Yerel iktidarın yönelimi

18.09.2019 - 20:54, Güncelleme: 07.12.2020 - 14:04
 

Yerel iktidarın yönelimi

Yerel gündem ağırlıklı olarak yerel yönetim çalışmaları üzerinden oluşturulur. Özellikle yerel seçim sonuçları yerellerdeki beklentiyi artırmış, dolayısı ile tartışmaları yoğunlaştırmıştır. Nitekim son yıllarda uygulanan merkezi politikalar yerel yönetim anlayışlarına da yön vermiş, demokrasi ilkeleriyle bağdaşmayan yönetim tarzı yerellere hâkim olmuştur. Bu nedenle muhalefet partilerinin kazandığı kentlerde beklentiler daha da artmıştır. Merkezi idarenin sınırsız yetkiyi kendi elinde toplaması ile birlikte, geçtiğimiz 15 yılda tüm kentlerde, kıyı, orman, mera, tarım alanı, su havzaları, mili park gibi kamu alanları talan edildi. Başta ulaşım, su, elektrik, doğalgaz olmak üzere temel kentsel altyapı hizmetleri özelleştirildi.  Kültür, sağlık, çevre vb. alanlarda sağlanan sosyal hizmetlere toplumun yoksul kesimlerinin erişimi engellendi. Sosyal devlet olmaktan çıkıp sadaka toplumuna dönüşen sosyal hizmet üretme anlayışı yaygınlaşırken, kentlerde yaşayan dezavantajlı grupların kentsel hizmetlere erişimi giderek daha da zorlaştırıldı. “Halk” kavramı yerine “müşteri” kavramı ön plana geçti, “bireysellik, özel alan, serbest piyasa, rekabetçilik, rantiye” kavramları yükselen değerler haline geldi. Birçok yerel yönetimin temel icraatı, kentsel kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi, kent bütçesinin yandaş ve varlıklı kesimler lehine yönlendirilmesi oldu. Tüm bunlar bugüne kadar izlenen, toplumsal çıkarları göz ardı eden ve insan yaşamını hiçe sayan yerel yönetim politikalarının yetersizliğinin en açık göstergesidir. Bugün, kentlerimizin ve toplumun yerel seçimlerde, her zamankinden daha çok, toplumcu, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim anlayışına ihtiyacı vardır. Bu anlayış, katılımcılığın önünü açarak, toplumun değişik kesimlerine, karar alma, uygulama ve denetleme süreçlerinde söz hakkı tanıyacaktır. Ne yazık ki yaşadığımız kentte şu ana kadar izlenen yerel yönetim anlayışı bu beklentinin uzağındadır. Antalya Büyükşehir Belediyesi yönetiminin ilk beş ayda yoksulları zorlayacak ulaşım ve su zammına imza atmış olması, halkçı bir yönetime mesafeli olduğunun göstergesidir. Önceki dönemde ranta dayalı yönetimin uygulayıcısı olmuş üst kadrolarla hala yola devam ediliyor olması da yine aynı yönelimin bir başka göstergesidir. Büyükşehir belediyesine atanan bazı üst düzey yöneticilerin ise merkezi iktidarın onayı ile göreve başlatıldığı görülmektedir. TÜRGEV’e peşkeş çekilmiş yurtların durumu da soru işareti. Geri almak için adım atılacağını sanmıyorum. Kentlerimiz seçmen iradesi yok sayılarak, keyfi ve gündelik kararlarla yönetilemez. Demokrasi ortak aklı ön plana çıkarmayı gerektirir. Yerel yöneticilerin kazanması için oy veren on binlerce kent insanının eleştirme ve sorgulama haklarının olduğu unutulmamalıdır. Yerelde iktidara gelmiş parti bu durumu gözeterek, seçimi kazandırdığı yöneticileri, uyguladığı yerel politikalar bakımından denetlemelidir. 1989 da büyük bir başarı gösteren SHP birçok kentte belediye başkanlıklarını kazandı.  Seçilen yöneticilerin keyfi uygulamaları daha sonra yapılan genel seçimleri SHP’nin kazanmasını engellemiştir. Tarihten ders çıkarmak gerekir.

Yerel gündem ağırlıklı olarak yerel yönetim çalışmaları üzerinden oluşturulur. Özellikle yerel seçim sonuçları yerellerdeki beklentiyi artırmış, dolayısı ile tartışmaları yoğunlaştırmıştır. Nitekim son yıllarda uygulanan merkezi politikalar yerel yönetim anlayışlarına da yön vermiş, demokrasi ilkeleriyle bağdaşmayan yönetim tarzı yerellere hâkim olmuştur.

Bu nedenle muhalefet partilerinin kazandığı kentlerde beklentiler daha da artmıştır.

Merkezi idarenin sınırsız yetkiyi kendi elinde toplaması ile birlikte, geçtiğimiz 15 yılda tüm kentlerde, kıyı, orman, mera, tarım alanı, su havzaları, mili park gibi kamu alanları talan edildi.

Başta ulaşım, su, elektrik, doğalgaz olmak üzere temel kentsel altyapı hizmetleri özelleştirildi.  Kültür, sağlık, çevre vb. alanlarda sağlanan sosyal hizmetlere toplumun yoksul kesimlerinin erişimi engellendi.

Sosyal devlet olmaktan çıkıp sadaka toplumuna dönüşen sosyal hizmet üretme anlayışı yaygınlaşırken, kentlerde yaşayan dezavantajlı grupların kentsel hizmetlere erişimi giderek daha da zorlaştırıldı.

“Halk” kavramı yerine “müşteri” kavramı ön plana geçti, “bireysellik, özel alan, serbest piyasa, rekabetçilik, rantiye” kavramları yükselen değerler haline geldi.

Birçok yerel yönetimin temel icraatı, kentsel kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi, kent bütçesinin yandaş ve varlıklı kesimler lehine yönlendirilmesi oldu.

Tüm bunlar bugüne kadar izlenen, toplumsal çıkarları göz ardı eden ve insan yaşamını hiçe sayan yerel yönetim politikalarının yetersizliğinin en açık göstergesidir.

Bugün, kentlerimizin ve toplumun yerel seçimlerde, her zamankinden daha çok, toplumcu, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim anlayışına ihtiyacı vardır. Bu anlayış, katılımcılığın önünü açarak, toplumun değişik kesimlerine, karar alma, uygulama ve denetleme süreçlerinde söz hakkı tanıyacaktır.

Ne yazık ki yaşadığımız kentte şu ana kadar izlenen yerel yönetim anlayışı bu beklentinin uzağındadır.

Antalya Büyükşehir Belediyesi yönetiminin ilk beş ayda yoksulları zorlayacak ulaşım ve su zammına imza atmış olması, halkçı bir yönetime mesafeli olduğunun göstergesidir.

Önceki dönemde ranta dayalı yönetimin uygulayıcısı olmuş üst kadrolarla hala yola devam ediliyor olması da yine aynı yönelimin bir başka göstergesidir.

Büyükşehir belediyesine atanan bazı üst düzey yöneticilerin ise merkezi iktidarın onayı ile göreve başlatıldığı görülmektedir.

TÜRGEV’e peşkeş çekilmiş yurtların durumu da soru işareti. Geri almak için adım atılacağını sanmıyorum.

Kentlerimiz seçmen iradesi yok sayılarak, keyfi ve gündelik kararlarla yönetilemez. Demokrasi ortak aklı ön plana çıkarmayı gerektirir. Yerel yöneticilerin kazanması için oy veren on binlerce kent insanının eleştirme ve sorgulama haklarının olduğu unutulmamalıdır.

Yerelde iktidara gelmiş parti bu durumu gözeterek, seçimi kazandırdığı yöneticileri, uyguladığı yerel politikalar bakımından denetlemelidir. 1989 da büyük bir başarı gösteren SHP birçok kentte belediye başkanlıklarını kazandı.  Seçilen yöneticilerin keyfi uygulamaları daha sonra yapılan genel seçimleri SHP’nin kazanmasını engellemiştir.

Tarihten ders çıkarmak gerekir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.