dini chat
deneme bonusu deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler
kuşadası escort antalya travesti çorlu escort çerkezköy escort çeşme escort kayseri escort konya escort gaziantep escort fethiye escort bodrum escort

'Sosyal medya en yaygın şiddet türü'

GÜNDEM (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 18.07.2025 - 10:35, Güncelleme: 18.07.2025 - 10:35
 

'Sosyal medya en yaygın şiddet türü'

Antalya Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Seçil Deren Van Het Hof, sosyal medyanın çatışmaları körükleyen bir platforma dönüştüğünü öne sürdü. İnsanların yüzüne söyleyemeyecekleri sözleri sosyal medyada rahatlıkla yazabildiklerini vurgulayan Hof, "Sosyal medyada beden aşağılama, en yaygın şiddet türü" dedi.

haberimizvar.net- Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi dergisinde yayımlanan 'Nesneleştirme kuramı açısından siber şiddet arenasında beden aşağılama' başlıklı araştırma, sosyal medyanın beden aşağılama ortamına olanak sağladığını ortaya koydu. Makalede, sosyal medyada kullanıcıların fiziksel görünüm üzerinden birbirini küçümsemesinin giderek yaygın hale geldiği, bunun psikolojik, sosyolojik ve sınıfsal etkiler yarattığı vurgulandı. Kullanıcıların sanal ortamda birbirlerini görmemesi, eleştiri yapmaya daha elverişli bir ortam sunuyor. 'SOSYAL MEDYADA BİRBİRİMİZİ GÖZETLİYORUZ' Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Seçil Deren Van Het Hof, çalışmaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “'Vücut utandırma', 'Bedeni küçümseme' ya da 'Beden üzerinden aşağılama' gibi kavramlar sosyal medyada sık gündeme geliyor. Sosyal medya büyük ölçüde görsel içeriklerle şekilleniyor. Bu mecralarda kendimizi göstermemiz, hatta belli bir imajı sürdürmemiz bekleniyor. Sadece manzara fotoğrafları paylaşan hesaplarla karşılaşıyoruz. Böyle hesaplarda bile, kişi kendi fotoğrafını paylaştığında, beğeni ve görüntülenme sayısı bir anda artıyor. Çünkü insanlar birbirlerini görmeye çalışıyor, yani birbirimizi gözetliyoruz" dedi. 'ÇATIŞMALARI KÖRÜKLEYEN BİR PLATFORMA DÖNÜŞÜYOR' Prof. Dr. Van Het Hof, sosyal medyanın sadece beden değil, birçok konuda aşağılama ve hakarete zemin hazırladığını söyleyerek, “Bunun en önemli nedenlerinden biri anonimlik. İnsanlar sosyal medyada, gerçek hayatta yüzüne söyleyemeyeceği ifadeleri kolayca dile getirebiliyor. Karşısındakini hiç tanımayacağını bildiği için ölçüsüz, saldırgan yorumlar yapabiliyor. Bu da sosyal medyayı çatışmaları körükleyen bir platforma dönüştürüyor" dedi. FİZİKSEL STANDARTLARA MARUZ KALMAK ALGIYI BOZUYOR Fiziksel standartların dayatılmasıyla sağlık sorunlarının ortaya çıkabileceğini belirten Prof. Dr. Van Het Hof, “Bize dayatılan bir normal var. Bu normalin dışına çıkan kişiler doğrudan eleştirilmek ya da alaya alınmak zorunda değil. Ortalamanın üzerinde kiloya sahip birinin fotoğrafına 'yakışmamış' gibi yorumlar yapıldığında ve kişi sürekli belli bir fiziksel standarda maruz kaldığında, 'ben güzel değilim' algısı oluşabiliyor. Bu algının sonucunda artan yeme bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları ve depresyon gibi birçok psikolojik ve fiziksel sorunla karşılaşıyoruz. Sadece medya kaynaklı bir baskı değil, sağlık söylemi de bu normları destekliyor. Biraz daha kilolu olabiliriz ama yine de sağlıklı olabiliriz. Cildimizde sivilceler olabilir, bu sağlıkla ilgili bir sorun olmayabilir" diye konuştu. 'YAŞLANMAK BİLE KÖTÜ BİR ŞEY GİBİ GÖRÜLÜYOR' Medyanın güzellik algısı, moda ve sağlık söylemlerinin kişiler üzerinde baskı oluşturduğunu kaydeden Prof. Dr. Van Het Hof, “Bu üçü, bedene dair toplumsal baskıyı çok güçlü biçimde besliyor. Yaşlanmak bile kötü bir şey gibi görülüyor. Herkes genç kalmaya çalışıyor. Halbuki yaşlanmak doğaldır, çizgilerimiz artabilir, saçımız dökülebilir. Ama biz sürekli daha genç görünmek için ne yememiz, nasıl uyumamız, hangi egzersizi yapmamız gerektiği yönünde tavsiyelere maruz kalıyoruz. Bu baskının kaynağı sadece medya ya da moda değil, sağlık sistemi ve onun dili de bu sürece dahil" dedi. ‘ESTETİK MÜDAHALEYİ STATÜ GÖSTERGESİ HALİNE GETİRİYOR’ Prof. Dr. Seçil Deren Van Het Hof, Bu baskının estetik ameliyatlara dahi yönlendirdiğini belirterek, “İnsanlar genç görünmek için çeşitli estetik işlemlere başvuruyor. Bu da sınıfsal bir ayrıma neden oluyor. Estetik yaptıracak maddi güce sahip olanlar yaşlanma belirtilerini gizleyebilirken, bu imkanı olmayanlar doğal sürecini yaşamak zorunda kalıyor. Bu durum da estetik müdahaleyi yalnızca bireysel bir tercihten öte, bir statü göstergesi haline getiriyor" ifadelerini kullandı. 
Antalya Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Seçil Deren Van Het Hof, sosyal medyanın çatışmaları körükleyen bir platforma dönüştüğünü öne sürdü. İnsanların yüzüne söyleyemeyecekleri sözleri sosyal medyada rahatlıkla yazabildiklerini vurgulayan Hof, "Sosyal medyada beden aşağılama, en yaygın şiddet türü" dedi.

haberimizvar.net- Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi dergisinde yayımlanan 'Nesneleştirme kuramı açısından siber şiddet arenasında beden aşağılama' başlıklı araştırma, sosyal medyanın beden aşağılama ortamına olanak sağladığını ortaya koydu. Makalede, sosyal medyada kullanıcıların fiziksel görünüm üzerinden birbirini küçümsemesinin giderek yaygın hale geldiği, bunun psikolojik, sosyolojik ve sınıfsal etkiler yarattığı vurgulandı. Kullanıcıların sanal ortamda birbirlerini görmemesi, eleştiri yapmaya daha elverişli bir ortam sunuyor.

'SOSYAL MEDYADA BİRBİRİMİZİ GÖZETLİYORUZ'

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Seçil Deren Van Het Hof, çalışmaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “'Vücut utandırma', 'Bedeni küçümseme' ya da 'Beden üzerinden aşağılama' gibi kavramlar sosyal medyada sık gündeme geliyor. Sosyal medya büyük ölçüde görsel içeriklerle şekilleniyor. Bu mecralarda kendimizi göstermemiz, hatta belli bir imajı sürdürmemiz bekleniyor. Sadece manzara fotoğrafları paylaşan hesaplarla karşılaşıyoruz. Böyle hesaplarda bile, kişi kendi fotoğrafını paylaştığında, beğeni ve görüntülenme sayısı bir anda artıyor. Çünkü insanlar birbirlerini görmeye çalışıyor, yani birbirimizi gözetliyoruz" dedi.

'ÇATIŞMALARI KÖRÜKLEYEN BİR PLATFORMA DÖNÜŞÜYOR'

Prof. Dr. Van Het Hof, sosyal medyanın sadece beden değil, birçok konuda aşağılama ve hakarete zemin hazırladığını söyleyerek, “Bunun en önemli nedenlerinden biri anonimlik. İnsanlar sosyal medyada, gerçek hayatta yüzüne söyleyemeyeceği ifadeleri kolayca dile getirebiliyor. Karşısındakini hiç tanımayacağını bildiği için ölçüsüz, saldırgan yorumlar yapabiliyor. Bu da sosyal medyayı çatışmaları körükleyen bir platforma dönüştürüyor" dedi.

FİZİKSEL STANDARTLARA MARUZ KALMAK ALGIYI BOZUYOR

Fiziksel standartların dayatılmasıyla sağlık sorunlarının ortaya çıkabileceğini belirten Prof. Dr. Van Het Hof, “Bize dayatılan bir normal var. Bu normalin dışına çıkan kişiler doğrudan eleştirilmek ya da alaya alınmak zorunda değil. Ortalamanın üzerinde kiloya sahip birinin fotoğrafına 'yakışmamış' gibi yorumlar yapıldığında ve kişi sürekli belli bir fiziksel standarda maruz kaldığında, 'ben güzel değilim' algısı oluşabiliyor. Bu algının sonucunda artan yeme bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları ve depresyon gibi birçok psikolojik ve fiziksel sorunla karşılaşıyoruz. Sadece medya kaynaklı bir baskı değil, sağlık söylemi de bu normları destekliyor. Biraz daha kilolu olabiliriz ama yine de sağlıklı olabiliriz. Cildimizde sivilceler olabilir, bu sağlıkla ilgili bir sorun olmayabilir" diye konuştu.

'YAŞLANMAK BİLE KÖTÜ BİR ŞEY GİBİ GÖRÜLÜYOR'

Medyanın güzellik algısı, moda ve sağlık söylemlerinin kişiler üzerinde baskı oluşturduğunu kaydeden Prof. Dr. Van Het Hof, “Bu üçü, bedene dair toplumsal baskıyı çok güçlü biçimde besliyor. Yaşlanmak bile kötü bir şey gibi görülüyor. Herkes genç kalmaya çalışıyor. Halbuki yaşlanmak doğaldır, çizgilerimiz artabilir, saçımız dökülebilir. Ama biz sürekli daha genç görünmek için ne yememiz, nasıl uyumamız, hangi egzersizi yapmamız gerektiği yönünde tavsiyelere maruz kalıyoruz. Bu baskının kaynağı sadece medya ya da moda değil, sağlık sistemi ve onun dili de bu sürece dahil" dedi.

‘ESTETİK MÜDAHALEYİ STATÜ GÖSTERGESİ HALİNE GETİRİYOR’

Prof. Dr. Seçil Deren Van Het Hof, Bu baskının estetik ameliyatlara dahi yönlendirdiğini belirterek, “İnsanlar genç görünmek için çeşitli estetik işlemlere başvuruyor. Bu da sınıfsal bir ayrıma neden oluyor. Estetik yaptıracak maddi güce sahip olanlar yaşlanma belirtilerini gizleyebilirken, bu imkanı olmayanlar doğal sürecini yaşamak zorunda kalıyor. Bu durum da estetik müdahaleyi yalnızca bireysel bir tercihten öte, bir statü göstergesi haline getiriyor" ifadelerini kullandı. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.