mekan bizim almanya chat sohbet cinsel sohbet sohbet mobil sohbet türk sohbet sohbet islami chat dini chat

Antalya'da doğurganlık oranı tartışması

SAĞLIK (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 23.11.2025 - 14:14, Güncelleme: 23.11.2025 - 14:14
 

Antalya'da doğurganlık oranı tartışması

Antalya'da düzenlenen 13. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Kongresi'nde Türkiye'nin hızla düşen doğurganlık oranları, In Vitro Fertilizasyon (IVF) ‘nun toplumsal ve ekonomik etkileri ile yumurta dondurmada yaşa bağlı başarı oranları bilimsel verilerle ele alındı. Türk Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği (TSRM) Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, araştırmaların IVF'nin "ülkenin üretim gücünü ve vergi tabanını destekleyen stratejik bir yatırım" olduğunu ortaya koyduğunu belirtirken; TSRM Genel Sekreteri Prof. Dr. Yaprak Üstün, "42 yaşındaki bir hastada canlı doğum için en az 33 yumurta gerekir, 32 yaş civarında ise 15 yumurta yeterli olabiliyor" diyerek erken yaşta harekete geçmenin önemini vurguladı. Uzmanlar, çevresel kimyasallar ve endokrin bozucular nedeniyle erken menopoz riskinin arttığına, her 100 kız çocuğundan birinin genetik olarak 40 yaşından önce menopoza girme ihtimali taşıdığına da dikkat çekti.

haberimizvar.net- Türk Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği (TSRM)'nin düzenlediği 13. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Kongresi, 20–23 Kasım tarihlerinde Antalya'da gerçekleştirildi. Türkiye'nin en kapsamlı üreme tıbbı organizasyonlarından biri olan kongreye 27 ülkeden 100'ün üzerinde yabancı katılımcıyla birlikte toplamda 800'ü aşkın uzman katıldı. Etkinlikte 185 yerli, 38 yabancı bilim insanı sunum yaptı; 14 Bilimsel Oturum, 68 Yuvarlak Masa Toplantısı, 4 Uydu Sempozyumu, 3 Hemşirelik Oturumu ve 4 Kurs düzenlendi. Kongrede 41 sözel, 6 poster bildiri de sunuldu.    ÜRETİM GÜCÜ TSRM Başkanı ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, Türkiye'de doğurganlık hızının düşmesiyle birlikte IVF'nin toplumsal ve ekonomik etkilerinin daha da önem kazandığını belirtti. Ata, Hacettepe Üniversitesi ve Anatolia Tüp Bebek Merkezi tarafından yapılan çalışmanın sonuçlarını aktararak şöyle konuştu: "Prof. Dr. Hakan Yaralı önderliğinde Anatolia Tüp Bebek Merkezi ve Hacettepe Üniversitesi uzmanlarınca yürütülen araştırma, Türkiye'de tüp bebekle dünyaya gelen tekil bebeklerin yaşam boyu devlete sağladığı net vergisel katkıyı hesapladı. Devletin yüzde 80'ini karşıladığı IVF maliyetleri ve bireyin yaşamı boyunca aldığı eğitim, sağlık ve sosyal destek harcamaları hesaba katıldığında bile, IVF ile doğan bir birey 40 yaşından itibaren devlete net katkı sunmaya başlıyor. Araştırmaya göre tüm yaş grupları birlikte değerlendirildiğinde bir canlı doğuma ulaşmak için ortalama kamu maliyeti 3 bin 785 dolar. Buna karşılık IVF ile doğan bir vatandaşın devlet bütçesine indirilmiş değerle ortalama bin 651 dolar net vergi katkısı bulunuyor. Yani devletin yaptığı başlangıç yatırımı, bireyin çalışma yaşamına katılmasıyla birlikte geri dönüyor ve kamu maliyesi orta vadede kâra geçiyor. Bu bulgular, doğal yolla doğan bireylerdeki tabloyla da büyük ölçüde paralel."  DOĞAL GEBELİK ORANLARI Ata, IVF ile doğan bireylerin devlet tarafından karşılanan maliyetlere rağmen 40 yaşından itibaren devlete net vergi katkısı sağladığına vurgu yaparak, şöyle devam etti: "Doğal gebelikle dünyaya gelen bireylerde mali denge 38 yaşında sağlanırken, IVF ile doğanlarda bu yaş ortalama 40 civarında gerçekleşiyor. Çalışma aynı zamanda 38 yaşına kadar olan anne yaş gruplarında devletin IVF'ye yaptığı yatırımın her durumda pozitif net getiri sağladığını gösteriyor. Araştırmacılar, hızla yaşlanan Türkiye nüfusu ve azalan doğurganlık oranları düşünüldüğünde bu verinin kritik olduğunu vurguluyor. IVF'nin yalnızca bireysel ailelerin çocuk sahibi olmasına yardımcı olan bir tedavi olmadığı; aynı zamanda ülkenin gelecekteki üretim gücünü, vergi tabanını ve ekonomik sürdürülebilirliğini destekleyen stratejik bir yatırım olduğu belirtiliyor. Türkiye'nin doğurganlık hızındaki düşüş göz önüne alındığında, IVF erişiminin genişletilmesinin hem demografik açıdan hem ekonomik olarak ülkeye uzun vadeli kazanç sağlayacağı açıkça görülüyor. Çalışmanın sonuçları, karar vericilere IVF'nin sağladığı vergisel getirileri dikkate alan daha güçlü bir kamu destek mekanizmasının ekonomik olarak da haklı olduğunu gösteriyor."  Prof. Dr. Ata ayrıca, Sağlık Bakanlığı'nın IVF desteğinde yaş sınırı ve deneme sayısına yönelik kapsam genişletme hazırlığında olduğunu hatırlattı.  YAN DAL EKSİKLİĞİ Prof. Dr. Ata, ayrıca Türkiye'de üreme endokrinolojisi ve infertilitenin hâlâ bağımsız bir yan dal olarak tanımlanmamasının önemli bir eksiklik olduğunu ifade etti. ABD, Kanada ve İngiltere'de 2–3 yıllık yapılandırılmış yan dal programları bulunduğunu hatırlatarak, 6 aylık sertifika programlarının üreme tıbbının çok disiplinli yapısını karşılamadığını söyledi. Ata, ESHRE'nin bu yıl Avrupa genelinde kabul edilen müfredatına Türkiye'nin uyum sağlamasının eğitim standardını ve klinik başarıyı artıracağını vurguladı.    EN AZ 33 YUMURTA GEREKLİ TSRM Genel Sekreteri Prof. Dr. Yaprak Üstün, dondurulan yumurta sayısı ile canlı doğum şansı arasındaki ilişkinin yaşa göre büyük farklılıklar gösterdiğine dikkat çekerek, şunları söyledi: "42 yaşındaki bir hastanın eve sağlıklı, canlı bir bebek götürebilmesi için en az 33 yumurta dondurulması gerekiyor. Çünkü yaş ilerledikçe oosit kalitesi düşüyor ve bu durum canlı doğuma giden sürecin her aşamasını etkiliyor. Nomogramlara dayanan bu değerlendirmede; toplanan yumurtaların içinden kaliteli olanların seçilmesi, seçilen oositlerin döllenmesi, oluşan embriyoların tutunması ve gebeliğin canlı doğuma ilerlemesi gerekiyor. Bu nedenle 42 yaşındaki bir hastada başarı için çok sayıda yumurta dondurmak şart. Yaş gençleştikçe gerekli yumurta sayısı belirgin şekilde azalıyor; örneğin yaklaşık 32 yaşında 15 oositin toplanması canlı doğum için yeterli olabiliyor. Bu hesaplamalar tamamen nomogramlara dayanıyor ve biz de klinik danışmanlıkta bu bilimsel verileri kullanıyoruz."  ERKEN TEDAVİ Üstün, genç kızların 15 yaşından itibaren kadın doğum hekimleriyle buluşturulması gerektiğini söyleyerek erken bilgilendirme ve danışmanlığın önemine vurgu yaptı. TSRM'nin lise ve ortaokullarda yürüttüğü üreme sağlığı eğitim projelerinin yaygınlaştırılmasının gençlerin doğru yönlendirilmesine katkı sağladığını ifade etti.  Prof. Dr. Yaprak Üstün, infertilitenin ise dünya genelinde her 100 kadından 10–12'sini etkileyen önemli bir sağlık sorunu olduğunu, çevresel faktörlerdeki değişimin bu tabloyu daha da ağırlaştırdığını söyledi. Son yıllarda özellikle plastiklerden hava ve toprak kirliliğine kadar birçok endokrin bozucunun üreme sağlığı üzerinde belirgin olumsuz etkiler oluşturduğunu vurgulayan Üstün, ‘Ülkemizde net istatistik vermek kolay değil ancak dünya verilerine baktığımızda her 100 kadından 10–12'si, her 100 çiftten 10–12'si yaşamlarının bir döneminde infertilite problemiyle karşılaşıyor. Bu oran hiç azımsanacak bir oran değil. Son yıllarda plastikler, toprak kirliliği, hava kirliliği gibi çevresel etkenlerin de infertiliteyi olumsuz etkilediğini görüyoruz. Hekimliğe başladığım dönemle bugün arasında erken yaşta menopoza giren kadınların sayısında çok ciddi bir artış var. Bu nedenle endokrin bozucularla ilgili önlem almamız, plastiklerden uzak durmamız, cam şişelerde su içilmesi, arındırılmış suların tercih edilmesi, makyaj ve kişisel bakım ürünlerinin kaliteli olması, çocukların oynadığı oyuncakların güvenli içeriklere sahip olması büyük önem taşıyor. Erken menopoz vakalarındaki artış artık çok net şekilde gözleniyor" dedi.    YUMURTA DONDURMA TSRM Yönetim Kurulu Üyesi ve Kongre Sekreteri Prof. Dr. Işıl Kasapoğlu ise, mevcut yönetmelikteki yumurta dondurma kriterlerinin erken dönemi kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirterek, "Rezerv azalmadan, sayı ve kalite bozulmadan dondurma yapılması çok daha etkili olur. Yumurta dondurma şu anda SGK tarafından karşılanmıyor. Endikasyonu olsa bile devlet katkısı bulunmuyor. Bu konular mutlaka ele alınmalı." diye konuştu.  Evlilik yaşının gecikmesi infertiliteyi artırıyor  TSRM Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Ali Sami Gürbüz ise evlilik yaşının kariyer nedeniyle giderek ertelenmesinin infertiliteyi artırdığını belirtti. Gürbüz, yumurta dondurma uygulamasının serbestleştirilmesinin çiftlerin çocuk sahibi olma şansını artıracağını söyledi.    ERKEN MENOPOZ  Prof. Dr. Barış Ata, ayrıca menopoz sıklığının yüzde 1 olduğunu, bunun sanılandan çok daha yüksek bir oran olduğunu belirtti. Ata, genetik tarama panellerinin erken menopoz riskinin erken yaşlarda tespit edilmesine katkı sağlayabileceğini ifade ederek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: "Erken menopozun en önemli nedenlerinden biri, aileden kalıtsal geçişten ziyade kişiye özgü genetik mutasyonlardır. Nasıl SMA gibi hastalıklar için tarama yapılıyorsa, erken menopoz açısından da genetik paneller giderek gelişiyor. Erken menopozun görülme sıklığı yüzde 1'dir; yani her 100 kız çocuğundan biri doğduğu anda 40 yaşından önce menopoza girecek bir yapıya sahiptir. Bu durum düşündüğümüz kadar nadir değildir ve çoğu vakada altta genetik nedenler bulunur. Çevresel etkenler ise bu süreci hızlandırabilir. Yeni doğanlarda bugün yirmiden fazla hastalık için tarama yapıyoruz; benzer şekilde, erken menopoz riskini gösteren genetik panellerle kız çocuklarının bu riski doğumda bile tespit edilebilir. Bilinen ilişkili gen sayısı giderek arttığı için, önümüzdeki yıllarda bu tür taramaların uygulanabilir hale gelmesi mümkündür. Böyle bir risk olduğunda da kişi 25 yaşına geldiğinde düzenli izlem yapılarak uygun zamanda yumurta dondurma gibi koruyucu adımlar atılabilir." 
Antalya'da düzenlenen 13. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Kongresi'nde Türkiye'nin hızla düşen doğurganlık oranları, In Vitro Fertilizasyon (IVF) ‘nun toplumsal ve ekonomik etkileri ile yumurta dondurmada yaşa bağlı başarı oranları bilimsel verilerle ele alındı. Türk Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği (TSRM) Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, araştırmaların IVF'nin "ülkenin üretim gücünü ve vergi tabanını destekleyen stratejik bir yatırım" olduğunu ortaya koyduğunu belirtirken; TSRM Genel Sekreteri Prof. Dr. Yaprak Üstün, "42 yaşındaki bir hastada canlı doğum için en az 33 yumurta gerekir, 32 yaş civarında ise 15 yumurta yeterli olabiliyor" diyerek erken yaşta harekete geçmenin önemini vurguladı. Uzmanlar, çevresel kimyasallar ve endokrin bozucular nedeniyle erken menopoz riskinin arttığına, her 100 kız çocuğundan birinin genetik olarak 40 yaşından önce menopoza girme ihtimali taşıdığına da dikkat çekti.

haberimizvar.net- Türk Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği (TSRM)'nin düzenlediği 13. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Kongresi, 20–23 Kasım tarihlerinde Antalya'da gerçekleştirildi. Türkiye'nin en kapsamlı üreme tıbbı organizasyonlarından biri olan kongreye 27 ülkeden 100'ün üzerinde yabancı katılımcıyla birlikte toplamda 800'ü aşkın uzman katıldı. Etkinlikte 185 yerli, 38 yabancı bilim insanı sunum yaptı; 14 Bilimsel Oturum, 68 Yuvarlak Masa Toplantısı, 4 Uydu Sempozyumu, 3 Hemşirelik Oturumu ve 4 Kurs düzenlendi. Kongrede 41 sözel, 6 poster bildiri de sunuldu. 
 
ÜRETİM GÜCÜ

TSRM Başkanı ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, Türkiye'de doğurganlık hızının düşmesiyle birlikte IVF'nin toplumsal ve ekonomik etkilerinin daha da önem kazandığını belirtti. Ata, Hacettepe Üniversitesi ve Anatolia Tüp Bebek Merkezi tarafından yapılan çalışmanın sonuçlarını aktararak şöyle konuştu: "Prof. Dr. Hakan Yaralı önderliğinde Anatolia Tüp Bebek Merkezi ve Hacettepe Üniversitesi uzmanlarınca yürütülen araştırma, Türkiye'de tüp bebekle dünyaya gelen tekil bebeklerin yaşam boyu devlete sağladığı net vergisel katkıyı hesapladı. Devletin yüzde 80'ini karşıladığı IVF maliyetleri ve bireyin yaşamı boyunca aldığı eğitim, sağlık ve sosyal destek harcamaları hesaba katıldığında bile, IVF ile doğan bir birey 40 yaşından itibaren devlete net katkı sunmaya başlıyor. Araştırmaya göre tüm yaş grupları birlikte değerlendirildiğinde bir canlı doğuma ulaşmak için ortalama kamu maliyeti 3 bin 785 dolar. Buna karşılık IVF ile doğan bir vatandaşın devlet bütçesine indirilmiş değerle ortalama bin 651 dolar net vergi katkısı bulunuyor. Yani devletin yaptığı başlangıç yatırımı, bireyin çalışma yaşamına katılmasıyla birlikte geri dönüyor ve kamu maliyesi orta vadede kâra geçiyor. Bu bulgular, doğal yolla doğan bireylerdeki tabloyla da büyük ölçüde paralel." 

DOĞAL GEBELİK ORANLARI

Ata, IVF ile doğan bireylerin devlet tarafından karşılanan maliyetlere rağmen 40 yaşından itibaren devlete net vergi katkısı sağladığına vurgu yaparak, şöyle devam etti: "Doğal gebelikle dünyaya gelen bireylerde mali denge 38 yaşında sağlanırken, IVF ile doğanlarda bu yaş ortalama 40 civarında gerçekleşiyor. Çalışma aynı zamanda 38 yaşına kadar olan anne yaş gruplarında devletin IVF'ye yaptığı yatırımın her durumda pozitif net getiri sağladığını gösteriyor. Araştırmacılar, hızla yaşlanan Türkiye nüfusu ve azalan doğurganlık oranları düşünüldüğünde bu verinin kritik olduğunu vurguluyor. IVF'nin yalnızca bireysel ailelerin çocuk sahibi olmasına yardımcı olan bir tedavi olmadığı; aynı zamanda ülkenin gelecekteki üretim gücünü, vergi tabanını ve ekonomik sürdürülebilirliğini destekleyen stratejik bir yatırım olduğu belirtiliyor. Türkiye'nin doğurganlık hızındaki düşüş göz önüne alındığında, IVF erişiminin genişletilmesinin hem demografik açıdan hem ekonomik olarak ülkeye uzun vadeli kazanç sağlayacağı açıkça görülüyor. Çalışmanın sonuçları, karar vericilere IVF'nin sağladığı vergisel getirileri dikkate alan daha güçlü bir kamu destek mekanizmasının ekonomik olarak da haklı olduğunu gösteriyor." 
Prof. Dr. Ata ayrıca, Sağlık Bakanlığı'nın IVF desteğinde yaş sınırı ve deneme sayısına yönelik kapsam genişletme hazırlığında olduğunu hatırlattı. 

YAN DAL EKSİKLİĞİ

Prof. Dr. Ata, ayrıca Türkiye'de üreme endokrinolojisi ve infertilitenin hâlâ bağımsız bir yan dal olarak tanımlanmamasının önemli bir eksiklik olduğunu ifade etti. ABD, Kanada ve İngiltere'de 2–3 yıllık yapılandırılmış yan dal programları bulunduğunu hatırlatarak, 6 aylık sertifika programlarının üreme tıbbının çok disiplinli yapısını karşılamadığını söyledi. Ata, ESHRE'nin bu yıl Avrupa genelinde kabul edilen müfredatına Türkiye'nin uyum sağlamasının eğitim standardını ve klinik başarıyı artıracağını vurguladı. 
 
EN AZ 33 YUMURTA GEREKLİ

TSRM Genel Sekreteri Prof. Dr. Yaprak Üstün, dondurulan yumurta sayısı ile canlı doğum şansı arasındaki ilişkinin yaşa göre büyük farklılıklar gösterdiğine dikkat çekerek, şunları söyledi: "42 yaşındaki bir hastanın eve sağlıklı, canlı bir bebek götürebilmesi için en az 33 yumurta dondurulması gerekiyor. Çünkü yaş ilerledikçe oosit kalitesi düşüyor ve bu durum canlı doğuma giden sürecin her aşamasını etkiliyor. Nomogramlara dayanan bu değerlendirmede; toplanan yumurtaların içinden kaliteli olanların seçilmesi, seçilen oositlerin döllenmesi, oluşan embriyoların tutunması ve gebeliğin canlı doğuma ilerlemesi gerekiyor. Bu nedenle 42 yaşındaki bir hastada başarı için çok sayıda yumurta dondurmak şart. Yaş gençleştikçe gerekli yumurta sayısı belirgin şekilde azalıyor; örneğin yaklaşık 32 yaşında 15 oositin toplanması canlı doğum için yeterli olabiliyor. Bu hesaplamalar tamamen nomogramlara dayanıyor ve biz de klinik danışmanlıkta bu bilimsel verileri kullanıyoruz." 

ERKEN TEDAVİ
Üstün, genç kızların 15 yaşından itibaren kadın doğum hekimleriyle buluşturulması gerektiğini söyleyerek erken bilgilendirme ve danışmanlığın önemine vurgu yaptı. TSRM'nin lise ve ortaokullarda yürüttüğü üreme sağlığı eğitim projelerinin yaygınlaştırılmasının gençlerin doğru yönlendirilmesine katkı sağladığını ifade etti. 
Prof. Dr. Yaprak Üstün, infertilitenin ise dünya genelinde her 100 kadından 10–12'sini etkileyen önemli bir sağlık sorunu olduğunu, çevresel faktörlerdeki değişimin bu tabloyu daha da ağırlaştırdığını söyledi. Son yıllarda özellikle plastiklerden hava ve toprak kirliliğine kadar birçok endokrin bozucunun üreme sağlığı üzerinde belirgin olumsuz etkiler oluşturduğunu vurgulayan Üstün, ‘Ülkemizde net istatistik vermek kolay değil ancak dünya verilerine baktığımızda her 100 kadından 10–12'si, her 100 çiftten 10–12'si yaşamlarının bir döneminde infertilite problemiyle karşılaşıyor. Bu oran hiç azımsanacak bir oran değil. Son yıllarda plastikler, toprak kirliliği, hava kirliliği gibi çevresel etkenlerin de infertiliteyi olumsuz etkilediğini görüyoruz. Hekimliğe başladığım dönemle bugün arasında erken yaşta menopoza giren kadınların sayısında çok ciddi bir artış var. Bu nedenle endokrin bozucularla ilgili önlem almamız, plastiklerden uzak durmamız, cam şişelerde su içilmesi, arındırılmış suların tercih edilmesi, makyaj ve kişisel bakım ürünlerinin kaliteli olması, çocukların oynadığı oyuncakların güvenli içeriklere sahip olması büyük önem taşıyor. Erken menopoz vakalarındaki artış artık çok net şekilde gözleniyor" dedi. 
 
YUMURTA DONDURMA

TSRM Yönetim Kurulu Üyesi ve Kongre Sekreteri Prof. Dr. Işıl Kasapoğlu ise, mevcut yönetmelikteki yumurta dondurma kriterlerinin erken dönemi kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirterek, "Rezerv azalmadan, sayı ve kalite bozulmadan dondurma yapılması çok daha etkili olur. Yumurta dondurma şu anda SGK tarafından karşılanmıyor. Endikasyonu olsa bile devlet katkısı bulunmuyor. Bu konular mutlaka ele alınmalı." diye konuştu. 
Evlilik yaşının gecikmesi infertiliteyi artırıyor 
TSRM Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Ali Sami Gürbüz ise evlilik yaşının kariyer nedeniyle giderek ertelenmesinin infertiliteyi artırdığını belirtti. Gürbüz, yumurta dondurma uygulamasının serbestleştirilmesinin çiftlerin çocuk sahibi olma şansını artıracağını söyledi. 
 
ERKEN MENOPOZ 
Prof. Dr. Barış Ata, ayrıca menopoz sıklığının yüzde 1 olduğunu, bunun sanılandan çok daha yüksek bir oran olduğunu belirtti. Ata, genetik tarama panellerinin erken menopoz riskinin erken yaşlarda tespit edilmesine katkı sağlayabileceğini ifade ederek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: "Erken menopozun en önemli nedenlerinden biri, aileden kalıtsal geçişten ziyade kişiye özgü genetik mutasyonlardır. Nasıl SMA gibi hastalıklar için tarama yapılıyorsa, erken menopoz açısından da genetik paneller giderek gelişiyor. Erken menopozun görülme sıklığı yüzde 1'dir; yani her 100 kız çocuğundan biri doğduğu anda 40 yaşından önce menopoza girecek bir yapıya sahiptir. Bu durum düşündüğümüz kadar nadir değildir ve çoğu vakada altta genetik nedenler bulunur. Çevresel etkenler ise bu süreci hızlandırabilir. Yeni doğanlarda bugün yirmiden fazla hastalık için tarama yapıyoruz; benzer şekilde, erken menopoz riskini gösteren genetik panellerle kız çocuklarının bu riski doğumda bile tespit edilebilir. Bilinen ilişkili gen sayısı giderek arttığı için, önümüzdeki yıllarda bu tür taramaların uygulanabilir hale gelmesi mümkündür. Böyle bir risk olduğunda da kişi 25 yaşına geldiğinde düzenli izlem yapılarak uygun zamanda yumurta dondurma gibi koruyucu adımlar atılabilir." 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.