Cinsiyet eşitliği eğitimi yaşamsaldır

GÜNDEM 06.12.2021 - 14:56, Güncelleme: 06.12.2021 - 14:56
 

Cinsiyet eşitliği eğitimi yaşamsaldır

Eğitim Sen Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Zorunlu Ders olarak okutulsun talebini yineledi. Sendikada basın açıklaması yapan Şube Kadın Sekreteri Emine Nar Kaya, eşitsizlik vurgusu yaptı

haberimizvar.net-Eğitim Sen Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Zorunlu Ders olarak okutulsun talebini yineledi. Sendikada basın açıklaması yapan Şube Kadın Sekreteri Emine Nar Kaya, eşitsizlik vurgusu yaptı. Kaya şunları söyledi: "Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığının sokakta, evde, işte derste yani yaşamın her alanında yeniden üretildiği ve yaşandığı Türkiye’de, kadına ve çocuğa karşı şiddet, istismar ve cinayetler her geçen gün katlanarak korkunç boyutlara ulaşmaktadır. Geleneksel cinsiyet rollerinin aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edildiği ataerkil egemen işleyişte, eğitim sistemi bu eşitsizliklerin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’deki eğitim sisteminin özellikle kadınların ve kız çocuklarının geleneksel cinsiyet rollerini meşrulaştıran yapısı, AKP-MHP iktidar bloğunun muhafazakâr ve gerici cinsiyet anlayışı ile birlikte derinleşmektedir. Tarihsel, toplumsal ve ekonomik norm ve kalıpların inşa edilip yeniden üretildiği bir iktidar alanı olan okullarda, erkek egemen işleyişi destekleyen cinsiyetçi rol, beklenti ve kalıp yargılar kız ve erkek öğrencilere dolaylı ya da dolaysız yollarla aktarılmaktadır. Cinsiyet eşitsizliklerini ‘’doğal’’ ve ‘’var olması gereken’’ bir durum olarak aktaran ders kitapları, uygulamalı dersler ve veli-öğretmen-idareci ilişkileri ile öğrencilerin cinsiyet rollerine uygun davranış kalıpları ve kazanımlar elde etmesi beklenmektedir.  Geleneksel cinsiyet rollerini destekleyerek buna uygun bir içerikle hazırlanan ders kitaplarında, kız çocukları daha çok ev içi alana ya da bu rollerine uygun olan mesleklere yönlendirilmektedir. Kız çocuklarına öğretmenlik, doktorluk, hemşirelik gibi meslekler önerilirken, yöneticilik, tamircilik ve güç gerektiren işler erkeklere uygun meslekler olarak gösterilmektedir.  Özellikle meslek liselerinde, mesleki bölümler cinsiyete göre ayrıştırılmaktadır. Cinsiyet eşitsizliğinin yoğun bir şekilde yaşandığı bu okullarda, genç kadınlar kadın işi olarak değerlendirilen çocuk bakımı, moda tasarımı gibi alanlara yönlendirilmekte, kendilerine anne ve eş gibi kalıp roller dayatılmaktadır. İmam hatip liselerinde ise devletin din eğitimini kendi tekeline alan yaklaşımının sonucu olarak, verilen eğitimi sorgulamayan, itaatkâr bireyler yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. 4+4+4 eğitim sistemi ile derinleşen toplumsal cinsiyet farklılığından kaynaklanan eşitsizlikler pandemi dönemi ile birlikte, daha da ağırlaşmıştır. Tarihsel ve toplumsal açıdan dezavantajlı olan kız çocuklarının okulu bırakma riski ve okula dönmeme olasılıkları bu dönemde daha da artmaktadır.  Kız çocuklarının okuldan, ekonomik ve toplumsal yaşamdan koparılması onları toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle her türlü şiddete, istismara ve çocuk yaşta evliliklere karşı savunmasız hale getirmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 21. maddesinde; “Evli olanların kayıtları yapılmaz, öğrenci iken evlenenlerin okulla ilişiği kesilerek kayıtları e-okul üzerinden açık öğretim lisesine veya mesleki açık öğretim lisesine gönderilir.” denilerek çocuk yaşta evlilikler olağan kabul edilmekte, ayrıca kız çocuklarının örgün eğitimden uzaklaştırılarak kamusal alandan dışlanmalarının önü açılmaktadır.  Geleneksel kadınlık rollerini İslami kurallar ile meşrulaştırmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin en önemli unsuru olan ders kitaplarıyla, aile yaşamını kutsayan ve kadını yok sayan politikaların sürdürücüsü olmaktadır. Eğitim müfredatı eleştirel düşünceyi engelleyerek sorgulamayan bireyler yetiştirmeyi hedeflemekte, kız çocuklarına ve kadınlara dayatılan geleneksel yaşam biçimi eğitim müfredatı ile yeniden üretilmektedir. Tekçi, gerici, cinsiyetçi müfredat ile ayrımcılık derinleşmekte, cinsel yönelim farklılıkları da yok sayılmaktadır.  Karma eğitime yönelik müdahaleler, eğitimin dinselleşmesi ve çocukların geleneksel rol kalıpları ile yetiştirilmesine yönelik müfredatlar şiddetin ve cinsel istismarın da önünü açmaktadır.  Oysaki müfredat değişiklikleri, ilkokulda, ortaokulda, lisede işlenecek derslerin içeriği tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Müfredattaki içeriğin ne olacağının, nasıl bir değişiklik önerildiğinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmesi gerekmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin gereği olarak 2014 yılında başlatılan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından koordine edilen ‘Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi’ (ETCEP) kapsamında 162 okulda eğitim emekçilerine verilen eğitim süreci tamamlanmıştı. Uygulama aşamasına geçilecek proje; dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından bir televizyon programında ‘Toplumsal cinsiyete duyarlı okul projesini hayata geçireceğiz.’ açıklamasından sadece iki gün sonra İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına paralel olarak, vesayet mekanizmalarının devreye girmesiyle iptal edildi.  Milli Eğitim Bakanlığı’nın yasağından hemen sonra, Yükseköğretim Kurulu Başkanı toplumsal cinsiyet kavramının Türkiye’nin toplumsal değerleri ve kabulleriyle mütenasip (uygun) olmadığını savundu. Tüm üniversite rektörlerine gönderilen toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesi Yüksek Öğretim Kurulu’nun web sayfasından kaldırıldı. Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu’nun “toplumsal cinsiyet eşitliği” politikalarından vazgeçmesi, eğitim müfredatının toplumsal cinsiyet normlarını yaratmaya ve yeniden üretmeye katkıda bulunan yapısı, kadın ve çocuğu koruyan uluslararası sözleşmelerin uygulanmaması, iktidarın kadın kazanımlarını daraltan politikalarının birer sonucudur. Bilinmelidir ki, toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayanlar; vakıf, dernek ve cemaatlerle protokol imzalayanlar; kadın cinayetlerinden, kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddetten; çocuk istismarı vakalarından; cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklılıkları nedeniyle katledilen hayatlardan birinci dereceden sorumludur."
Eğitim Sen Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Zorunlu Ders olarak okutulsun talebini yineledi. Sendikada basın açıklaması yapan Şube Kadın Sekreteri Emine Nar Kaya, eşitsizlik vurgusu yaptı

haberimizvar.net-Eğitim Sen Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Zorunlu Ders olarak okutulsun talebini yineledi. Sendikada basın açıklaması yapan Şube Kadın Sekreteri Emine Nar Kaya, eşitsizlik vurgusu yaptı. Kaya şunları söyledi: "Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığının sokakta, evde, işte derste yani yaşamın her alanında yeniden üretildiği ve yaşandığı Türkiye’de, kadına ve çocuğa karşı şiddet, istismar ve cinayetler her geçen gün katlanarak korkunç boyutlara ulaşmaktadır. Geleneksel cinsiyet rollerinin aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edildiği ataerkil egemen işleyişte, eğitim sistemi bu eşitsizliklerin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’deki eğitim sisteminin özellikle kadınların ve kız çocuklarının geleneksel cinsiyet rollerini meşrulaştıran yapısı, AKP-MHP iktidar bloğunun muhafazakâr ve gerici cinsiyet anlayışı ile birlikte derinleşmektedir.

Tarihsel, toplumsal ve ekonomik norm ve kalıpların inşa edilip yeniden üretildiği bir iktidar alanı olan okullarda, erkek egemen işleyişi destekleyen cinsiyetçi rol, beklenti ve kalıp yargılar kız ve erkek öğrencilere dolaylı ya da dolaysız yollarla aktarılmaktadır. Cinsiyet eşitsizliklerini ‘’doğal’’ ve ‘’var olması gereken’’ bir durum olarak aktaran ders kitapları, uygulamalı dersler ve veli-öğretmen-idareci ilişkileri ile öğrencilerin cinsiyet rollerine uygun davranış kalıpları ve kazanımlar elde etmesi beklenmektedir. 

Geleneksel cinsiyet rollerini destekleyerek buna uygun bir içerikle hazırlanan ders kitaplarında, kız çocukları daha çok ev içi alana ya da bu rollerine uygun olan mesleklere yönlendirilmektedir. Kız çocuklarına öğretmenlik, doktorluk, hemşirelik gibi meslekler önerilirken, yöneticilik, tamircilik ve güç gerektiren işler erkeklere uygun meslekler olarak gösterilmektedir. 

Özellikle meslek liselerinde, mesleki bölümler cinsiyete göre ayrıştırılmaktadır. Cinsiyet eşitsizliğinin yoğun bir şekilde yaşandığı bu okullarda, genç kadınlar kadın işi olarak değerlendirilen çocuk bakımı, moda tasarımı gibi alanlara yönlendirilmekte, kendilerine anne ve eş gibi kalıp roller dayatılmaktadır. İmam hatip liselerinde ise devletin din eğitimini kendi tekeline alan yaklaşımının sonucu olarak, verilen eğitimi sorgulamayan, itaatkâr bireyler yetiştirilmesi amaçlanmaktadır.

4+4+4 eğitim sistemi ile derinleşen toplumsal cinsiyet farklılığından kaynaklanan eşitsizlikler pandemi dönemi ile birlikte, daha da ağırlaşmıştır. Tarihsel ve toplumsal açıdan dezavantajlı olan kız çocuklarının okulu bırakma riski ve okula dönmeme olasılıkları bu dönemde daha da artmaktadır.  Kız çocuklarının okuldan, ekonomik ve toplumsal yaşamdan koparılması onları toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle her türlü şiddete, istismara ve çocuk yaşta evliliklere karşı savunmasız hale getirmektedir.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 21. maddesinde; “Evli olanların kayıtları yapılmaz, öğrenci iken evlenenlerin okulla ilişiği kesilerek kayıtları e-okul üzerinden açık öğretim lisesine veya mesleki açık öğretim lisesine gönderilir.” denilerek çocuk yaşta evlilikler olağan kabul edilmekte, ayrıca kız çocuklarının örgün eğitimden uzaklaştırılarak kamusal alandan dışlanmalarının önü açılmaktadır. 

Geleneksel kadınlık rollerini İslami kurallar ile meşrulaştırmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin en önemli unsuru olan ders kitaplarıyla, aile yaşamını kutsayan ve kadını yok sayan politikaların sürdürücüsü olmaktadır. Eğitim müfredatı eleştirel düşünceyi engelleyerek sorgulamayan bireyler yetiştirmeyi hedeflemekte, kız çocuklarına ve kadınlara dayatılan geleneksel yaşam biçimi eğitim müfredatı ile yeniden üretilmektedir. Tekçi, gerici, cinsiyetçi müfredat ile ayrımcılık derinleşmekte, cinsel yönelim farklılıkları da yok sayılmaktadır.  Karma eğitime yönelik müdahaleler, eğitimin dinselleşmesi ve çocukların geleneksel rol kalıpları ile yetiştirilmesine yönelik müfredatlar şiddetin ve cinsel istismarın da önünü açmaktadır. 

Oysaki müfredat değişiklikleri, ilkokulda, ortaokulda, lisede işlenecek derslerin içeriği tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Müfredattaki içeriğin ne olacağının, nasıl bir değişiklik önerildiğinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmesi gerekmektedir.

İstanbul Sözleşmesi’nin gereği olarak 2014 yılında başlatılan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından koordine edilen ‘Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi’ (ETCEP) kapsamında 162 okulda eğitim emekçilerine verilen eğitim süreci tamamlanmıştı. Uygulama aşamasına geçilecek proje; dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından bir televizyon programında ‘Toplumsal cinsiyete duyarlı okul projesini hayata geçireceğiz.’ açıklamasından sadece iki gün sonra İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına paralel olarak, vesayet mekanizmalarının devreye girmesiyle iptal edildi. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yasağından hemen sonra, Yükseköğretim Kurulu Başkanı toplumsal cinsiyet kavramının Türkiye’nin toplumsal değerleri ve kabulleriyle mütenasip (uygun) olmadığını savundu. Tüm üniversite rektörlerine gönderilen toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesi Yüksek Öğretim Kurulu’nun web sayfasından kaldırıldı.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu’nun “toplumsal cinsiyet eşitliği” politikalarından vazgeçmesi, eğitim müfredatının toplumsal cinsiyet normlarını yaratmaya ve yeniden üretmeye katkıda bulunan yapısı, kadın ve çocuğu koruyan uluslararası sözleşmelerin uygulanmaması, iktidarın kadın kazanımlarını daraltan politikalarının birer sonucudur. Bilinmelidir ki, toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayanlar; vakıf, dernek ve cemaatlerle protokol imzalayanlar; kadın cinayetlerinden, kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddetten; çocuk istismarı vakalarından; cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklılıkları nedeniyle katledilen hayatlardan birinci dereceden sorumludur."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.