Köy Enstitüleri 80 yaşında

YEREL 17.04.2020 - 16:47, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:05
 

Köy Enstitüleri 80 yaşında

Kurtuluş Savaşı sonrasında vatandaşlarımızın sadece yüzde 3-4'ünün okuma yazması vardı ve halkın yüzde sekseni köylerde yaşıyordu. Osmanlı'da Müslüman Türk köylüsü sadece asker ve vergi kaynağı olarak görülüyordu. Yüzyıllar boyunca köylü ihmal edilmişti ve köylü yokluk, yoksulluk, hastalık içindeydi! Cumhuriyet ilan edilirken nüfusun yüzde sekseni köylerde yaşıyor ancak 40 bin köyün 37 bininde hiçbir şey olmadığı gibi okulda yoktu! Atatürk, "Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi gerçek üretici olan köylüdür" diyerek köylüyü baştacı ediyor ve 15 Temmuz 1921 günü Ankara'daki Maarif Kongresi’ndeki konuşmasında da, "Bu yurdun gerçek sahibi ve toplumumuzun büyük çoğunluğu köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bundan ötürü bizim izleyeceğimiz milli eğitim politikasının temeli, önce bilgisizliği gidermektir. Bir yandan bilgisizliği gidermeye çalışırken, öte yandan da yurt çocuklarını toplumsal ve ekonomik olaylara etkin ve verimli kılmak için gerekli olan bilgileri uygulayarak öğretme yöntemi, ulusal eğitimimizin temelini oluşturmalıdır." diyerek nasıl bir eğitim modeli düşündüğünü gösteriyordu! Atatürk ve genç Cumhuriyet yüzyıllardır kaderine terkedilmiş köylünün öğretmene ve okula ihtiyacı olduğunu görmüştü, ancak Cumhuriyeti kuranlar "her köye okul, her okula öğretmen" biçimindeki dar görüşün ötesine geçerek, eğitim yoluyla köylüyü aydınlatıp çağdaşlaştıracak özgün bir eğitim öğretim modeli geliştirmeye çalıştılar. Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim diye tanımlanan bu modelin adı Köy Enstitüleri'ydi. İlk olarak 1936'da Atatürk'ün önerisi ile askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapanlardan seçilen uyanık gençler, 6 aylık bir kurstan geçirilip Eğitmen olarak okulsuz köylere gönderildi. Böylece köy eğitmen kursları doğmuş oldu. Sonrasında, 80 yıl önce bugün 17 Nisan 1940 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün himayesinde, İsmail Hakkı Tonguç'un yoğun çabalarıyla, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından, Atatürk'ün fitilini ateşlediği Köy Enstitüleri açıldı. Köy Enstitüleri, köylerden ilkokul mezunu zeki çocukları alıp, bu okullarda yetiştirdikten sonra yeniden köylere göndererek, öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. 1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında, şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın 21 bölgede çalışmaya başladılar. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak, hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini gösterecekti. Öğretmenler gittikleri yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğreteceklerdi. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine, "iş için iş içinde eğitim" ilkesi tatbik ediliyordu. Her enstitünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin yarısı Örgün eğitim konuları, geri kalanı ise uygulamalı eğitimlerdi. Normal derslerin yanında arıcılık, bağcılık, inşaat yapımı, balıkçılık, ziraatçılık, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, marangozluk gibi zanaat ustalığı öğretimi ile beraber türlü türlü müzik aleti çalma dersleri veriliyor, aynı zamanda sanatçı da yetiştiriliyordu. Aşık Veysel köy enstitülerinde müzik eğitimi veren Hocalardan biriydi mesela ! Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanlığı döneminde dünya klasiklerini Türkçeye tercüme ettirmişti. Her Köy Enstitüsü öğrencisi her sene 25 tane klasik romanı okumakla yükümlüydü. Bu sayede, zeki köylü çocuklarından, entellektüel birikimleri olan aydınlar oluşuyordu! Sistem o kadar güzel işliyordu ki, öğretmenler gittikleri köylerde kendi okullarını köylülerin işbirliği ile inşa ediyor, devletin okul yapmasına bile gerek kalmıyordu. Örneğin Hasanoğlan Köy Enstitüsü diğer köy enstitülü öğrenciler tarafından inşa edilmişti. 1940-1946 yılları arasında  köy enstitüleri tarafından; -15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştır, -750 bin yeni fidan dikilmiştir, -1200 dönüm bağ oluşturulmuştur, -150 büyük inşaat, -60 işlik, -210 Öğretmenevi, -20 Uygulama Okulu, -36 Ambar ve depo, -48 ahır ve samanlık, -12 elektrik santrali, -16 su deposu, -3 balıkhane, -100 kilometre yol yapılmıştır. Ayrıca sulama kanalları oluşturularak, Köy Enstitüsü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere, sulama suyu yine öğrenciler tarafından getirilmiştir. Köy Enstitüleri kapatıldığı 1954 yılına kadar, 1308 kadın, 15943 erkek olmak üzere toplam 17251 öğretmen yetiştirmiştir. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdir. Dünyada ABD'den Güney Kore'ye 100'ün üzerinde ülkenin eğitim modeli olarak uyguladığı, UNESCO tarafından dünyanın en iyi eğitim sistemi seçilen Köy Enstitülerinde, -Fırsat ve olanak eşitliği sağlanırdı, -Ezberleyen öğrenci değil, okuyan, üreten, düşünen öğrenciler yetiştirdi, -Öğrenciler okullarına cep harçlıklarıyla değil emekleriyle katkı sağlarlardı, -Öğrenciler verilenle yetinmez, araştırır, bulur ve tartışırlardı! Ve Köy Enstitülerinin duvarlarında "Burada hiç bir balık uçmaya, hiç bir kuş yüzmeye zorlanmaz" yazardı. Anadolu aydınlanmasının en ilerici adımı olan Köy Enstitüleri'nin 80. kuruluş yıldönümü kutlu olsun. Köy Enstitüleri bayramımız kutlu olsun. Karanlıklar aydınlığı uzun dönemde asla yenemez, şüpheniz olmasın! Bunun tanığı tarihtir. Anadolu aydınlanması sonunda yeniden kazanacaktır.

Kurtuluş Savaşı sonrasında vatandaşlarımızın sadece yüzde 3-4'ünün okuma yazması vardı ve halkın yüzde sekseni köylerde yaşıyordu. Osmanlı'da Müslüman Türk köylüsü sadece asker ve vergi kaynağı olarak görülüyordu. Yüzyıllar boyunca köylü ihmal edilmişti ve köylü yokluk, yoksulluk, hastalık içindeydi!

Cumhuriyet ilan edilirken nüfusun yüzde sekseni köylerde yaşıyor ancak 40 bin köyün 37 bininde hiçbir şey olmadığı gibi okulda yoktu!

Atatürk, "Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi gerçek üretici olan köylüdür" diyerek köylüyü baştacı ediyor ve 15 Temmuz 1921 günü Ankara'daki Maarif Kongresi’ndeki konuşmasında da, "Bu yurdun gerçek sahibi ve toplumumuzun büyük çoğunluğu köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bundan ötürü bizim izleyeceğimiz milli eğitim politikasının temeli, önce bilgisizliği gidermektir. Bir yandan bilgisizliği gidermeye çalışırken, öte yandan da yurt çocuklarını toplumsal ve ekonomik olaylara etkin ve verimli kılmak için gerekli olan bilgileri uygulayarak öğretme yöntemi, ulusal eğitimimizin temelini oluşturmalıdır." diyerek nasıl bir eğitim modeli düşündüğünü gösteriyordu!

Atatürk ve genç Cumhuriyet yüzyıllardır kaderine terkedilmiş köylünün öğretmene ve okula ihtiyacı olduğunu görmüştü, ancak Cumhuriyeti kuranlar "her köye okul, her okula öğretmen" biçimindeki dar görüşün ötesine geçerek, eğitim yoluyla köylüyü aydınlatıp çağdaşlaştıracak özgün bir eğitim öğretim modeli geliştirmeye çalıştılar. Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim diye tanımlanan bu modelin adı Köy Enstitüleri'ydi.

İlk olarak 1936'da Atatürk'ün önerisi ile askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapanlardan seçilen uyanık gençler, 6 aylık bir kurstan geçirilip Eğitmen olarak okulsuz köylere gönderildi. Böylece köy eğitmen kursları doğmuş oldu.

Sonrasında, 80 yıl önce bugün 17 Nisan 1940 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün himayesinde, İsmail Hakkı Tonguç'un yoğun çabalarıyla, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından, Atatürk'ün fitilini ateşlediği Köy Enstitüleri açıldı. Köy Enstitüleri, köylerden ilkokul mezunu zeki çocukları alıp, bu okullarda yetiştirdikten sonra yeniden köylere göndererek, öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. 1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında, şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın 21 bölgede çalışmaya başladılar. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak, hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini gösterecekti. Öğretmenler gittikleri yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğreteceklerdi. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine, "iş için iş içinde eğitim" ilkesi tatbik ediliyordu.

Her enstitünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin yarısı Örgün eğitim konuları, geri kalanı ise uygulamalı eğitimlerdi. Normal derslerin yanında arıcılık, bağcılık, inşaat yapımı, balıkçılık, ziraatçılık, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, marangozluk gibi zanaat ustalığı öğretimi ile beraber türlü türlü müzik aleti çalma dersleri veriliyor, aynı zamanda sanatçı da yetiştiriliyordu.

Aşık Veysel köy enstitülerinde müzik eğitimi veren Hocalardan biriydi mesela !

Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanlığı döneminde dünya klasiklerini Türkçeye tercüme ettirmişti. Her Köy Enstitüsü öğrencisi her sene 25 tane klasik romanı okumakla yükümlüydü. Bu sayede, zeki köylü çocuklarından, entellektüel birikimleri olan aydınlar oluşuyordu!

Sistem o kadar güzel işliyordu ki, öğretmenler gittikleri köylerde kendi okullarını köylülerin işbirliği ile inşa ediyor, devletin okul yapmasına bile gerek kalmıyordu. Örneğin Hasanoğlan Köy Enstitüsü diğer köy enstitülü öğrenciler tarafından inşa edilmişti.

1940-1946 yılları arasında  köy enstitüleri tarafından;

-15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştır,

-750 bin yeni fidan dikilmiştir,

-1200 dönüm bağ oluşturulmuştur,

-150 büyük inşaat,

-60 işlik,

-210 Öğretmenevi,

-20 Uygulama Okulu,

-36 Ambar ve depo,

-48 ahır ve samanlık,

-12 elektrik santrali,

-16 su deposu,

-3 balıkhane,

-100 kilometre yol yapılmıştır.

Ayrıca sulama kanalları oluşturularak, Köy Enstitüsü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere, sulama suyu yine öğrenciler tarafından getirilmiştir.

Köy Enstitüleri kapatıldığı 1954 yılına kadar, 1308 kadın, 15943 erkek olmak üzere toplam 17251 öğretmen yetiştirmiştir.

Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdir.

Dünyada ABD'den Güney Kore'ye 100'ün üzerinde ülkenin eğitim modeli olarak uyguladığı, UNESCO tarafından dünyanın en iyi eğitim sistemi seçilen Köy Enstitülerinde,

-Fırsat ve olanak eşitliği sağlanırdı,

-Ezberleyen öğrenci değil, okuyan, üreten, düşünen öğrenciler yetiştirdi,

-Öğrenciler okullarına cep harçlıklarıyla değil emekleriyle katkı sağlarlardı,

-Öğrenciler verilenle yetinmez, araştırır, bulur ve tartışırlardı!

Ve Köy Enstitülerinin duvarlarında "Burada hiç bir balık uçmaya, hiç bir kuş yüzmeye zorlanmaz" yazardı.

Anadolu aydınlanmasının en ilerici adımı olan Köy Enstitüleri'nin 80. kuruluş yıldönümü kutlu olsun.

Köy Enstitüleri bayramımız kutlu olsun.

Karanlıklar aydınlığı uzun dönemde asla yenemez, şüpheniz olmasın! Bunun tanığı tarihtir. Anadolu aydınlanması sonunda yeniden kazanacaktır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.