Ebru Küçükaydın
Köşe Yazarı
Ebru Küçükaydın
 

İyi ki sizinki var, yoksa bizimki bizim ‘…’!

Ebru Küçükaydın-Ülkemizde siyaset kazanının altı alev almış durumda…  Üst üste gelen zamları izleyen yeni zamlar, güvensizlik ortamı yurttaşın belini bükmüş vaziyette. Ekonominin yanı sıra toplumun güvendiği, değer verdiği, hatta sığındığı alanlar, adalet, demokrasi gibi yapı taşları darmadağın durumda…   Herkes umudunu yitirmiş, sabırla olacakları takip ediyor. Yaşadığı topraklara güvenmeyenler ise genç, yaşlı, doktor, mühendis demeden soluğu sınır dışında alıyor.    Kazakistan’da yaşanan halk ayaklanması gözümüze, gözümüze sokulurken, yaşam karşıtları siyaset devşirmek, yurttaşın sokağa dökülmesi adına kışkırtıcı sözler sarf ediyor. Demokrasinin çimentosu olanlar ise aklı başında, sakin açıklamalarla, yurttaşa sokak yerine sandığı göstererek, herkesi sağduyuya davet ediyor.   Siyasette kritik dönem yaşanırken farklı görüşlerdeki, farklı illerde yaşayan arkadaşlarımı arar, yaşadığı kentte durumun nasıl olduğunu öğrenmeye çalışırım. Hiç aklınıza gelmeyecek algıları, görüş açıları beni şaşırtır, hatta yeni pencereler açar. İşte böyle bir telefon konuşmasını geçtiğimiz günlerde Rize’den bir arkadaşımla yaptım.    ‘Sizin oralarda durum nasıl? Sokakta millet ne der, ne yapar?’ diye sordum.   Rizelileri size anlatmama gerek yok, esprili dilleriyle, kendine has üsluplarıyla bambaşka anlatım şekilleri vardır.    Arkadaşım yılların CHP’lisidir. Zaman zaman kendi akrabaları, kendi köylüleriyle siyasi tavrı nedeniyle ters düştü. Uzun yıllar yeğen, amca demeden küsmüş, sonra sessiz, sakin bir adam olarak herkesi uzaktan izlemiştir. Hatta bir keresinde (17-25 Aralık sürecinde) bana, “Bunlara bakanların yolsuzluk yaptığını, ayakkabı kutularındaki paraları bir türlü anlatamıyorum. ‘Eee yapmışsa yapmış. Yolsuzluk yapılacaksa, hırsızlık yapılacaksa, hatta çapkınlık yapılacaksa CHP’liler yapacağına bizimkiler yapsın’ diye konuşuyor. Akılları nereye gitti bunların. Bunların akıllarını ararken, ben aklımı kaybedeceğim” demişti.   Ben ‘Nasıl yani?’ diyerek telefonu kapattığımın sayısını inanın bilmiyorum.    Bu nedenle gündeme dair konularda Rize’den gelecek yorum her daim ilgimi çekmiştir. Daha “Ne görüyorsun?” diye sormadan arkadaşım başladı anlatmaya; “Geçen gün kahvede oturuyoruz. Kahve tıklım tıklım dolu. Televizyonda da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuşuyor. Düne kadar Kılıçdaroğlu televizyona çıktığında kanal değiştirenler, baktım pür dikkat dinliyorlar. Hatta kahvenin tamamı çıt çıkarmıyor. Kendi kendime şaşırdım. Bunlar Kılıçdaroğlu’nun bırakın konuşmasını adına bile tahammül edemezken, şimdi nasıl olur da küfür etmeden, ‘kapat şu televizyonu’ demeden durabiliyorlar diye de panikledim. Biber amcamı bilirsin. (Karadeniz’de insanlar lakaplarla anılır. Arkadaşımın öz amcası, dili çok sivri olduğundan yöre halkı tarafından Biber amca olarak tanınıyor.) Yıllardır Erdoğan aşığı. Kimseye laf söyletmez. Hatta ben CHP’liyim diye 10 yılı geçkin süredir benimle konuşmaz. Biber amca, çaycıya seslendi, ama bana bakıyor.  ‘Yeğenime bir çay ver’ dedi.    Ben hiç üstüme alınmadım. Çay masasına konuldu, ama yanında kimse yok. Biber amcam 80 yaşını buldu, bunadı herhalde dedim. Oturduğu yerden seslendi bana:    ‘Yeğenim çayın soğumasın, hele…’  Ben davetine icabet ettim. Yanına oturdum. İkimizden hiç ses çıkmıyor. Ben çayımı içerken çıkan ses, bir de Kılıçdaroğlu’nun sesi var kahvede. Biber amcamın gözü Kılıçdaroğlu’nda, konuşmaya başladı: ‘İyi ki sizin ki var. Yoksa bizimki bizim …!' demesin mi?   Ben pür dikkat Biber amcamı dinliyorum; ‘Sizin Kemal böyle bağırıp, çağırmasa, bizim Tayyip belimizi bükmekle kalmayacak, canlı canlı mezara sokacak. İyi ki sizin ki var. Yoksa vay halimize… Bizim Tayyip her şeyi eskisi gibi zannediyor, çıkın sokağa denilince sokağa çıkacağımızı. Yok öyle artık! Biz kovalayan olmayız artık. Açlık, sefalette omuz omuza oluruz. Yanlışına, günahına bile ortak olduk, amma o hala tepemize, tepemize. Anlamıyor, anlamıyor. Sessizliğimiz bu yüzden yeğen.  Sizin ki konuşunca çok seviniyoruz. İç yeğenim iç çayını, sizinkine çay ısmarlamış gibi oluyorum’.   Biber amca bunları konuşurken, Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısındaki konuşması bitmiş. Biber amcamın konuşmalarını destekleyen kahvedeki hemşerilerim, küfür kıyamet destek veriyor. Rize bu halde Ebru kardeşim. Sokak böyle, tarla böyle, fabrika böyle, çarşı böyle…  Kılıçdaroğlu, AKP’lilerin, Erdoğancıların, emeklinin, esnafın, öğrencinin herkesi sesi olmuş durumda”.   Rizeli arkadaşımın anlattıklarını soluksuz dinledim. Sokağın dili, hele hele Recep Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’de durumları dinlerken, yurttaşın sokağı değil, sandığı beklediğini, hem de hemen beklediğini çok daha iyi anladım.
Ekleme Tarihi: 11 Ocak 2022 - Salı

İyi ki sizinki var, yoksa bizimki bizim ‘…’!

Ebru Küçükaydın-Ülkemizde siyaset kazanının altı alev almış durumda…  Üst üste gelen zamları izleyen yeni zamlar, güvensizlik ortamı yurttaşın belini bükmüş vaziyette. Ekonominin yanı sıra toplumun güvendiği, değer verdiği, hatta sığındığı alanlar, adalet, demokrasi gibi yapı taşları darmadağın durumda…

 

Herkes umudunu yitirmiş, sabırla olacakları takip ediyor.

Yaşadığı topraklara güvenmeyenler ise genç, yaşlı, doktor, mühendis demeden soluğu sınır dışında alıyor. 

 

Kazakistan’da yaşanan halk ayaklanması gözümüze, gözümüze sokulurken, yaşam karşıtları siyaset devşirmek, yurttaşın sokağa dökülmesi adına kışkırtıcı sözler sarf ediyor. Demokrasinin çimentosu olanlar ise aklı başında, sakin açıklamalarla, yurttaşa sokak yerine sandığı göstererek, herkesi sağduyuya davet ediyor.

 

Siyasette kritik dönem yaşanırken farklı görüşlerdeki, farklı illerde yaşayan arkadaşlarımı arar, yaşadığı kentte durumun nasıl olduğunu öğrenmeye çalışırım. Hiç aklınıza gelmeyecek algıları, görüş açıları beni şaşırtır, hatta yeni pencereler açar. İşte böyle bir telefon konuşmasını geçtiğimiz günlerde Rize’den bir arkadaşımla yaptım. 

 

‘Sizin oralarda durum nasıl? Sokakta millet ne der, ne yapar?’ diye sordum.

 

Rizelileri size anlatmama gerek yok, esprili dilleriyle, kendine has üsluplarıyla bambaşka anlatım şekilleri vardır. 

 

Arkadaşım yılların CHP’lisidir. Zaman zaman kendi akrabaları, kendi köylüleriyle siyasi tavrı nedeniyle ters düştü. Uzun yıllar yeğen, amca demeden küsmüş, sonra sessiz, sakin bir adam olarak herkesi uzaktan izlemiştir. Hatta bir keresinde (17-25 Aralık sürecinde) bana, “Bunlara bakanların yolsuzluk yaptığını, ayakkabı kutularındaki paraları bir türlü anlatamıyorum. ‘Eee yapmışsa yapmış. Yolsuzluk yapılacaksa, hırsızlık yapılacaksa, hatta çapkınlık yapılacaksa CHP’liler yapacağına bizimkiler yapsın’ diye konuşuyor. Akılları nereye gitti bunların. Bunların akıllarını ararken, ben aklımı kaybedeceğim” demişti.

 

Ben ‘Nasıl yani?’ diyerek telefonu kapattığımın sayısını inanın bilmiyorum. 

 

Bu nedenle gündeme dair konularda Rize’den gelecek yorum her daim ilgimi çekmiştir. Daha “Ne görüyorsun?” diye sormadan arkadaşım başladı anlatmaya; “Geçen gün kahvede oturuyoruz. Kahve tıklım tıklım dolu. Televizyonda da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuşuyor. Düne kadar Kılıçdaroğlu televizyona çıktığında kanal değiştirenler, baktım pür dikkat dinliyorlar. Hatta kahvenin tamamı çıt çıkarmıyor. Kendi kendime şaşırdım. Bunlar Kılıçdaroğlu’nun bırakın konuşmasını adına bile tahammül edemezken, şimdi nasıl olur da küfür etmeden, ‘kapat şu televizyonu’ demeden durabiliyorlar diye de panikledim. Biber amcamı bilirsin. (Karadeniz’de insanlar lakaplarla anılır. Arkadaşımın öz amcası, dili çok sivri olduğundan yöre halkı tarafından Biber amca olarak tanınıyor.) Yıllardır Erdoğan aşığı. Kimseye laf söyletmez. Hatta ben CHP’liyim diye 10 yılı geçkin süredir benimle konuşmaz. Biber amca, çaycıya seslendi, ama bana bakıyor. 

‘Yeğenime bir çay ver’ dedi.

 

 Ben hiç üstüme alınmadım. Çay masasına konuldu, ama yanında kimse yok. Biber amcam 80 yaşını buldu, bunadı herhalde dedim. Oturduğu yerden seslendi bana:

 

 ‘Yeğenim çayın soğumasın, hele…’ 

Ben davetine icabet ettim. Yanına oturdum. İkimizden hiç ses çıkmıyor. Ben çayımı içerken çıkan ses, bir de Kılıçdaroğlu’nun sesi var kahvede. Biber amcamın gözü Kılıçdaroğlu’nda, konuşmaya başladı:

‘İyi ki sizin ki var. Yoksa bizimki bizim …!' demesin mi?

 

Ben pür dikkat Biber amcamı dinliyorum; ‘Sizin Kemal böyle bağırıp, çağırmasa, bizim Tayyip belimizi bükmekle kalmayacak, canlı canlı mezara sokacak. İyi ki sizin ki var. Yoksa vay halimize… Bizim Tayyip her şeyi eskisi gibi zannediyor, çıkın sokağa denilince sokağa çıkacağımızı. Yok öyle artık! Biz kovalayan olmayız artık. Açlık, sefalette omuz omuza oluruz. Yanlışına, günahına bile ortak olduk, amma o hala tepemize, tepemize. Anlamıyor, anlamıyor. Sessizliğimiz bu yüzden yeğen.  Sizin ki konuşunca çok seviniyoruz. İç yeğenim iç çayını, sizinkine çay ısmarlamış gibi oluyorum’.

 

Biber amca bunları konuşurken, Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısındaki konuşması bitmiş. Biber amcamın konuşmalarını destekleyen kahvedeki hemşerilerim, küfür kıyamet destek veriyor. Rize bu halde Ebru kardeşim. Sokak böyle, tarla böyle, fabrika böyle, çarşı böyle…  Kılıçdaroğlu, AKP’lilerin, Erdoğancıların, emeklinin, esnafın, öğrencinin herkesi sesi olmuş durumda”.

 

Rizeli arkadaşımın anlattıklarını soluksuz dinledim. Sokağın dili, hele hele Recep Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’de durumları dinlerken, yurttaşın sokağı değil, sandığı beklediğini, hem de hemen beklediğini çok daha iyi anladım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.