Bilmem Denklemi

28.10.2019 - 13:33, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

Bilmem Denklemi

Selamlar ilk okurlarımız, Ebru Hanım’dan böyle bir teklif gelince ne yalan söyleyeyim bir an duraksadım. Uzun zamandır karalama esaslı yazarım ancak hep kendimizeydi zulmümüz. Bu durum bizim için bir hayli tuhaf. Çünkü kendimize yazdığımız zaman bile, konular ve ilişkilerin takibi inanın bizim için bile cidden zorken, başkaları için dekoder ihtiyacı doğurabilir. Fasıllar arasında ilişki kurmayı seven kalbimizin eğittiği zihnimiz, bu minvalde üretim yapıyor. Örneğin geçen akşam karalamalarımı kurcalarken ‘kendimize not’ ibareli, “Hiçbir şey düşünmemenin bir yolunu düşünmen gerek!” diye bir not karşıma çıktı. Eskiden bu notu daha çok okurdum şimdilerde pek karşılaşmıyoruz. Ya sükûta kavuştu, biraz mahcup ya da artık sallamıyoruz. Bu durum, çok farklı fasiküllerde bir külliyata sahip olmamıza neden oldu. Neden olmuş, nasıl olmuş inanın bilmiyoruz. Sanırım zaman tenceresinde bestelerken bu melodiyi, içerisinde ‘Ney’ sesinin biraz baskın olduğu, çok sesli bir konçerto olarak dinlemek istemiş mülkün sahibi, neylerse güzel eyler malum… Şimdi konuya başlamadan önce sizlerden ricam şu bağlantıda ki videoyu önce bir izleyin. Bunu yaparsanız konuyu daha rahat somutlaştırabilirsiniz. Unutmayın bu bir matematik denklemi kümesi. https://youtu.be/8cgp2WNNKmQ Bugün farkında olmasanız da eminim sizleri de yakından ilgilendiren bir konuyu, namı değer ‘Çatlak Denklemini’ yani ‘Mandelbrot Kümesini’ anlatacağım. Cebir kısmına hiç girmeden tabii ki. Derdimiz sizlere, biraz sizden bahsetmek. “Yuhh” seslerini duyar gibiyim. Acele etmeyin, formül ve rakamlar ile sizleri ve kendimi yorma derdinde değilim. Abartmadan kısaca ve olabildiğince basit anlatmak esastır. Lüzumsuz janjana gerek yok. Şu an çoğu algoritmayı mezara gömen ve finansal piyasalar dahil, belli parametrelerle doğru tahminler yapılabilmesinin sebebi, bu döngü haline getirilmiş kümelerdir. Bu yapısı onu, YAŞAM DÖNGÜSÜNÜ izah edebilen denklem olarak kabule neden olmuştur. Zira insan beyni bu döngüyü doğrudan hesaplamak üzere yaratılmıştır. Yaşam döngüsü her maddenin veya frekansın ömrü sınırları içerisinde, bir sistem dahilinde tekrar ve tekrar dönüşümünün anlatımıdır. Basitçe toprakta yetiştirdiğiniz patatesi yediniz, sindirdiniz, enerjinin bir kısmını dönüştürdünüz ve tekrar sindirdiğinizi dışkı formunda toprağa geri bıraktınız. Einstein yoğun bir çalışmadan sonra buna e=mc2, evraka demiş lakin dedelerimiz ‘topraktan geldik toprağa gideceğiz’ diyerek aslında konuyu yüzyıllar evvel kapatmışlardı. Bu toprağı aklı evvellik yapıp, sentetik ürünlerle kirletmediğiniz taktirde VERİMLİ BİR DÖNGÜDÜR. Aksi, toprağı ve sistemi kirletir ve aynı kendi kendini temizleyen bir filtre gibi dünya kendini otomatik olarak arındırır. Bu temizleme büyük olursa kıyamet adını alır. Aslında Mandelbrot’tan önce Double  Pendulum ile ilintili, ‘kaos teorisi’ vardı, lakin ilk adı kaos değildi. Kaosa neden olunca bu ismi verdiler. Şimdilerde sadece jeostratejik konularda adını duyuruyor ama son çırpınışları, emin olun. İnsan, kaos teorisi ile bırakın anlaşılmayı ancak aldanır. Bu sahnede onun da rolü bu olsa gerek. Gerçi biz insanların kendine bakma isteği ‘BENLİKÇUKURUNA SAPLANIP’ sadece saç ve makyaj operasyonlarından mütevellit, ayna ile sınırlı olunca, denecek pek de bir şey kalmıyor ona da. Dünya tarihi açıktır, çok ama çok azınlık bir grup İNSAN duruma ‘UYANIP’ kendine bakma ihtiyacı hisseder. Hani derler ya ‘Ne ararsan ara kendinizde ara bulamazsan ne çare’ o durum işte. O an insan bu muhteşem mimarinin sırrını barındırdığının farkına varır. Fark etme hali zaten ‘LÜTUF’ olarak mülkün sahibi tarafından ifadelendirilmiş, konu insan olunca döngüsünü anlamanın kolay olmayacağı malum. Hangi balık, balık olduğunun veya suyun içerisinde olduğunun farkındadır? Konunun özünü birkaç başlıkta toplayalım derken; küçük bir yaklaşımla ile ilgili bilgilendirme yapmak doğru olacak. Bilim adamlarının ve din adamlarının cahillik ve yobazlıklarından bu insanlık en az şeytan kavramı kadar çok çektiğinin ve her ne olursa olsun her şeyin mükemmel şekilde ‘merkezinde’ olduğunun idraki ile yazıyoruz. Sisteme eleştiri değil, haddimiz değil, gördüğümüzü izahtır, yaptığımız. Her an; bir yok oluş ve yeni baştan yaratılış vardır. Yok olmak ve yeniden yaratılmak mizanın kaçınılmaz döngüsüdür. Frekansları dikkatle inceleyin, iniş çıkışlar görürsünüz. Doğaya bakın, ormanı inceleyin ve lütfen bu ekranın arkasından değil, yaratılan her şeyin, birbiriyle kusursuz şekilde uyumunu gözlemleyin. Birbirini destekleyen mahiyette, birbirine benzer ama hiçbir zaman aynı olmayan muhteşem olarak tekrar eden parçalardan oluştuğunu göreceksiniz. Dikkatle bakın, yapraklar çatlaktır, toprak çatlaktır, yıldırım arkı çatlaktır, yumurta çatlar, alnınızda ki karışıklığa kadar tüm yapı çatlak formunda bir araya gelir. Çünkü frekansın esası çatlak formundadır. Nereye bakarsanız bakın doğanın mimari formasyonu tekrar eden çatlaktır. Maalesef o önü alınmaz kibrimizle inşa ettiğimiz tüm yapıların sisteme tamamen zıt ve uyumsuz oluşunun temel nedeni budur. Doğada cetvelle çizilmiş, dandik matematik denklemlerine ancak gülünür. Hele özellikle şu yüksek, uyumsuz metal yığını gökdelenler yok mu? Çirkinlik abideleri, çünkü sistem ile uyumlu değiller. İnsan bu; kibir ve benliğinin eseri hatalara yatkın. Durumu kurtarmak için yüzündeki çatlaklara botoks yaptırmak için sırada bekler. Uzlaşmaya kolay kolay yanaşmaz. Konuyu davranış olarak, sürreal bir formda ele alırsak, burada da örnekler çoğaltılabilir. İnsan, sohbet veya toplantı esnasında araya girer, kendini göstermek ister, şımarıklıklar yapar, gençtir ruhu. Sırıtır tabii bu durum doğası gereği sisteme muhalif bir durum oluşturur. Halbuki LATİF olsa, uyum gerçekleşecek, konu daha rahat çözüme kavuşacak. Bu durumun ilacı bilinir ki, SABIR ve EDEPTİR ama nafile bile bile yine döngüye girecek, aynı hatanın eğitimi o yanlış düzelene kadar tekrar ve tekrar yine, yeni, yeniden kendisine verilecek. Süresi limitlendirildiği için panik halindedir, her türlü saçmalığı çekinmeden, bilerek, bilmeyerek ustaca icra etmekten de hiç de geri kalmaz. Sistem bu. Hiç şaşar mı? Lakin buğday tanesinin değirmen taşına ne kadar hükmü olabilir ki! Kaçınılmaz sistem bütünlüğü gereği, toplu veya tek tek zararlılar ayıklanmak suretiyle bu düzen sadece akar. Unutmayın şayet güneşten Dünya’ya baksaydık 80 sene 8 dakika olarak görülürdü. Hatayı bilerek yapar çünkü hilkatten gelen ‘Sırat-I Mustakim’ isimli dokunamayacağı bir temel kod seti mevcuttur. Silinemez ama üstü pasla örtünebilir. Yalan atma, hırsızlık yapma, kırma, öldürme, zarar verme, hak yeme, her yaratılana saygılı ol, dedikodu yapma gibi gibi kodları barındıran bu mekanizmaya rağmen, insan nefsine uyup, özgür irade tuzağında egosuna yenik düşer, hata yapar. Sonra ne olur? Tabii ki belli… Tekrar konu ile ilgili eğitime alınır. Daha acılı olarak. EGO denilen tülden mütevellit zırhın arkasında saklanmıştır artık insan. Ego muhteşem yetenekli bir ustadır, sinsice duvarlar inşa eder, kaleler arkasına saklanır. İnsan bu kalenin arkasında kaldı mı vicdanı ile baş başadır artık. Kendinden kaçamaz, sonunda bunu öyle ya da böyle fark eder. Etmeden verilen süre biterse, okuldan atılır, ıslah evine gönderilir. Şu hani bahsettiğim metal kuleler vardı ya, örneğin onların çoğalması kolektif bir hatadır. Dünya’nın manyetizmasını etkiler ve döngü otomatik olarak başlar. Sonra daha önce de muhtelif seferler yaşanmış olan döngü, kıyamet ismiyle ki UYANIŞ anlamına gelir, tekrar oluverir, sahne temizlenir. Topluca hataların sebep olduğu bu olay cehennem isimli çok daha ağır eğitimlerin verildiği bir ortamda, eğitime tabii tutulmasına neden olur insanın. Şartları Dünya’dan çok daha zordur, son kaçınılmazdır. Öyle ya da böyle un olmak mecburiyetindedir her buğday tanesi. Dersi kolaylaştırıcı unsurlar, anahtar kodlarda mevcuttur. Alev Alatlı Hocamızın harika bir üslup ile izah ettiği helalleşme, inanılmaz bir mekanizma. Mesela, tövbe etmek, gülmek, sabır göstermek bu kodlardan sadece bazıları… Belki bu muhteşem makinenin kullanma kılavuzunu ve eğitimi fiilen örneklerle vermiş olanın hayatını ve ders notlarını ciddiyetle, tüm dogmalardan sıyrılıp bir okuyun, esen kalın.

Selamlar ilk okurlarımız,

Ebru Hanım’dan böyle bir teklif gelince ne yalan söyleyeyim bir an duraksadım. Uzun zamandır karalama esaslı yazarım ancak hep kendimizeydi zulmümüz. Bu durum bizim için bir hayli tuhaf. Çünkü kendimize yazdığımız zaman bile, konular ve ilişkilerin takibi inanın bizim için bile cidden zorken, başkaları için dekoder ihtiyacı doğurabilir.

Fasıllar arasında ilişki kurmayı seven kalbimizin eğittiği zihnimiz, bu minvalde üretim yapıyor. Örneğin geçen akşam karalamalarımı kurcalarken ‘kendimize not’ ibareli, “Hiçbir şey düşünmemenin bir yolunu düşünmen gerek!” diye bir not karşıma çıktı. Eskiden bu notu daha çok okurdum şimdilerde pek karşılaşmıyoruz. Ya sükûta kavuştu, biraz mahcup ya da artık sallamıyoruz.

Bu durum, çok farklı fasiküllerde bir külliyata sahip olmamıza neden oldu. Neden olmuş, nasıl olmuş inanın bilmiyoruz. Sanırım zaman tenceresinde bestelerken bu melodiyi, içerisinde ‘Ney’ sesinin biraz baskın olduğu, çok sesli bir konçerto olarak dinlemek istemiş mülkün sahibi, neylerse güzel eyler malum…

Şimdi konuya başlamadan önce sizlerden ricam şu bağlantıda ki videoyu önce bir izleyin. Bunu yaparsanız konuyu daha rahat somutlaştırabilirsiniz. Unutmayın bu bir matematik denklemi kümesi.

https://youtu.be/8cgp2WNNKmQ

Bugün farkında olmasanız da eminim sizleri de yakından ilgilendiren bir konuyu, namı değer ‘Çatlak Denklemini’ yani ‘Mandelbrot Kümesini’ anlatacağım. Cebir kısmına hiç girmeden tabii ki. Derdimiz sizlere, biraz sizden bahsetmek. “Yuhh” seslerini duyar gibiyim. Acele etmeyin, formül ve rakamlar ile sizleri ve kendimi yorma derdinde değilim. Abartmadan kısaca ve olabildiğince basit anlatmak esastır. Lüzumsuz janjana gerek yok.

Şu an çoğu algoritmayı mezara gömen ve finansal piyasalar dahil, belli parametrelerle doğru tahminler yapılabilmesinin sebebi, bu döngü haline getirilmiş kümelerdir. Bu yapısı onu, YAŞAM DÖNGÜSÜNÜ izah edebilen denklem olarak kabule neden olmuştur. Zira insan beyni bu döngüyü doğrudan hesaplamak üzere yaratılmıştır. Yaşam döngüsü her maddenin veya frekansın ömrü sınırları içerisinde, bir sistem dahilinde tekrar ve tekrar dönüşümünün anlatımıdır.

Basitçe toprakta yetiştirdiğiniz patatesi yediniz, sindirdiniz, enerjinin bir kısmını dönüştürdünüz ve tekrar sindirdiğinizi dışkı formunda toprağa geri bıraktınız.

Einstein yoğun bir çalışmadan sonra buna e=mc2, evraka demiş lakin dedelerimiz ‘topraktan geldik toprağa gideceğiz’ diyerek aslında konuyu yüzyıllar evvel kapatmışlardı. Bu toprağı aklı evvellik yapıp, sentetik ürünlerle kirletmediğiniz taktirde VERİMLİ BİR DÖNGÜDÜR. Aksi, toprağı ve sistemi kirletir ve aynı kendi kendini temizleyen bir filtre gibi dünya kendini otomatik olarak arındırır. Bu temizleme büyük olursa kıyamet adını alır.

Aslında Mandelbrot’tan önce Double  Pendulum ile ilintili, ‘kaos teorisi’ vardı, lakin ilk adı kaos değildi. Kaosa neden olunca bu ismi verdiler. Şimdilerde sadece jeostratejik konularda adını duyuruyor ama son çırpınışları, emin olun. İnsan, kaos teorisi ile bırakın anlaşılmayı ancak aldanır. Bu sahnede onun da rolü bu olsa gerek.

Gerçi biz insanların kendine bakma isteği ‘BENLİKÇUKURUNA SAPLANIP’ sadece saç ve makyaj operasyonlarından mütevellit, ayna ile sınırlı olunca, denecek pek de bir şey kalmıyor ona da. Dünya tarihi açıktır, çok ama çok azınlık bir grup İNSAN duruma ‘UYANIP’ kendine bakma ihtiyacı hisseder. Hani derler ya ‘Ne ararsan ara kendinizde ara bulamazsan ne çare’ o durum işte. O an insan bu muhteşem mimarinin sırrını barındırdığının farkına varır. Fark etme hali zaten ‘LÜTUF’ olarak mülkün sahibi tarafından ifadelendirilmiş, konu insan olunca döngüsünü anlamanın kolay olmayacağı malum. Hangi balık, balık olduğunun veya suyun içerisinde olduğunun farkındadır?

Konunun özünü birkaç başlıkta toplayalım derken; küçük bir yaklaşımla ile ilgili bilgilendirme yapmak doğru olacak. Bilim adamlarının ve din adamlarının cahillik ve yobazlıklarından bu insanlık en az şeytan kavramı kadar çok çektiğinin ve her ne olursa olsun her şeyin mükemmel şekilde ‘merkezinde’ olduğunun idraki ile yazıyoruz. Sisteme eleştiri değil, haddimiz değil, gördüğümüzü izahtır, yaptığımız.

Her an; bir yok oluş ve yeni baştan yaratılış vardır. Yok olmak ve yeniden yaratılmak mizanın kaçınılmaz döngüsüdür. Frekansları dikkatle inceleyin, iniş çıkışlar görürsünüz. Doğaya bakın, ormanı inceleyin ve lütfen bu ekranın arkasından değil, yaratılan her şeyin, birbiriyle kusursuz şekilde uyumunu gözlemleyin. Birbirini destekleyen mahiyette, birbirine benzer ama hiçbir zaman aynı olmayan muhteşem olarak tekrar eden parçalardan oluştuğunu göreceksiniz.

Dikkatle bakın, yapraklar çatlaktır, toprak çatlaktır, yıldırım arkı çatlaktır, yumurta çatlar, alnınızda ki karışıklığa kadar tüm yapı çatlak formunda bir araya gelir. Çünkü frekansın esası çatlak formundadır. Nereye bakarsanız bakın doğanın mimari formasyonu tekrar eden çatlaktır. Maalesef o önü alınmaz kibrimizle inşa ettiğimiz tüm yapıların sisteme tamamen zıt ve uyumsuz oluşunun temel nedeni budur. Doğada cetvelle çizilmiş, dandik matematik denklemlerine ancak gülünür. Hele özellikle şu yüksek, uyumsuz metal yığını gökdelenler yok mu? Çirkinlik abideleri, çünkü sistem ile uyumlu değiller. İnsan bu; kibir ve benliğinin eseri hatalara yatkın. Durumu kurtarmak için yüzündeki çatlaklara botoks yaptırmak için sırada bekler. Uzlaşmaya kolay kolay yanaşmaz.

Konuyu davranış olarak, sürreal bir formda ele alırsak, burada da örnekler çoğaltılabilir.

İnsan, sohbet veya toplantı esnasında araya girer, kendini göstermek ister, şımarıklıklar yapar, gençtir ruhu. Sırıtır tabii bu durum doğası gereği sisteme muhalif bir durum oluşturur. Halbuki LATİF olsa, uyum gerçekleşecek, konu daha rahat çözüme kavuşacak. Bu durumun ilacı bilinir ki, SABIR ve EDEPTİR ama nafile bile bile yine döngüye girecek, aynı hatanın eğitimi o yanlış düzelene kadar tekrar ve tekrar yine, yeni, yeniden kendisine verilecek. Süresi limitlendirildiği için panik halindedir, her türlü saçmalığı çekinmeden, bilerek, bilmeyerek ustaca icra etmekten de hiç de geri kalmaz. Sistem bu. Hiç şaşar mı? Lakin buğday tanesinin değirmen taşına ne kadar hükmü olabilir ki! Kaçınılmaz sistem bütünlüğü gereği, toplu veya tek tek zararlılar ayıklanmak suretiyle bu düzen sadece akar. Unutmayın şayet güneşten Dünya’ya baksaydık 80 sene 8 dakika olarak görülürdü.

Hatayı bilerek yapar çünkü hilkatten gelen ‘Sırat-I Mustakim’ isimli dokunamayacağı bir temel kod seti mevcuttur. Silinemez ama üstü pasla örtünebilir. Yalan atma, hırsızlık yapma, kırma, öldürme, zarar verme, hak yeme, her yaratılana saygılı ol, dedikodu yapma gibi gibi kodları barındıran bu mekanizmaya rağmen, insan nefsine uyup, özgür irade tuzağında egosuna yenik düşer, hata yapar. Sonra ne olur? Tabii ki belli… Tekrar konu ile ilgili eğitime alınır. Daha acılı olarak.

EGO denilen tülden mütevellit zırhın arkasında saklanmıştır artık insan. Ego muhteşem yetenekli bir ustadır, sinsice duvarlar inşa eder, kaleler arkasına saklanır. İnsan bu kalenin arkasında kaldı mı vicdanı ile baş başadır artık. Kendinden kaçamaz, sonunda bunu öyle ya da böyle fark eder. Etmeden verilen süre biterse, okuldan atılır, ıslah evine gönderilir. Şu hani bahsettiğim metal kuleler vardı ya, örneğin onların çoğalması kolektif bir hatadır. Dünya’nın manyetizmasını etkiler ve döngü otomatik olarak başlar. Sonra daha önce de muhtelif seferler yaşanmış olan döngü, kıyamet ismiyle ki UYANIŞ anlamına gelir, tekrar oluverir, sahne temizlenir. Topluca hataların sebep olduğu bu olay cehennem isimli çok daha ağır eğitimlerin verildiği bir ortamda, eğitime tabii tutulmasına neden olur insanın. Şartları Dünya’dan çok daha zordur, son kaçınılmazdır. Öyle ya da böyle un olmak mecburiyetindedir her buğday tanesi.

Dersi kolaylaştırıcı unsurlar, anahtar kodlarda mevcuttur. Alev Alatlı Hocamızın harika bir üslup ile izah ettiği helalleşme, inanılmaz bir mekanizma. Mesela, tövbe etmek, gülmek, sabır göstermek bu kodlardan sadece bazıları…

Belki bu muhteşem makinenin kullanma kılavuzunu ve eğitimi fiilen örneklerle vermiş olanın hayatını ve ders notlarını ciddiyetle, tüm dogmalardan sıyrılıp bir okuyun, esen kalın.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.