben var bende benden içeri” demiş Yunus Emre. Nedense aklıma geldi. Şimdi bir seçim var ki önümüzde, sadece bir seçim değil kaderimizin tercihi gibi.

Seçimler bugüne kadar,  sadece partilerin galibiyet ve mağlubiyeti olarak değerlendirilirken, secim sonuçları ellerde çay, TV karşısında çekirdek çıtlatarak beklenirken, yeni kurulacak hükümet, ya da milletvekilleri düşünülürken, şimdi çok daha farklı bir hava var ortamda. Vatandaşın eğlencesi çay ve çekirdek bile pahalı artık ondan mı bilemedim.

O kadar söylenirsek bizlere atılan çaylara, böyle aranırız mumla sonuçta.

Şaka bir yana, 20 yılı geçen dönemde sağdan soldan yukarıdan aşağıdan yapılan değişikliklerle ve referandumla, partili bir Cumhurbaşkanımız, dolayısıyla tüm yönetim yetki ve erkini elinde toplamış bir iktidar partimiz velhasıl seçime giderken, partiler için eşitsiz bir seçim yarışı var önümüzde.

Tabi ki iktidar mücadelesinde her yol, her kaynak kullanılacak. Görüyoruz, okuyoruz, dinliyoruz, gözlemliyoruz. Vaatler verilecek her yerde. Planlar anlatılacak. Alışkınız biz bunlara. Lakin alışkın olmadığımız nokta, aslen işte bu eşitsiz yarış. Şu an sanki, iktidardaki parti değilmiş gibi bugüne kadar yönetimi elinde tutan, yanlış anlamıyor ve yanlış duymuyor, yanlış okumuyorsam;” düzelteceğiz, yapacağız, biz yaparız” vaatleri dolaşıyor söylemde.

Ana akım medya kimde? Resmi kurumlar kimde? Maddi kaynaklar kimde?

Diyeceksiniz ki önceden de iktidar partilerinin ellerinde bunlar vardı.

Yoktu, hafızayı tazeleyelim yoktu.

Bu denli tek parti elinde, tek görüş elinde kalmamıştı tüm kaynaklar. Zaten akli baliğ  kim bunu yapar?

Cumhurbaşkanı partili değildi, herkese eşit yaklaşmak zorundaydı.

Koalisyonlar bundan iyiydi. En azından farklı görüşler, reddedişler, olumsuzluklara bir dur deyişler çıkardı.

Bu neden böyle peki şimdi?

Oy veren ya da vermeyen, referanduma katılan ya da katılmayan herkes seçiminden  mutlu mu, huzurlu mu yerinde?

Şimdi bakıyorum, neresinden baksan seçim korkutuyor. Neden mi?

Tabi ki seçim atmosferi, aç babam aç muslukları. İyi de para? Kim ödeyecek?

Ekonomi tabi ki şaha kalkmış durumda, hepimiz ekonomistiz,  günü zor geçiriyoruz borç gırtlaklarda.

Euro, USD ile tabi işimiz yok ama, maaşlarını dövizle alan kişiler ya da turistler, yabancılar keyfini sürerken memleketin, biz vatandaşlar nerden nasıl kısar da bugünü nasıl geçiririz derdiyle yanıyoruz. Bırakın sosyal kültürel faaliyetleri, asgari düzeyde yaşamaya çalışıyoruz.

Geçmişi mumla arıyoruz.

Mezara bile borçlu girmek üzereyiz.

Kim kazanırsa kazansın; bu para sen, ben, bizim oğlan, bizim kız, yani bizden çıkacak.

Kaldı ki bu işin ekonomik boyutu.

Peki sistem ve ideolojik boyut?

Yeni anayasa deniliyor. Ne gelecek, kim getirecek? Muhafazakâr devrimciler mi yeni adıyla? İstediğimiz bu mu? Seçimin işte asıl bam teli burada ..

Bırakın açılan muslukları, havuzun dibi delik, dolmuyor.

Olacak olan yine bizlere oluyor.

Ben bir vatandaş olarak muhafazakar devrim değil, insan gibi yaşam peşindeyim.

Ben, bana insan gibi yaşam getirecek, vatandaş olarak değer verecek, baskı kurmayacak, düşünceye/ ifadeye ket vurmayacak, refah getirecek, eşitlik, hak hukuk, liyakat, doğruluk, dürüstlük, güvenlik, özgürlük getirecek, kaygısız bir gelecek sunacak parti ve yönetim peşindeyim.

Oldum olası Jan janlı şeyleri, hele ki reklamları hiç hazzetmem.

Geçin reklamları da gerçeklere gelelim.

Günü kurtarmayı bırakıp, hem bugüne hem de yarınlara bakalım.

Gelecek için, geleceğimiz için doğru tercihlerimizle, düşünerek, ama mutlaka vakti geldiğinde  sandığa giderek oy verelim.

Bu seçim sıradan bir siyasi seçim değil, bu seçim hakikaten geleceğin seçimi, bağlamayalım gözlerimizi, kanmayalım bir parmak bala ve bunu fark edelim.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.