Bir Ortadoğu hikayesi

KÜLTÜR 18.10.2022 - 11:50, Güncelleme: 18.10.2022 - 12:01
 

Bir Ortadoğu hikayesi

Kısa bir yurtdışı turuydu aslında, farklı kültürler, farklı renkler görmek, tanımaktı beklediğim.

Bir Ortadoğu ülkesiydi bahsedilen, gece eğlenceleri ile ünlü, muhteşem Akdeniz iklimiyle önümüzde uzanan. Beyrut'ta uçaktan indiğimizde, Refik Hariri Havalimanı’nda, hafif bir Fransız etkisini hissettim önce, belki de sebepsizce. Önyargılı olmamak lazım tabi, her şey birbirine benzeyebilir sonuçta. Akdeniz kıyısında, boylu boyunca sahil şeridiyle güzel bir manzara karşıladı bizi, belki de öncelikle güzel şeyler görmek istediğimden önce bunu fark ettim ben. Beyrut... Başınızı çevirip, çevreye gören gözlerle bakmaya başladığınızda birden irkiliyorsunuz. Savaşlar, iç karışıklıklar, çatışmalar darmadağın etmiş her köşeyi. Ülkenin savaşla, bitmeyen çatışmalarla, kargaşalarla neredeyse düne  kadar rahat bırakılmadığı malumunuz. Hepimizin, biraz haber izleyenlerin gördüğü/izlediği acı gerçekler bunlar. Bu Lübnan’ın  makus talihi/ kaderi mi? Ben size burada tarih ya da coğrafyadan değil, gördüklerimden bahsetmek istiyorum. Kaldı ki zaten bunlara kaynaklardan ulaşabilirsiniz. Yine de kısaca; Lübnan bir mozaik, Hristiyan, Müslüman, Ermeni, Dürzi vs. çeşitli inançlar  birarada. Nüfus ayrımı yapılacak olursa, Hristiyan ve Müslüman nüfusun neredeyse yarı yarıya olduğu ifade edilmekte, ama mezheplerin sayısı oldukça fazla. Nüfusun çoğunun eğitim seviyesinin yüksek, hatta doktora derecesine kadar olduğu söyleniyor.  Nüfus; 2018 sayımı, görülen o ki 6.859.408. Yani Lübnan küçük bir ülke. Filistin ve Suriyeli mültecileri bu nüfusa ayrıca dahil etmeli, oldukça kalabalık bir grup bunlar da. Yanlış anlamadıysam onlarla birlikte nüfus 10 milyonu buluyor. Lübnan dağında Maruni Kilisesi doğmuş.  Dürzi'ler yeni bir dini görüş olarak ülkede yaşamlarını sürdürmüş. 16.yy da Osmanlı hakimiyetinde olan ülkede, Osmanlı izlerini bulmak kolay değil. 1.Dünya Savaşı sonrası Lübnan'ı oluşturan 5 vilayet Fransız Suriye ve Lübnan Mandası altındayken 1943' ye bağımsızlığını kazanmış ve ana dini mezheplerin belli güçlere sahip olduğu  konfesyonalist bir hükümet şekli oluşturmuş. Bu yönetimde, anladığım kadarı ile Cumhurbaşkanı Hristiyan, başbakan Sünni, parlamento başkanı Şii olarak tayin edilmiş ve bu şekli ile bugüne gelmiş ülke . 70’lere kadar biraradalık kültürü ile yaşayan ülkede sonrasında bir şeyler olmuş. 1976-2005 arası Suriye, 1985-2000 arası İsrail işgalleri yaşamış. Sonrası mı? Mezhep ayrımları, çatışmalar, suikastlar... Liyakatsizlik, rüşvet, kayırmaca, likidite krizi, siyasi iktidarsızlık, yaygın kıtlık, işsizlik, yoksulluk... Şehrin her yerinde yanmış ya da yıkılmış/ yıkılmakta olan binalar, kırık camlar ve atılan kurşunların her yerde, hatta heykellerde dahi izleri. Yiten canların resimleri, duvarlarda protesto grafitileri.. Limanı ayrı bir sahne, patlama sanki dün gerçekleşmiş gibi. Kamu binalarının yanında/ yakınında bol askerler, ellerinde silahlar.. Polis grevdeymiş düşünün, sebebi ise ödenemeyen maaşlar. Finans sektörünü unutun, kredi kartı geçen yer var mı bilemedim, ben görmedim. Toplanmayan çöpler, aç kalan insanlar. Orada burada yardım için  el açan çocuklar.  Ufak tefek bir şeyler satarak karnını, ailesini doyurmaya çalışan gençler, yaşlılar. Günde sadece 1 saat devlet tarafından elektrik veriliyormuş. Kalanı jeneratör. Alacak kapasitedeyseniz, jeneratörünüze kuvvet yani Sokaklar ışıksız, karanlık. Çoğu boş karanlık yıkıldı/ yıkılacak binalar. Ama buna rağmen, o binaların bir dairesinde bile yaşamaya çalışan insanlar. Asgari ücret aylık 50-60 USD arasındaymış. Fiyatlar mı? Şaha kalkmış. Bırakın geçinmeyi kira ödemek, barınmayı sağlamak mümkün değil görünüyor. Kimisi 2-3 işte çalışıyor, tabi bulabiliyorsa.  Kimi ülke dışında çalışan akrabası/ oğlu/kızı/ eşi vs. sayesinde geçimini sağlıyor. Başka türlüsü mü? Baştan aşağı yokluk.. Ve tüm  buna karşılık, bunların içinde sahilde yeni yapılmış lüks konutlar. Bu konutlarda yaşayan varlıklı, gecelere, eğlencelere akan insanlar.. Bu kadar keskin, bu denli göze batıcı, bu kadar yan yana uçurumu, eşitsizliği kolay kolay göremeyeceğiniz yerlerden biri bence Beyrut. Batıyor bir çomak gibi gözünüze. Yediğiniz her lokmada, zayıf küçük çelimsiz bir çocuğun, ya da bir annenin sokaktaki perişan hali ve  açlığı geliyor gözünüzün önüne. Mültecilerin yaşam alanları, yaşam mücadelesi? Hoşgörü içinde yaşıyoruz denmekte, evet sahilde kordon boyunda görüyorsunuz bunu. Ayrıcalıklı gruplar/insanlar bence bunlar belli. Lakin her görüşün/ inanışın semtleri ayrı, mahalleleri ayrı. Yönetimde dahi bir şekil şemal verilmişse dine mezhebe göre, sorasım geldi, hoşgörü bunun neresinde? Lakin şu da var ki biz turistler/ yabancılar olarak, ülkenin her yanında misafirperverlikle, güler yüzle, candan dost karşılaşmalarla karşılaştık o ayrı. İşte bu yüzden şaşırıyorum bu çatışma izlerine, yoksulluk gerçeğine.. Bir de kadına bakış....Enteresandır, kadın öyle baskı altında, giydiğine yediğine içtiğine yaptığına ettiğine karışılır değil çoğu yerde. Kimse dönüp bakmıyor açığına kapalısına, güzeline çirkinine. Bizim için garip değil mi? Bizim ayarlarda bu konuda gerçekten bir arıza var sanki. Belki Hizbullah'ın mahallesinde vardır ayrım, lakin uğramadık, uzaktan baktık biz oraya sadece. Belli, bir sıkıntı var. Peki bu kadar eğitimli hoşgörülü insan neden bir şeyleri değiştiremiyor diyorum? Biri gidiyor, biri geliyor, önce insan kendini ve yakınlarını düşünüyor. Toplum için, insan ve insanlık için düşünen?? Üzücü, umarım Lübnan yaralarını çabuk sarar ve eski hoşgörü iklimine, eski şahane günlerine yeniden kavuşur. Mezhepmiş, ırkmış, kadınmış, erkekmiş, dilmiş, dinmiş hepsi boş aslında, hepsi hikaye.Tek gerçek var insan ve yaşam . Bunların hepsi ötekileştirmeye, düşmana, yıkıma, savaşa davetiye. Hoşgörü, anlayış, liyakat, adalet, eşitlik, hak, hukuk ve beraberlik kültürünün kalmadığı bir yerde ne yapsanız boş. Gelecek kuşaklara kalır umut böylece.. Dikkat ettim de vücut diliyle, mimiklerle bile anlatabilirsiniz her şeyi gerektiğinde. Tabi insanlık varsa içinizde, umut varsa, hoşgörü varsa karşılıklı iletişimde. Alınacak çok ders var anlayana bu ülkede. Umut var mı köşede Lübnan için? Umut olmazsa hayat olmaz. Saracaktır Lübnan'da yaralarını, uğraşıyorlar görünürde. Umut, görünen o ki gelecek kuşaklara bağlanmış, gelecekte ...  
Kısa bir yurtdışı turuydu aslında, farklı kültürler, farklı renkler görmek, tanımaktı beklediğim.

Bir Ortadoğu ülkesiydi bahsedilen, gece eğlenceleri ile ünlü, muhteşem Akdeniz iklimiyle önümüzde uzanan.

Beyrut'ta uçaktan indiğimizde, Refik Hariri Havalimanı’nda, hafif bir Fransız etkisini hissettim önce, belki de sebepsizce.

Önyargılı olmamak lazım tabi, her şey birbirine benzeyebilir sonuçta.

Akdeniz kıyısında, boylu boyunca sahil şeridiyle güzel bir manzara karşıladı bizi, belki de öncelikle güzel şeyler görmek istediğimden önce bunu fark ettim ben.

Beyrut...

Başınızı çevirip, çevreye gören gözlerle bakmaya başladığınızda birden irkiliyorsunuz. Savaşlar, iç karışıklıklar, çatışmalar darmadağın etmiş her köşeyi.

Ülkenin savaşla, bitmeyen çatışmalarla, kargaşalarla neredeyse düne  kadar rahat bırakılmadığı malumunuz. Hepimizin, biraz haber izleyenlerin gördüğü/izlediği acı gerçekler bunlar. Bu Lübnan’ın  makus talihi/ kaderi mi?

Ben size burada tarih ya da coğrafyadan değil, gördüklerimden bahsetmek istiyorum. Kaldı ki zaten bunlara kaynaklardan ulaşabilirsiniz.

Yine de kısaca;

Lübnan bir mozaik, Hristiyan, Müslüman, Ermeni, Dürzi vs. çeşitli inançlar  birarada. Nüfus ayrımı yapılacak olursa, Hristiyan ve Müslüman nüfusun neredeyse yarı yarıya olduğu ifade edilmekte, ama mezheplerin sayısı oldukça fazla.

Nüfusun çoğunun eğitim seviyesinin yüksek, hatta doktora derecesine kadar olduğu söyleniyor.

 Nüfus;

2018 sayımı, görülen o ki 6.859.408. Yani Lübnan küçük bir ülke.

Filistin ve Suriyeli mültecileri bu nüfusa ayrıca dahil etmeli, oldukça kalabalık bir grup bunlar da. Yanlış anlamadıysam onlarla birlikte nüfus 10 milyonu buluyor.

Lübnan dağında Maruni Kilisesi doğmuş. 

Dürzi'ler yeni bir dini görüş olarak ülkede yaşamlarını sürdürmüş.

16.yy da Osmanlı hakimiyetinde olan ülkede, Osmanlı izlerini bulmak kolay değil.

1.Dünya Savaşı sonrası Lübnan'ı oluşturan 5 vilayet Fransız Suriye ve Lübnan Mandası altındayken 1943' ye bağımsızlığını kazanmış ve ana dini mezheplerin belli güçlere sahip olduğu  konfesyonalist bir hükümet şekli oluşturmuş.

Bu yönetimde, anladığım kadarı ile Cumhurbaşkanı Hristiyan, başbakan Sünni, parlamento başkanı Şii olarak tayin edilmiş ve bu şekli ile bugüne gelmiş ülke .

70’lere kadar biraradalık kültürü ile yaşayan ülkede sonrasında bir şeyler olmuş.

1976-2005 arası Suriye, 1985-2000 arası İsrail işgalleri yaşamış.

Sonrası mı? Mezhep ayrımları, çatışmalar, suikastlar...

Liyakatsizlik, rüşvet, kayırmaca, likidite krizi, siyasi iktidarsızlık, yaygın kıtlık, işsizlik, yoksulluk...

Şehrin her yerinde yanmış ya da yıkılmış/ yıkılmakta olan binalar, kırık camlar ve atılan kurşunların her yerde, hatta heykellerde dahi izleri. Yiten canların resimleri, duvarlarda protesto grafitileri..

Limanı ayrı bir sahne, patlama sanki dün gerçekleşmiş gibi.

Kamu binalarının yanında/ yakınında bol askerler, ellerinde silahlar..

Polis grevdeymiş düşünün, sebebi ise ödenemeyen maaşlar.

Finans sektörünü unutun, kredi kartı geçen yer var mı bilemedim, ben görmedim.

Toplanmayan çöpler, aç kalan insanlar.

Orada burada yardım için  el açan çocuklar.

 Ufak tefek bir şeyler satarak karnını, ailesini doyurmaya çalışan gençler, yaşlılar.

Günde sadece 1 saat devlet tarafından elektrik veriliyormuş. Kalanı jeneratör. Alacak kapasitedeyseniz, jeneratörünüze kuvvet yani

Sokaklar ışıksız, karanlık.

Çoğu boş karanlık yıkıldı/ yıkılacak binalar. Ama buna rağmen, o binaların bir dairesinde bile yaşamaya çalışan insanlar.

Asgari ücret aylık 50-60 USD arasındaymış. Fiyatlar mı? Şaha kalkmış. Bırakın geçinmeyi kira ödemek, barınmayı sağlamak mümkün değil görünüyor. Kimisi 2-3 işte çalışıyor, tabi bulabiliyorsa. 

Kimi ülke dışında çalışan akrabası/ oğlu/kızı/ eşi vs. sayesinde geçimini sağlıyor. Başka türlüsü mü? Baştan aşağı yokluk..

Ve tüm  buna karşılık, bunların içinde sahilde yeni yapılmış lüks konutlar. Bu konutlarda yaşayan varlıklı, gecelere, eğlencelere akan insanlar..

Bu kadar keskin, bu denli göze batıcı, bu kadar yan yana uçurumu, eşitsizliği kolay kolay göremeyeceğiniz yerlerden biri bence Beyrut. Batıyor bir çomak gibi gözünüze.

Yediğiniz her lokmada, zayıf küçük çelimsiz bir çocuğun, ya da bir annenin sokaktaki perişan hali ve  açlığı geliyor gözünüzün önüne.

Mültecilerin yaşam alanları, yaşam mücadelesi?

Hoşgörü içinde yaşıyoruz denmekte, evet sahilde kordon boyunda görüyorsunuz bunu. Ayrıcalıklı gruplar/insanlar bence bunlar belli.

Lakin her görüşün/ inanışın semtleri ayrı, mahalleleri ayrı.

Yönetimde dahi bir şekil şemal verilmişse dine mezhebe göre, sorasım geldi, hoşgörü bunun neresinde?

Lakin şu da var ki biz turistler/ yabancılar olarak, ülkenin her yanında misafirperverlikle, güler yüzle, candan dost karşılaşmalarla karşılaştık o ayrı. İşte bu yüzden şaşırıyorum bu çatışma izlerine, yoksulluk gerçeğine..

Bir de kadına bakış....Enteresandır, kadın öyle baskı altında, giydiğine yediğine içtiğine yaptığına ettiğine karışılır değil çoğu yerde. Kimse dönüp bakmıyor açığına kapalısına, güzeline çirkinine. Bizim için garip değil mi? Bizim ayarlarda bu konuda gerçekten bir arıza var sanki. Belki Hizbullah'ın mahallesinde vardır ayrım, lakin uğramadık, uzaktan baktık biz oraya sadece.

Belli, bir sıkıntı var. Peki bu kadar eğitimli hoşgörülü insan neden bir şeyleri değiştiremiyor diyorum? Biri gidiyor, biri geliyor, önce insan kendini ve yakınlarını düşünüyor. Toplum için, insan ve insanlık için düşünen??

Üzücü, umarım Lübnan yaralarını çabuk sarar ve eski hoşgörü iklimine, eski şahane günlerine yeniden kavuşur.

Mezhepmiş, ırkmış, kadınmış, erkekmiş, dilmiş, dinmiş hepsi boş aslında, hepsi hikaye.Tek gerçek var insan ve yaşam .

Bunların hepsi ötekileştirmeye, düşmana, yıkıma, savaşa davetiye. Hoşgörü, anlayış, liyakat, adalet, eşitlik, hak, hukuk ve beraberlik kültürünün kalmadığı bir yerde ne yapsanız boş. Gelecek kuşaklara kalır umut böylece..

Dikkat ettim de vücut diliyle, mimiklerle bile anlatabilirsiniz her şeyi gerektiğinde. Tabi insanlık varsa içinizde, umut varsa, hoşgörü varsa karşılıklı iletişimde.

Alınacak çok ders var anlayana bu ülkede.

Umut var mı köşede Lübnan için?

Umut olmazsa hayat olmaz. Saracaktır Lübnan'da yaralarını, uğraşıyorlar görünürde. Umut, görünen o ki gelecek kuşaklara bağlanmış, gelecekte ...

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.