O sevda koltuk sevdası olmasın

GÜNDEM 17.03.2023 - 10:17, Güncelleme: 17.03.2023 - 10:17
 

O sevda koltuk sevdası olmasın

Deprem, sel, kayıp canlarımız, zor koşullardaki depremzedelerimiz, yaşama tutunma çabalarımız ve göz göre göre gelen, sonlanmayan afetler...

Deprem, sel, kayıp canlarımız, zor koşullardaki depremzedelerimiz, yaşama tutunma çabalarımız ve göz göre göre gelen, sonlanmayan afetler... Süregiden hayat pahalılığı, yetişemediğimiz fiyat etiketleri. Hatta insanların üstünde bile sıra sıra etiketler. Bunların ortasında sağdan solda her yanda karşımıza çıkan seçim için kollarını sıvayan grand tuvalet hanımlar ve beyler… Acılar bir yanda, yaşam zorlukları diğer yanda; başınızı şöyle bir çevirdiğinizde köşe başlarında konuşmalar, pazarlıklar.. Olağan mı? Olağan tabii, süreç seçim süreci. Peki, bu kamu hizmeti hani yani. Bu kadar külfetli bir göreve neden bu kadar herkes istekli ve hevesli? Herkes bu kadar seviyor, değer veriyor ve önemsiyor mu bizi? Gerçekten bu toplum için, insanlarımız için mi göreve talipler, yoksa koltuk sevdası ve o koltuğun getirdiği nimetlere mi? Öylesine bir yerdeyim. İzliyor ve düşünüyorum. Bir takımadamlar gayet şık oturmuşlar siyasi sohbete. Çevrede gençler, onlar da şık, belki koruma belki değil ama kapıda orada burada nöbetteler, bariz. Velhasıl anlaşılan o ki önemli insanlar oturanlar, belki geleceğin vekilleri. Adı sanı mühim değil kişilerin, ne fark eder. Düşünüyorum da, varlıklı insanlar bunlar her hallerinden belli. Siyasete neden girmek istemişler ya da neden bu kulvardalar? Özgür insanlarız amenna, topluma hizmet edecekler başımız üstüne. Peki bizi ne kadar anlayacaklar, sorunlarımızı nereden bilecekler? Bize mi gerçekten hizmet edecekler? Bir de diğer bir soru, aralarında neden bir tek hemcinsim yok?  Yoksa sahip olmaya çalıştıkları o koltuk kendilerine ve yandaşlarına mı hizmet edecek? Amaçları acaba hangisi? Kafamda sorular, sorular... Kaç siyasi geldi geçti şu ülkeden. Kaç milletvekili, kaç bakan, kaç başbakan.. Mecliste adamı olan kayrıldı, iş bulundu, ihya oldu. Memleket parsel parsel bölündü, orman/ kıyı, sit/ mit, tarım alanı falan dinlenmedi. Peki, meclis vatandaşın değil miydi? Devlet vatandaşın değil mi? Neden insanlar kayrıldı, neden siyasiler ve çevresi ihya oldu? Neden ülke bu kadar betonlaştı, güzelim coğrafyanın canına okundu? İhya olması gereken, iyi yaşaması gereken vatandaş ve kalkınması gereken ülkemiz olması gerekirken hem de? Eski Yunanistan şehir devletlerinde çıkmış demokrasi. Hatta Atina Demokrasisi demokrasiye en yakın sistem olarak adlandırılmış. Özgür insanlar arasında katılımcı demokrasi var o vakitlerde.  Malum nüfus az, durum şahane. O dönemde bildiğim kadarı ile parlamentoda bulunanlara maaş falan yok,  zorunlu kamu görevi. Yani milletvekilliği gibi ballı bir sistem değil. Adı üstünde katılımcı demokrasi olduğundan öyle parlamentoda olanın bundan kendi namına yararlanması bile yok. Bildiğin vatandaşa külfet parlamentoda olmak. Ama malumunuz bu görev yüce kamu görevi. Düşündüm birden öylesine, şu milletvekillerine biz de maaş bağlamasak, siyasilerin mal beyanlarını aralıklarla sıkı sıkıya kontrol etsek, siyasetçilerden bağımsız denetlesek mesela. Mesela tüm kurumlarda denetimi siyasetten bağımsız ve sıkı tutsak, her şeyi liyakatli kadrolar yapsa,  usulüne aykırı, hakka/ hukuka/ eşitliğe/ adalete aykırı hiç bir şey olmasa. Acaba o zaman bu siyasi koltuklara bu kadar talep olur muydu ki? Öylesine düşünceler işte bende ki. Ne dersiniz, milletvekillerine asgari ücret bağlansa sadece güzel olmaz mı, yetmez mi? En önemlisi kim gerçekten bizim için orada, bizim için bizi temsilde daha net bilinmez mi? Şimdilik sadece bir hayal benimki. Lakin milletin halinden/ zor durumdaki vatandaşın halinden anlamak ve çözüm üretebilmek için onun yaşadığı şartlarda ve ortamlarda yaşamak gerekir bence. Uzaktan/ tepeden/ göz ucuyla/ elinin ucuyla bakmakla, farklılıkları ile birlikte her vatandaşın ne yaşadığını anlamadan yönetmekle, bu iş nereye kadar ve nasıl sürer sizce? Hele ki genç kalifiye işsizlerimizin olduğu, vatandaşlarımızın çoğunun küçücük maaşlarla çalıştığı ve buna karşın bir kesimin afaki maaşlar aldığı hatta aldığı bu bize göre afaki tek maaşla da yetinmeyip 2-3 görev için birden fazla maaş/ ödenek aldığı bir sistemde sıradan vatandaşın/ emeklinin halini kim anlar? Uzaktan davulun sesi hoş gelir demişler, ninni misali... Ben sıradan vatandaş gibi ve ayrıca eğitimli, liyakatli, insani değerlere haiz, bilime/ akla önem veren, ayrıştırmayıp birleştiren, hakkı /hukuku / adaleti gözeten siyasi isterim yönetimde. Toplumca öğrenilmiş çaresizlikle kanıksanan zengin ve patronvari, patriarkal, efendi/köle tarzında hizmet edecek yöneticileri ise istemem hiç bir yerde ve hiç bir şekilde. Bence şu siyasileri asgari ücret meselesini hayalde olsa düşünün siz de. Emekli olduklarında da normal vatandaşın aldığı emekli maaşını almalarını. İyi fikir bunlar bence. Afetsiz, sağlıklı, güvenli, adil, huzurlu ve güzel, mümkünse psikolojimizin sağlam olduğu,  aydınlık günlere yol alalım hep birlikte… Sevgi ve saygılarımla…      
Deprem, sel, kayıp canlarımız, zor koşullardaki depremzedelerimiz, yaşama tutunma çabalarımız ve göz göre göre gelen, sonlanmayan afetler...

Deprem, sel, kayıp canlarımız, zor koşullardaki depremzedelerimiz, yaşama tutunma çabalarımız ve göz göre göre gelen, sonlanmayan afetler...
Süregiden hayat pahalılığı, yetişemediğimiz fiyat etiketleri.
Hatta insanların üstünde bile sıra sıra etiketler.
Bunların ortasında sağdan solda her yanda karşımıza çıkan seçim için kollarını sıvayan grand tuvalet hanımlar ve beyler…
Acılar bir yanda, yaşam zorlukları diğer yanda; başınızı şöyle bir çevirdiğinizde köşe başlarında konuşmalar, pazarlıklar..
Olağan mı? Olağan tabii, süreç seçim süreci. Peki, bu kamu hizmeti hani yani. Bu kadar külfetli bir göreve neden bu kadar herkes istekli ve hevesli? Herkes bu kadar seviyor, değer veriyor ve önemsiyor mu bizi?
Gerçekten bu toplum için, insanlarımız için mi göreve talipler, yoksa koltuk sevdası ve o koltuğun getirdiği nimetlere mi?
Öylesine bir yerdeyim. İzliyor ve düşünüyorum. Bir takımadamlar gayet şık oturmuşlar siyasi sohbete. Çevrede gençler, onlar da şık, belki koruma belki değil ama kapıda orada burada nöbetteler, bariz.
Velhasıl anlaşılan o ki önemli insanlar oturanlar, belki geleceğin vekilleri.
Adı sanı mühim değil kişilerin, ne fark eder.
Düşünüyorum da, varlıklı insanlar bunlar her hallerinden belli. Siyasete neden girmek istemişler ya da neden bu kulvardalar?
Özgür insanlarız amenna, topluma hizmet edecekler başımız üstüne. Peki bizi ne kadar anlayacaklar, sorunlarımızı nereden bilecekler? Bize mi gerçekten hizmet edecekler? Bir de diğer bir soru, aralarında neden bir tek hemcinsim yok? 
Yoksa sahip olmaya çalıştıkları o koltuk kendilerine ve yandaşlarına mı hizmet edecek? Amaçları acaba hangisi?
Kafamda sorular, sorular...
Kaç siyasi geldi geçti şu ülkeden.
Kaç milletvekili, kaç bakan, kaç başbakan..
Mecliste adamı olan kayrıldı, iş bulundu, ihya oldu. Memleket parsel parsel bölündü, orman/ kıyı, sit/ mit, tarım alanı falan dinlenmedi.
Peki, meclis vatandaşın değil miydi? Devlet vatandaşın değil mi? Neden insanlar kayrıldı, neden siyasiler ve çevresi ihya oldu? Neden ülke bu kadar betonlaştı, güzelim coğrafyanın canına okundu?
İhya olması gereken, iyi yaşaması gereken vatandaş ve kalkınması gereken ülkemiz olması gerekirken hem de?
Eski Yunanistan şehir devletlerinde çıkmış demokrasi. Hatta Atina Demokrasisi demokrasiye en yakın sistem olarak adlandırılmış. Özgür insanlar arasında katılımcı demokrasi var o vakitlerde.  Malum nüfus az, durum şahane.
O dönemde bildiğim kadarı ile parlamentoda bulunanlara maaş falan yok,  zorunlu kamu görevi. Yani milletvekilliği gibi ballı bir sistem değil.
Adı üstünde katılımcı demokrasi olduğundan öyle parlamentoda olanın bundan kendi namına yararlanması bile yok. Bildiğin vatandaşa külfet parlamentoda olmak. Ama malumunuz bu görev yüce kamu görevi.
Düşündüm birden öylesine, şu milletvekillerine biz de maaş bağlamasak, siyasilerin mal beyanlarını aralıklarla sıkı sıkıya kontrol etsek, siyasetçilerden bağımsız denetlesek mesela.
Mesela tüm kurumlarda denetimi siyasetten bağımsız ve sıkı tutsak, her şeyi liyakatli kadrolar yapsa,  usulüne aykırı, hakka/ hukuka/ eşitliğe/ adalete aykırı hiç bir şey olmasa.
Acaba o zaman bu siyasi koltuklara bu kadar talep olur muydu ki?
Öylesine düşünceler işte bende ki.
Ne dersiniz, milletvekillerine asgari ücret bağlansa sadece güzel olmaz mı, yetmez mi?
En önemlisi kim gerçekten bizim için orada, bizim için bizi temsilde daha net bilinmez mi?
Şimdilik sadece bir hayal benimki. Lakin milletin halinden/ zor durumdaki vatandaşın halinden anlamak ve çözüm üretebilmek için onun yaşadığı şartlarda ve ortamlarda yaşamak gerekir bence. Uzaktan/ tepeden/ göz ucuyla/ elinin ucuyla bakmakla, farklılıkları ile birlikte her vatandaşın ne yaşadığını anlamadan yönetmekle, bu iş nereye kadar ve nasıl sürer sizce?
Hele ki genç kalifiye işsizlerimizin olduğu, vatandaşlarımızın çoğunun küçücük maaşlarla çalıştığı ve buna karşın bir kesimin afaki maaşlar aldığı hatta aldığı bu bize göre afaki tek maaşla da yetinmeyip 2-3 görev için birden fazla maaş/ ödenek aldığı bir sistemde sıradan vatandaşın/ emeklinin halini kim anlar? Uzaktan davulun sesi hoş gelir demişler, ninni misali...
Ben sıradan vatandaş gibi ve ayrıca eğitimli, liyakatli, insani değerlere haiz, bilime/ akla önem veren, ayrıştırmayıp birleştiren, hakkı /hukuku / adaleti gözeten siyasi isterim yönetimde. Toplumca öğrenilmiş çaresizlikle kanıksanan zengin ve patronvari, patriarkal, efendi/köle tarzında hizmet edecek yöneticileri ise istemem hiç bir yerde ve hiç bir şekilde. Bence şu siyasileri asgari ücret meselesini hayalde olsa düşünün siz de. Emekli olduklarında da normal vatandaşın aldığı emekli maaşını almalarını. İyi fikir bunlar bence.
Afetsiz, sağlıklı, güvenli, adil, huzurlu ve güzel, mümkünse psikolojimizin sağlam olduğu,  aydınlık günlere yol alalım hep birlikte…
Sevgi ve saygılarımla…

 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.