Işığı olmayandan yıldız yaratmak için yıldızların ışığını çalmak gerekir. Türkiye yıldızların ışığını çalanların ülkesi. Bu nedenle yüzüncü yılında Cumhuriyet hak ettiği yerde değil ve insanımız hak ettiği mutluluğa ve refaha çok uzak. Peki, ne yapacağız da bu açmazdan kurtulacağız? Okul açarak mı? Ülkenin her tarafı ilkokul, ortaokul ve lise.  İhtiyacımızdan fazla ve çoğu işsiz üretim tesisi vazifesi gören üniversitelerimiz var.  Kaldı ki bu kurumlar da " yıldızların ışığını" çalmakla meşgul. Zaten bu yüzden bu açmazdan, bu kısır döngüden çıkamıyoruz.  Liyakatin yerine Mülakatı, maharetin yerine hamaseti tercih ettiğimiz için akla ve bilime itimat edenler ortalıktan çekildi. Çünkü akıl bilim geçer akçe olmaktan çıktı. Işığı çalınan Yıldızlar, onlardan çalınan ışıkla yıldız yapılmaya çalışılan, çapsız ve hak etmediği yerde kasım kasım kasılan ahlaksızların gölgesinde kayboldu. Kaybolan yalnız onlar değildi elbette ulusun geleceğini inşa edecek fikirler de kayboldu. Cumhuriyet'imiz yüzüncü yılına girerken biz uygarlık dairesinden çıkıyoruz çünkü uygarlığa giden yolda sahte yıldızlara yer yoktur. Çalıntı ışıkla aydınlatılan yol bizi doğru yere götüremez.Yol boyunca sıralanan tuzakları göremeden ve onları bertaraf edecek büyük projeleri hayata geçirmeden uygarlık yarışında birinciliğe oynamak hayal. Yıldızların ışığını çalıp onları birer birer küstürerek Türkiye'yi uygarlığın yeşerdiği bir vaha olmanın uzağına düşürüyoruz. Uygarlıkların doğup geliştiği bu verimli coğrafyayı bir çöle çeviriyoruz. Milyonlar harcayıp okullar, fabrikalar, üniversiteler kuruyoruz.  Milyonlar harcayıp kentler inşa ediyoruz. Modern dünyada ne varsa getiriyoruz ama hak edene hak ettiğini verecek, herkesi hak ettiği ve ihtiyaç duyulan yerde istihdam edecek bir sistem inşa edemiyoruz. Ve  bu yüzden Cumhuriyet'imiz yüz yılı geride bırakırken insanımız payına düşmesi gereken refah ve mutluluktan mahrum kalıyor.