Eğitim emekçileri mücadelesi ve 24 Kasım

24.11.2019 - 13:14, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

Eğitim emekçileri mücadelesi ve 24 Kasım

Öğretmenlik mesleğinin tarihini incelediğimiz zaman toplumsal yaşama çok geç girdiğini görürüz. Eğitim insanlık tarihi ile birlikte başlamasına rağmen öğretmenlik mesleği uygarlığın belli bir aşama kat etmesinden sonra ortaya çıkmıştır. Türkiye’de 1824’de İstanbul’da erkek çocuklar için, 1856’da ise tüm ülkede kız ve erkek çocuklar için parasız ilköğretim kurumlarının açılmaya başlanmasıyla öğretmenlik mesleği profesyonel olarak kendini var etmiştir. Bu dönemlerde daha çok medrese mezunu öğretmenlerin görev yapmaları nedeni ile örgütlenmeye dönük adımların kısıtlı olduğunu görürüz.   ÖĞRETMENLERİN KISA ÖRGÜTLENME TARİHİ Türkiye öğretmen örgütlenmesinde ilk örgütlü yapı olarak 1908’de kurulan Encümen-i Muallimin kabul edilir. Encümen-i Muallimin yöneticilerinin bakanlık görevlilerinden oluşması bağımsızlığı konusunda tartışmalara yol açar. Bunun sonucunda bu duruma tepki gösteren öğretmenler Cemiyet-i Muallimin’i kurdular. Muallimler cemiyeti ise 1918’de kuruldu. Tüm Anadolu’da benimsenen cemiyetin; “öğretmenlerin eğitsel ve ekonomik ihtiyaçlarının yanında halkın yaşam düzeyinin yükseltilmesi doğrultusunda mücadele edeceğini kuruluş amaçlarının içine koyması Aydınlar arasında olumlu karşılanmıştır. Cemiyetin ilk anti-emperyalist eylemi, Yunanistan’ın İzmir’i işgali üzerine 22 Mayıs 1919’da İstanbul Sultan Ahmet Meydanında yaptığı mitingdir. Muallimler Cemiyeti ile öğretmen örgütlülüğü, antiemperyalist, sömürü ve baskıya karşı direnen bağımsızlıkçı örgütsel bir anlayışa da kavuşmuştur. 1921 de ise yerellerde kurulan öğretmen dernekleri “Türkiye Muallimler ve Muallimeler Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir. Cemiyette ilk kez bir kadın öğretmen de yönetim kurulu üyeliğinde yer almıştır. Bu gelişme Türkiye’de kadının örgütsel yaşamda yer alması açısından önemli bir adımdır. Öğretmenler 1925 yılından 1946 yılına kadar Takrir-i Sükûn Yasası’nın etkisi ile örgütlenmede durağan bir dönem yaşadılar.  Köy Enstitüleri 1940 lı yıllarda öğretmenlerin ve halkın ihtiyaçlarına yanıt veren bir çalışma olarak ortaya çıktı. Bu okullar öncelikle halkın aydınlanmasını ve aynı zamanda çağdaş bir toplum oluşturma doğrultusunda öğretmenlerin örgütlenmesini öncelik olarak benimsedi. 1946 yılında “cemiyetler Kanununda yapılan bir değişiklikle öğretmenlerin dernek kurmalarının önündeki engel kısmi de olsa kaldırıldı. Bu gelişmelerin sonucunda Türkiye’nin hemen her bölgesinden öğretmenlerin katılımıyla 1954 yılında Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu TÖDMF kuruldu ve kısa sürede 15 bin üyeye ulaştı. 1965 yılına gelindiğinde 446 şubesi ve 65.752 üyesi bulunmaktaydı. TÖDMF’nin ilk büyük eylemi 20 Şubat 1963 tarihinde yaptığı Büyük Eğitim Mitingidir. Mitingin ardından; Milli Eğitim Bakanı Şevket Ratip Hatipoğlu ile Maliye Bakanı Ferit Melen İstifa etti. Ders ücretleri ve eğitim ödeneği yasaları çıkartıldı. Öğretmen aylıklarında 35 artış ve özlük haklarında da önemli düzenlemeler yapıldı. TÖS 8 Temmuz 1965 TÖS kuruldu. TÖS, 1966’da 28 bin, 1968’de 51 bin, 1969’da 65 bin üyeye ulaşarak o günkü öğretmenlerin 60’ını örgütledi. TÖS öğretmenlerin demokratik ve özlük haklarının yansıra eğitimin şekillendirilmesi konusunda da önemli adımlar attı. Bu doğrultuda ilk olarak 4-11 Eylül 1968’de eğitim ve öğretmen sorunlarına yönelik Devrimci Eğitim Şurası‘nı topladı. 1969 Büyük Eğitim Yürüyüşünü gerçekleştirdi. Yürüyüş sonunda yapılan mitinge 30 bin kişi katıldı. Diğer öğretmen örgütleri İLK-SEN ve TÖDMF bu mitinge katılarak destek oldular. Akabinde TÖDMF kendini feshederek TÖS’e katıldı. Bu çalışmaları ve fiili, meşru mücadele çizgisi belli güçleri rahatsız etti. TÖS’ün önünün kesilmesi gerektiğine karar verdiler ve TÖS’e yönelik saldırılar başladı. 8 Temmuz 1969 da Kayseri’de, TÖS Genel Kurulunun yapıldığı sinema yakıldı. Yakılan sinemanın içinde kalan yüzlerce TÖS delegesi öğretmen askeri müdahale ile kurtarıldı. Bu dönemde Türkiye genelinde TÖS üyesi öğretmenlere karşı yoğun saldırılar yaşandı. TÖS bütün baskılara rağmen eğitimin ve öğretmenlerin özlük sorunlarının çözümüne yönelik hükümete uyarı niteliğinde, 1969 Tarihinde 4 Günlük Öğretmen Boykotunu gerçekleştirdi. Boykota İLKSEN de katıldı. Öğretmen mücadele tarihinde önemli bir yeri olan bu boykota Türkiye’deki 120 bin eğitim emekçisinden 109 bini katılmıştır. Burada dikkat çeken en önemli gelişme 80 bin üyesi olan TÖS,ün 109 bin öğretmeni boykota katmasıdır. TÖS öğretmen ve halk üzerinde yarattığı güven ve olumlu etki nedeniyle üyesi olmayan 29 bin öğretmenin de boykota katılımını sağlamıştır. 12 Mart 1971 Darbesi ile TÖS kapatıldı. Tüm yöneticileri tutuklandı. Bütün bu baskılara rağmen daha TÖS üyeleri tutuklu iken eğitim emekçileri 3 Eylül 1971 de TÖB-DER’i kurdular.  TÖB-DER 12 Eylül 1980’de kapatıldığında 220 bin üye ve 670 Şubesi ile dünyanın en büyük öğretmen örgütlerinden biriydi. 12 EYLÜL VE TÖB-DER 12 Eylül askeri darbesinin en önemli hedeflerinden birisi TÖB DER oldu. Çünkü TÖB DER 220 bin öğretmeni yani mevcut öğretmenin 60’ını örgütlemişti. Demokratik, laik bilimsel eğitimi savunuyordu. Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele ediyordu. İşte bu nedenle 12 Eylül Cuntası daha ilk gününde TÖB-DER’in yöneticilerini ve üyelerinin bir bölümünü gözaltına alıp uydurma gerekçelerle onları tutukladı. 5000 dolayında öğretmeni 1402 sayılı yasaya dayanarak görevden attılar, on binlerce yönetici ve üyesini de sürgüne gönderdiler. Genel başkan, Genel Sekreter dahil, birçok yönetici ve üye büyük sıkıntılar içinde yurt dışına çıktı ve yıllarca sürgün hayatı yaşadı. Bu süreçte İşkencede, hapishanelerde ve yurtdışında sürgünde TÖB DER’in birçok yönetici ve üyesi yaşamını yitirdi. Görevden atılarak açlığa mahkûm edilen beş bin öğretmenin çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının yüreklerinde büyük yaralar açıldı. İlginçtir o dönemde yakalanmayan yöneticiler sıkıyönetimin kalkmasıyla Ankara’da sivil mahkemede aynı dosya ve aynı delillerle yargılanarak 1986 yılında beraat ettiler. TÖB-DER davası 12 Eylül hukuksuzluğunun en önemli davalarından biridir. 12 Eylül’de kapatılan partiler, sendika ve dernekler daha sonra açılmış ve mal varlıkları iade edilmiştir. TÖB-DER li öğretmenlerin dişi-tırnağı ile bir araya getirip örgütten örgüte devrettiği değerleri ise hala gasp altındadır. Mal varlığının iadesi ile ilgili bütün girişimler hala olumlu sonuçlanmış değildir. tarihin her döneminde toplumsal mücadelelerin ön saflarında yer almışlardır. Bu nedenle iktidarı elinde bulunduranlar her dönem öğretmenleri kontrol altında tutmak istemişlerdir. 12 Eylül cuntası da bu anlayışla hareket etmiş ve 1981 yılında, 24 Kasım’ın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır. O dönemde bir taraftan 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak kutlanması zorunlu hale getirilirken, diğer taraftan da öğretmenler üzerindeki haksız, hukuksuz uygulamalar devam etmiş, baskı ve sindirme politikaları artarak sürdürülmüştür. 12 Eylül darbesi Türkiye’nin bugünkü toplumsal yapısının oluşmasına ve siyasal yöneliminin belirlenmesine yol açmış bir darbedir. Bunu üniversitelerdeki bilim insanlarını, bilimsel, demokratik eğitimi savunan öğretmenleri görevlerinden uzaklaştırarak ve gerici bir eğitim anlayışını yerleştirerek sağlamışlardır. Bu nedenle bugün laik, bilimsel, demokratik eğitimden yana olan eğitim emekçilerinin Türkiye’nin bugünkü siyasal rotasını uygulamaları ile belirleyen 12 Eylül cuntacılarının belirlediği günü reddetmek olmalıdır. Bu günü reddetmek Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanmacı, bilimsel, laik eğitim anlayışını ve başöğretmenlik ünvanını kabul ettiği 24 Kasım’ı reddetmek anlamına gelmediğini anlamalıyız.   Hem 12 Eylül darbesi ve sonuçlarına karşı çıkmak hem de darbecilerin ilan ettiği güne dört elle sarılmak ilkeli bir tutum olmasa gerek. TÖS ve TÖB DER ’in mücadele mirasını devralan EĞİTİM SEN 23 Kasım günü Ankara’da, eğitim emekçilerinin taleplerini dile getirdiği bir miting yaptı. Miting bir kutlama mitingi değildi. Aksine yapmacık kutlamaları reddeden, hak talep eden bir mitingdi. Bütün engellemelere rağmen EĞİTİM SEN bu mitingi gerçekleştirdi. TÖS ve TÖB DER’in mirasını devam ettirdiğini bir kez daha göstermiş oldu.  

Öğretmenlik mesleğinin tarihini incelediğimiz zaman toplumsal yaşama çok geç girdiğini görürüz. Eğitim insanlık tarihi ile birlikte başlamasına rağmen öğretmenlik mesleği uygarlığın belli bir aşama kat etmesinden sonra ortaya çıkmıştır.

Türkiye’de 1824’de İstanbul’da erkek çocuklar için, 1856’da ise tüm ülkede kız ve erkek çocuklar için parasız ilköğretim kurumlarının açılmaya başlanmasıyla öğretmenlik mesleği profesyonel olarak kendini var etmiştir. Bu dönemlerde daha çok medrese mezunu öğretmenlerin görev yapmaları nedeni ile örgütlenmeye dönük adımların kısıtlı olduğunu görürüz.  

ÖĞRETMENLERİN KISA ÖRGÜTLENME TARİHİ

Türkiye öğretmen örgütlenmesinde ilk örgütlü yapı olarak 1908’de kurulan Encümen-i Muallimin kabul edilir.

Encümen-i Muallimin yöneticilerinin bakanlık görevlilerinden oluşması bağımsızlığı konusunda tartışmalara yol açar. Bunun sonucunda bu duruma tepki gösteren öğretmenler Cemiyet-i Muallimin’i kurdular.

Muallimler cemiyeti ise 1918’de kuruldu. Tüm Anadolu’da benimsenen cemiyetin; “öğretmenlerin eğitsel ve ekonomik ihtiyaçlarının yanında halkın yaşam düzeyinin yükseltilmesi doğrultusunda mücadele edeceğini kuruluş amaçlarının içine koyması Aydınlar arasında olumlu karşılanmıştır. Cemiyetin ilk anti-emperyalist eylemi, Yunanistan’ın İzmir’i işgali üzerine 22 Mayıs 1919’da İstanbul Sultan Ahmet Meydanında yaptığı mitingdir.

Muallimler Cemiyeti ile öğretmen örgütlülüğü, antiemperyalist, sömürü ve baskıya karşı direnen bağımsızlıkçı örgütsel bir anlayışa da kavuşmuştur.

1921 de ise yerellerde kurulan öğretmen dernekleri “Türkiye Muallimler ve Muallimeler Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir. Cemiyette ilk kez bir kadın öğretmen de yönetim kurulu üyeliğinde yer almıştır. Bu gelişme Türkiye’de kadının örgütsel yaşamda yer alması açısından önemli bir adımdır.

Öğretmenler 1925 yılından 1946 yılına kadar Takrir-i Sükûn Yasası’nın etkisi ile örgütlenmede durağan bir dönem yaşadılar. 

Köy Enstitüleri 1940 lı yıllarda öğretmenlerin ve halkın ihtiyaçlarına yanıt veren bir çalışma olarak ortaya çıktı. Bu okullar öncelikle halkın aydınlanmasını ve aynı zamanda çağdaş bir toplum oluşturma doğrultusunda öğretmenlerin örgütlenmesini öncelik olarak benimsedi.

1946 yılında “cemiyetler Kanununda yapılan bir değişiklikle öğretmenlerin dernek kurmalarının önündeki engel kısmi de olsa kaldırıldı. Bu gelişmelerin sonucunda Türkiye’nin hemen her bölgesinden öğretmenlerin katılımıyla 1954 yılında Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu TÖDMF kuruldu ve kısa sürede 15 bin üyeye ulaştı. 1965 yılına gelindiğinde 446 şubesi ve 65.752 üyesi bulunmaktaydı.

TÖDMF’nin ilk büyük eylemi 20 Şubat 1963 tarihinde yaptığı Büyük Eğitim Mitingidir. Mitingin ardından; Milli Eğitim Bakanı Şevket Ratip Hatipoğlu ile Maliye Bakanı Ferit Melen İstifa etti. Ders ücretleri ve eğitim ödeneği yasaları çıkartıldı. Öğretmen aylıklarında 35 artış ve özlük haklarında da önemli düzenlemeler yapıldı.

TÖS

8 Temmuz 1965 TÖS kuruldu. TÖS, 1966’da 28 bin, 1968’de 51 bin, 1969’da 65 bin üyeye ulaşarak o günkü öğretmenlerin 60’ını örgütledi. TÖS öğretmenlerin demokratik ve özlük haklarının yansıra eğitimin şekillendirilmesi konusunda da önemli adımlar attı. Bu doğrultuda ilk olarak 4-11 Eylül 1968’de eğitim ve öğretmen sorunlarına yönelik Devrimci Eğitim Şurası‘nı topladı.

1969 Büyük Eğitim Yürüyüşünü gerçekleştirdi. Yürüyüş sonunda yapılan mitinge 30 bin kişi katıldı. Diğer öğretmen örgütleri İLK-SEN ve TÖDMF bu mitinge katılarak destek oldular. Akabinde TÖDMF kendini feshederek TÖS’e katıldı.

Bu çalışmaları ve fiili, meşru mücadele çizgisi belli güçleri rahatsız etti. TÖS’ün önünün kesilmesi gerektiğine karar verdiler ve TÖS’e yönelik saldırılar başladı. 8 Temmuz 1969 da Kayseri’de, TÖS Genel Kurulunun yapıldığı sinema yakıldı. Yakılan sinemanın içinde kalan yüzlerce TÖS delegesi öğretmen askeri müdahale ile kurtarıldı. Bu dönemde Türkiye genelinde TÖS üyesi öğretmenlere karşı yoğun saldırılar yaşandı.

TÖS bütün baskılara rağmen eğitimin ve öğretmenlerin özlük sorunlarının çözümüne yönelik hükümete uyarı niteliğinde, 1969 Tarihinde 4 Günlük Öğretmen Boykotunu gerçekleştirdi. Boykota İLKSEN de katıldı. Öğretmen mücadele tarihinde önemli bir yeri olan bu boykota Türkiye’deki 120 bin eğitim emekçisinden 109 bini katılmıştır.

Burada dikkat çeken en önemli gelişme 80 bin üyesi olan TÖS,ün 109 bin öğretmeni boykota katmasıdır. TÖS öğretmen ve halk üzerinde yarattığı güven ve olumlu etki nedeniyle üyesi olmayan 29 bin öğretmenin de boykota katılımını sağlamıştır.

12 Mart 1971 Darbesi ile TÖS kapatıldı. Tüm yöneticileri tutuklandı. Bütün bu baskılara rağmen daha TÖS üyeleri tutuklu iken eğitim emekçileri 3 Eylül 1971 de TÖB-DER’i kurdular. 

TÖB-DER 12 Eylül 1980’de kapatıldığında 220 bin üye ve 670 Şubesi ile dünyanın en büyük öğretmen örgütlerinden biriydi.

12 EYLÜL VE TÖB-DER

12 Eylül askeri darbesinin en önemli hedeflerinden birisi TÖB DER oldu. Çünkü TÖB DER 220 bin öğretmeni yani mevcut öğretmenin 60’ını örgütlemişti. Demokratik, laik bilimsel eğitimi savunuyordu. Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele ediyordu. İşte bu nedenle 12 Eylül Cuntası daha ilk gününde TÖB-DER’in yöneticilerini ve üyelerinin bir bölümünü gözaltına alıp uydurma gerekçelerle onları tutukladı. 5000 dolayında öğretmeni 1402 sayılı yasaya dayanarak görevden attılar, on binlerce yönetici ve üyesini de sürgüne gönderdiler.

Genel başkan, Genel Sekreter dahil, birçok yönetici ve üye büyük sıkıntılar içinde yurt dışına çıktı ve yıllarca sürgün hayatı yaşadı. Bu süreçte İşkencede, hapishanelerde ve yurtdışında sürgünde TÖB DER’in birçok yönetici ve üyesi yaşamını yitirdi. Görevden atılarak açlığa mahkûm edilen beş bin öğretmenin çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının yüreklerinde büyük yaralar açıldı.

İlginçtir o dönemde yakalanmayan yöneticiler sıkıyönetimin kalkmasıyla Ankara’da sivil mahkemede aynı dosya ve aynı delillerle yargılanarak 1986 yılında beraat ettiler. TÖB-DER davası 12 Eylül hukuksuzluğunun en önemli davalarından biridir.

12 Eylül’de kapatılan partiler, sendika ve dernekler daha sonra açılmış ve mal varlıkları iade edilmiştir. TÖB-DER li öğretmenlerin dişi-tırnağı ile bir araya getirip örgütten örgüte devrettiği değerleri ise hala gasp altındadır. Mal varlığının iadesi ile ilgili bütün girişimler hala olumlu sonuçlanmış değildir.

tarihin her döneminde toplumsal mücadelelerin ön saflarında yer almışlardır. Bu nedenle iktidarı elinde bulunduranlar her dönem öğretmenleri kontrol altında tutmak istemişlerdir.

12 Eylül cuntası da bu anlayışla hareket etmiş ve 1981 yılında, 24 Kasım’ın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.

O dönemde bir taraftan 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak kutlanması zorunlu hale getirilirken, diğer taraftan da öğretmenler üzerindeki haksız, hukuksuz uygulamalar devam etmiş, baskı ve sindirme politikaları artarak sürdürülmüştür.

12 Eylül darbesi Türkiye’nin bugünkü toplumsal yapısının oluşmasına ve siyasal yöneliminin belirlenmesine yol açmış bir darbedir. Bunu üniversitelerdeki bilim insanlarını, bilimsel, demokratik eğitimi savunan öğretmenleri görevlerinden uzaklaştırarak ve gerici bir eğitim anlayışını yerleştirerek sağlamışlardır.

Bu nedenle bugün laik, bilimsel, demokratik eğitimden yana olan eğitim emekçilerinin Türkiye’nin bugünkü siyasal rotasını uygulamaları ile belirleyen 12 Eylül cuntacılarının belirlediği günü reddetmek olmalıdır. Bu günü reddetmek Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanmacı, bilimsel, laik eğitim anlayışını ve başöğretmenlik ünvanını kabul ettiği 24 Kasım’ı reddetmek anlamına gelmediğini anlamalıyız.   Hem 12 Eylül darbesi ve sonuçlarına karşı çıkmak hem de darbecilerin ilan ettiği güne dört elle sarılmak ilkeli bir tutum olmasa gerek.

TÖS ve TÖB DER ’in mücadele mirasını devralan EĞİTİM SEN 23 Kasım günü Ankara’da, eğitim emekçilerinin taleplerini dile getirdiği bir miting yaptı. Miting bir kutlama mitingi değildi. Aksine yapmacık kutlamaları reddeden, hak talep eden bir mitingdi. Bütün engellemelere rağmen EĞİTİM SEN bu mitingi gerçekleştirdi. TÖS ve TÖB DER’in mirasını devam ettirdiğini bir kez daha göstermiş oldu.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.