Faik Ardahan
Köşe Yazarı
Faik Ardahan
 

Neşe annem

Neşe annem gerçekte sadece benim değil birçoklarımızın annesi ve ablasıydı. Kocaman yüreğinde hepimiz vardık.  Kaç yılında doğduğu, kaş yaşında öldüğünü yazmak bana boş ve anlamsız geliyor. Çünkü her gün, her saat, her yıl süre olarak herkes için aynı olsa da anlam olarak hepimiz için farklıdır. O hayatın anlamla dolu olan kısmını bizlerden, hepimizden uzun yaşadı. Erdal onun gerçek evladı idi. Benimle yaşıt. Ama engelliydi. 2006 yılında ölene kadar Neşe annem onun için her şeyini ortaya koydu. Tedavisi için Almanya’ya gidip fabrikalarda işçi olarak çalıştı. Beklediği, umduğu sonucu alamadı ama denemekten, çaba harcamaktan vazgeçmedi.  Onu tedavi ettirse de sağlığına kavuşturamadı. Erdal ona veda ettiğinde yıllarca her gün oğlunun mezarına gitti.  Sonrasında eşi Suat abi vefat ettiğinde oğlu Erdal’ı ona emanet etti. Yanyana iki mezarda baba-oğul 2016 yılından beri Neşe Anneyi bekliyorlardı. Neşe annem öykü yazarlığı dışında kendisi öykünün adı, sahibi, içeriği, öznesi idi. Gerçek insan öykülerini yazmayı severdi. “Yazdıklarım yüreğime artık yük olmuyor oğlum” derdi. Gülüşü, insan yanı, “çocuk” deyişi, canını sıkanlara “piç kurusu” deyişi eğlenceli yanı hepimizin gönlündeki tahtıdır. Onun en büyük keyfi Hasanağa’da rakı içmekti. Son zamanlarda o mekânı çok özlemişti ama bir türlü götürmek nasip olmadı. Ben onu 1995 yılından beri tanırım. Pandemi öncesine kadar Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nın 14 yıl boyunca tüm konserlerini yan yana P22-P24 nolu koltuklarda birlikte izledik. Onu konserlere Ercan Evren abim eşiyle gelirken getirirler, giderken götürürlerdi. Ercan abimin Neşe annemin hayatında çok özel bir yeri vardır. Tüm emeklerine binlerce kez teşekkür ediyorum. Eşi Suat abinin vefatından sonra artık hayatın içinde iyice yalnızlaşmıştı. Bakışlarındaki fer kaybolmuştu. Sanki onlara kavuşacağı günü bekler olmuştu. Konserlere gelmemek için binlerce mazereti oluyordu. Dışarı çıkmaz, rakı içmez, eskisi gibi okumaz, yazmaz olmuştu. Hayata küsmüştü. Tam bu yıllarda onun Huzurevi ardından da bakımevinde kalma yolculuğu başladı. Yaşadığı evi ve sahip olduğu her şeyi Antalya Eğitim ve Araştırma Vakfı’na (ANTEV) bağışladı. Bu süreçte onun hayatını kolaylaştıran Ercan abi ve Osman Vural abime teşekkür ediyorum. Ölene kadar biz üçümüz onun hayatını kolaylaştırmak için yanında idik. Böylesine koca yürekli bir kadının evlatları olarak bize de onun geri kalan hayatında olmak düşüyordu. Ben her perşembe öğleden sonra Neşe anneme gittim. Eksiksiz ve aksaksız olarak yanındaydım. Hatta giderken yanımda öğrencilerimle, arkadaşlarımla, onun tanıdıklarıyla gidiyordum. Antalya’ya geldiklerinde bacılarımla gidiyordum. Ve her hafta perşembe günü beni beklerdi. Sabah erkenden uyanır, kişisel bakımını yapar, saçlarını tarattırır, güzel kıyafetlerini giyer ve beni beklerdi. Oğlum Doruk Kırıkkale’deki öğrenciliği dışındaki tüm zamanlarda senfonide ve perşembe günleri Neşe annesiyle beraberdi. Onlar sigara tüttürür kendi aralarında beni çekiştirirlerdi. 28 yıllık tanışıklığa çok fazla anı sığdırdık. Bana her şeyini anlatırdı. Tüm sırları benle beraber gidecek. Benim sırlarımı da o alıp götürdü. 25 Kasım’da kaybettiğim gerçek annemden farkı yoktu benim için. Hatta anneme zaman ayırır gibi Neşe annemle ilgilenirdim. Yaşarken etrafında olan birçok kişi hayatının son beş yıllık zamanında yoktu. “Oğlum ya ben kayboldum ya da arkadaşlarım benim olduğum yeri bulamıyorlar” diyordu. Evet o kaybolmuştu. İnsanlar vefasızdı. İnsanlar yakınında olursan, hatta çıkarları varsa sana dokunuyorlardı. Ama Neşe annem engin yüreğindeki sabırla “Gelenden gelmeyenden, olandan olmayandan, verenden vermeyenden Allah razı olsun” derdi. Onun yüreği okyanustu. Okyanusun suyu o kadar çoktur ki en büyük acıları, vefasızlıkları, lekeleri bile hemen yıkar tertemiz ederdir. Gözlerinin maviliği, sesinin duruluğu, konuşurken sabrı oradan gelirdi. Eğer vefat etmeseydi o perşembe gününden itibaren kendi sesinden kendi yaşam öyküsünü kaydedecektim. Ortaya bir Neşe anne belgeseli çıkacaktı. Şimdi gene aynı belgesel çıkacak ama dostlarının sesinden olacak. Ben ve oğlum Doruk onun hayatına dokunmaktan, onun hayatında olmaktan, onun hayatımıza anne sıcağıyla dokunmasından inanılmaz keyif aldık. Her perşembe bizim için “Perşembeye Neşe anne” günü olarak bir ritüeldi. Her ziyaretimizde çektiğimiz fotoları, videoları sosyal medyada aynı isimle paylaşırdık. Vefatından sonra 2500’e yakın başsağlığı mesajı aldım. Bunların önemli kısmı Neşe anneyi benim paylaşımlarımdan tanıyan kişilerdi. Hepsi sizin sayenizde tanıdık, keşke gerçekte de tanısaydık Neşe anneyi diyorlardı. Sağ olsunlar. Onu 3 Ağustos 2023 Perşembe günü kaybettik. Biz oğlumla mezarın başından en son ayrılandık. İkimiz birbirimize sarılıp ağladık. O Suat’ına ve Erdal’ına kavuştu, bizde onun anılarıyla yaşayacağız. Ruhun şad olsun Neşe sultan. Hayat sana zor bir yolda senin sırtlamaktan çekinmediğin bize göre zor bir yolculuk verdi. Sen başardın. Herkesin yüreğinde adın, gülüşün kaldı.
Ekleme Tarihi: 05 Ağustos 2023 - Cumartesi

Neşe annem

Neşe annem gerçekte sadece benim değil birçoklarımızın annesi ve ablasıydı. Kocaman yüreğinde hepimiz vardık.  Kaç yılında doğduğu, kaş yaşında öldüğünü yazmak bana boş ve anlamsız geliyor. Çünkü her gün, her saat, her yıl süre olarak herkes için aynı olsa da anlam olarak hepimiz için farklıdır. O hayatın anlamla dolu olan kısmını bizlerden, hepimizden uzun yaşadı.

Erdal onun gerçek evladı idi. Benimle yaşıt. Ama engelliydi. 2006 yılında ölene kadar Neşe annem onun için her şeyini ortaya koydu. Tedavisi için Almanya’ya gidip fabrikalarda işçi olarak çalıştı. Beklediği, umduğu sonucu alamadı ama denemekten, çaba harcamaktan vazgeçmedi. 

Onu tedavi ettirse de sağlığına kavuşturamadı. Erdal ona veda ettiğinde yıllarca her gün oğlunun mezarına gitti.  Sonrasında eşi Suat abi vefat ettiğinde oğlu Erdal’ı ona emanet etti. Yanyana iki mezarda baba-oğul 2016 yılından beri Neşe Anneyi bekliyorlardı.

Neşe annem öykü yazarlığı dışında kendisi öykünün adı, sahibi, içeriği, öznesi idi. Gerçek insan öykülerini yazmayı severdi. “Yazdıklarım yüreğime artık yük olmuyor oğlum” derdi. Gülüşü, insan yanı, “çocuk” deyişi, canını sıkanlara “piç kurusu” deyişi eğlenceli yanı hepimizin gönlündeki tahtıdır. Onun en büyük keyfi Hasanağa’da rakı içmekti. Son zamanlarda o mekânı çok özlemişti ama bir türlü götürmek nasip olmadı.

Ben onu 1995 yılından beri tanırım. Pandemi öncesine kadar Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nın 14 yıl boyunca tüm konserlerini yan yana P22-P24 nolu koltuklarda birlikte izledik. Onu konserlere Ercan Evren abim eşiyle gelirken getirirler, giderken götürürlerdi. Ercan abimin Neşe annemin hayatında çok özel bir yeri vardır. Tüm emeklerine binlerce kez teşekkür ediyorum.

Eşi Suat abinin vefatından sonra artık hayatın içinde iyice yalnızlaşmıştı. Bakışlarındaki fer kaybolmuştu. Sanki onlara kavuşacağı günü bekler olmuştu. Konserlere gelmemek için binlerce mazereti oluyordu. Dışarı çıkmaz, rakı içmez, eskisi gibi okumaz, yazmaz olmuştu. Hayata küsmüştü. Tam bu yıllarda onun Huzurevi ardından da bakımevinde kalma yolculuğu başladı. Yaşadığı evi ve sahip olduğu her şeyi Antalya Eğitim ve Araştırma Vakfı’na (ANTEV) bağışladı. Bu süreçte onun hayatını kolaylaştıran Ercan abi ve Osman Vural abime teşekkür ediyorum. Ölene kadar biz üçümüz onun hayatını kolaylaştırmak için yanında idik.

Böylesine koca yürekli bir kadının evlatları olarak bize de onun geri kalan hayatında olmak düşüyordu. Ben her perşembe öğleden sonra Neşe anneme gittim. Eksiksiz ve aksaksız olarak yanındaydım. Hatta giderken yanımda öğrencilerimle, arkadaşlarımla, onun tanıdıklarıyla gidiyordum. Antalya’ya geldiklerinde bacılarımla gidiyordum. Ve her hafta perşembe günü beni beklerdi. Sabah erkenden uyanır, kişisel bakımını yapar, saçlarını tarattırır, güzel kıyafetlerini giyer ve beni beklerdi. Oğlum Doruk Kırıkkale’deki öğrenciliği dışındaki tüm zamanlarda senfonide ve perşembe günleri Neşe annesiyle beraberdi. Onlar sigara tüttürür kendi aralarında beni çekiştirirlerdi.

28 yıllık tanışıklığa çok fazla anı sığdırdık. Bana her şeyini anlatırdı. Tüm sırları benle beraber gidecek. Benim sırlarımı da o alıp götürdü. 25 Kasım’da kaybettiğim gerçek annemden farkı yoktu benim için. Hatta anneme zaman ayırır gibi Neşe annemle ilgilenirdim.

Yaşarken etrafında olan birçok kişi hayatının son beş yıllık zamanında yoktu. “Oğlum ya ben kayboldum ya da arkadaşlarım benim olduğum yeri bulamıyorlar” diyordu. Evet o kaybolmuştu. İnsanlar vefasızdı. İnsanlar yakınında olursan, hatta çıkarları varsa sana dokunuyorlardı. Ama Neşe annem engin yüreğindeki sabırla “Gelenden gelmeyenden, olandan olmayandan, verenden vermeyenden Allah razı olsun” derdi.

Onun yüreği okyanustu. Okyanusun suyu o kadar çoktur ki en büyük acıları, vefasızlıkları, lekeleri bile hemen yıkar tertemiz ederdir. Gözlerinin maviliği, sesinin duruluğu, konuşurken sabrı oradan gelirdi.

Eğer vefat etmeseydi o perşembe gününden itibaren kendi sesinden kendi yaşam öyküsünü kaydedecektim. Ortaya bir Neşe anne belgeseli çıkacaktı. Şimdi gene aynı belgesel çıkacak ama dostlarının sesinden olacak.

Ben ve oğlum Doruk onun hayatına dokunmaktan, onun hayatında olmaktan, onun hayatımıza anne sıcağıyla dokunmasından inanılmaz keyif aldık. Her perşembe bizim için “Perşembeye Neşe anne” günü olarak bir ritüeldi. Her ziyaretimizde çektiğimiz fotoları, videoları sosyal medyada aynı isimle paylaşırdık.

Vefatından sonra 2500’e yakın başsağlığı mesajı aldım. Bunların önemli kısmı Neşe anneyi benim paylaşımlarımdan tanıyan kişilerdi. Hepsi sizin sayenizde tanıdık, keşke gerçekte de tanısaydık Neşe anneyi diyorlardı. Sağ olsunlar.

Onu 3 Ağustos 2023 Perşembe günü kaybettik. Biz oğlumla mezarın başından en son ayrılandık. İkimiz birbirimize sarılıp ağladık. O Suat’ına ve Erdal’ına kavuştu, bizde onun anılarıyla yaşayacağız.

Ruhun şad olsun Neşe sultan. Hayat sana zor bir yolda senin sırtlamaktan çekinmediğin bize göre zor bir yolculuk verdi. Sen başardın. Herkesin yüreğinde adın, gülüşün kaldı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.