Faik Ardahan
Köşe Yazarı
Faik Ardahan
 

Cehalet Demokrasiyi Sever

Cahiller aslında demokrasiyi değil kurallarını tamamen kendilerinin koydukları, başkalarının bu konudaki fikirlerini önemsemedikleri yönetim biçimlerini severler. Bunun literatürdeki karşılığı totaliter ve otokratik rejimlerdir. Güç, bir kişinin veya bir grubun elindedir. Kurallara uymayanlar, karşı çıkanlar her ne kadar yargılansalar da, kanun koyanlar, yargılayanlar da bu yapının parçası olduğu/olacağı için her koşulda cezalandırılırlar. Bu tarz yönetim biçimlerinde güçler ayrılığı değil güçler birliği vardır. Totaliter rejim kurmak için çoğunlukla devrim gereklidir. İran’da, Afganistan’da olduğu gibi. Fakat demokratik yöntemlerle cahiller yönetimi ele geçirdiklerinde devrime gerek kalmadan demokrasi görünümünde kendi totaliter rejimlerini inşa edebilirler. Bunun örnekleri sayılamayacak kadar çoktur. Demokrasi kimin elinde olduğuna göre iyi veya kötü bir rejimdir. Peki, cahil kimdir? Kime cahil denir? Vikipedi’de “Cahil kelimesi, habersiz, hatta bilişsel uyumsuzluk ve diğer bilişsel ilişkilerdeki bir kişiyi tanımlayan ve önemli bilgi veya olgulardan habersiz olan bireyleri tanımlayabilen bir sıfattır”. TDK’ye göre “Cahil, genellikle herhangi bir konuda bilgisi olmayan kişiler için kullanılan bir sözcüktür”. Peki, okumamış olmakla cehalet veya cahillik arasında bir bağ var mıdır? Bu sorunun cevabı direkt “evet” değildir. Cevabın evet olması beklense de gerçek cevap “HAYIR”dır. Her ne kadar tanımlamalarında “bilgisizlikten” söz edilse de cahil kişi “kendine gerçek anlatılsa bile inandıklarından vaz geçmeyen, fırsat verildiğinde bile kendini geliştirmeyen kişidir.” “Üniversite mezunu olup da cahil olanlar var mıdır?” diye sorulsa cevap “KESİNLİKLE EVET”tir. “Okumak bilgisizliği alır, cahillik baki kalır” halk deyişinin cahilliğin bir kişilik özelliği olduğunu, bir tutum ve davranışı tanımlamak için kullanıldığı kesindir. Gerçek demokraside vatandaşlar olduğu gibi kabul edilir. Kişi isterse kendini geliştirecek ve kamusal tüm fırsatlardan kendi iradesiyle yararlanacaktır. Hiçbir kurum kişiyi devletin temelini teşkil eden yasalar dışında hiç bir şeye uymak için zorla(ya)maz. Devlet kurallarla tanımlanan ve halkın kendisi için koyduğu kurallar, kurumlar manzumesidir. Cahiller neden demokrasiyi severler gelin buna bakalım bir de. Ama bunu Sokrates ile Platon arasındaki konuşmaların bir özeti ile vermek en doğrusu olacaktır. Merak edenler Platon’un DEVLET kitabını okuyarak bu konunun tamamını öğrenebilirler. Platon bilinen diğer adıyla Eflatun Sokrates’in öğrencisidir ve Sokrates gibi o da filozoftur. Sokrates cehalet ve demokrasi arasındaki ilişkiyi detaylı irdeleyen filozoflardandır. Demokrasiyi tanımlarken demokrasinin iyi veya kötü yönetim biçimi olup olmadığının demokratik gücün kimin elinde olduğuna bağlı olduğunu savunur. Platon “Neden demokrasiyi tam sevmiyorsunuz efendim?” diye Sokrates’e sorar. Sokrates’in cevabı son derece manidardır. “Platon söyle bana bir toplumda cahiller mi, bilgeler mi fazladır?” diye sorar. Platon “Tabi ki cahiller çoğunluktadır. Ama bu cahillerin ilelebet çok olacağı anlamına gelmez, cahiller bilgeliğin yolunda giderlerse diğer bir deyişle cahiller cehaletten vaz geçerlerse eninde sonunda bilgelik çoğalacaktır. Fakat çoğunlukla cahilleri bilgelik yoluna çekmek, o yolda tutmak ve onları geliştirmek çok da kolay değildir” der. Sokrates devam eder ve “Demokraside her oy bir biriyle eşit sayılacağına göre, seçim yapıldığında her koşulda kimlerin oyları çok olacaktır?” diye sorar. Platonun cevabı “Cahillerin”dir. “Bu sebeple Platon demokrasi de oyların sayılmaması, oyların tartılması gereklidir” der Sokrates ve devam eder “ama buradaki temel sorun kimin oyunun hangi ağırlığı alacağıdır. Cehalet okumuş olmakla ortadan kalkan bir şey olmadığı için gücü olan herkes kendi oyunun ağırlığını arttırma gayretinde olacaktır” der. Aynen Aysun Kayacı’nın bir zamanlar “benim oyum ile dağdaki çobanın oyu bir mi sayılacak?” dediği gibi. O dönem Aysun Kayacı neredeyse linç edilecekti fakat sistemi koruyanlar, sistemi kuranlar oyların ağırlığını kendileri farklı yaratmaktadırlar. Söz gelimi 2023 milletvekili seçiminde Ardahan’ın toplam seçmen sayısı 68.115 ve çıkardığı milletvekili sayısı iki (2) dir. Yani bir milletvekili çıkarmak için 34.058 oy gerekirken İstanbul için bu durum 11.366.352 seçmen sayısı 115.983’dür. Yani Ardahan’daki 1 oy İstanbul’daki 3 oya karşılık gelmektedir. Bunu tüm diğer iller için baktığınızda yıllardır seçimlerin nasıl kazanıldığını veya nasıl kaybedildiğini anlarsınız. Aysun Kayacı’yı linç edenlere, hatta onu anlamayanlara sözüm bu hesabı yapmaları ve eşitliğin sağlanması için aynı çabayı göstermeleridir. Peki, bu kimin işine gelir? Onu da anlatalım. Elbette ki cahillerin işine gelir. Cahiller toplumun ileri gitmesini istemezler. Toplum bilgelik yolunda ilerlerse onlar yönetimi asla tekrar ele geçiremezler ve cahilliğin yaygınlaşması için eğitim sistemi başta olmak üzere bireyin gelişmesini etkileyen diğer tüm sistemleri bozar. Ve tüm bu işler devlet aracılığıyla gerçekleştirilir. Devleti yöneten hükümetler, pahalılık yaratır ve insanlar bilgiye ulaşamazlar. Paranın satın alma gücü daima düşüktür ve halk fukaralık içinde yaşar. Karın tokluğuna yaşanan diğer bir deyişle modern köleliğin olduğu bir hayatı vatandaşlara sunar. Devlet “gelişmişlik fırsatını sunan kurum” olmaktan çıkıp “yardım eden, ekmek veren” kuruma dönüşür. Kurallar milliyetçilik ekseninde ve çoğunlukla din temelli yapılar içinde konulur. Muhafazakâr yapı bu sebeple oldukça yaygındır. İşte bu sebeple diye devam eder Sokrates Platona bakarak, “demokrasi kimin elinde olduğuna göre iyi veya kötü bir yönetim biçimidir, demokratik yolla cahiller yönetimi ellerine geçirdiklerinde, demokrasiyi bir silah gibi kullanırlar” der. İşte bu sebeple cahiller demokrasiyi severler. Platon sabırsızca sorar “Bu durumun çözümü yok mudur efendim” diye. Sokrates’in cevabı ise “Evet vardır. Demokratik yöntemlerle yönetimi ele geçirenler, kendilerine oy verenlerle vermeyenler arasında bir fark gözetmeksizin devletin tüm imkânlarından faydalanmalarını sağladıklarında, güçler ayrılığı yaratılarak, adaletin sürdürüldüğü bir yapı yaratıldığında demokrasi mutlak doğru bir yönetim biçimidir, onun dışında aksak ve eksik bir yönetim biçimidir” şeklinde cevap verir. Bu konuşma günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce yapılmıştır. Bu süre içinde birçok toplumun temel amacı bilgeliği yaymak olsa da bu yolda başarılı olanların sayısı MAALESEF oldukça azdır.  
Ekleme Tarihi: 28 Ağustos 2023 - Pazartesi

Cehalet Demokrasiyi Sever

Cahiller aslında demokrasiyi değil kurallarını tamamen kendilerinin koydukları, başkalarının bu konudaki fikirlerini önemsemedikleri yönetim biçimlerini severler. Bunun literatürdeki karşılığı totaliter ve otokratik rejimlerdir. Güç, bir kişinin veya bir grubun elindedir. Kurallara uymayanlar, karşı çıkanlar her ne kadar yargılansalar da, kanun koyanlar, yargılayanlar da bu yapının parçası olduğu/olacağı için her koşulda cezalandırılırlar. Bu tarz yönetim biçimlerinde güçler ayrılığı değil güçler birliği vardır.

Totaliter rejim kurmak için çoğunlukla devrim gereklidir. İran’da, Afganistan’da olduğu gibi. Fakat demokratik yöntemlerle cahiller yönetimi ele geçirdiklerinde devrime gerek kalmadan demokrasi görünümünde kendi totaliter rejimlerini inşa edebilirler. Bunun örnekleri sayılamayacak kadar çoktur.

Demokrasi kimin elinde olduğuna göre iyi veya kötü bir rejimdir.

Peki, cahil kimdir? Kime cahil denir?

Vikipedi’de “Cahil kelimesi, habersiz, hatta bilişsel uyumsuzluk ve diğer bilişsel ilişkilerdeki bir kişiyi tanımlayan ve önemli bilgi veya olgulardan habersiz olan bireyleri tanımlayabilen bir sıfattır”. TDK’ye göre “Cahil, genellikle herhangi bir konuda bilgisi olmayan kişiler için kullanılan bir sözcüktür”.

Peki, okumamış olmakla cehalet veya cahillik arasında bir bağ var mıdır? Bu sorunun cevabı direkt “evet” değildir. Cevabın evet olması beklense de gerçek cevap “HAYIR”dır. Her ne kadar tanımlamalarında “bilgisizlikten” söz edilse de cahil kişi “kendine gerçek anlatılsa bile inandıklarından vaz geçmeyen, fırsat verildiğinde bile kendini geliştirmeyen kişidir.”

“Üniversite mezunu olup da cahil olanlar var mıdır?” diye sorulsa cevap “KESİNLİKLE EVET”tir. “Okumak bilgisizliği alır, cahillik baki kalır” halk deyişinin cahilliğin bir kişilik özelliği olduğunu, bir tutum ve davranışı tanımlamak için kullanıldığı kesindir.

Gerçek demokraside vatandaşlar olduğu gibi kabul edilir. Kişi isterse kendini geliştirecek ve kamusal tüm fırsatlardan kendi iradesiyle yararlanacaktır. Hiçbir kurum kişiyi devletin temelini teşkil eden yasalar dışında hiç bir şeye uymak için zorla(ya)maz. Devlet kurallarla tanımlanan ve halkın kendisi için koyduğu kurallar, kurumlar manzumesidir.

Cahiller neden demokrasiyi severler gelin buna bakalım bir de. Ama bunu Sokrates ile Platon arasındaki konuşmaların bir özeti ile vermek en doğrusu olacaktır. Merak edenler Platon’un DEVLET kitabını okuyarak bu konunun tamamını öğrenebilirler.

Platon bilinen diğer adıyla Eflatun Sokrates’in öğrencisidir ve Sokrates gibi o da filozoftur. Sokrates cehalet ve demokrasi arasındaki ilişkiyi detaylı irdeleyen filozoflardandır. Demokrasiyi tanımlarken demokrasinin iyi veya kötü yönetim biçimi olup olmadığının demokratik gücün kimin elinde olduğuna bağlı olduğunu savunur.

Platon “Neden demokrasiyi tam sevmiyorsunuz efendim?” diye Sokrates’e sorar. Sokrates’in cevabı son derece manidardır. “Platon söyle bana bir toplumda cahiller mi, bilgeler mi fazladır?” diye sorar. Platon “Tabi ki cahiller çoğunluktadır. Ama bu cahillerin ilelebet çok olacağı anlamına gelmez, cahiller bilgeliğin yolunda giderlerse diğer bir deyişle cahiller cehaletten vaz geçerlerse eninde sonunda bilgelik çoğalacaktır. Fakat çoğunlukla cahilleri bilgelik yoluna çekmek, o yolda tutmak ve onları geliştirmek çok da kolay değildir” der.

Sokrates devam eder ve “Demokraside her oy bir biriyle eşit sayılacağına göre, seçim yapıldığında her koşulda kimlerin oyları çok olacaktır?” diye sorar. Platonun cevabı “Cahillerin”dir.

“Bu sebeple Platon demokrasi de oyların sayılmaması, oyların tartılması gereklidir” der Sokrates ve devam eder “ama buradaki temel sorun kimin oyunun hangi ağırlığı alacağıdır. Cehalet okumuş olmakla ortadan kalkan bir şey olmadığı için gücü olan herkes kendi oyunun ağırlığını arttırma gayretinde olacaktır” der.

Aynen Aysun Kayacı’nın bir zamanlar “benim oyum ile dağdaki çobanın oyu bir mi sayılacak?” dediği gibi. O dönem Aysun Kayacı neredeyse linç edilecekti fakat sistemi koruyanlar, sistemi kuranlar oyların ağırlığını kendileri farklı yaratmaktadırlar. Söz gelimi 2023 milletvekili seçiminde Ardahan’ın toplam seçmen sayısı 68.115 ve çıkardığı milletvekili sayısı iki (2) dir. Yani bir milletvekili çıkarmak için 34.058 oy gerekirken İstanbul için bu durum 11.366.352 seçmen sayısı 115.983’dür. Yani Ardahan’daki 1 oy İstanbul’daki 3 oya karşılık gelmektedir. Bunu tüm diğer iller için baktığınızda yıllardır seçimlerin nasıl kazanıldığını veya nasıl kaybedildiğini anlarsınız. Aysun Kayacı’yı linç edenlere, hatta onu anlamayanlara sözüm bu hesabı yapmaları ve eşitliğin sağlanması için aynı çabayı göstermeleridir.

Peki, bu kimin işine gelir? Onu da anlatalım.

Elbette ki cahillerin işine gelir. Cahiller toplumun ileri gitmesini istemezler. Toplum bilgelik yolunda ilerlerse onlar yönetimi asla tekrar ele geçiremezler ve cahilliğin yaygınlaşması için eğitim sistemi başta olmak üzere bireyin gelişmesini etkileyen diğer tüm sistemleri bozar. Ve tüm bu işler devlet aracılığıyla gerçekleştirilir. Devleti yöneten hükümetler, pahalılık yaratır ve insanlar bilgiye ulaşamazlar. Paranın satın alma gücü daima düşüktür ve halk fukaralık içinde yaşar. Karın tokluğuna yaşanan diğer bir deyişle modern köleliğin olduğu bir hayatı vatandaşlara sunar. Devlet “gelişmişlik fırsatını sunan kurum” olmaktan çıkıp “yardım eden, ekmek veren” kuruma dönüşür. Kurallar milliyetçilik ekseninde ve çoğunlukla din temelli yapılar içinde konulur. Muhafazakâr yapı bu sebeple oldukça yaygındır.

İşte bu sebeple diye devam eder Sokrates Platona bakarak, “demokrasi kimin elinde olduğuna göre iyi veya kötü bir yönetim biçimidir, demokratik yolla cahiller yönetimi ellerine geçirdiklerinde, demokrasiyi bir silah gibi kullanırlar” der.

İşte bu sebeple cahiller demokrasiyi severler.

Platon sabırsızca sorar “Bu durumun çözümü yok mudur efendim” diye. Sokrates’in cevabı ise “Evet vardır. Demokratik yöntemlerle yönetimi ele geçirenler, kendilerine oy verenlerle vermeyenler arasında bir fark gözetmeksizin devletin tüm imkânlarından faydalanmalarını sağladıklarında, güçler ayrılığı yaratılarak, adaletin sürdürüldüğü bir yapı yaratıldığında demokrasi mutlak doğru bir yönetim biçimidir, onun dışında aksak ve eksik bir yönetim biçimidir” şeklinde cevap verir.

Bu konuşma günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce yapılmıştır. Bu süre içinde birçok toplumun temel amacı bilgeliği yaymak olsa da bu yolda başarılı olanların sayısı MAALESEF oldukça azdır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.