Ebru Küçükaydın
Köşe Yazarı
Ebru Küçükaydın
 

Siyaset esnafı

5 yıldır ‘Antalya’dan ulusala’ sloganıyla haber yayıncılığı yapan haberimizvar.net’ten yine, yeni, yeniden selamlıyorum sizleri… Burhanettin Onat Caddesi’ndeki ofisimizde, heyecanlı ekibimiz ve güçlü kalemlerle geçtiğimiz hafta yoğun haber trafiği içinde ilk günkü heyecan ve tıklanma rekorlarıyla yeni olmadığımızı, geri geldiğimizi önce Antalya’da sonra da haberimizvar.net’te yayınlanan haberlerin ulusal basın gündeminde yer almasıyla aslına bakarsanız selamlaştık. 34 yıl önce başladığım mesleğimin ilk günkü heyecanıyla yolumuza devam ederken, her gün okumaktan keyif aldığınız haberlerimizde herkesin sesini duyma, her kesimin rengini görme imkanı bulacaksınız, birbirine tamamen zıt ideolojilerin fikirlerini okuyacaksınız. Günümüzde bunu yapabilmenin çok zor olduğunu biliyorum ancak mesleğim ‘normalleşme’ adı altında kirli sepetine atılmış bir halde yıkanmayı beklerken, çürümeye terk edildiğinin farkındalığında elimi taşın altına koymayı tercih ediyorum. Son bir haftadır yayınladığımız haberlerin hiçbirini savunmayacağım çünkü savunma gereği duyulan haber zaten haberimizvar.net’in sayfalarında yer almaz. Ancak uzun zamandır aynı haberleri aynı başlıklarda okuyan siyaset esnafının, ego duvarıyla karşılaştığımda aklıma çocukluğum geldi. Çocukluğumda annem buzdolabımızdaki imkanları kısıtlı kullanarak sofraya koyardı. Bunun üzerine babam annemi uyarır; “Buzdolabında ne varsa sofraya koy, her şey sofrada olsun. Çocuklarımızın sadece karnını değil, gözünü de doyuralım” derdi. O yaşlarda daha fazla yemek yiyeceğim diye sevinirdim. Annem karnımızı, babam ise gözümüzü doyurmak için çabalıyordu. Bugün tok gözlülüğün, nefsine hakim olmanın ne demek olduğunu idrak ettim. İnsanoğlunun en büyük sorununun ego sorunu olduğunu ve bunun zararlarından kurtulabilmenin daha çocuk denilen yaşlarda eğitilmeye başlanırsa mümkün olabileceğini anladım. Günümüz insanının nefsinin her isteğine cevap vermeye çalışırken, hatta hiçbir konuda sınır tanımayan doyumsuzluğunu pençesindeyken gözlemledim. Önüne gelen her nesneyi tüketmekteler… Buna insanlar da dahil! Tüketmekle kalmıyor, egolarının açlığıyla oradan oraya saldırıyorlar. Günümüz insanına hiçbir şey yetmiyor. Yetemiyor! Hep daha fazlasını istiyorlar. Daha fazlasını elde etmek adına yol alan kimliksiz kalabalıkların dünyasında soluk almak bile imkansızlaşıyor. Olan bitenin en ilginç yanı ise, egolarının bitmez tükenmez açlığıyla karşı karşıya kalanlar, sadece ve sadece küçük başarılarıyla geçici bir doygunluk hissine ulaşıyorlar. Nedir bu? Buna ancak ego açılığını bastırmak adına atıştırma denilebilir. Ego açları açlıklarını kendisinden kültürlü, kendisinden donanımlı insanları sömürerek bastırıyor. Karşılarında böyle birisini gördükleri anda bir lokmada mideye indirme dürtüsüyle hareket ediyor. Bu dürtü şehvete benzer bir istek halinde günümüz insanının iç benliğinde… Bu ihtiyacın en rahat karşılanacağı yer ise, siyaset arenası! Siyaset denilen kurumu- haliyle o kurumun içinde bulunan bireyler amacına ulaşmak için sözcüklerin anlamını bile değiştirmekten çekinmiyorlar. Anlamları değişen sözcüklerle anlaşmaya çalışıyor insanlar. Halk, siyasetçinin kullandığı herhangi bir kelimeyi kendi bildiği anlamı üzerinden değerlendiriyor. Oysa siyasetçi o kelimeyi değiştirdiği anlamı üzerinden kullanıyor. Böylesi bir ortamda ‘anlaşmaktan’ veya ‘iletişimden’ söz etmek mümkün mü? Bunun adına aldatmaca, yalan veya hile denmesi gerekmez mi? ‘Halka hizmet’ kavramını halk, kendine hizmet şeklinde algılıyor. Oysa bunun ne büyük pislikleri örtmek için kullanılan bir örtü olduğunu bilselerdi! ‘Halka hizmet’ adı altında güç sahibi olmanın! ‘Halka hizmet’ adı altında eski uygarlıkların saraylarında yaşanan entrikaların, tarih kitaplarında yer alanları bile şaşırtacak nitelikte bin bir değil yüz bin bir türlüsünün… ‘Halka hizmet’ adı altında kendisini seçenlerin önüne düşmüş yürüyen, kendisini seçenlerin omuzlarına basarak yükselen, gerektiğinde efelenip lüzum gördüğünde yaltaklananların saklandığının keşke bilincine varabilseydik! İşte tamda bu noktada; haberimizvar.net hayal satanların sokaktaki vatandaş kimliğinden çıkıp, o koltuğa oturduktan sonra değişiminin serüvenini takip ederek, akı kara, karayı ak gösterme sihirbazlığı peşinde koşanların, yalanla doğru arasındaki ince çizgide at koşturanların, göz boyama ustalarının illüzyonistliklerini deşifre etme gayreti içinde toplumun vicdanıyla habercilik yapacak. Biliyorum, işimiz çok zor… Çünkü siyaseti esnaflık zannedenlerin ambalajları açıldığında defolu oldukları ortaya çıkacak. Defolu malların iadesi vardır ama siyaset esnafının iadesi yok, maalesef! Son kullanma tarihine kadar defolu olsalar da, attıkları her adım, aldıkları her karar, ruhsal sağlıkları yeterli olmadıkları halde verdikleri her talimat geleceğe yansıyor. Bugün bizler, bir bakıma kendi hatalarımızın bedelini ödüyoruz olsak da mesele bugünle sınırlı kalmıyor… Çünkü onlar çocuklarımızın, torunlarımızın dünyasını etkiyecek işler yapıyorlar, ellerindeki yetki bugünden yarına etkisi olan büyük bir güç… Bu güce karşı, seçilmiş krallara karşı kamu vicdanını gözeterek habercilik yaparken kimi zaman birlikte güleceğiz, kimi zaman birlikte ağlayacağız. Hatta zaman zaman da bana çok öfkeleneceksiniz. Siz okuyucularımla maraton kabul ettiğim daktilomla başlayıp, klavyemle devam ettiğim mesleki yolcuğumda yıllardır bu duyguları birlikte yaşadık.  Klavyemin başında her harfe, her kelimeye, her cümleye anlam katarken taşıdığım sorumluluk hiç hafiflemeyecek. www.haberimizvar.net ‘in haberciliği yaşadığı topraklarda oy kullanma hakkına sahip olarak ülkesinin geleceğini belirleyen halkımıza adanarak, güçlenecek.
Ekleme Tarihi: 07 Ağustos 2023 - Pazartesi

Siyaset esnafı

5 yıldır ‘Antalya’dan ulusala’ sloganıyla haber yayıncılığı yapan haberimizvar.net’ten yine, yeni, yeniden selamlıyorum sizleri…

Burhanettin Onat Caddesi’ndeki ofisimizde, heyecanlı ekibimiz ve güçlü kalemlerle geçtiğimiz hafta yoğun haber trafiği içinde ilk günkü heyecan ve tıklanma rekorlarıyla yeni olmadığımızı, geri geldiğimizi önce Antalya’da sonra da haberimizvar.net’te yayınlanan haberlerin ulusal basın gündeminde yer almasıyla aslına bakarsanız selamlaştık.

34 yıl önce başladığım mesleğimin ilk günkü heyecanıyla yolumuza devam ederken, her gün okumaktan keyif aldığınız haberlerimizde herkesin sesini duyma, her kesimin rengini görme imkanı bulacaksınız, birbirine tamamen zıt ideolojilerin fikirlerini okuyacaksınız. Günümüzde bunu yapabilmenin çok zor olduğunu biliyorum ancak mesleğim ‘normalleşme’ adı altında kirli sepetine atılmış bir halde yıkanmayı beklerken, çürümeye terk edildiğinin farkındalığında elimi taşın altına koymayı tercih ediyorum.

Son bir haftadır yayınladığımız haberlerin hiçbirini savunmayacağım çünkü savunma gereği duyulan haber zaten haberimizvar.net’in sayfalarında yer almaz. Ancak uzun zamandır aynı haberleri aynı başlıklarda okuyan siyaset esnafının, ego duvarıyla karşılaştığımda aklıma çocukluğum geldi.

Çocukluğumda annem buzdolabımızdaki imkanları kısıtlı kullanarak sofraya koyardı. Bunun üzerine babam annemi uyarır; “Buzdolabında ne varsa sofraya koy, her şey sofrada olsun. Çocuklarımızın sadece karnını değil, gözünü de doyuralım” derdi.
O yaşlarda daha fazla yemek yiyeceğim diye sevinirdim. Annem karnımızı, babam ise gözümüzü doyurmak için çabalıyordu. Bugün tok gözlülüğün, nefsine hakim olmanın ne demek olduğunu idrak ettim. İnsanoğlunun en büyük sorununun ego sorunu olduğunu ve bunun zararlarından kurtulabilmenin daha çocuk denilen yaşlarda eğitilmeye başlanırsa mümkün olabileceğini anladım. Günümüz insanının nefsinin her isteğine cevap vermeye çalışırken, hatta hiçbir konuda sınır tanımayan doyumsuzluğunu pençesindeyken gözlemledim.

Önüne gelen her nesneyi tüketmekteler… Buna insanlar da dahil!

Tüketmekle kalmıyor, egolarının açlığıyla oradan oraya saldırıyorlar. Günümüz insanına hiçbir şey yetmiyor.

Yetemiyor!

Hep daha fazlasını istiyorlar. Daha fazlasını elde etmek adına yol alan kimliksiz kalabalıkların dünyasında soluk almak bile imkansızlaşıyor. Olan bitenin en ilginç yanı ise, egolarının bitmez tükenmez açlığıyla karşı karşıya kalanlar, sadece ve sadece küçük başarılarıyla geçici bir doygunluk hissine ulaşıyorlar.

Nedir bu?

Buna ancak ego açılığını bastırmak adına atıştırma denilebilir.

Ego açları açlıklarını kendisinden kültürlü, kendisinden donanımlı insanları sömürerek bastırıyor. Karşılarında böyle birisini gördükleri anda bir lokmada mideye indirme dürtüsüyle hareket ediyor.

Bu dürtü şehvete benzer bir istek halinde günümüz insanının iç benliğinde… Bu ihtiyacın en rahat karşılanacağı yer ise, siyaset arenası!

Siyaset denilen kurumu- haliyle o kurumun içinde bulunan bireyler amacına ulaşmak için sözcüklerin anlamını bile değiştirmekten çekinmiyorlar. Anlamları değişen sözcüklerle anlaşmaya çalışıyor insanlar.

Halk, siyasetçinin kullandığı herhangi bir kelimeyi kendi bildiği anlamı üzerinden değerlendiriyor. Oysa siyasetçi o kelimeyi değiştirdiği anlamı üzerinden kullanıyor. Böylesi bir ortamda ‘anlaşmaktan’ veya ‘iletişimden’ söz etmek mümkün mü?

Bunun adına aldatmaca, yalan veya hile denmesi gerekmez mi?

‘Halka hizmet’ kavramını halk, kendine hizmet şeklinde algılıyor. Oysa bunun ne büyük pislikleri örtmek için kullanılan bir örtü olduğunu bilselerdi!

‘Halka hizmet’ adı altında güç sahibi olmanın!

‘Halka hizmet’ adı altında eski uygarlıkların saraylarında yaşanan entrikaların, tarih kitaplarında yer alanları bile şaşırtacak nitelikte bin bir değil yüz bin bir türlüsünün…

‘Halka hizmet’ adı altında kendisini seçenlerin önüne düşmüş yürüyen, kendisini seçenlerin omuzlarına basarak yükselen, gerektiğinde efelenip lüzum gördüğünde yaltaklananların saklandığının keşke bilincine varabilseydik!

İşte tamda bu noktada; haberimizvar.net hayal satanların sokaktaki vatandaş kimliğinden çıkıp, o koltuğa oturduktan sonra değişiminin serüvenini takip ederek, akı kara, karayı ak gösterme sihirbazlığı peşinde koşanların, yalanla doğru arasındaki ince çizgide at koşturanların, göz boyama ustalarının illüzyonistliklerini deşifre etme gayreti içinde toplumun vicdanıyla habercilik yapacak.

Biliyorum, işimiz çok zor… Çünkü siyaseti esnaflık zannedenlerin ambalajları açıldığında defolu oldukları ortaya çıkacak. Defolu malların iadesi vardır ama siyaset esnafının iadesi yok, maalesef! Son kullanma tarihine kadar defolu olsalar da, attıkları her adım, aldıkları her karar, ruhsal sağlıkları yeterli olmadıkları halde verdikleri her talimat geleceğe yansıyor. Bugün bizler, bir bakıma kendi hatalarımızın bedelini ödüyoruz olsak da mesele bugünle sınırlı kalmıyor… Çünkü onlar çocuklarımızın, torunlarımızın dünyasını etkiyecek işler yapıyorlar, ellerindeki yetki bugünden yarına etkisi olan büyük bir güç…

Bu güce karşı, seçilmiş krallara karşı kamu vicdanını gözeterek habercilik yaparken kimi zaman birlikte güleceğiz, kimi zaman birlikte ağlayacağız. Hatta zaman zaman da bana çok öfkeleneceksiniz. Siz okuyucularımla maraton kabul ettiğim daktilomla başlayıp, klavyemle devam ettiğim mesleki yolcuğumda yıllardır bu duyguları birlikte yaşadık.  Klavyemin başında her harfe, her kelimeye, her cümleye anlam katarken taşıdığım sorumluluk hiç hafiflemeyecek.

www.haberimizvar.net ‘in haberciliği yaşadığı topraklarda oy kullanma hakkına sahip olarak ülkesinin geleceğini belirleyen halkımıza adanarak, güçlenecek.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.