Sanal dünyanın avlusuna terkedilen kuşak

GÜNDEM 27.12.2022 - 15:24, Güncelleme: 27.12.2022 - 16:30
 

Sanal dünyanın avlusuna terkedilen kuşak

X, y, z..

Sanırım her  kuşak bir denklem/ bilinmezdir demişler. Kuşakları x, y, z diye ayırmışlar. Ayırmaya da devam ediyorlar. 2013 yılından itibaren ise, 3.milenyum kuşağı,  alfalar sahnede.. Farklı kuşaklar, içinde yaşadıkları tarihsel koşulların ve teknolojik gelişmelerin, kültürün içinde farklı davranış kalıplarına, görüş ve düşünüş açılarına sahip olarak görülüyor. Her ne kadar böyle ayırmak kolayımıza gitse de gerçek şu ki, her bireyin içinde doğduğu yaşadığı en küçük birim olan aileden, topluma kadar tecrübeleri, yaşamdan aldıkları şeyler farklı. Bu nedenle bu genellemeler nereye kadar doğrudur tabii ki tartışma götürür. Aslında her kuşak birbirinin içine geçmiş, bir arada ve beraberce gelişmekte. Zamanla, gelişmelerle birlikte bu kuşakların içinde yer alan bireylerin de davranış ve görüş açıları değişiyor. Üzerine çok konuştuğumuz, pazarlama, reklam, siyaset için özellikle peşine düştüğümüz ise uzun süredir z kuşağı olarak adlandırdığımız 2000 ve sonrası doğan gençlerimiz. Yani bizlerin çocukları. Dijital uçurumun, gelir adaletsizliğinin  yer aldığı, farklılıklarımızla birlikte var olmaya çalıştığımız bu dünyada z kuşağı da farklı özellikler göstermekte. Kısacası doğdukları, içinde yaşadıkları kültürün, toplumun en küçük kurumu olan ailenin görüşü ve görünüşüne göre  hem davranış hem de  düşünce tarzları farklılık gösterebiliyor. Bu sebeple bu kuşakta da genelleme yapmak aslında ne kadar mümkün, bu bir soru işareti. Halihazırda, çeşitli araştırmaların ortaya koyduğu ortak özellikler toplumumuzda z kuşağının yüzde kaçında mevcut, aslında bu da özel bir araştırma konusu olabilir. İçe kapalı aile tiplerini, dijital uçurumları göz ardı edecek olursak( ki aslında bu da göz ardı edilemeyecek bir nokta) , z kuşağının özelliklerinin çeşitli kaynaklarda birleştiği noktalar mevcut . Dijital dünyanın içine, küreselleşmiş veya küyerelleşmiş  dünyaya doğan bu kuşak,  doğru/ yanlış henüz keşfedemeden, ayırt edemeden  her yönden hücum eden  bir  bilgi akışı içinde buldu kendini. Uyarıcı o kadar çoktu ki. Dijital dünya henüz yeni olduğundan x ve y kuşağı da henüz bilinçlenememişti. Hep birlikte keşfettik yeni dünyayı. Bizler biraz zor zar iteleyerek belki adapte olduk ve oluyoruz, z kuşağı ise canavar gibi. Bizim kütüphane kütüphane dolaşarak edindiğimiz bilgiler bir tık uzağımızda artık. Her şey sanalda, her şey dijital dünyada. Alışveriş, kitap, haber, dostluklar... Bizden nasıl farklı olmasınlar. Tabii ki farklılar. Hem de çok. Onların çoğu teknolojinin/ dijital dünyanın olmadığı bir dünyayı hiç görmediler, tanımadılar. Düşünün ki örneğin bizler; bir yabancı dili öğrenmeye çalışırken bile, pratik yapmak için  turist arar veya mektup arkadaşı falan bulmaya çalışırdık. Maddi durumu olan ise yabancı dil öğrenmek için atardı kendini başka ülkeye. Şimdi? Hepsi herkesin elinin altında. Zaten insanlar geziyor oradan oraya. Her dilden, her dinden, her ülkeden insanlarla bir arada olmak mucize değil artık ne sanalda, ne de fiziki ortamda. Malum bir de yoğun bir göç olgusu var, göçmenler var, mülteciler var her yerde. Evet, z kuşağı zehir gibi açık zihinleri, tümden açık algı kanalları, geniş açılı bakışları ve detaylarda kaybolmamaları noktasında fark yaratıyorlar. Sorup sorguluyorlar. Gelişmeye, daima öğrenmeye açıklar. Kabul etmek gerekir ki bizden epey önde koşuyorlar. Çoğu, çalışan anne ve babaların çocukları. Yetmiyor bir de kutu gibi apartman dairelerinde yaşıyorlar. Dört duvar arasında yalnızlığı hissediyorlar. Eskiden  ebeveynler bakamadıkları çocukları cami avlularına bırakırdı. Şimdi manen bakamadıklarını sanal dünyanın avlusuna bırakıyorlar. Bu çocuklar kendilerini belki de kimsesiz hissediyorlar. Çocuklukta, küçük yaşlarda güven, sevgi ve destek çok önemlidir. Çocuk için temel ihtiyaçlardır. Ekmek gibi, su gibi ..Maalesef z kuşağının çoğu bundan yana şanssızlar. Yalnız ama yavaş büyüyorlar, aceleleri yok. Sanala dönüyorlar ve büyüdüklerinde de yalnızlıklarını kendileri ile birlikte büyütüyorlar. Tabii ki aşırı bir  bireysellik var. Başka ne bekleyebiliriz. Yapılan araştırmalara göre bu yalnızlıkla; güvensizlik ve anksiyete başlıyor çocuklarda. Mutsuzlar. Kimsenin onlara değer vermediğini, kimsenin onları sevmediğini, geleceğin umutsuz olduğunu düşünüyorlar. Oysa ki en çok umudun olması gereken kişiler onlar. Hata bizde. Veremedik maalesef bunu onlara. Zorbalık artık siber dünyada. Okul zorbalıklarının yerini alan siber zorbalık psikolojilerini derinden etkiliyor. Bağımsızlık diyorlar, özgürlük diyorlar.  Bizler gibi baş eğmiyor, itaate, otoriteye pek gelmiyorlar. Takım çalışmasından ziyade bireysel çalışmayı önemsiyorlar. Kişilerin özeline saygılılar, kimsenin özeline karışılmamasından yanalar. Özgürlükçüler. Toplumsal cinsiyet denen olguyu kabul etmiyorlar. Cinsiyet eşitsizliğine de, her tür eşitsizliğe de karşılar. Bilgi hep sanalda, artık ne büyüklerin ne de öğretmenlerinin söylediği esas ve doğru. Şüpheyle yaklaşıyorlar her şeye. Kendileri araştırıp, sorgulayıp, sanalda bulduklarına güveniyorlar. Maneviyat bu nesilde daha zayıflamış halde. Aile, akraba ilişkileri de zayıf. Dini inançlara da mesafeliler. Aidiyet duyguları zayıf. Farklılıklara saygılılar, hoşgörü yanlış kelime. Hoşgörü kelimesi içeriğinde kendini doğru/iyi görüp, diğerini sadece hoş görmek, kabullenmek, “olabilir” demek gibi. Oysa ki onlar farklılıkları olduğu gibi kabul ediyorlar, doğal buluyorlar. Pek bir şeye şaşırmıyorlar. Sanki her şey normal, sanki her şey olabilir ve  sıradan. Tepkileri sakin. Haber dinlememeyi tercih ediyorlar. Zaten her yerden gelen bilgi akışı ile her şeyden de bilgi sahibiler aynı zamanda. Ezber yapmayı genellikle sevmiyorlar. Öğrenmeleri zor, dikte edemezsiniz. İşe yarar, mantıklı bilgileri hazmetmeye çalışıyorlar.  Uzun metinleri okumuyor, kısa metinleri dijital okuma ile gözden geçiriyorlar. Televizyon izlemeyi tercih etmiyorlar. Zaman herkes için kıymetli, onlar zamanla yarışıyorlar. Öyle savruk, öyle sorumsuz da değiller. Sorumluluklarının bilincindeler. Dürüstlüğe önem veriyorlar. Politikayı, siyaseti pek  sevmiyor, güvenmiyorlar. Siyasette de kendileri gibi genç, dinamik, açık sözlü, dürüst kişiler görmek istiyorlar. Önemsenmek, özgür bireyler olarak kabullenilmek, iyi bir yaşam sürmek istiyorlar. Sevdikleri, ilgi alanları olan, haz alacakları bir mesleğin peşindeler. Evet z kuşağı denkleminde “z “ harfi tam oturmuş bu kuşağa. Yaratıcılıklarını desteklemek, her ne kadar dijital dünyanın gençleri olsalar da  yüz yüze iletişime önem vererek önem verildiklerini hissettirmek, güvenlerini kazanmak, ödüllendirmek bu kuşak için özellikle iş yaşamında önemli. Tabiri caizse zehir gibiler. Bu kuşaktaki umutsuzluk, güvensizlik, depresyon durumunu bertaraf edip, yanlarında olup destekleyebilirsek bence dünyamız güzelleşecek. İnsanlık da, uygarlık da, ülkemiz de gelişecek. Yok, dayatmalarla, baskılarla, biat kültürü ile yoğurmaya çalışırsak ya da onların farkına varmaz, yalnızlıklarını ve depresif durumlarını körüklersek, kendimizce yönetebilmek için sinik bir nesil yetiştirmeye çabalarsak, işin sonu bence  iyi olmayacak. Zaten kaygı/ depresyon düzeyi yüksek görülen bu nesil de, güzel bir gelecek hayali de ellerimizden kayıp gidecek. Hep eleştiriyoruz, kuşak çatışması diyoruz, onları belki de kendimize benzetmeye çalışıyoruz. Peki ama biz mükemmel miyiz? Onlar zaten kendilerini de dünyayı da sorgulama yeteneğine haizler ve bunu yapıyorlar. Peki biz? Külahları masanın önüne koymak ve kendimizi de eleştirmek gerekir.  “Biz ne yaptık onlar için, kendimiz için ve gelecek için? Biz mükemmel miyiz?” demeliyiz. Maddiyat dışında, dayatmalar dışında gerçekten biz onlar için  ne yaptık? Vakit Z kuşağının vaktidir. Vakit  Z kuşağını anlama, dinleme ve onları daha fazla vakit geçmeden önemseme vaktidir. Elele, farklılıklarımızla birlikte, anlayışla, barışla, adaletle, eşitlikle, özgürlük kokan  güzel yarınlar hepimizin olsun. Yararlanılan kaynaklar; Hafızoğlu,Y.(2021) Z kuşağı seçmen davranışları, International Journal of Education and New Approaches, 4(2),141-164.http://doi.org/19.52974/jena.1035189 Taş,H.Y.ve  Kaçar,S.(2019).X,Y ve Z kuşağı çalışanlarının yönetim tarzları ve bir işletme örneği,OPUS- Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi,11(18),643-675.DOI:10.26466/opus.554751 Taş,H.Y.,Demirdöğmez,M.ve Küçükoğlu,M.(2017).Ge Geleceğimiz olan z kuşağının çalışma hayatına muhtemel etkileri.OPUS-Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 7(13),1031-1048. Twenge, Jean M./ İ- Nesli/ Bugünün “ Süper Bağlantılı Gençleri Neden Bu kadar Duyarsız, Hoşgörülü ama Daha Mutsuz ve Erişkin Olmaya Hiç Hazır Değil?*.  *ve Bu Bizim İçin Ne Anlama Geliyor/Kaktüs Yayınevi  
X, y, z..

Sanırım her  kuşak bir denklem/ bilinmezdir demişler. Kuşakları x, y, z diye ayırmışlar. Ayırmaya da devam ediyorlar.

2013 yılından itibaren ise, 3.milenyum kuşağı,  alfalar sahnede..

Farklı kuşaklar, içinde yaşadıkları tarihsel koşulların ve teknolojik gelişmelerin, kültürün içinde farklı davranış kalıplarına, görüş ve düşünüş açılarına sahip olarak görülüyor.

Her ne kadar böyle ayırmak kolayımıza gitse de gerçek şu ki, her bireyin içinde doğduğu yaşadığı en küçük birim olan aileden, topluma kadar tecrübeleri, yaşamdan aldıkları şeyler farklı. Bu nedenle bu genellemeler nereye kadar doğrudur tabii ki tartışma götürür. Aslında her kuşak birbirinin içine geçmiş, bir arada ve beraberce gelişmekte.

Zamanla, gelişmelerle birlikte bu kuşakların içinde yer alan bireylerin de davranış ve görüş açıları değişiyor.

Üzerine çok konuştuğumuz, pazarlama, reklam, siyaset için özellikle peşine düştüğümüz ise uzun süredir z kuşağı olarak adlandırdığımız 2000 ve sonrası doğan gençlerimiz. Yani bizlerin çocukları.

Dijital uçurumun, gelir adaletsizliğinin  yer aldığı, farklılıklarımızla birlikte var olmaya çalıştığımız bu dünyada z kuşağı da farklı özellikler göstermekte. Kısacası doğdukları, içinde yaşadıkları kültürün, toplumun en küçük kurumu olan ailenin görüşü ve görünüşüne göre  hem davranış hem de  düşünce tarzları farklılık gösterebiliyor.

Bu sebeple bu kuşakta da genelleme yapmak aslında ne kadar mümkün, bu bir soru işareti. Halihazırda, çeşitli araştırmaların ortaya koyduğu ortak özellikler toplumumuzda z kuşağının yüzde kaçında mevcut, aslında bu da özel bir araştırma konusu olabilir.

İçe kapalı aile tiplerini, dijital uçurumları göz ardı edecek olursak( ki aslında bu da göz ardı edilemeyecek bir nokta) , z kuşağının özelliklerinin çeşitli kaynaklarda birleştiği noktalar mevcut .

Dijital dünyanın içine, küreselleşmiş veya küyerelleşmiş  dünyaya doğan bu kuşak,  doğru/ yanlış henüz keşfedemeden, ayırt edemeden  her yönden hücum eden  bir  bilgi akışı içinde buldu kendini. Uyarıcı o kadar çoktu ki. Dijital dünya henüz yeni olduğundan x ve y kuşağı da henüz bilinçlenememişti. Hep birlikte keşfettik yeni dünyayı. Bizler biraz zor zar iteleyerek belki adapte olduk ve oluyoruz, z kuşağı ise canavar gibi.

Bizim kütüphane kütüphane dolaşarak edindiğimiz bilgiler bir tık uzağımızda artık. Her şey sanalda, her şey dijital dünyada. Alışveriş, kitap, haber, dostluklar... Bizden nasıl farklı olmasınlar. Tabii ki farklılar. Hem de çok. Onların çoğu teknolojinin/ dijital dünyanın olmadığı bir dünyayı hiç görmediler, tanımadılar. Düşünün ki örneğin bizler; bir yabancı dili öğrenmeye çalışırken bile, pratik yapmak için  turist arar veya mektup arkadaşı falan bulmaya çalışırdık. Maddi durumu olan ise yabancı dil öğrenmek için atardı kendini başka ülkeye. Şimdi? Hepsi herkesin elinin altında. Zaten insanlar geziyor oradan oraya. Her dilden, her dinden, her ülkeden insanlarla bir arada olmak mucize değil artık ne sanalda, ne de fiziki ortamda. Malum bir de yoğun bir göç olgusu var, göçmenler var, mülteciler var her yerde.

Evet, z kuşağı zehir gibi açık zihinleri, tümden açık algı kanalları, geniş açılı bakışları ve detaylarda kaybolmamaları noktasında fark yaratıyorlar. Sorup sorguluyorlar. Gelişmeye, daima öğrenmeye açıklar. Kabul etmek gerekir ki bizden epey önde koşuyorlar.

Çoğu, çalışan anne ve babaların çocukları. Yetmiyor bir de kutu gibi apartman dairelerinde yaşıyorlar. Dört duvar arasında yalnızlığı hissediyorlar. Eskiden  ebeveynler bakamadıkları çocukları cami avlularına bırakırdı. Şimdi manen bakamadıklarını sanal dünyanın avlusuna bırakıyorlar. Bu çocuklar kendilerini belki de kimsesiz hissediyorlar.

Çocuklukta, küçük yaşlarda güven, sevgi ve destek çok önemlidir. Çocuk için temel ihtiyaçlardır. Ekmek gibi, su gibi ..Maalesef z kuşağının çoğu bundan yana şanssızlar.

Yalnız ama yavaş büyüyorlar, aceleleri yok. Sanala dönüyorlar ve büyüdüklerinde de yalnızlıklarını kendileri ile birlikte büyütüyorlar. Tabii ki aşırı bir  bireysellik var. Başka ne bekleyebiliriz.

Yapılan araştırmalara göre bu yalnızlıkla; güvensizlik ve anksiyete başlıyor çocuklarda. Mutsuzlar. Kimsenin onlara değer vermediğini, kimsenin onları sevmediğini, geleceğin umutsuz olduğunu düşünüyorlar. Oysa ki en çok umudun olması gereken kişiler onlar. Hata bizde. Veremedik maalesef bunu onlara.

Zorbalık artık siber dünyada. Okul zorbalıklarının yerini alan siber zorbalık psikolojilerini derinden etkiliyor.

Bağımsızlık diyorlar, özgürlük diyorlar.  Bizler gibi baş eğmiyor, itaate, otoriteye pek gelmiyorlar. Takım çalışmasından ziyade bireysel çalışmayı önemsiyorlar.

Kişilerin özeline saygılılar, kimsenin özeline karışılmamasından yanalar. Özgürlükçüler.

Toplumsal cinsiyet denen olguyu kabul etmiyorlar. Cinsiyet eşitsizliğine de, her tür eşitsizliğe de karşılar.

Bilgi hep sanalda, artık ne büyüklerin ne de öğretmenlerinin söylediği esas ve doğru. Şüpheyle yaklaşıyorlar her şeye. Kendileri araştırıp, sorgulayıp, sanalda bulduklarına güveniyorlar.

Maneviyat bu nesilde daha zayıflamış halde. Aile, akraba ilişkileri de zayıf. Dini inançlara da mesafeliler. Aidiyet duyguları zayıf.

Farklılıklara saygılılar, hoşgörü yanlış kelime. Hoşgörü kelimesi içeriğinde kendini doğru/iyi görüp, diğerini sadece hoş görmek, kabullenmek, “olabilir” demek gibi. Oysa ki onlar farklılıkları olduğu gibi kabul ediyorlar, doğal buluyorlar.

Pek bir şeye şaşırmıyorlar. Sanki her şey normal, sanki her şey olabilir ve  sıradan. Tepkileri sakin.

Haber dinlememeyi tercih ediyorlar. Zaten her yerden gelen bilgi akışı ile her şeyden de bilgi sahibiler aynı zamanda.

Ezber yapmayı genellikle sevmiyorlar. Öğrenmeleri zor, dikte edemezsiniz. İşe yarar, mantıklı bilgileri hazmetmeye çalışıyorlar.  Uzun metinleri okumuyor, kısa metinleri dijital okuma ile gözden geçiriyorlar. Televizyon izlemeyi tercih etmiyorlar. Zaman herkes için kıymetli, onlar zamanla yarışıyorlar.

Öyle savruk, öyle sorumsuz da değiller. Sorumluluklarının bilincindeler. Dürüstlüğe önem veriyorlar.

Politikayı, siyaseti pek  sevmiyor, güvenmiyorlar.

Siyasette de kendileri gibi genç, dinamik, açık sözlü, dürüst kişiler görmek istiyorlar.

Önemsenmek, özgür bireyler olarak kabullenilmek, iyi bir yaşam sürmek istiyorlar. Sevdikleri, ilgi alanları olan, haz alacakları bir mesleğin peşindeler.

Evet z kuşağı denkleminde “z “ harfi tam oturmuş bu kuşağa.

Yaratıcılıklarını desteklemek, her ne kadar dijital dünyanın gençleri olsalar da  yüz yüze iletişime önem vererek önem verildiklerini hissettirmek, güvenlerini kazanmak, ödüllendirmek bu kuşak için özellikle iş yaşamında önemli.

Tabiri caizse zehir gibiler. Bu kuşaktaki umutsuzluk, güvensizlik, depresyon durumunu bertaraf edip, yanlarında olup destekleyebilirsek bence dünyamız güzelleşecek. İnsanlık da, uygarlık da, ülkemiz de gelişecek.

Yok, dayatmalarla, baskılarla, biat kültürü ile yoğurmaya çalışırsak

ya da onların farkına varmaz, yalnızlıklarını ve depresif durumlarını körüklersek,

kendimizce yönetebilmek için sinik bir nesil yetiştirmeye çabalarsak, işin sonu bence  iyi olmayacak.

Zaten kaygı/ depresyon düzeyi yüksek görülen bu nesil de, güzel bir gelecek hayali de ellerimizden kayıp gidecek.

Hep eleştiriyoruz, kuşak çatışması diyoruz, onları belki de kendimize benzetmeye çalışıyoruz.

Peki ama biz mükemmel miyiz?

Onlar zaten kendilerini de dünyayı da sorgulama yeteneğine haizler ve bunu yapıyorlar. Peki biz?

Külahları masanın önüne koymak ve kendimizi de eleştirmek gerekir.

 “Biz ne yaptık onlar için, kendimiz için ve gelecek için? Biz mükemmel miyiz?” demeliyiz.

Maddiyat dışında, dayatmalar dışında gerçekten biz onlar için  ne yaptık?

Vakit Z kuşağının vaktidir.

Vakit  Z kuşağını anlama, dinleme ve onları daha fazla vakit geçmeden önemseme vaktidir.

Elele, farklılıklarımızla birlikte, anlayışla, barışla, adaletle, eşitlikle, özgürlük kokan  güzel yarınlar hepimizin olsun.

Yararlanılan kaynaklar;

Hafızoğlu,Y.(2021) Z kuşağı seçmen davranışları, International Journal of Education and New Approaches, 4(2),141-164.http://doi.org/19.52974/jena.1035189

Taş,H.Y.ve  Kaçar,S.(2019).X,Y ve Z kuşağı çalışanlarının yönetim tarzları ve bir işletme örneği,OPUS- Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi,11(18),643-675.DOI:10.26466/opus.554751

Taş,H.Y.,Demirdöğmez,M.ve Küçükoğlu,M.(2017).Ge Geleceğimiz olan z kuşağının çalışma hayatına muhtemel etkileri.OPUS-Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 7(13),1031-1048.

Twenge, Jean M./ İ- Nesli/ Bugünün “ Süper Bağlantılı Gençleri Neden Bu kadar Duyarsız, Hoşgörülü ama Daha Mutsuz ve Erişkin Olmaya Hiç Hazır Değil?*.  *ve Bu Bizim İçin Ne Anlama Geliyor/Kaktüs Yayınevi

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.