Peki Zeki Müren de bizi görecek mi?

EKONOMİ 09.08.2021 - 13:16, Güncelleme: 09.08.2021 - 13:45
 

Peki Zeki Müren de bizi görecek mi?

Sinema ve dizi mekânları günümüzün en trend destinasyonlarını belirliyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insanların seyahat rotalarını planlarken, kararlarını diziler önemli ölçüde etkiliyor. Dünya genelinde çok fazla ülkede yayınlanan Türk yapımı diziler turizme, dolayısıyla da ekonomiye büyük katkı sunuyor.

 Kitle iletişim araçlarının çoğalması ve çeşitlenmesi, içerik üretimine de talep oluşturdu. Çok farklı formatlar ortaya çıktı: Gezi programları, belgesel filmler, diziler, sinema filmleri, haber programları, şov programları, yarışmalar… Modern toplumlarda gittikçe kaybolan değerler yeniden üretiliyor. Ana akım medyanın destinasyon imajı oluşturmadaki katkısı reklam ve pazarlama sektöründen daha etkili olabiliyor. Televizyonun kullanımı en ucuz iletişim araçlarından olması, onun gücünü arttırıyor. İzleyici kendini yayınlanan içeriğin içindeymiş gibi hissederek özdeşlik kuruyor. Üretilen içeriklerde mükemmel kamera açıları ve ünlü oyuncular izleyiciyi ekrana bağımlı hale getiriyor. Kentleşmede özgür birey üzerinden tüketim Küreselleşmeyle sınırları dahi bilinmeyen internet teknolojisi ve online yayın yapan film portalları, içerikler üzerinden ortak izleyici kültürü oluşturuyor. Bu noktada Frankfurt Okulu’nun savunmuş olduğu “kültür endüstrisi” kavramından ayrışıyor. Özellikle kentleşmeyle ortaya çıkan modernleşme, bireyleri yabancılaşma sarmalına sokuyor. İzleyici-birey bu sarmaldan çıkmak, farklı olana, otantik olana ulaşmak için, turist konumuna geçiş yapıyor.  Herkesin birkaç sosyal medya hesabı kullandığı günümüzde; ünlü olmak, beğenilmek, popüler olmak, yorumlanmak arzusunun tatmini isteği, insanları farklı mekânlarda fotoğraf çektirmek ve paylaşmak davranışına itiyor. Paylaştığı fotoğraflara kaç beğeni ve yorum geleceğinin heyecanını yaşıyor. Daha çok beğeni ve yorum alacak paylaşımların, daha etkili mekânlarda çekilmesi ihtiyacı duyuluyor. Bir mekânda konumunu, yediğini, içtiğini paylaşıyor. Sponsorluklar tarafından, modernleşmenin çekici yönü olan “özgür birey, diğerleri gibi olmayan, sıradan olmayan, özgünlük”  söylemleri üzerinden tüketimin sürekliliği ve çeşitliliği destekleniyor. İzleyici tüketim nesnesi haline geliyor. İzleyici sihirli dünyanın kapısından girmeyi arzuluyor Diziler ve sinema filmleri izleyicilere seçkiler sunuyor. Bunu bir hikâye ile anlatıyor. Bu hikâyede mekân kadar içeriğindeki aşk, tutku, kültür, zenginlik, başarı, şiddet, aile bağları, gelenekler, tarih, çeşitli ritüeller gibi birçok insanın ihtiyaç duyduğu ve hayalini kurduğu içerikle geliyor. Kullanılan mekânlar çoğunlukla doğal güzellikler, kültürel ve tarihî eserler, yerel yaşam, otantik mekânlar gibi insanların ilgisini çekebilecek görsellerle veriliyor. İzleyici yakışıklı ve güzel oyuncular kadar mekânlara ve anlatılan hikâyedeki duyguya da ilgi duyuyor ve ona ulaşmak istiyor. Ekranda gördüğü sihirli dünyanın kapısından içeri girmeyi hayal ediyor. Hikâyede kendisine etkileyen her şeyi görmek ve ona dokunmak istiyor. İlk fırsatta harekete geçiyor. Hatta bunun için plan yapıyor, bütçe hazırlıyor. Dizi-film endüstrisi ve “yumuşak güç” ilişkisi Dünyada  başyapıt sayılabilecek birçok film seti, ziyaretçi akınına uğradı.  Filmlerin çekildiği şehir ve ülkelerde turist patlaması yaşandı. Truva filmi Çanakkale’de çekilmemesine rağmen,  yüzde 70 oranında yabancı ziyaretçi artışı yaşandı. 1942 yılında çekilen Casablanca, tüm zamanların en iyi aşk filmi olarak kabul ediliyor. Şehrin, en popüler turizm destinasyonları arasına girmesinde bu filmin çok büyük katkısı var.  Yüzüklerin Efendisi, Yeni Zelanda’da yüzde 300 turist artışı getirdi. Öyle ki hükümet, filmi çeken Amazon Prime platformuna 116 milyon hibe desteği verdi. Cesur Yürek ve Harry Potter başta olmak üzere çok sayıda filmin doğal platosu olan İskoçya, Taht Oyunları dizisinin birçok bölümünün çekildiği Hırvatistan, Hollywood film stüdyoları, turizm destinasyon tercihine yeni bir boyut kazandırdı. Amerika film endüstrisi ile “yumuşak güç (soft power)” kavramı daha yaygın alan kazandı. Amerikalı Joseph Nye tarafından ortaya atılan bu kavram, devletlerin askeri güç yerine kendini sinemayla, müzikle, kültürel etkinliklerle, ekonomik refahla, yaşam kalitesiyle, yaratıcılığıyla, insan kalitesiyle, eğitim sistemiyle, bilim ve teknolojisiyle, özgürlüklere bakış açısıyla çekicilik sunulmasını savunuyor. Burada kısaca toplumun kendini anlatabilme becerisinden bahsediliyor. Yeni doğan bebeklere dizi kahramanı isimleri veriliyor Türkiye’de özel televizyonların yayına başlamasından günümüze kadar ekranların en çok reyting alan yapımları diziler oldu. Özellikle 2000’li yıllarda başlayan dizi ihracatı, dizi film sektörünün çok daha büyümesini sağladı. Üretilen diziler, Türkiye dışında hemen her coğrafyada gösteriliyor. Başta daha çok Arap ülkesi ve Balkanlar gibi kültürel bazı yakınlıkların olduğu bölgelerde ilgi duyulan Türk dizileri, artık bir zamanlar pembe dizilerini herkesin merakla izlediği Brezilya’da bile çok fazla izleniyor. İzleyici dizinin çekildiği yerleri merak ediyor. Anlatılan konular ilgi çekiyor. Karakterlerle özdeşlik kuruluyor. İzleyiciler dizilerdeki karakterlerin isimlerini yeni doğan bebeklere veriyor, onların yaşadığı hayatı çekici buluyor, aktör ve aktrisleri yakından görmek istiyor, onların kıyafetlerini giymek, yaşadığı evde yaşamak, bindiği arabaya binmek, çekim anına şahit olmak gibi çok şeyi arzuluyor. Setleri görmek için giriş ücreti ödüyorlar Türk dizileri hem ülke dışından hem de ülke içinden çok sayıda insanın seyahat listesine giriyor. Hatta sadece dizi ve film setini görmek için seyahat eden çok fazla gezgin var. Tur şirketleri gezi planlarına dizilerin çekildiği yerleri de ekledi. Bazı dizilerin çekildiği konaklar ve köşkler, müze gibi giriş ücreti alıyor. Ziyaretçiler o anı ölümsüzleştirip sosyal medyada paylaşıyor. Böylece çevresindeki tanıdıklarına karşı statü kazanıyor. Yapılan bir araştırmaya göre Arap ve Balkan ülkelerinden gelen turistlerin karar vermesini yüzde 30 oranında sadece izledikleri diziler etkiliyor. Dizi ve filmler turizm hareketliliğini arttırınca, bazı yatırımcılar bu yöne doğru eğilim gösterdi. Örneğin; Osmanlı saray yaşamını konu alan dizilerden etkilenip saray temalı butik oteller yapıldı.  Türk geceleri, hamam turları daha fazla ilgi çekti. Dizilerde kullanılan kıyafetler, eşyalar, mobilyalar turistlerin alışveriş listelerine eklendi. İç turizm yeni destinasyonlar kazandı Yurt dışından dizi ve film setlerini merak edip gelen turistlerden daha fazlası yurt içinde yaşanıyor. Son zamanlarda artan bir talep olsa da Türkiye nüfusunun çok büyük bir kısmı tatil ve seyahat yapmayı bir ihtiyaç olarak görmüyor. Çoğu insana göre lüks sayılıyor. Diziler hayatımızda daha çok yer ve zaman almaya başlayınca yurt içi turizm hareketliliği de çok fazla arttı. Özellikle Kapadokya’da çekilen 100’den fazla dizi ve sinema filmi bu bölgeyi yabancılar kadar yerli turistlerin de uğrak yeri haline getirdi. Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, gibi kültürel zenginlikleri bilinmeyen bölgeler çekilen diziler sayesinde turistlerin en çok görmek istediği şehirler arasına girdi. Karadeniz, Ege, Trakya, gene öyle. Diziler ve sinema filmleri ön yargıları azalttı, insanların farklı olana duyduğu ilgiyi açığa çıkardı. Turist Ömer uzay yolunda Türk sinemasının kült eserleri arasında sayılan Turist Ömer filminde insanların merak duygusu ve deneyimleme arzusu üzerinden hikâye anlatılıyor. Karakter ilk olarak Helal Olsun Ali Abi filmiyle görünmüştü. Çok beğenilince devam olarak 1963’ten 1973’e kadar dokuz film daha çekildi. Bu maceraların her biri başka bir ülkede,  serinin son filmi ise uzay maceralarıyla izleyici karşısına çıkmıştı. Filme konu olan ülkelere Türkiye’den çok fazla ziyaretçi gitmese de insanların farklı kültürlere ve mekânlara olan ilgisi o yıllarda yakalanmış. İlçeye ilk kez televizyonun gelme hikâyesini konu alınan Vizontele, insanların bu teknolojiye ne kadar yabancı olduğunu anlatan en iyi filmlerdendir. Filmin en akılda kalıcı repliğini bilmeyen yoktur: “Peki Zeki Müren de bizi görecek mi?”
Sinema ve dizi mekânları günümüzün en trend destinasyonlarını belirliyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insanların seyahat rotalarını planlarken, kararlarını diziler önemli ölçüde etkiliyor. Dünya genelinde çok fazla ülkede yayınlanan Türk yapımı diziler turizme, dolayısıyla da ekonomiye büyük katkı sunuyor.

 Kitle iletişim araçlarının çoğalması ve çeşitlenmesi, içerik üretimine de talep oluşturdu. Çok farklı formatlar ortaya çıktı: Gezi programları, belgesel filmler, diziler, sinema filmleri, haber programları, şov programları, yarışmalar… Modern toplumlarda gittikçe kaybolan değerler yeniden üretiliyor. Ana akım medyanın destinasyon imajı oluşturmadaki katkısı reklam ve pazarlama sektöründen daha etkili olabiliyor. Televizyonun kullanımı en ucuz iletişim araçlarından olması, onun gücünü arttırıyor. İzleyici kendini yayınlanan içeriğin içindeymiş gibi hissederek özdeşlik kuruyor. Üretilen içeriklerde mükemmel kamera açıları ve ünlü oyuncular izleyiciyi ekrana bağımlı hale getiriyor.

Kentleşmede özgür birey üzerinden tüketim

Küreselleşmeyle sınırları dahi bilinmeyen internet teknolojisi ve online yayın yapan film portalları, içerikler üzerinden ortak izleyici kültürü oluşturuyor. Bu noktada Frankfurt Okulu’nun savunmuş olduğu “kültür endüstrisi” kavramından ayrışıyor. Özellikle kentleşmeyle ortaya çıkan modernleşme, bireyleri yabancılaşma sarmalına sokuyor. İzleyici-birey bu sarmaldan çıkmak, farklı olana, otantik olana ulaşmak için, turist konumuna geçiş yapıyor.  Herkesin birkaç sosyal medya hesabı kullandığı günümüzde; ünlü olmak, beğenilmek, popüler olmak, yorumlanmak arzusunun tatmini isteği, insanları farklı mekânlarda fotoğraf çektirmek ve paylaşmak davranışına itiyor. Paylaştığı fotoğraflara kaç beğeni ve yorum geleceğinin heyecanını yaşıyor. Daha çok beğeni ve yorum alacak paylaşımların, daha etkili mekânlarda çekilmesi ihtiyacı duyuluyor. Bir mekânda konumunu, yediğini, içtiğini paylaşıyor. Sponsorluklar tarafından, modernleşmenin çekici yönü olan “özgür birey, diğerleri gibi olmayan, sıradan olmayan, özgünlük”  söylemleri üzerinden tüketimin sürekliliği ve çeşitliliği destekleniyor. İzleyici tüketim nesnesi haline geliyor.

İzleyici sihirli dünyanın kapısından girmeyi arzuluyor

Diziler ve sinema filmleri izleyicilere seçkiler sunuyor. Bunu bir hikâye ile anlatıyor. Bu hikâyede mekân kadar içeriğindeki aşk, tutku, kültür, zenginlik, başarı, şiddet, aile bağları, gelenekler, tarih, çeşitli ritüeller gibi birçok insanın ihtiyaç duyduğu ve hayalini kurduğu içerikle geliyor. Kullanılan mekânlar çoğunlukla doğal güzellikler, kültürel ve tarihî eserler, yerel yaşam, otantik mekânlar gibi insanların ilgisini çekebilecek görsellerle veriliyor. İzleyici yakışıklı ve güzel oyuncular kadar mekânlara ve anlatılan hikâyedeki duyguya da ilgi duyuyor ve ona ulaşmak istiyor. Ekranda gördüğü sihirli dünyanın kapısından içeri girmeyi hayal ediyor. Hikâyede kendisine etkileyen her şeyi görmek ve ona dokunmak istiyor. İlk fırsatta harekete geçiyor. Hatta bunun için plan yapıyor, bütçe hazırlıyor.

Dizi-film endüstrisi ve “yumuşak güç” ilişkisi

Dünyada  başyapıt sayılabilecek birçok film seti, ziyaretçi akınına uğradı.  Filmlerin çekildiği şehir ve ülkelerde turist patlaması yaşandı. Truva filmi Çanakkale’de çekilmemesine rağmen,  yüzde 70 oranında yabancı ziyaretçi artışı yaşandı. 1942 yılında çekilen Casablanca, tüm zamanların en iyi aşk filmi olarak kabul ediliyor. Şehrin, en popüler turizm destinasyonları arasına girmesinde bu filmin çok büyük katkısı var.  Yüzüklerin Efendisi, Yeni Zelanda’da yüzde 300 turist artışı getirdi. Öyle ki hükümet, filmi çeken Amazon Prime platformuna 116 milyon hibe desteği verdi. Cesur Yürek ve Harry Potter başta olmak üzere çok sayıda filmin doğal platosu olan İskoçya, Taht Oyunları dizisinin birçok bölümünün çekildiği Hırvatistan, Hollywood film stüdyoları, turizm destinasyon tercihine yeni bir boyut kazandırdı. Amerika film endüstrisi ile “yumuşak güç (soft power)” kavramı daha yaygın alan kazandı. Amerikalı Joseph Nye tarafından ortaya atılan bu kavram, devletlerin askeri güç yerine kendini sinemayla, müzikle, kültürel etkinliklerle, ekonomik refahla, yaşam kalitesiyle, yaratıcılığıyla, insan kalitesiyle, eğitim sistemiyle, bilim ve teknolojisiyle, özgürlüklere bakış açısıyla çekicilik sunulmasını savunuyor. Burada kısaca toplumun kendini anlatabilme becerisinden bahsediliyor.

Yeni doğan bebeklere dizi kahramanı isimleri veriliyor

Türkiye’de özel televizyonların yayına başlamasından günümüze kadar ekranların en çok reyting alan yapımları diziler oldu. Özellikle 2000’li yıllarda başlayan dizi ihracatı, dizi film sektörünün çok daha büyümesini sağladı. Üretilen diziler, Türkiye dışında hemen her coğrafyada gösteriliyor. Başta daha çok Arap ülkesi ve Balkanlar gibi kültürel bazı yakınlıkların olduğu bölgelerde ilgi duyulan Türk dizileri, artık bir zamanlar pembe dizilerini herkesin merakla izlediği Brezilya’da bile çok fazla izleniyor. İzleyici dizinin çekildiği yerleri merak ediyor. Anlatılan konular ilgi çekiyor. Karakterlerle özdeşlik kuruluyor. İzleyiciler dizilerdeki karakterlerin isimlerini yeni doğan bebeklere veriyor, onların yaşadığı hayatı çekici buluyor, aktör ve aktrisleri yakından görmek istiyor, onların kıyafetlerini giymek, yaşadığı evde yaşamak, bindiği arabaya binmek, çekim anına şahit olmak gibi çok şeyi arzuluyor.

Setleri görmek için giriş ücreti ödüyorlar

Türk dizileri hem ülke dışından hem de ülke içinden çok sayıda insanın seyahat listesine giriyor. Hatta sadece dizi ve film setini görmek için seyahat eden çok fazla gezgin var. Tur şirketleri gezi planlarına dizilerin çekildiği yerleri de ekledi. Bazı dizilerin çekildiği konaklar ve köşkler, müze gibi giriş ücreti alıyor. Ziyaretçiler o anı ölümsüzleştirip sosyal medyada paylaşıyor. Böylece çevresindeki tanıdıklarına karşı statü kazanıyor. Yapılan bir araştırmaya göre Arap ve Balkan ülkelerinden gelen turistlerin karar vermesini yüzde 30 oranında sadece izledikleri diziler etkiliyor. Dizi ve filmler turizm hareketliliğini arttırınca, bazı yatırımcılar bu yöne doğru eğilim gösterdi. Örneğin; Osmanlı saray yaşamını konu alan dizilerden etkilenip saray temalı butik oteller yapıldı.  Türk geceleri, hamam turları daha fazla ilgi çekti. Dizilerde kullanılan kıyafetler, eşyalar, mobilyalar turistlerin alışveriş listelerine eklendi.

İç turizm yeni destinasyonlar kazandı

Yurt dışından dizi ve film setlerini merak edip gelen turistlerden daha fazlası yurt içinde yaşanıyor. Son zamanlarda artan bir talep olsa da Türkiye nüfusunun çok büyük bir kısmı tatil ve seyahat yapmayı bir ihtiyaç olarak görmüyor. Çoğu insana göre lüks sayılıyor. Diziler hayatımızda daha çok yer ve zaman almaya başlayınca yurt içi turizm hareketliliği de çok fazla arttı. Özellikle Kapadokya’da çekilen 100’den fazla dizi ve sinema filmi bu bölgeyi yabancılar kadar yerli turistlerin de uğrak yeri haline getirdi. Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, gibi kültürel zenginlikleri bilinmeyen bölgeler çekilen diziler sayesinde turistlerin en çok görmek istediği şehirler arasına girdi. Karadeniz, Ege, Trakya, gene öyle. Diziler ve sinema filmleri ön yargıları azalttı, insanların farklı olana duyduğu ilgiyi açığa çıkardı.

Turist Ömer uzay yolunda

Türk sinemasının kült eserleri arasında sayılan Turist Ömer filminde insanların merak duygusu ve deneyimleme arzusu üzerinden hikâye anlatılıyor. Karakter ilk olarak Helal Olsun Ali Abi filmiyle görünmüştü. Çok beğenilince devam olarak 1963’ten 1973’e kadar dokuz film daha çekildi. Bu maceraların her biri başka bir ülkede,  serinin son filmi ise uzay maceralarıyla izleyici karşısına çıkmıştı. Filme konu olan ülkelere Türkiye’den çok fazla ziyaretçi gitmese de insanların farklı kültürlere ve mekânlara olan ilgisi o yıllarda yakalanmış. İlçeye ilk kez televizyonun gelme hikâyesini konu alınan Vizontele, insanların bu teknolojiye ne kadar yabancı olduğunu anlatan en iyi filmlerdendir. Filmin en akılda kalıcı repliğini bilmeyen yoktur: “Peki Zeki Müren de bizi görecek mi?”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.