Kaş’ta taş ocağı isyanı

GÜNDEM 25.11.2020 - 12:21, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:06
 

Kaş’ta taş ocağı isyanı

Kaş’ta 220 dekarlık alanda faaliyet gösteren özel beton firmasına ait taşocağı 460 dekarlık daha yeni alan talep edince yerel halk isyan etti. Köylülerin geçim kaynağı tarımsal üretim, arıcılık ve yaban hayatı tehdit altında. Pandemi sürecinde taş ocağı ve beton santrali için ÇED toplantısı yapılması da tepki çekti.

haberimizvar.net- Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Ahatlı köyünde faaliyetini sürdüren özel bir hazır beton firmasına ait taş ocağının kapasite artışına giderek tahribat alanını üç katına çıkarmak istemesi köylüleri çileden çıkardı. Kaş-Demre karayolunun bitişiğindeki orman arazisindebulunan taşocağının 46 hektar daha genişlemesi için hazırlanan projeyle ilgili ÇED toplantısı vatandaşlar tarafından protesto edildi. Ahatlı köylüleri tarım ve hayvancılığın yanında arıcılık faaliyetlerine de zarar verdiğini belirttikleri taş ocağının genişlemesini istemediklerini belirtirkenKaş Çevre Platformu gönüllüleri ile birlikte toplantıya katılım sağlanmadığını tutanakla kayıt altına aldı. Taş ocağının yayılmak istediği bölgede nesli yok olma tehlikesi altında bulunan Likya Kaş Orkidesi (Ophryslycia) bireyleri tespit edildiği kaydediliyor. Pandemi kısıtlamalarına rağmen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün taş ocağı ve beton santrali için ÇED toplantısı yapması da tepki çekti.      BETON AŞKI SALGIN DİNLEMİYOR Bütün dünyayı adeta evlere hapseden Covid-19 salgını Türkiye’de de yeniden yükselişe geçti. Salgının pençesine aldığı hasta sayısı da ölüm oranı da her geçen gün artıyor. Uluslararası düzeyde yapılan bilimsel araştırmalar ise Covid-19 gibi virüslerden kaynaklanan doğal alanların kontrolsüz biçimde tahrip edilmesiyle doğrudan ilgili olduğuna işaret ediyor. Kasım ayı başında açıklanan ve dünyanın dört bir yanından 22 bilim insanının hazırladığı bir rapora göre, biyoçeşitlilik kaybına neden olan insan faaliyetlerinin azaltılması gerekiyor. Uluslararası bir kuruluş olan Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Üzerine Hükümetlerarası Bilim ve Politika Platformu (IPBES) tarafından hazırlanan rapor, hali hazırda korunan alanların daha fazla korunması ve yüksek biyoçeşitliliğe sahip bölgelerin sürdürülebilir olmayan sömürüsünü azaltan önlemler alınmasınınpandemi riskini önemli ölçüde azaltılabileceğine işaret ediyor. Ancak bilim insanlarının bu rapordaki en önemli uyarısı, doğada bulunan ve henüz bilinmeyen 540 bin ila 850 bin virüsün gelecekte insanları enfekte etme riski taşıdığı yönünde. Eğer bugünden gerekli önlemler anılmazsa gelecekte daha sık, ölümcül ve maliyetli pandemilerin olabileceği tahmin ediliyor. Pandemininülkelere olan ekonomik maliyeti ise, bu tür salgınları önlemek için alınacak tedbirlerin maliyetinden yaklaşık 100 kat daha fazla. (1)   ORMAN ARAZİSİNDE TAŞ OCAĞI VE BETON TESİSİ Türkiye’de Covid-19 salgınına karşı alınan önlemlerin yetersizliği ve açıklanan rakamların güvenirliliği tartışma konu olurken bir başka sorun da yaban hayatı ve doğal yaşam alanları üzerindeki yıkımın salgında daha da artması. Vahşi madencilik, mermer ve taş ocağı gibi doğa üzerinde büyük tahribatlar yaratan projeler ülkenin dört bir yanında salgın dinlemeden sürüyor. Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Ahatlı köyü sınırları içinde bulunan orman arazisinde Albayrak İnş. Tic. San. Ltd. Şti. adlı özel bir firma tarafından işletilen taş ocağı ve kırma eleme tesisi yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Aynı zamanda beton yapı elemanları ve hazır sıva üretimi yapılan tesis, Kaş-Demre (D-400) karayoluna bitişik bölgede bulunuyor. Taş ocağının faaliyeti sırasında, çevredeki doğal bitki örtüsünün üzeri çoğu zaman beyaz tozla kaplıyor.    BİYOÇEŞİTLİLİK BETONLA TAKAS EDİLİYOR Hazır beton üretiminde Avrupa’da ilk sırada, dünyada ise Çin ve ABD’nin ardından 3. Sırada yer alan Türkiye, sahip olduğu benzersiz biyolojik zenginliği ve coğrafi avantajlarını adeta betonla takas ediyor.  Türkiye’de 1988’de 1,5 milyon metreküp olan hazır beton üretimi, 2017’de 115 milyon metreküpe yükseldi. 2019 yılında ise TÜİK verilerine göre 154 milyon ton hazır beton üreten Türkiye’de aynı yıl dünyaya gelen yeni doğan bebek sayısı 1 milyon 183 bin 652 olarak kayda geçti. Buna göre 2019’da Türkiye’de dünyaya gelen her bebeğe 130 ton hazır beton düşüyor olması beton ekonomisinin geldiği çarpıcı boyuta işaret ediyor. (2)       HERŞEY DÂHİL TURİZM PANDEMİDE ÇÖKTÜ Beton ekonomisi, bütüncül arazi planlamasını yapamamış bir ülke olan Türkiye’nin üzerinde dolaşan bir hayalet gibi. Türkiye’nin gözde turizm kentlerinden biri olan Kaş, bu ayrıcalığını doğal ve kültürel varlıklarının bugüne kadar önemli ölçüde korunabilmiş olmasına borçlu. Ancak beton ekonomisinin hayaleti bu küçük ilçenin de kâbusu oldu. Her şey dâhil sisteminin girmediği nadir yerleşimlerden biri olan Kaş’taki turizm çeşitliliği son yıllarda kırsal alana da yayılmış durumda. Merkeze yakın olan Bayındır, Çukurbağ, Pınarbaşı, Ağullu, Yeniköy ve Gökçeören gibi ilçeye yakın köyler bu yönde gelişiyor. Bir yayla yerleşimi olan Gömbe yaz aylarında bölge halkının uğrak yerlerinden biri oldu. Kaş’ta gelirin küçük işletmeler ve yerel halk arasında paylaşılabildiği, kitle turizminden uzak olan modelinin aslında ne kadar sağlıklı olduğu pandemi döneminde bir kez daha anlaşılmış oldu. Antalya’nın doğusunda bulunan 5 yıldızlı otellerin pek çoğu bu sezonda açılmazken, Kaş’taki küçük işletmeler sosyal mesafeli ve hijyenik tatilin adresi oldu.    KIRSAL TURİZM HALKIN KALMASINI SAĞLIYOR Bu hareketlilik tarımsal üretimde de göze çarpıyor. Kasaba köyünde yıllarca dezavantaj olarak görülen yoğun sis, bugün bir tür örtü vazifesi görüyor ve kapya biber üretiminden köy halkı önemli gelir elde ediyor. Ahatlı köyünde de göze çarpan tarımsal üretim, küçükbaş hayvancılık ve arıcılık halkın yerelde kalmasına katkı sağlıyor.  Ancak Kaş’ın turizmine ve tarımsal üretimine kaynaklık eden bu zengin doğal miras son yıllarda mermer ve taş ocaklarının tehdidi altında. İlçe sınırları içinde onlarca taş ocağı ormanlar, zeytinlikler, tarım alanları su kaynakları ve yerleşimleri tehdit ederek faaliyetlerini sürdürüyor, verilen ruhsat sayısının ise yüzlerce olduğu belirtiliyor. Ahatlı köyü sınırları içinde açılan taş ocağı da bunlardan biri. Hazır beton üretmek amacıyla işletilen taş ocağının mevcut alanının 22 hektar (220 bin metrekare) olduğu belirtiliyor.Ancak bu haliyle bile çevresini toza bulayan taş ocağı firması çalışma sahasını 46 hektar (460 bin metrekare) daha genişletmek istiyor.    YEREL HALK YIKIMIN ARTMASINI İSTEMİYOR Albayrak İnşaat Tic. ve San. Ltd. Şti. adlı özel firma tarafından işletilen taş ocağının kapasite artışı için hazırlanan proje tanıtım dosyası hakkında yerel halka bilgi vermek için köy meydanında ÇED toplantısı (Halkın katılımı toplantısı) yapılacağı duyurulmuştu. Türkiye’de pandemi kısıtlaması gündeme geldiği dönemde 19 Kasım’da yapılacağı duyurulan ÇED toplantısı hem köylüler hem de Kaş Çevre Platformu gönüllüleri tarafından protesto edildi. Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri ile hazır beton firmasının proje tanıtım dosyasını hazırlayan özel çevre danışmanlığı firması görevlileri protestolar arasında taş ocağını istemeyen halka bilgi vermek amacıyla hazırlık yaptı. Yerel halk ise hem taşıdıkları dövizlerle hem de sözlü olarak yaşam taş ocağının kapasite artışına gitmesine karşı olduklarını ifade ettiler.   HALKA RAĞMEN ZORAKİ HALKIN KATILIMI TOPLANTISI Jandarmanın güvenlik önlemi aldığı ÇED toplantısı birkaç dakika sürdü ve Ahatlı köyünün muhtar ve azaları ile köy halkının büyük çoğunluğu taş ocağına karşı olduklarını yetkililere iletti. Ahatlıköylüleri, taş ocağının tarımsal üretime, hayvancılığa ve arıcılık faaliyetleri ile yeraltı sularına zarar verdiğini belirtirken talepleri resmi tutanağa da yansıdı. Kaş Çevre Platformu gönüllüleri ve köylüler ÇED toplantısına katılmadıklarını ve taş ocağına karşı olduklarını bir tutanakla kayıt altına alarak yetkililere sundu.  Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilerinin toplantıya ilişkin tutanağında, “projeyle ilgili katılımcılara bilgilendirme yapılmıştır” ifadelerine yer verilmesi dikkat çekti.    KÖYLÜLER LİKYA KAŞ ORKİDELERİNİN KORUNMASINI İSTEDİ Ahatlı köyünde son yıllarda tıbbi ve aromatik bitki üretiminin yapıldığı ve Tarım İl Müdürlüğü ile birlikte ortak proje yürütüldüğü belirtiliyor. Köylüler, taş ocağının yayılmak istediği bölgede varlığı tespit edilen nesli yok olma tehlikesi altında bulunan Likya Kaş Orkidesinin (Ophryslycia)de korunması gerektiğini dile getirdi. Bazı köylüler astım hastası olduklarını belirterek sağlık sorunları nedeniyle taş ocağını istemediğini söyledi. İki köylünün taş ocağından memnun olduğunu ve bir rahatsızlık duymadıklarını belirtmesi dikkat çekti. 15 yıl taş ocaklarında çalıştığını belirten bir başka köylü ise “15 yıllık tecrübemden öğrendiğim, 5 kilometrelik bir alandaki canlı varlığı bu faaliyetlerin yok ettiğidir. Bu yüzden köyümüzün geleceği için taş ocağının genişlemesini istemiyoruz” diye konuştu.    KÖY HALKI BİLGİLENMEK İSTEMEMİŞTİR Bunun üzerine toplantı sona erdirildi ve resmi tutanağa, “Köy halkının büyük çoğunluğu taş ocağına karşı olduğunu belirterek toplantıya katılmamış, bilgilenmek istememiştir” ifadeleri eklendi. Tepkilere sahne olan ÇED toplantısının ardından konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Kaşlı yaşam savunucuları iseyerel halkın karşı çıkmasına rağmen kamusal yararların da göz ardı edilerek taş ocağının genişletilmek istenmesine tepkililer. Haber: Yusuf Yavuz
Kaş’ta 220 dekarlık alanda faaliyet gösteren özel beton firmasına ait taşocağı 460 dekarlık daha yeni alan talep edince yerel halk isyan etti. Köylülerin geçim kaynağı tarımsal üretim, arıcılık ve yaban hayatı tehdit altında. Pandemi sürecinde taş ocağı ve beton santrali için ÇED toplantısı yapılması da tepki çekti.
haberimizvar.net- Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Ahatlı köyünde faaliyetini sürdüren özel bir hazır beton firmasına ait taş ocağının kapasite artışına giderek tahribat alanını üç katına çıkarmak istemesi köylüleri çileden çıkardı. Kaş-Demre karayolunun bitişiğindeki orman arazisindebulunan taşocağının 46 hektar daha genişlemesi için hazırlanan projeyle ilgili ÇED toplantısı vatandaşlar tarafından protesto edildi. Ahatlı köylüleri tarım ve hayvancılığın yanında arıcılık faaliyetlerine de zarar verdiğini belirttikleri taş ocağının genişlemesini istemediklerini belirtirkenKaş Çevre Platformu gönüllüleri ile birlikte toplantıya katılım sağlanmadığını tutanakla kayıt altına aldı. Taş ocağının yayılmak istediği bölgede nesli yok olma tehlikesi altında bulunan Likya Kaş Orkidesi (Ophryslycia) bireyleri tespit edildiği kaydediliyor. Pandemi kısıtlamalarına rağmen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün taş ocağı ve beton santrali için ÇED toplantısı yapması da tepki çekti. 
 
 
BETON AŞKI SALGIN DİNLEMİYOR
Bütün dünyayı adeta evlere hapseden Covid-19 salgını Türkiye’de de yeniden yükselişe geçti. Salgının pençesine aldığı hasta sayısı da ölüm oranı da her geçen gün artıyor. Uluslararası düzeyde yapılan bilimsel araştırmalar ise Covid-19 gibi virüslerden kaynaklanan doğal alanların kontrolsüz biçimde tahrip edilmesiyle doğrudan ilgili olduğuna işaret ediyor. Kasım ayı başında açıklanan ve dünyanın dört bir yanından 22 bilim insanının hazırladığı bir rapora göre, biyoçeşitlilik kaybına neden olan insan faaliyetlerinin azaltılması gerekiyor. Uluslararası bir kuruluş olan Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Üzerine Hükümetlerarası Bilim ve Politika Platformu (IPBES) tarafından hazırlanan rapor, hali hazırda korunan alanların daha fazla korunması ve yüksek biyoçeşitliliğe sahip bölgelerin sürdürülebilir olmayan sömürüsünü azaltan önlemler alınmasınınpandemi riskini önemli ölçüde azaltılabileceğine işaret ediyor. Ancak bilim insanlarının bu rapordaki en önemli uyarısı, doğada bulunan ve henüz bilinmeyen 540 bin ila 850 bin virüsün gelecekte insanları enfekte etme riski taşıdığı yönünde. Eğer bugünden gerekli önlemler anılmazsa gelecekte daha sık, ölümcül ve maliyetli pandemilerin olabileceği tahmin ediliyor. Pandemininülkelere olan ekonomik maliyeti ise, bu tür salgınları önlemek için alınacak tedbirlerin maliyetinden yaklaşık 100 kat daha fazla. (1)
 
ORMAN ARAZİSİNDE TAŞ OCAĞI VE BETON TESİSİ
Türkiye’de Covid-19 salgınına karşı alınan önlemlerin yetersizliği ve açıklanan rakamların güvenirliliği tartışma konu olurken bir başka sorun da yaban hayatı ve doğal yaşam alanları üzerindeki yıkımın salgında daha da artması. Vahşi madencilik, mermer ve taş ocağı gibi doğa üzerinde büyük tahribatlar yaratan projeler ülkenin dört bir yanında salgın dinlemeden sürüyor. Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Ahatlı köyü sınırları içinde bulunan orman arazisinde Albayrak İnş. Tic. San. Ltd. Şti. adlı özel bir firma tarafından işletilen taş ocağı ve kırma eleme tesisi yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Aynı zamanda beton yapı elemanları ve hazır sıva üretimi yapılan tesis, Kaş-Demre (D-400) karayoluna bitişik bölgede bulunuyor. Taş ocağının faaliyeti sırasında, çevredeki doğal bitki örtüsünün üzeri çoğu zaman beyaz tozla kaplıyor. 
 
BİYOÇEŞİTLİLİK BETONLA TAKAS EDİLİYOR
Hazır beton üretiminde Avrupa’da ilk sırada, dünyada ise Çin ve ABD’nin ardından 3. Sırada yer alan Türkiye, sahip olduğu benzersiz biyolojik zenginliği ve coğrafi avantajlarını adeta betonla takas ediyor. 
Türkiye’de 1988’de 1,5 milyon metreküp olan hazır beton üretimi, 2017’de 115 milyon metreküpe yükseldi. 2019 yılında ise TÜİK verilerine göre 154 milyon ton hazır beton üreten Türkiye’de aynı yıl dünyaya gelen yeni doğan bebek sayısı 1 milyon 183 bin 652 olarak kayda geçti. Buna göre 2019’da Türkiye’de dünyaya gelen her bebeğe 130 ton hazır beton düşüyor olması beton ekonomisinin geldiği çarpıcı boyuta işaret ediyor. (2)
 
 
 
HERŞEY DÂHİL TURİZM PANDEMİDE ÇÖKTÜ
Beton ekonomisi, bütüncül arazi planlamasını yapamamış bir ülke olan Türkiye’nin üzerinde dolaşan bir hayalet gibi. Türkiye’nin gözde turizm kentlerinden biri olan Kaş, bu ayrıcalığını doğal ve kültürel varlıklarının bugüne kadar önemli ölçüde korunabilmiş olmasına borçlu. Ancak beton ekonomisinin hayaleti bu küçük ilçenin de kâbusu oldu. Her şey dâhil sisteminin girmediği nadir yerleşimlerden biri olan Kaş’taki turizm çeşitliliği son yıllarda kırsal alana da yayılmış durumda. Merkeze yakın olan Bayındır, Çukurbağ, Pınarbaşı, Ağullu, Yeniköy ve Gökçeören gibi ilçeye yakın köyler bu yönde gelişiyor. Bir yayla yerleşimi olan Gömbe yaz aylarında bölge halkının uğrak yerlerinden biri oldu. Kaş’ta gelirin küçük işletmeler ve yerel halk arasında paylaşılabildiği, kitle turizminden uzak olan modelinin aslında ne kadar sağlıklı olduğu pandemi döneminde bir kez daha anlaşılmış oldu. Antalya’nın doğusunda bulunan 5 yıldızlı otellerin pek çoğu bu sezonda açılmazken, Kaş’taki küçük işletmeler sosyal mesafeli ve hijyenik tatilin adresi oldu. 
 
KIRSAL TURİZM HALKIN KALMASINI SAĞLIYOR
Bu hareketlilik tarımsal üretimde de göze çarpıyor. Kasaba köyünde yıllarca dezavantaj olarak görülen yoğun sis, bugün bir tür örtü vazifesi görüyor ve kapya biber üretiminden köy halkı önemli gelir elde ediyor. Ahatlı köyünde de göze çarpan tarımsal üretim, küçükbaş hayvancılık ve arıcılık halkın yerelde kalmasına katkı sağlıyor.  Ancak Kaş’ın turizmine ve tarımsal üretimine kaynaklık eden bu zengin doğal miras son yıllarda mermer ve taş ocaklarının tehdidi altında. İlçe sınırları içinde onlarca taş ocağı ormanlar, zeytinlikler, tarım alanları su kaynakları ve yerleşimleri tehdit ederek faaliyetlerini sürdürüyor, verilen ruhsat sayısının ise yüzlerce olduğu belirtiliyor. Ahatlı köyü sınırları içinde açılan taş ocağı da bunlardan biri. Hazır beton üretmek amacıyla işletilen taş ocağının mevcut alanının 22 hektar (220 bin metrekare) olduğu belirtiliyor.Ancak bu haliyle bile çevresini toza bulayan taş ocağı firması çalışma sahasını 46 hektar (460 bin metrekare) daha genişletmek istiyor. 
 
YEREL HALK YIKIMIN ARTMASINI İSTEMİYOR
Albayrak İnşaat Tic. ve San. Ltd. Şti. adlı özel firma tarafından işletilen taş ocağının kapasite artışı için hazırlanan proje tanıtım dosyası hakkında yerel halka bilgi vermek için köy meydanında ÇED toplantısı (Halkın katılımı toplantısı) yapılacağı duyurulmuştu. Türkiye’de pandemi kısıtlaması gündeme geldiği dönemde 19 Kasım’da yapılacağı duyurulan ÇED toplantısı hem köylüler hem de Kaş Çevre Platformu gönüllüleri tarafından protesto edildi. Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri ile hazır beton firmasının proje tanıtım dosyasını hazırlayan özel çevre danışmanlığı firması görevlileri protestolar arasında taş ocağını istemeyen halka bilgi vermek amacıyla hazırlık yaptı. Yerel halk ise hem taşıdıkları dövizlerle hem de sözlü olarak yaşam taş ocağının kapasite artışına gitmesine karşı olduklarını ifade ettiler.
 
HALKA RAĞMEN ZORAKİ HALKIN KATILIMI TOPLANTISI
Jandarmanın güvenlik önlemi aldığı ÇED toplantısı birkaç dakika sürdü ve Ahatlı köyünün muhtar ve azaları ile köy halkının büyük çoğunluğu taş ocağına karşı olduklarını yetkililere iletti. Ahatlıköylüleri, taş ocağının tarımsal üretime, hayvancılığa ve arıcılık faaliyetleri ile yeraltı sularına zarar verdiğini belirtirken talepleri resmi tutanağa da yansıdı. Kaş Çevre Platformu gönüllüleri ve köylüler ÇED toplantısına katılmadıklarını ve taş ocağına karşı olduklarını bir tutanakla kayıt altına alarak yetkililere sundu. 
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilerinin toplantıya ilişkin tutanağında, “projeyle ilgili katılımcılara bilgilendirme yapılmıştır” ifadelerine yer verilmesi dikkat çekti. 
 
KÖYLÜLER LİKYA KAŞ ORKİDELERİNİN KORUNMASINI İSTEDİ
Ahatlı köyünde son yıllarda tıbbi ve aromatik bitki üretiminin yapıldığı ve Tarım İl Müdürlüğü ile birlikte ortak proje yürütüldüğü belirtiliyor. Köylüler, taş ocağının yayılmak istediği bölgede varlığı tespit edilen nesli yok olma tehlikesi altında bulunan Likya Kaş Orkidesinin (Ophryslycia)de korunması gerektiğini dile getirdi. Bazı köylüler astım hastası olduklarını belirterek sağlık sorunları nedeniyle taş ocağını istemediğini söyledi. İki köylünün taş ocağından memnun olduğunu ve bir rahatsızlık duymadıklarını belirtmesi dikkat çekti. 15 yıl taş ocaklarında çalıştığını belirten bir başka köylü ise “15 yıllık tecrübemden öğrendiğim, 5 kilometrelik bir alandaki canlı varlığı bu faaliyetlerin yok ettiğidir. Bu yüzden köyümüzün geleceği için taş ocağının genişlemesini istemiyoruz” diye konuştu. 
 
KÖY HALKI BİLGİLENMEK İSTEMEMİŞTİR
Bunun üzerine toplantı sona erdirildi ve resmi tutanağa, “Köy halkının büyük çoğunluğu taş ocağına karşı olduğunu belirterek toplantıya katılmamış, bilgilenmek istememiştir” ifadeleri eklendi. Tepkilere sahne olan ÇED toplantısının ardından konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Kaşlı yaşam savunucuları iseyerel halkın karşı çıkmasına rağmen kamusal yararların da göz ardı edilerek taş ocağının genişletilmek istenmesine tepkililer.
Haber: Yusuf Yavuz
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.