Plastik kartlarla yaşanan plastik hayatlar

GÜNDEM 02.09.2022 - 11:02, Güncelleme: 02.09.2022 - 11:02
 

Plastik kartlarla yaşanan plastik hayatlar

Gençler bilmez.. Biz sıradan vatandaşlar için eskiden, böyle her yerde elini uzatıp makineye okuttuğun kartlar falan yoktu.

Para vardı sadece, bildiğin nakit para. Ya da bakkalda bir veresiye hesabın olurdu, oradan yerdin naçizane. Bu kadar, eni sonu olup olacağı bu. Paraya dokunurdun, görürdün, bilirdin. Ne var yanında, ne kadar var ve neye yeter? Varsa harcardın, yoksa yok zaten. Bu nedenle de öyle çok açılamaz, temkinli yaşar giderdin. Borç dediğin el borcu, o da vereni bulursan eşten dosttan. Genellikle üç beş kuruştur aldığın, fazla alamazsın. Anan baban değilse yok öyle ev araba alacak kadar borç alabileceğin insan 1980 sonrasıdır serbest piyasa ekonomisine bir daldık pir daldık. Birden gözümüz açıldı sanki. Her yerde “Al beni” diyen bir şeyler var, bulduk kendimizi değişik bir deryada. Sade hayatlarımızda, kendi halimizde yaşarken, ithalatla yurda giren ürünlerle birlikte  “Aman ne kadar çok eksiğimiz varmış” düşüncesine kapıldık birden. Aslolan ihtiyaç yaratmaktı düzende, ihtiyaç haline gelivermişti ihtiyaç olmayanlar aniden. Almaya başladık habire.. Onu da al, bunu da al. Aman eksik kalmasın diğerini de al. Ne ilginç geldiyse, neyi görmediysek, yapıştık gelen her türlü mala. Para var mı? Yoo, alım gücü yine aynı. Ne yapalım? Haydi borçlanalım öyleyse... Almalara doyamadık. Tasarruf etme yerine, işe /üretime yatırma yerine, yavaş yavaş taksitle tüketme durumuna doğru yol aldık. Bankalar durur mu, yüksek faizle mevduat toplarken, birden bu tüketici grubunu keşfediverdiler. Şahane... 1988 yılında bir baktık ki tüketici kredileri salınıyor ortada. Enfes, haydi artık parada bulduk, sorun yok. Ayşe Teyze’ deki makinanın bir üst modelini, ya da Ahmet’teki arabanın daha iyisini alırım ben. Çatır çatır çatlasın millet.. Kısacası krediyi alan memnun, satan memnun.. Tüketim toplumuna hoş geldiniz.. Her yerde, tüm medyada alttan alta gelen mesaj; “Tüket! Tüket! Tüket!!” Tükettiğin kadar varsın. Tükettiğinle sınıflandırılırsın. “E be kardeşim kesenden yiyorsun, geleceğinden” demezler mi adama? Kimse demedi, ya da diyen olduysa da, alanlar memnundu hayatından, duymazdan geldi. İthalat malları girdikçe içeriye, bir baktık ki aman ne çok şeye ihtiyacımız varmış bizim. Nelerden de eksik kalmışız hayat boyunca? Ne çıkarsa aldık, evleri doldurduk tıka basa.. E para? Boş ver, alırsın bir kredi, senet sepet, esnaf mesnaf yüzgöz muhabbeti de yok nasılsa, öder gidersin yıllarca. Hayat bu, bir daha mı geleceksin dünyaya. Tüketim aldı başını gitti. Artık ihtiyacın varsa da yoksa da tüketeceksin. Bir varsa bir tane daha alacaksın. Borç yiğidin kamçısı.. Haydi bakalım. Plastik kartlarımız da ortaya çıkınca, hele ki bir de kredi kartı pazarı bankalara çok tatlı gelip, satış hedefleri ile herkese geliri olsun olmasın dağıtılınca... Buyurun şenliğe... “Tasarruf? “ “Amaaan. Düşündüğüne bak, yarına kim öle kim kala.” “Üretim müretim, hani yani ülke?” “Devlet var nasıl olsa.” “Çocuk çoluk falan hani ya?” “Bana ne bir daha mı geleceğim ben dünyaya.” “Bugün var yarın yokum nasıl olsa..” “Peki neden biri varken diğeri?” “Lazım olur, gerekirse sevaptır verirsin sağa sola..” Bonkör milletiz biz, ağalığı severiz her halükarda. Kapitalizmin şahları iştahla ellerini ovuşturup, tepeden mutlu mesut bakıyordu sanırım o demlerde bizim alım çılgınlığımıza. Onlar palazlanacak yeni bir pazar bulmanın hevesiyle mutluluktan dans ede dursun, bizler yeni sömürünün aslında bu şekli ile geldiğini,  Truva atının içimize girdiğini bilemeden, bir müddet mutlu mesut yaşadık. Ta ki kredi kartı ve kredi borçlarından kurtulamayan insanların hayattan vazgeçtiklerini görene, çaresizliklerini öğrenene kadar. Öğrendik mi, işte orası meçhul. Çünkü bilirsiniz ateş düştüğü yeri yakar, etrafındakiler hissetmez, sadece bakar. Bu plastik kartlarla artık kendimize plastik dostlar, arkadaşlar, aşklar, plastik duygulardan oluşan plastik bir dünya yaratmıştık. Tabii ki eskileri de kaldırıp attık. Geleceğimizi rehnetmekte olduğumuzun farkına bile varamamıştık. Peki şimdi durum ne.. Plastik hayatlar son sürat devam ediyor. Plastik girince bir yere, o yer iflah olmuyor. Mevcut durumda, yaşadığımız şu enflasyonist ortamda gelirlerimizin de kuş gibi kalmasıyla, borçlar boyumuzu aşmış. Yaşamaya çalışıyoruz. Bugünden değil, hep yarınlarımızdan harcıyoruz. Kölelik zincirleri öyle sıkı bağlanıyor ki artık çözemiyoruz. İcra dosyaları katlanmış, yaklaşık 25 milyon icra dosyasından bahsediliyor, üzülüyoruz. Şimdi bakıp bakıp,  “biz nerede hata yaptık” diye bir yandan kara kara düşünüyor, bir yandan da çıkış arıyoruz. Bilimsel bir gerçektir. Plastikler tehlikelidir. Yok olmaz yıllar boyunca doğadan. Biz bu tehlikeyi henüz yeni anlıyoruz. İcra dosyalarına ilişkin bir düzenleme bekleniyormuş. Ayrıntısını göremedik henüz haberlerden. Umut edelim ki çaresizlere çare ve insanlara umut olsun. Teknoloji güzel şey, akıllıca kullanırsan. Nakit riskini kaldırır ortadan kartlar, bu nimetinden faydalanalım, itirazım yok tamam. Ancak bir söz vardır meşhur; “yönetmeyi bilmezsen yönetilirsin”. Küçücük kartların bizi köleleştirmesine, yönetmesine de izin vermeyelim, biz onları yönetelim.. Geleceğimizi rehnetmeyelim. Evet, kartların hayattan çekilmesi mümkün görülmüyor, ama en azından bilinçli, gelirimize göre kullanıp, plastik kartlardan belki değil, ama plastik hayatlardan vazgeçeceğimiz güzel günlere ulaşmak hala mümkün. Tehlikeyi fark edelim yeter ki.    
Gençler bilmez.. Biz sıradan vatandaşlar için eskiden, böyle her yerde elini uzatıp makineye okuttuğun kartlar falan yoktu.

Para vardı sadece, bildiğin nakit para.

Ya da bakkalda bir veresiye hesabın olurdu, oradan yerdin naçizane.

Bu kadar, eni sonu olup olacağı bu.

Paraya dokunurdun, görürdün, bilirdin. Ne var yanında, ne kadar var ve neye yeter? Varsa harcardın, yoksa yok zaten.

Bu nedenle de öyle çok açılamaz, temkinli yaşar giderdin. Borç dediğin el borcu, o da vereni bulursan eşten dosttan. Genellikle üç beş kuruştur aldığın, fazla alamazsın. Anan baban değilse yok öyle ev araba alacak kadar borç alabileceğin insan

1980 sonrasıdır serbest piyasa ekonomisine bir daldık pir daldık.

Birden gözümüz açıldı sanki.

Her yerde “Al beni” diyen bir şeyler var, bulduk kendimizi değişik bir deryada.

Sade hayatlarımızda, kendi halimizde yaşarken, ithalatla yurda giren ürünlerle birlikte  “Aman ne kadar çok eksiğimiz varmış” düşüncesine kapıldık birden.

Aslolan ihtiyaç yaratmaktı düzende, ihtiyaç haline gelivermişti ihtiyaç olmayanlar aniden.

Almaya başladık habire..

Onu da al, bunu da al. Aman eksik kalmasın diğerini de al.

Ne ilginç geldiyse, neyi görmediysek, yapıştık gelen her türlü mala.

Para var mı? Yoo, alım gücü yine aynı.

Ne yapalım? Haydi borçlanalım öyleyse...

Almalara doyamadık. Tasarruf etme yerine, işe /üretime yatırma yerine, yavaş yavaş taksitle tüketme durumuna doğru yol aldık.

Bankalar durur mu, yüksek faizle mevduat toplarken, birden bu tüketici grubunu keşfediverdiler. Şahane...

1988 yılında bir baktık ki tüketici kredileri salınıyor ortada. Enfes, haydi artık parada bulduk, sorun yok.

Ayşe Teyze’ deki makinanın bir üst modelini, ya da Ahmet’teki arabanın daha iyisini alırım ben.

Çatır çatır çatlasın millet..

Kısacası krediyi alan memnun, satan memnun..

Tüketim toplumuna hoş geldiniz..

Her yerde, tüm medyada alttan alta gelen mesaj;

“Tüket! Tüket! Tüket!!”

Tükettiğin kadar varsın.

Tükettiğinle sınıflandırılırsın.

“E be kardeşim kesenden yiyorsun, geleceğinden” demezler mi adama?

Kimse demedi, ya da diyen olduysa da, alanlar memnundu hayatından, duymazdan geldi.

İthalat malları girdikçe içeriye, bir baktık ki aman ne çok şeye ihtiyacımız varmış bizim. Nelerden de eksik kalmışız hayat boyunca? Ne çıkarsa aldık, evleri doldurduk tıka basa..

E para?

Boş ver, alırsın bir kredi, senet sepet, esnaf mesnaf yüzgöz muhabbeti de yok nasılsa, öder gidersin yıllarca. Hayat bu, bir daha mı geleceksin dünyaya.

Tüketim aldı başını gitti. Artık ihtiyacın varsa da yoksa da tüketeceksin. Bir varsa bir tane daha alacaksın.

Borç yiğidin kamçısı..

Haydi bakalım.

Plastik kartlarımız da ortaya çıkınca, hele ki bir de kredi kartı pazarı bankalara çok tatlı gelip, satış hedefleri ile herkese geliri olsun olmasın dağıtılınca...

Buyurun şenliğe...

“Tasarruf? “

“Amaaan. Düşündüğüne bak, yarına kim öle kim kala.”

“Üretim müretim, hani yani ülke?”

“Devlet var nasıl olsa.”

“Çocuk çoluk falan hani ya?”

“Bana ne bir daha mı geleceğim ben dünyaya.”

“Bugün var yarın yokum nasıl olsa..”

“Peki neden biri varken diğeri?”

“Lazım olur, gerekirse sevaptır verirsin sağa sola..”

Bonkör milletiz biz, ağalığı severiz her halükarda.

Kapitalizmin şahları iştahla ellerini ovuşturup, tepeden mutlu mesut bakıyordu sanırım o demlerde bizim alım çılgınlığımıza.

Onlar palazlanacak yeni bir pazar bulmanın hevesiyle mutluluktan dans ede dursun, bizler yeni sömürünün aslında bu şekli ile geldiğini,  Truva atının içimize girdiğini bilemeden, bir müddet mutlu mesut yaşadık.

Ta ki kredi kartı ve kredi borçlarından kurtulamayan insanların hayattan vazgeçtiklerini görene, çaresizliklerini öğrenene kadar.

Öğrendik mi, işte orası meçhul.

Çünkü bilirsiniz ateş düştüğü yeri yakar, etrafındakiler hissetmez, sadece bakar.

Bu plastik kartlarla artık kendimize plastik dostlar, arkadaşlar, aşklar, plastik duygulardan oluşan plastik bir dünya yaratmıştık. Tabii ki eskileri de kaldırıp attık.

Geleceğimizi rehnetmekte olduğumuzun farkına bile varamamıştık.

Peki şimdi durum ne..

Plastik hayatlar son sürat devam ediyor.

Plastik girince bir yere, o yer iflah olmuyor.

Mevcut durumda, yaşadığımız şu enflasyonist ortamda gelirlerimizin de kuş gibi kalmasıyla, borçlar boyumuzu aşmış.

Yaşamaya çalışıyoruz.

Bugünden değil, hep yarınlarımızdan harcıyoruz. Kölelik zincirleri öyle sıkı bağlanıyor ki artık çözemiyoruz.

İcra dosyaları katlanmış, yaklaşık 25 milyon icra dosyasından bahsediliyor, üzülüyoruz.

Şimdi bakıp bakıp,  “biz nerede hata yaptık” diye bir yandan kara kara düşünüyor, bir yandan da çıkış arıyoruz.

Bilimsel bir gerçektir. Plastikler tehlikelidir. Yok olmaz yıllar boyunca doğadan. Biz bu tehlikeyi henüz yeni anlıyoruz.

İcra dosyalarına ilişkin bir düzenleme bekleniyormuş. Ayrıntısını göremedik henüz haberlerden. Umut edelim ki çaresizlere çare ve insanlara umut olsun.

Teknoloji güzel şey, akıllıca kullanırsan. Nakit riskini kaldırır ortadan kartlar, bu nimetinden faydalanalım, itirazım yok tamam. Ancak bir söz vardır meşhur; “yönetmeyi bilmezsen yönetilirsin”. Küçücük kartların bizi köleleştirmesine, yönetmesine de izin vermeyelim, biz onları yönetelim.. Geleceğimizi rehnetmeyelim.

Evet, kartların hayattan çekilmesi mümkün görülmüyor, ama en azından bilinçli, gelirimize göre kullanıp, plastik kartlardan belki değil, ama plastik hayatlardan vazgeçeceğimiz güzel günlere ulaşmak hala mümkün. Tehlikeyi fark edelim yeter ki.

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.