Hafıza sorunları

YAŞAM 02.12.2022 - 15:24, Güncelleme: 02.12.2022 - 15:24
 

Hafıza sorunları

Ben baharı özledim.

Daha sonbahar bitmeden. Kır çiçeklerini özledim. Sakladım hafızamda, unutmadan ve onlar da yitip gitmeden.. Unutulur bazı şeyler bilirsiniz. Yiter gider zaman denen mevhumda. Hafıza bir hazine, her şey saklı kalır aslında orada. Onu da yitirdik mi, işte bu çok fena.. Ne baharı biliriz o zaman, ne çiçeği, ne böceği. Ne kazandıklarımızı, ne kaybettiklerimizi. Nelerden vazgeçip, neler için mücadele ettiğimizi. Her şeyi, ama her şeyi unutup, kalabiliriz öylece. Öncesiz ve sonrasız, bomboş bir çuval gibi.. Bu sabah çocukluğum geldi aklıma. Çocukluk anılarım sökün ettiler birdenbire  kol kola. Misketlerimi hatırladım mesela. Rengarenk, parlak göz alıcı.. Çocukluk hafızamın renkleri, oyuncakları. Sonra aklıma geldi birden; acaba hepimiz birden kalkıp, onların karşılığında bonibon mu aldık? Sek sek oynarken sokaklarda güle oynaya, “yasak “ dediler de evlere mi kapandık? Taştan yaptığımız kuleleri taşlarla yıkarken acaba, “yıkıcı/ terörist eylem” diyerek mimlendi de oyunumuz, ondan mı sokaklarda oynamayı bıraktık? Bez bebeklerle oynarken mutlu mesut birlikte, sosyetik Barbie bebekler geldi dünyamıza. Sınıf mı atladık? Neden sokaklardan çekildik, çocuklarımızı da çektik biz? Ya da melun 12 Eylül darbesi sonrası, sokağa çıkma yasakları bitmişken, normale dönmek varken hep birlikte, neden vazgeçtik sokaklardan ya da nasıl vazgeçirildik? Sonra, bir furya Bıraktık yapsınlar, Bıraktık geçsinler. Gözümüzün önünde oldu bütün bunlar. Akıp gitti dünya kadar paralar.. Hayali ihracatlar, naylon faturalar. Çökmeler, rüşvetler, kayırmalar, mafyalar, talanlar.. Evet, yaptılar ve geçtiler. Hem de kimler kimler... “Benim memurum işini bilir.” girdi dünyamıza, durur mu işini bilen? Aldı düsturu, yürüdü kimi Allah’ın kulu. Ama sorun şu ki çoğumuz yapamadık Tabiatımız arızalıydı, bu sisteme tutunamadık. İnsanı insan bildik, adaleti herkes için belledik, eşitlik, hak/ hukuk dedik. Yasa dışı yollara tamah etmedik. Kimsenin hakkını hukukunu yemedik. Bıraktılar yapalım, bıraktılar geçelim belki, ama, biz işimizi bilelim demedik. İnsan gibi yaşamaktı amacımız, yaşamaya çalıştık, insanlığımızı kaybetmedik. Bu nedenle de bu sistemin arızalıları olduk, kazananı asla olamadık. Biz böylece işte, bu sistemin, serbest ekonominin, serbest olmayan, olamayan köle insanları kaldık. Sistem tıka basa doldurdu bizi, gaza geldik çocuk gibi. Sonra da kendi ellerimizle özgürlüğümüzü sattık. Şimdilerde yanar döner aranırız, özgürlük bunun neresinde, eşitlik nerede, insanlık nerede diye. Ne oldu da böyle oldu? Ne yaşandı? Nereye gidiyoruz? Habire sorarız kendimize.. Oysa çok değil, olan biten bir kaç dün ötede.. Sadece; hafıza.. Önemli şey hafıza... Önce hafızayı yok edersen, her şeyi doldurabilirsin yerine. İstediğin gibi düzenlersin geçmişi, geleceği. İşte psikoloji ve sosyolojinin önemi. Bence  çoktan  iliğimize kemiğimize kadar çözmüşler bizi. Oynatıyorlar hepimizi kukla gibi. Çipe bile gerek yok artık, her şey etki-tepki meselesi. Tam silinmemişse henüz hafızalar, hemen yoklayalım kendimizi. Çok da uzaklarda değil olanlar, az ötede, yakınlarda, dedim ya dünlerde. Balık da pahalı, mutfak gelir gider dengesi gibi zorlu bulmacalar çözelim bari. Beyin jimnastiği, maksat tamamen hafızanın sağlığı, iyiliği. Dünler bugünleri yarattı, bugünlerse yarınları yaratacak orası kesin. Ne yaparsak yarınlar için, bugün yapacağız. Yarını da bugünlerden arayacağız . Sorun dedim ya, yarınları yaratırken hafızaları iyi tazelemekte, unutmamakta, dikkat etmekte. Alzheimer çok yaygın maalesef bireylerde. Peki toplumlarda? Topluluklarda? Topyekûn sirayet etmiş olabilir mi herkese? Bugün ne yaparsak, bugünde dünün izi olduğu gibi, yarında da bugünün  izi olacak. Bugünlerden yarınlara sadece hoş sedalar kalması dileğiyle..
Ben baharı özledim.

Daha sonbahar bitmeden.

Kır çiçeklerini özledim.

Sakladım hafızamda,

unutmadan ve onlar da

yitip gitmeden..

Unutulur bazı şeyler bilirsiniz.

Yiter gider zaman denen mevhumda.

Hafıza bir hazine, her şey saklı kalır aslında orada.

Onu da yitirdik mi, işte bu çok fena..

Ne baharı biliriz o zaman,

ne çiçeği, ne böceği.

Ne kazandıklarımızı, ne kaybettiklerimizi.

Nelerden vazgeçip, neler için mücadele ettiğimizi.

Her şeyi, ama her şeyi unutup, kalabiliriz öylece.

Öncesiz ve sonrasız, bomboş bir çuval gibi..

Bu sabah çocukluğum geldi aklıma.

Çocukluk anılarım sökün ettiler birdenbire  kol kola.

Misketlerimi hatırladım mesela.

Rengarenk, parlak göz alıcı..

Çocukluk hafızamın renkleri, oyuncakları.

Sonra aklıma geldi birden;

acaba hepimiz birden kalkıp,

onların karşılığında bonibon mu aldık?

Sek sek oynarken sokaklarda güle oynaya,

“yasak “ dediler de evlere mi kapandık?

Taştan yaptığımız kuleleri taşlarla yıkarken acaba,

“yıkıcı/ terörist eylem” diyerek mimlendi de oyunumuz, ondan mı sokaklarda oynamayı bıraktık?

Bez bebeklerle oynarken mutlu mesut birlikte, sosyetik Barbie bebekler geldi dünyamıza. Sınıf mı atladık?

Neden sokaklardan çekildik, çocuklarımızı da çektik biz?

Ya da melun 12 Eylül darbesi sonrası,

sokağa çıkma yasakları bitmişken, normale dönmek varken hep birlikte, neden vazgeçtik sokaklardan ya da nasıl vazgeçirildik?

Sonra, bir furya

Bıraktık yapsınlar,

Bıraktık geçsinler.

Gözümüzün önünde oldu bütün bunlar.

Akıp gitti dünya kadar paralar..

Hayali ihracatlar, naylon faturalar.

Çökmeler, rüşvetler, kayırmalar, mafyalar, talanlar..

Evet, yaptılar ve geçtiler.

Hem de kimler kimler...

“Benim memurum işini bilir.” girdi dünyamıza, durur mu işini bilen?

Aldı düsturu, yürüdü kimi Allah’ın kulu.

Ama sorun şu ki çoğumuz yapamadık

Tabiatımız arızalıydı, bu sisteme tutunamadık.

İnsanı insan bildik, adaleti herkes için belledik, eşitlik, hak/ hukuk dedik.

Yasa dışı yollara tamah etmedik.

Kimsenin hakkını hukukunu yemedik.

Bıraktılar yapalım, bıraktılar geçelim belki, ama, biz işimizi bilelim demedik. İnsan gibi yaşamaktı amacımız, yaşamaya çalıştık, insanlığımızı kaybetmedik.

Bu nedenle de bu sistemin arızalıları olduk, kazananı asla olamadık.

Biz böylece işte, bu sistemin, serbest ekonominin, serbest olmayan, olamayan köle insanları kaldık. Sistem tıka basa doldurdu bizi, gaza geldik çocuk gibi. Sonra da kendi ellerimizle özgürlüğümüzü sattık.

Şimdilerde yanar döner aranırız, özgürlük bunun neresinde, eşitlik nerede, insanlık nerede diye. Ne oldu da böyle oldu? Ne yaşandı? Nereye gidiyoruz? Habire sorarız kendimize..

Oysa çok değil, olan biten bir kaç dün ötede..

Sadece; hafıza.. Önemli şey hafıza...

Önce hafızayı yok edersen,

her şeyi doldurabilirsin yerine.

İstediğin gibi düzenlersin geçmişi, geleceği.

İşte psikoloji ve sosyolojinin önemi.

Bence  çoktan  iliğimize kemiğimize kadar çözmüşler bizi. Oynatıyorlar hepimizi kukla gibi.

Çipe bile gerek yok artık, her şey etki-tepki meselesi.

Tam silinmemişse henüz hafızalar, hemen yoklayalım kendimizi. Çok da uzaklarda değil olanlar, az ötede, yakınlarda, dedim ya dünlerde.

Balık da pahalı, mutfak gelir gider dengesi gibi zorlu bulmacalar çözelim bari. Beyin jimnastiği, maksat tamamen hafızanın sağlığı, iyiliği.

Dünler bugünleri yarattı, bugünlerse yarınları yaratacak orası kesin.

Ne yaparsak yarınlar için, bugün yapacağız.

Yarını da bugünlerden arayacağız .

Sorun dedim ya, yarınları yaratırken hafızaları iyi tazelemekte, unutmamakta, dikkat etmekte. Alzheimer çok yaygın maalesef bireylerde. Peki toplumlarda? Topluluklarda? Topyekûn sirayet etmiş olabilir mi herkese?

Bugün ne yaparsak, bugünde dünün izi olduğu gibi, yarında da bugünün  izi olacak.

Bugünlerden yarınlara sadece hoş sedalar kalması dileğiyle..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.