Ebru Küçükaydın
Köşe Yazarı
Ebru Küçükaydın
 

Örümcek ağına çomak sokmak!

Türkiye’de son 50 yıldır bilinen bir gerçek vardır. Medyanın en küçük kuruluşu da olsa, en büyük kuruluşu da olsa haber vererek ayakta durması imkansızdır. Bu nedenle güç odaklarının, siyasilerin gazetecileri kendi tekeline almak adına geliştirdiği taktik vardır. “Sana destek verelim!”, “Gazetene destek verelim!” sözüyle başlayıp, gazetecilerin kalemlerini satın alarak, yol alırlar. Gazete patronluğu yaptığım Kocaeli’nde 45 çalışanım varken de, bu gün de hep bu teklifleri geri çevirdim. Kalemimi satmak yerine,  “Ticaret de yapıyoruz, hizmet de veriyoruz. Bizden de teklif alın” diyerek, yoluma devam ettim. Pandemi döneminde adeta karaborsaya düşen maske ve tulum satışı yaptığımızı hiç kimseden saklamadan duyurdum. Anayasal hakkım olan ticaret yapma özgürlüğümü kalemimi satmadan devam ettirdim. Bu nedenle tüm yolsuzluk haberlerini, oligarşiye karşı mücadeleyi bizim haber sitemizden okudunuz. Okumaya da devam edeceksiniz… Herkes gibi ticaret yaptığım için ne başımı öne eğdim, ne de kalemimi sattım. Bu nedenle ne yolsuzluklarla, ne ‘ben’ siyaseti yapanlarla, ne de bu kentin baronlarıyla mücadele etmekten vazgeçmeyeceğim. Konuyu çarpıtıp, skandal algısı yaratanlara adalet önünde hesap soracağımın, hukuk mücadelesi vereceğim, bilinmesini isterim. Tabii ki, kendi memurlarını bile ateşe atma pahasına, ortada bir yolsuzluk, usulsüzlük varmış gibi faturaları birilerine sızdıranların da tespit edilmesi için Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne başvuracağım. Bu kumpasçı bürokrat ve siyasilerin belirlenmesini talep edeceğim. Çünkü her şey ortada… Ne zaman ki örümcek ağına çomak soktum… Kimsenin yazamadığını yazdım. Olanlar oldu… “Vay efendim, sen Hülya Koçyiğit’in damadı Ender Alkoçlar’a, sen koskoca Fettah Tamince’ye, sen AKP ve CHP’de en büyük oyun kurucu Mustafa Yılmaz’a, bakan danışmanı dokunulmaz Osman Sapmaz’a, Hürrem Sultan Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Cansel Çevikol’a karşı nasıl yazı yazarsın?” diye herkes çöreklendi. Herkes topa girip, yaptığım ticaret üzerinden itibar kaybettirme mücadelesine girdi. Sorarım size, bu kentte kim İdris Özyol kadar Fettah Tamince’ye karşı kalem oynatabildi? Ender Alkoçlar’a, Mustafa Yılmaz’a ve diğerlerine… Biz kim oluyoruz da baronlara karşı kafa tutuyoruz, onların maşalarını deşifre ediyoruz, öyle değil mi? Had bildirmek lazım! Bu had bildirenlere sorarım; Konyaaltı Sahili peşkeş çekilirken yaptığım haberleri yalanlayamayan Hülya Koçyiğit’in damadı Ender Alkoçlar basın toplantısında soru sorduğum için şahsıma dava açınca neden had bildirmediniz? Serik’te iki bakanın konuya dahil olduğu 500 bin liralık rüşveti yazdığımızda neden had bildirmediniz? Antalya sahillerini kurtarmak için, “MUÇEV vakıf değil, şirkettir” diyerek, içindeki bakanlık bürokratlarını yazdığımda, bunun karşılığında tarafıma dava açılırken neden had bildirmediniz? AKP İl Başkanı İbrahim Ethem Taş’ı, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’i yazdığımda neden had bildirmediniz? Aksu Çayı arazi tapulaştırmasında dönen dolapları yazdığımda neden had bildirmediniz? AESOB Başkanı Adlıhan Dere’nin oyunlarını yazdığımda neden had bildirmediniz? DSİ Bölge Müdürü Hayrullah Coşkun’un mal varlığını sorduğumda neden had bildirmediniz? CHP’nin işine karışan AKP’lileri yazdığımda neden had bildirmediniz? Gazete ofisimizi kar maskeli adamlar bastığında, saldırganların yakalanıp, ifadeleri, isimleri bizden saklandığında, hatta Antalya Adliyesi’nde dosya numarası bile verilmediğinde neden sustunuz?  Antalya’da polis ve adliye kadrolarını belirleyenleri hepimiz biliyoruz, neden had bildirmediniz? Manavgat Ulupınar peşkeş çekildiğini yazdığımızda, neden had bildirmediniz? “Serik sahili otellere peşkeş çekiliyor” diye bangır bangır bağırırken, neden had bildirmediniz? Mustafa Yılmaz, şahsıma “şerefsizsin” dediğinde neden had bildirmediniz? Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni, cemiyetin adını kullanıp oradan buradan para toplarken, bir kadın gazeteciye ‘şıllık’ demesini hak gördünüz. Neden had bildirmediniz? Neden korktunuz? Ne yaptınız peki, arkadan dolandınız! Delegesi olduğum Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nu arayıp şikayet ettiniz, olmadı! ‘Ebru Küçükaydın nasıl Antalya Büyükşehir Belediyesi kapısından içeri girer’ diyerek hesap sordunuz! Yetmedi! Şimdi de hepiniz birlik olup, şerefimle yaptığımız ticaretle, gazetecilere ekmek kapısı olduğumuz için topyekûn saldırıyorsunuz! ‘FETÖ’nün Yarbayı’na para aktarmak için akrabasına verdiğiniz araç ihalelerini unuttunuz. Boğaçay’ın taşını unuttunuz, arıtmanın pisliğinden para kazanını unuttunuz, imar planlarını satanı hatırlamadınız. Cinsel istismar suçlarınızı, akaryakıt istasyonlarınızı, kamusal alanları konuta, ticaret alanlarına çevirirken kardeşlerinizin üzerine yaptığınız daireleri, ruhsatsız inşaatları, bakanın eteğine öptüğünüzü, Aksu’da arazi tapulaştırması adı altında yediğiniz haltları, seçim kazanmak için kimlerle hangi masalara oturduğunuzu, beach parkları, büfeleri unuttunuz. Konu para olunca Matruşka bebek gibi hepinizin birbirinizin içinden çıktığınızı unuttunuz, değil mi? Siz Antalya’yı unuttunuz? Ama ben ticaret yapsam da gazeteciliğimi unutmadım, unutturmam da! Sizler gibi avanta almayacağım, ama ticaret yapmaya devam edeceğim. Biri bakanlık koltuğunu kaybedecek diye, diğeri bakanlık alacak diye Antalya’yı paramparça etmesine asla izin vermeyeceğim. Çalışanlarımın karnını ticaret yaparak doyuruyorum diye de kimseye hesap vermeyeceğim. Namusumla, şerefimle, duruşumla yine Antalya’nın, yine vatanımın çıkarları için gazetecilik yapmaya devam edeceğim. Dün olduğu gibi yarın da…  
Ekleme Tarihi: 08 Aralık 2020 - Salı

Örümcek ağına çomak sokmak!

Türkiye’de son 50 yıldır bilinen bir gerçek vardır. Medyanın en küçük kuruluşu da olsa, en büyük kuruluşu da olsa haber vererek ayakta durması imkansızdır. Bu nedenle güç odaklarının, siyasilerin gazetecileri kendi tekeline almak adına geliştirdiği taktik vardır. “Sana destek verelim!”, “Gazetene destek verelim!” sözüyle başlayıp, gazetecilerin kalemlerini satın alarak, yol alırlar. Gazete patronluğu yaptığım Kocaeli’nde 45 çalışanım varken de, bu gün de hep bu teklifleri geri çevirdim. Kalemimi satmak yerine,  “Ticaret de yapıyoruz, hizmet de veriyoruz. Bizden de teklif alın” diyerek, yoluma devam ettim. Pandemi döneminde adeta karaborsaya düşen maske ve tulum satışı yaptığımızı hiç kimseden saklamadan duyurdum. Anayasal hakkım olan ticaret yapma özgürlüğümü kalemimi satmadan devam ettirdim.

Bu nedenle tüm yolsuzluk haberlerini, oligarşiye karşı mücadeleyi bizim haber sitemizden okudunuz. Okumaya da devam edeceksiniz…

Herkes gibi ticaret yaptığım için ne başımı öne eğdim, ne de kalemimi sattım. Bu nedenle ne yolsuzluklarla, ne ‘ben’ siyaseti yapanlarla, ne de bu kentin baronlarıyla mücadele etmekten vazgeçmeyeceğim. Konuyu çarpıtıp, skandal algısı yaratanlara adalet önünde hesap soracağımın, hukuk mücadelesi vereceğim, bilinmesini isterim. Tabii ki, kendi memurlarını bile ateşe atma pahasına, ortada bir yolsuzluk, usulsüzlük varmış gibi faturaları birilerine sızdıranların da tespit edilmesi için Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne başvuracağım. Bu kumpasçı bürokrat ve siyasilerin belirlenmesini talep edeceğim.

Çünkü her şey ortada…

Ne zaman ki örümcek ağına çomak soktum…

Kimsenin yazamadığını yazdım. Olanlar oldu…

“Vay efendim, sen Hülya Koçyiğit’in damadı Ender Alkoçlar’a, sen koskoca Fettah Tamince’ye, sen AKP ve CHP’de en büyük oyun kurucu Mustafa Yılmaz’a, bakan danışmanı dokunulmaz Osman Sapmaz’a, Hürrem Sultan Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Cansel Çevikol’a karşı nasıl yazı yazarsın?” diye herkes çöreklendi. Herkes topa girip, yaptığım ticaret üzerinden itibar kaybettirme mücadelesine girdi.

Sorarım size, bu kentte kim İdris Özyol kadar Fettah Tamince’ye karşı kalem oynatabildi? Ender Alkoçlar’a, Mustafa Yılmaz’a ve diğerlerine…

Biz kim oluyoruz da baronlara karşı kafa tutuyoruz, onların maşalarını deşifre ediyoruz, öyle değil mi?

Had bildirmek lazım!

Bu had bildirenlere sorarım;

Konyaaltı Sahili peşkeş çekilirken yaptığım haberleri yalanlayamayan Hülya Koçyiğit’in damadı Ender Alkoçlar basın toplantısında soru sorduğum için şahsıma dava açınca neden had bildirmediniz?

Serik’te iki bakanın konuya dahil olduğu 500 bin liralık rüşveti yazdığımızda neden had bildirmediniz?

Antalya sahillerini kurtarmak için, “MUÇEV vakıf değil, şirkettir” diyerek, içindeki bakanlık bürokratlarını yazdığımda, bunun karşılığında tarafıma dava açılırken neden had bildirmediniz?

AKP İl Başkanı İbrahim Ethem Taş’ı, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’i yazdığımda neden had bildirmediniz?

Aksu Çayı arazi tapulaştırmasında dönen dolapları yazdığımda neden had bildirmediniz?

AESOB Başkanı Adlıhan Dere’nin oyunlarını yazdığımda neden had bildirmediniz?

DSİ Bölge Müdürü Hayrullah Coşkun’un mal varlığını sorduğumda neden had bildirmediniz?

CHP’nin işine karışan AKP’lileri yazdığımda neden had bildirmediniz?

Gazete ofisimizi kar maskeli adamlar bastığında, saldırganların yakalanıp, ifadeleri, isimleri bizden saklandığında, hatta Antalya Adliyesi’nde dosya numarası bile verilmediğinde neden sustunuz? 

Antalya’da polis ve adliye kadrolarını belirleyenleri hepimiz biliyoruz, neden had bildirmediniz?

Manavgat Ulupınar peşkeş çekildiğini yazdığımızda, neden had bildirmediniz?

“Serik sahili otellere peşkeş çekiliyor” diye bangır bangır bağırırken, neden had bildirmediniz?

Mustafa Yılmaz, şahsıma “şerefsizsin” dediğinde neden had bildirmediniz?

Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni, cemiyetin adını kullanıp oradan buradan para toplarken, bir kadın gazeteciye ‘şıllık’ demesini hak gördünüz. Neden had bildirmediniz?

Neden korktunuz?

Ne yaptınız peki, arkadan dolandınız!

Delegesi olduğum Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nu arayıp şikayet ettiniz, olmadı!

‘Ebru Küçükaydın nasıl Antalya Büyükşehir Belediyesi kapısından içeri girer’ diyerek hesap sordunuz! Yetmedi!

Şimdi de hepiniz birlik olup, şerefimle yaptığımız ticaretle, gazetecilere ekmek kapısı olduğumuz için topyekûn saldırıyorsunuz!

‘FETÖ’nün Yarbayı’na para aktarmak için akrabasına verdiğiniz araç ihalelerini unuttunuz. Boğaçay’ın taşını unuttunuz, arıtmanın pisliğinden para kazanını unuttunuz, imar planlarını satanı hatırlamadınız. Cinsel istismar suçlarınızı, akaryakıt istasyonlarınızı, kamusal alanları konuta, ticaret alanlarına çevirirken kardeşlerinizin üzerine yaptığınız daireleri, ruhsatsız inşaatları, bakanın eteğine öptüğünüzü, Aksu’da arazi tapulaştırması adı altında yediğiniz haltları, seçim kazanmak için kimlerle hangi masalara oturduğunuzu, beach parkları, büfeleri unuttunuz. Konu para olunca Matruşka bebek gibi hepinizin birbirinizin içinden çıktığınızı unuttunuz, değil mi?

Siz Antalya’yı unuttunuz?

Ama ben ticaret yapsam da gazeteciliğimi unutmadım, unutturmam da!

Sizler gibi avanta almayacağım, ama ticaret yapmaya devam edeceğim.

Biri bakanlık koltuğunu kaybedecek diye, diğeri bakanlık alacak diye Antalya’yı paramparça etmesine asla izin vermeyeceğim.

Çalışanlarımın karnını ticaret yaparak doyuruyorum diye de kimseye hesap vermeyeceğim. Namusumla, şerefimle, duruşumla yine Antalya’nın, yine vatanımın çıkarları için gazetecilik yapmaya devam edeceğim. Dün olduğu gibi yarın da…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Akaydın
(13.01.2021 16:10 - #72135)
Fevkalade
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.