Akdeniz Üniversitesi niye susuyor?

29.09.2019 - 19:59, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

Akdeniz Üniversitesi niye susuyor?

Akdeniz Üniversitesi’yle ilgili bir dizi haber yaptık. Rektör Mustafa Ünal hakkındaki FETÖ soruşturması tutanağından da detaylar aktardık. FETÖ soruşturmaları için konulan kriterlerden birine bile hafifçe bulaşmış insanların hayatı kararırken, Ünal’ın HTS kayıtlarındaki trafikten banka hesaplarına, çocuklarını okuttukları okuldan tanık ifadelerine kadar hakkında tonlarca bağlantısı olduğunu ortaya koyuyordu bu tutanak. İddialara, belgelere yanıt vermek yerine mahkemeye koşup ‘erişim engeli kararı’ aldırdılar. Erişim engeli son zamanların alamet-i farikası haline geldi zaten. Hakkında iddialar, şüpheler, soru işaretleri mi var, basın üstüne mi geliyor, seninle ilgili evraklar, belgeler mi ortaya çıkıyor, hemen ‘erişim engeli’ aldır, kurtul… Yayınlanan belgeler, yapılan haberler, sorulan sorular da havada kalsın. Havada kalınca da sanki yanlışmış, kasıtlıymış algısı oluşsun onlarla ilgili. Oysa yayınladığımız bütün bilgiler resmi evraklardan, savcılık belgelerinden, yargı kayıtlarından oluşuyordu. Altında devletin imzası vardı yani… Akdeniz Üniversitesi bunlara cevap vermek yerine, engellemeyi tercih etti.   Büyük hocaların onurlu öğrencileri   Haber özgürlüğüne, kamuoyunu aydınlatma sorumluluğuna akademinin, yani bilim dünyasının da engel olması tek kelimeyle dehşet. Üniversite de bu karanlığın, bu baskının, bu yıldırma operasyonlarının, bu susturma çabasının, bu aldatma ve üstünü örtme mekanizmasının bir parçası, bir ortağı artık. Özgürlüğü savunması gerekirken son dönemde yürürlüğe sokulan olağanüstü hukuka, baskıcı yargıya sığınıyor, sırtını dayıyor. Böylece hesap vermeyeceklerini, kimsenin bu çarka dokunamayacağını düşünüyor olmalılar. Oysa yılmayan, yorulmayan, diz çökmeyen birileri halen var bu ülkede. Üstelik o kişiler gerçek akademisyenlerden, demokrat bilim insanlarından, ustalardan, namuslu hocalardan öğrendiler soru sormayı. Gerçeğin, doğrunun, haklının sorularla ortaya çıktığını, o sorulara verilen doğru yanıtların bizi hakikate götürdüğünü, fotoğrafları üniversite kürsülerinde asılı duran onurlu insanlardan dinlediler. Bugünün üniversitesi bir yalan sarmalının içinde dönenip dursa da, o fotoğraflar, o namuslu insanların onurlu bakışları halen o duvarlarda duruyor, durmaya da devam edecek.   Üniversite bilimsel gerileme sürüyor   Hakkındaki iddialara yanıt vermek yerine ‘erişim engeli’ koyduran, haberciyi boğmaya, susturmaya, sesini kısmaya yeltenen bir üniversiteden nasıl bir eğitim kalitesi beklenebilir? Şimdi aktaracağım bilgilere bakarak buna siz karar verin: Tüm dünyada bilimsel anlamda kabul gören, ülkemizde akademik atamalar/yükseltmeler dahil birçok anlamda en başta dikkat edilen ve web ortamında tüm araştırmacılara on binlerce dergide yayımlanan makaleleri sunan ‘Web Of Science’ sistemi temel alınarak ve öğretim elemanı başına düşen uluslararası indeksli bilimsel yayın sayısına bakılarak yapılan sıralamada Akdeniz Üniversitesi 2015 sonunda 36’ncı sıradaydı. Mustafa Ünal böyle bir ortama rektör olarak atandı.  Peki, Ünal’ın rektörlüğünde ne oldu? 2018 sonu itibarıyla Akdeniz Üniversitesi 58’inci sıraya düştü. Bu gerileme eğilimine göre şu anda 60’ıncı sıranın da altına düşmüş olabilir. Bunları tartışmayacak mıyız? Bu kentin gazetecileri olarak bizler bu kentin üniversitesinde neler olup bittiğini sormayacak mıyız? Üniversite yönetiminin adliyeye koşturmasına bakarsak; sormayacağız…   İletişim’e gazeteci düşmanı dekan   Peki, kendisini sorgulayan haberler karşısında hemen ‘erişim engeli’ silahına başvuran bir üniversitede, mesela gazetecilik eğitimi hangi düzeyde olabilir? İletişim Fakültesi Dekanı Ahmet Ayhan’ın attığı FETÖ sempatizanı, kumpas alkışçısı mesajlara bakarsak düzeyi de anlayabiliriz zaten. Akdeniz Üniversitesi’ndeki gazetecilik eğitiminin düzeyini, çapını eleştirdiğim için şu an hapis cezası talebiyle yargılandığımı da bu vesileyle hatırlatmış olayım. Kendisini eleştiren, uyaran gazeteciyi hapse attırmak isteyen bir dekanın yönettiği gazetecilik eğitimini değerlendirmeye bile gerek yok aslında. Mesela başka biri daha var: Rektör yardımcısı hukukçu Mehmet Altunkaya… Kendisi ‘medeni hukukçu’. Fakat ne kadar medeni olduğunu ya da olmadığına bakarak hukukçuluğunu da tahmin edebiliriz. Başkaları onun hakkında ne düşünür bilmem, ama benim insanlık dersimden geçemeyeceği kesin.    

Akdeniz Üniversitesi’yle ilgili bir dizi haber yaptık. Rektör Mustafa Ünal hakkındaki FETÖ soruşturması tutanağından da detaylar aktardık. FETÖ soruşturmaları için konulan kriterlerden birine bile hafifçe bulaşmış insanların hayatı kararırken, Ünal’ın HTS kayıtlarındaki trafikten banka hesaplarına, çocuklarını okuttukları okuldan tanık ifadelerine kadar hakkında tonlarca bağlantısı olduğunu ortaya koyuyordu bu tutanak. İddialara, belgelere yanıt vermek yerine mahkemeye koşup ‘erişim engeli kararı’ aldırdılar. Erişim engeli son zamanların alamet-i farikası haline geldi zaten. Hakkında iddialar, şüpheler, soru işaretleri mi var, basın üstüne mi geliyor, seninle ilgili evraklar, belgeler mi ortaya çıkıyor, hemen ‘erişim engeli’ aldır, kurtul… Yayınlanan belgeler, yapılan haberler, sorulan sorular da havada kalsın. Havada kalınca da sanki yanlışmış, kasıtlıymış algısı oluşsun onlarla ilgili. Oysa yayınladığımız bütün bilgiler resmi evraklardan, savcılık belgelerinden, yargı kayıtlarından oluşuyordu. Altında devletin imzası vardı yani… Akdeniz Üniversitesi bunlara cevap vermek yerine, engellemeyi tercih etti.

 

Büyük hocaların onurlu öğrencileri

 

Haber özgürlüğüne, kamuoyunu aydınlatma sorumluluğuna akademinin, yani bilim dünyasının da engel olması tek kelimeyle dehşet. Üniversite de bu karanlığın, bu baskının, bu yıldırma operasyonlarının, bu susturma çabasının, bu aldatma ve üstünü örtme mekanizmasının bir parçası, bir ortağı artık. Özgürlüğü savunması gerekirken son dönemde yürürlüğe sokulan olağanüstü hukuka, baskıcı yargıya sığınıyor, sırtını dayıyor. Böylece hesap vermeyeceklerini, kimsenin bu çarka dokunamayacağını düşünüyor olmalılar. Oysa yılmayan, yorulmayan, diz çökmeyen birileri halen var bu ülkede. Üstelik o kişiler gerçek akademisyenlerden, demokrat bilim insanlarından, ustalardan, namuslu hocalardan öğrendiler soru sormayı. Gerçeğin, doğrunun, haklının sorularla ortaya çıktığını, o sorulara verilen doğru yanıtların bizi hakikate götürdüğünü, fotoğrafları üniversite kürsülerinde asılı duran onurlu insanlardan dinlediler. Bugünün üniversitesi bir yalan sarmalının içinde dönenip dursa da, o fotoğraflar, o namuslu insanların onurlu bakışları halen o duvarlarda duruyor, durmaya da devam edecek.

 

Üniversite bilimsel gerileme sürüyor

 

Hakkındaki iddialara yanıt vermek yerine ‘erişim engeli’ koyduran, haberciyi boğmaya, susturmaya, sesini kısmaya yeltenen bir üniversiteden nasıl bir eğitim kalitesi beklenebilir? Şimdi aktaracağım bilgilere bakarak buna siz karar verin: Tüm dünyada bilimsel anlamda kabul gören, ülkemizde akademik atamalar/yükseltmeler dahil birçok anlamda en başta dikkat edilen ve web ortamında tüm araştırmacılara on binlerce dergide yayımlanan makaleleri sunan ‘Web Of Science’ sistemi temel alınarak ve öğretim elemanı başına düşen uluslararası indeksli bilimsel yayın sayısına bakılarak yapılan sıralamada Akdeniz Üniversitesi 2015 sonunda 36’ncı sıradaydı. Mustafa Ünal böyle bir ortama rektör olarak atandı.  Peki, Ünal’ın rektörlüğünde ne oldu? 2018 sonu itibarıyla Akdeniz Üniversitesi 58’inci sıraya düştü. Bu gerileme eğilimine göre şu anda 60’ıncı sıranın da altına düşmüş olabilir. Bunları tartışmayacak mıyız? Bu kentin gazetecileri olarak bizler bu kentin üniversitesinde neler olup bittiğini sormayacak mıyız? Üniversite yönetiminin adliyeye koşturmasına bakarsak; sormayacağız…

 

İletişim’e gazeteci düşmanı dekan

 

Peki, kendisini sorgulayan haberler karşısında hemen ‘erişim engeli’ silahına başvuran bir üniversitede, mesela gazetecilik eğitimi hangi düzeyde olabilir? İletişim Fakültesi Dekanı Ahmet Ayhan’ın attığı FETÖ sempatizanı, kumpas alkışçısı mesajlara bakarsak düzeyi de anlayabiliriz zaten. Akdeniz Üniversitesi’ndeki gazetecilik eğitiminin düzeyini, çapını eleştirdiğim için şu an hapis cezası talebiyle yargılandığımı da bu vesileyle hatırlatmış olayım. Kendisini eleştiren, uyaran gazeteciyi hapse attırmak isteyen bir dekanın yönettiği gazetecilik eğitimini değerlendirmeye bile gerek yok aslında. Mesela başka biri daha var: Rektör yardımcısı hukukçu Mehmet Altunkaya… Kendisi ‘medeni hukukçu’. Fakat ne kadar medeni olduğunu ya da olmadığına bakarak hukukçuluğunu da tahmin edebiliriz. Başkaları onun hakkında ne düşünür bilmem, ama benim insanlık dersimden geçemeyeceği kesin.

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.