Balkan’dan savunma

 haberimizvar.net Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın başvurusu üzerine üç maddeden hak ihlali ile derhal tahliye edilmesi yönünde karar vermesine rağmen iktidar kanadından bu kararın uygulamayacağına yönelik gelen açıklamalar siyaset gündeminde yerini koruyor. Tartışmalara müdahil olan 22 baro, ortak yayınladıkları bildiri ile AİHM kararının uygulanmasını talep etti. AİHM kararının uygulanmasını isteyen 22 baro arasında Antalya Barosu yer almadı. Antalya Barosu’nun Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesini isteyen 22 baro arasından neden olmadığı bilinmezken, 22 baronun yaptığı ortak açıklamaya Antalya barosu yönetiminin oy çokluğu le katılmadığı öğrenildi. İlerleyen süreçte ise Türkiye Barolar Birliği Antalya delegeleri; Ali Çelik, Gülcihan Türe, Güler Yılmaz Birol, Hasan Uğur, Mehmet Şimşek, Mustafa Murat Bilgin, Soner Ustaoğlu ve Tuncay Koç yayınladıkları ortak bildiri ile Antalya Barosu yönetimini kınadı. SOSYAL MEDYADAN AÇIKLAMA Tepkiler üzerine sessizliğini bozan Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, Selahattin Demirtaş konusunda diğer barolardan ayrı açıklama fikrinde uzlaşıldığını söyledi. Balkan, kendilerini kınayan delegelere de tepki gösterdi. Balkan’ın açıklamasının tam metni şöyle:   “Değerli dostlar, bu bir kişisel açıklamadır: 2016 yılından bu yana çoğulculuğu ve katılımcılığı işletmeye çabalıyor, daha çok demokrasi diyor ve daha çok şeffaf olmaya çalışıyoruz. Sözgelimi Anayasa referandumu, TBB 24 Şubat olağanüstü toplantısı, TBB Başkanı ve TBB’ye egemen olan anlayışa karşı Baromuzun görüşünü ve tavrını belirleme, TBB Mali Genel Kurulu, YSK’nın İstanbul seçimlerine ilişkin olarak verdiği karara karşı basın açıklaması, Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne karşı Baromuzun görüşünü ve tavrını belirleme ve en son genelgeyle seçimlerimizin ertelenmesi süreçlerinde TBB delegelerimizle hep karşılıklı değerlendirmelerde bulunduk, karar alma süreçlerinde herkesin payı olsun istedik. Sürekli ulaşılabilir olduk ve hesap verebilir bir anlayışla hareket ettik. Bütün bu süreçler boyunca, bir süre sonra bazı delegelerin, ne yazık ki, kendilerini Yönetim Kurulumuzun yerine koymaya başladığını, hatta kimi zaman Yönetim Kurulumuzun üzerinde bir yerde durduklarına inanmaya başladıklarını, Yönetim Kurulumuzdan, delegelerle ilgisi olsun olmasın, sürekli kendilerine hesap vermesini beklediklerini, gördük, gözlemledik. Bu sorunlu ve kabul edilemez yaklaşım elbette ciddi rahatsızlıklar doğurdu. Bu genel değerlendirmeden güncel ve somut konuya gelirsek: Geçtiğimiz hafta Baro Başkanları whatsapp grubunda “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” verilmesi üzerine teklifin hem Avukatlarla, hem de sivil toplumla ilgili kısımları için ayrı ayrı iki basın açıklaması çalışması yapıldı ve olgunlaşan metinlere Antalya Barosu olarak imza attık. Bütün bu çalışmalar yapılırken aynı sıralarda AİHM Büyük Daire’nin Selahattin Demirtaş kararı gündeme düştü. Baro Başkanları whatsapp grubunda buna ilişkin de basın açıklaması çalışması yapıldı. Bu konuyu Yönetim Kurulumuzda konuştuk, tartıştık. Sonuç olarak, arka arkaya yapılan basın açıklamalarının etkiyi azaltacağı, AİHM Büyük Daire’nin Selahattin Demirtaş kararından yola çıkarak, Anayasa Mahkemesi kararlarının da uygulanmadığını içerir, genel olarak hak ihlallerine ve hukuka aykırılıklara karşı çıkan kendi metnimizi oluşturup yayınlama eğilimi oluştu. Yönetim Kurulu olarak değerlendirmelerimiz sürerken, 26 Baronun imzaladığı basın açıklaması basın ve kamuoyuyla paylaşılınca, bazı delegelerin, benimle ve Yönetim Kurulumuzla hiçbir iletişim kurmadan, gelişmeler hakkında bilgi alma gereği bile duymadan, delegesi oldukları Antalya Barosu’nu basında ve kamuoyunda anlamsız ve yanlış tartışmaların içine çekecek, hedef haline getirecek ve kurumsal kimliğimize ve saygınlığımıza zarar verecek bir şekilde, basın açıklaması yaptıklarını sosyal medyadan öğrendik! Açıklamanın altında imzası olan delegeler yıllarca Antalya Barosu için emek harcamış, mücadele etmiş, yönetsel sorumluluk nedir, yaptıkları açıklamanın ne gibi sorunlar ve tartışmalar doğuracağını çok iyi bilen insanlar. Genel Kurulumuzun ve Yönetim Kurulumuzun verdiği görevleri yerine getirmekle ve Antalya Barosu’nu temsil etmekle yetkili ve görevli biri olarak, Antalya Barosu Başkanı’nın ve Yönetim Kurulunun yok sayılmasına, ağır ve haksız bir şekilde suçlanmasına, Antalya Barosu’nun kurumsal kimliğine ve saygınlığına zarar verilmesine kayıtsız kalmam söz konusu bile olamaz. Kırgınım ve üzgünüm. Yaşananların özeti budur.”