CHP’yi konuşmaya devam

19.10.2019 - 15:37, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

CHP’yi konuşmaya devam

CHP’nin önemli isimlerinden, sözünün ağırlığı olan bir parti emekçisiyle, Menderes Dal’la sohbetimizi aktarmıştım. Bugün de başka bir parti yöneticisiyle, geçmişte il yönetiminde yer almış, il başkanlığı mücadelesi vermiş bir isimle, Canip Can’la sohbetimizi işleyeceğim. CHP’deki arayışları, yönelimleri, projeleri, stratejiyi anlamak açısından önemli bir sohbetti. Önce bunu söyleyerek söze başlayayım. Çünkü Canip Can, Millet İttifakı’nı kurgulayan, öncülüğünü yapan CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısıyla girdi söze. Büyükşehir belediyelerini kazanan Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Zeydan Karalar, Tunç Soyer, Muhittin Böcek gibi isimlerin tümünün ilçe belediyelerinden geldiğini vurguladı öncelikle. Bu önemli bir tespit… Çünkü CHP’nin stratejisinin günübirlik değil, tasarlanmış, hazırlanmış, ekilmiş ve hasat günü beklenmiş bir strateji olduğunu gösteriyor. Örneğin İmamoğlu stajını Beylikdüzü’nde yapıyor ve orada iyice piştiğine kanaat getirildikten sonra Büyükşehir’e aday gösteriliyor. Maya da tutuyor sonuçta. Değişim sırası parti örgütlerinde 31 Mart itibarıyla artık CHP genel merkezinin bir başarı öyküsü var.  Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ ile başlayan ve ilmek ilmek dokunan bu ittifak stratejisi ilk meyvelerini 31 Mart’ta verdi. Şimdi sıra ikinci rauntta… Yani belediyeleri başarıya zorlayacak, denetleyecek, yönlendirecek olan güçlü parti örgütlerinin oluşumunda. Canip Can CHP’nin Afyon kampında dillendirilen sözleri bu şekilde okuduğunu söylüyor. İl kongrelerine tek aday ve tek listeyle gidilmesi talebinin, CHP’nin yerel yönetim politikalarının belediyelere nakşedilmesi, belediye başkanlarının önünde güçlü parti yönetimlerinin oluşturulması anlamına geldiğini anlatıyor Canip Can. Genel merkez belediyeleri başına buyruk bırakmak istemiyor. Bu yüzden ikinci bir başarı öyküsüne ihtiyaç var. Bunun yolu da örgütlerden geçiyor. CHP’nin kurguladığı stratejik yenilenme ya da değişikliğin birçok Büyükşehir’in kazanılmasını beraberinde getirdiğini söyleyen Canip Can, sıranın parti örgütlerinde şu ana kadar izlenen tarzın değiştirilmesi ve yeni duruma uygun il yönetimlerinin ortaya çıkmasında olduğunu belirtiyor. CHP’nin Afyon stratejisinin özeti Söylemeye çalıştığı şey, Ümit Uysal’ın il başkanlığı yaptığı dönemdeki il yönetimine benzer bir tablo. O kadronun içinden birçok isim daha sonra il başkanı oldu, belediye başkanı oldu, meclis üyesi oldu, parti siyaseti üzerindeki etkilerini de halen sürdürüyorlar. CHP’nin ATSO’da dinamik ve belirleyici bir güç haline gelmesinin tohumları da o dönemde ekildi. Canip Can tam bu noktada, “Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar bekleyemeyiz” sözünü hatırlatarak, CHP’de şimdiye kadar yürüyen kongre anlayışlarının, rekabetlerin, siyaset tarzının artık terk edilmesi, yeni bir yönetim anlayışının devreye girmesi gerektiğini anlatıyor. Kurulduğu günden bugüne dek ‘tek adam’ anlayışını en sert şekilde teşkilatlarına yerleştiren AKP’nin son günlerde CHP’nin modelini izleme kararı aldığını, delegelerden başlayarak yukarıya doğru yönetimleri belirleme çizgisine geçmeye çalıştıklarını, bunun da onlar için bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Canip Can, “CHP’nin zorunluluğu da bunun tam tersidir. AKP siyaseti CHP modeline göz dikerken, bizim de güçlü ve genel merkez siyasetini iyi özümsemiş yönetimler oluşturmamız gerekiyor. Bu yönetimler yerel dengeler ve güçlerin pazarlığıyla değil, partiyi ileriye taşıyacak, liyakatli isimlerden oluşmalı. İl yöneticilerinin herhangi bir beklentisi olmamalı. Ne çoluğunu, çocuğunu, akrabasını belediyeye yerleştirme çabası olmalı, ne de kendisini seçimlerde bir yere taşıma niyeti. Genel merkezin ürettiği politikayı yerele taşıyabilecek, üst siyasetle kent ölçeğini harmanlayabilecek bir birikimi il yönetimine yansıtmalı, örgüt yöneticilerini böyle belirlemeliyiz” diyor. CHP’nin Afyon’da ortaya koyduğu strateji özetle bu. Liyakate dayalı kadro hareketi Mevcut il başkanı ve yönetiminin özgül ağırlığının olmadığını söyleyen Canip Can, delege ağaları tarafından değil, genel merkez iradesiyle oluşturulan güçlü ve özgül ağırlığı olan bir yönetim anlayışından yana… Kendi ekonomik ve sosyal bağımsızlığını elde edememiş isimlerin belli bir delege ağırlığına, çevreye yaslanarak il yönetimine taşınması yerine, hedefi sadece örgütü ayağa kaldırmak, güçlendirmek ve etkili hale getirmek olan bir kadro hareketini öngörüyor özetle. Bu kadro hareketinin de genel merkez tarafından şekillendirilebileceğini düşünüyor. Yerel seçimlerde Konyaaltı’na 15 aday adayının çıktığını hatırlatan Can, “Mesela bunlar içinde mutlaka değerlendirilmesi gereken isimler de var. Partinin yükünü çekmiş, entelektüel ve siyasi donanıma sahip isimlere incelenmeli. Hiç tanımadığımız, ama gerçekten partiye büyük katkısı olacak kişiler de bulunabilir. Ekrem İmamoğlu aday gösterildiğinde fazla tanınmıyordu. Fakat Genel Merkez’in bu tercihinin çok doğru olduğunu sandık gösterdi. Sadece CHP’yi değil, sandıkta oluşan ittifakı da taşıyabilecek, kapsayabilecek, yönlendirebilecek, bir arada tutacak bir yönetim belirlenmeli. Öncelik yönetimin oluşturulması tekniğinde… Böyle bir il yönetimiyle çalışan il başkanı zaten belediye başkanlarına sözünü söyleyebilecektir. İl başkanından öte, il yönetimine önem vermeliyiz” diye konuşuyor. Canip Can’ın çizdiği bu teorik çerçeve kongre tartışmalarına yeni bir kanal ekleyecek gibi duruyor. Bakalım…

CHP’nin önemli isimlerinden, sözünün ağırlığı olan bir parti emekçisiyle, Menderes Dal’la sohbetimizi aktarmıştım. Bugün de başka bir parti yöneticisiyle, geçmişte il yönetiminde yer almış, il başkanlığı mücadelesi vermiş bir isimle, Canip Can’la sohbetimizi işleyeceğim. CHP’deki arayışları, yönelimleri, projeleri, stratejiyi anlamak açısından önemli bir sohbetti. Önce bunu söyleyerek söze başlayayım. Çünkü Canip Can, Millet İttifakı’nı kurgulayan, öncülüğünü yapan CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısıyla girdi söze. Büyükşehir belediyelerini kazanan Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Zeydan Karalar, Tunç Soyer, Muhittin Böcek gibi isimlerin tümünün ilçe belediyelerinden geldiğini vurguladı öncelikle. Bu önemli bir tespit… Çünkü CHP’nin stratejisinin günübirlik değil, tasarlanmış, hazırlanmış, ekilmiş ve hasat günü beklenmiş bir strateji olduğunu gösteriyor. Örneğin İmamoğlu stajını Beylikdüzü’nde yapıyor ve orada iyice piştiğine kanaat getirildikten sonra Büyükşehir’e aday gösteriliyor. Maya da tutuyor sonuçta.

Değişim sırası parti örgütlerinde

31 Mart itibarıyla artık CHP genel merkezinin bir başarı öyküsü var.  Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ ile başlayan ve ilmek ilmek dokunan bu ittifak stratejisi ilk meyvelerini 31 Mart’ta verdi. Şimdi sıra ikinci rauntta… Yani belediyeleri başarıya zorlayacak, denetleyecek, yönlendirecek olan güçlü parti örgütlerinin oluşumunda. Canip Can CHP’nin Afyon kampında dillendirilen sözleri bu şekilde okuduğunu söylüyor. İl kongrelerine tek aday ve tek listeyle gidilmesi talebinin, CHP’nin yerel yönetim politikalarının belediyelere nakşedilmesi, belediye başkanlarının önünde güçlü parti yönetimlerinin oluşturulması anlamına geldiğini anlatıyor Canip Can. Genel merkez belediyeleri başına buyruk bırakmak istemiyor. Bu yüzden ikinci bir başarı öyküsüne ihtiyaç var. Bunun yolu da örgütlerden geçiyor. CHP’nin kurguladığı stratejik yenilenme ya da değişikliğin birçok Büyükşehir’in kazanılmasını beraberinde getirdiğini söyleyen Canip Can, sıranın parti örgütlerinde şu ana kadar izlenen tarzın değiştirilmesi ve yeni duruma uygun il yönetimlerinin ortaya çıkmasında olduğunu belirtiyor.

CHP’nin Afyon stratejisinin özeti

Söylemeye çalıştığı şey, Ümit Uysal’ın il başkanlığı yaptığı dönemdeki il yönetimine benzer bir tablo. O kadronun içinden birçok isim daha sonra il başkanı oldu, belediye başkanı oldu, meclis üyesi oldu, parti siyaseti üzerindeki etkilerini de halen sürdürüyorlar. CHP’nin ATSO’da dinamik ve belirleyici bir güç haline gelmesinin tohumları da o dönemde ekildi. Canip Can tam bu noktada, “Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar bekleyemeyiz” sözünü hatırlatarak, CHP’de şimdiye kadar yürüyen kongre anlayışlarının, rekabetlerin, siyaset tarzının artık terk edilmesi, yeni bir yönetim anlayışının devreye girmesi gerektiğini anlatıyor. Kurulduğu günden bugüne dek ‘tek adam’ anlayışını en sert şekilde teşkilatlarına yerleştiren AKP’nin son günlerde CHP’nin modelini izleme kararı aldığını, delegelerden başlayarak yukarıya doğru yönetimleri belirleme çizgisine geçmeye çalıştıklarını, bunun da onlar için bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Canip Can, “CHP’nin zorunluluğu da bunun tam tersidir. AKP siyaseti CHP modeline göz dikerken, bizim de güçlü ve genel merkez siyasetini iyi özümsemiş yönetimler oluşturmamız gerekiyor. Bu yönetimler yerel dengeler ve güçlerin pazarlığıyla değil, partiyi ileriye taşıyacak, liyakatli isimlerden oluşmalı. İl yöneticilerinin herhangi bir beklentisi olmamalı. Ne çoluğunu, çocuğunu, akrabasını belediyeye yerleştirme çabası olmalı, ne de kendisini seçimlerde bir yere taşıma niyeti. Genel merkezin ürettiği politikayı yerele taşıyabilecek, üst siyasetle kent ölçeğini harmanlayabilecek bir birikimi il yönetimine yansıtmalı, örgüt yöneticilerini böyle belirlemeliyiz” diyor. CHP’nin Afyon’da ortaya koyduğu strateji özetle bu.

Liyakate dayalı kadro hareketi

Mevcut il başkanı ve yönetiminin özgül ağırlığının olmadığını söyleyen Canip Can, delege ağaları tarafından değil, genel merkez iradesiyle oluşturulan güçlü ve özgül ağırlığı olan bir yönetim anlayışından yana… Kendi ekonomik ve sosyal bağımsızlığını elde edememiş isimlerin belli bir delege ağırlığına, çevreye yaslanarak il yönetimine taşınması yerine, hedefi sadece örgütü ayağa kaldırmak, güçlendirmek ve etkili hale getirmek olan bir kadro hareketini öngörüyor özetle. Bu kadro hareketinin de genel merkez tarafından şekillendirilebileceğini düşünüyor. Yerel seçimlerde Konyaaltı’na 15 aday adayının çıktığını hatırlatan Can, “Mesela bunlar içinde mutlaka değerlendirilmesi gereken isimler de var. Partinin yükünü çekmiş, entelektüel ve siyasi donanıma sahip isimlere incelenmeli. Hiç tanımadığımız, ama gerçekten partiye büyük katkısı olacak kişiler de bulunabilir. Ekrem İmamoğlu aday gösterildiğinde fazla tanınmıyordu. Fakat Genel Merkez’in bu tercihinin çok doğru olduğunu sandık gösterdi. Sadece CHP’yi değil, sandıkta oluşan ittifakı da taşıyabilecek, kapsayabilecek, yönlendirebilecek, bir arada tutacak bir yönetim belirlenmeli. Öncelik yönetimin oluşturulması tekniğinde… Böyle bir il yönetimiyle çalışan il başkanı zaten belediye başkanlarına sözünü söyleyebilecektir. İl başkanından öte, il yönetimine önem vermeliyiz” diye konuşuyor. Canip Can’ın çizdiği bu teorik çerçeve kongre tartışmalarına yeni bir kanal ekleyecek gibi duruyor. Bakalım…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.